Bilge Hukukçu Ali Fuad Başgil
Bilge Hukukçu Ali Fuad Başgil, haysiyetli bir ilim adamı olduğu kadar kıymetli fikirlere sahip bulunan mümtaz bir mütefekkirdi. “Fikirden korkmayınız!” diyen Başgil’e göre insan zekâsı ve bilgisiyle değil, ancak irâdesiyle insandır. Başgil’e sadece hukukçu ve siyaset adamı denilemez. O düşünceleriyle hem devrindeki aydınları etkilemiş, hem de gelecek nesillere faydalı olmuş bir bilge adamdır. Şükürler olsun ki Türkiye’de kıymeti bilinen, eserleri okunan ve her vakit şükranla anılan âbide şahsiyetler arasında o da bulunuyor.
Ali Fuad Başgil hakkında bugüne kadar gerek İstanbul’un muhtelif semtlerinde gerekse Kocaeli’de pek çok toplantı düzenlendi. Hepsinde de konuşmacılar, onun bir ahlak ve fazilet timsali olduğunu dile getirmiş, eserlerinin kıymetine temas etmiş ve Türkiye’nin medar-ı iftiharı bir âlim olarak Başgil’in nesiller boyunca çok sevildiğini belirtişlerdir.
Unutulmayan Bir Kahraman
Yüksek karakter sahibi devlet adamları, aradan devirler geçse de unutulmaz. Çünkü onlar değerlerine saygılı oldukları milletin sevgilisi olmuş millî kahramanlardır. Yüreklerde bir sevgi halesi oluşturmuşlardır. İşte o mümtaz ilim, fikir ve siyaset adamlarından birisi de Ord. Prof. Dr. Ali Fuad Başgil’dir.
Türk milletine mâl olan ender ilim adamlarından Başgil, hayatı boyunca bilimin haysiyetini ve şahsî vakarını korumasını bildi. Bir Anayasa hocası ve hukuk adamı olarak kanaatlerini sözlü ve yazılı olarak cesaretle ve pervasızca açıkladı. Siyasî, sosyal ve hukukî sahalarda pek çok eser kaleme aldı.
Din ve lâiklik ile 27 Mayıs İhtilâli hakkındaki görüşleri büyük ilgi uyandırdı. Gençlerle Başbaşa, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 100 Temel Eser arasına alındı. Türkçe Meselesi, Demokrasi ve Hürriyet, 27 Mayıs İhtilâli ve Sebepleri, Din ve Lâiklik, Demokrasi Yolunda, İlmin Işığında Günün Meseleleri, Mektuplar, Yakın Maziden Hatıra Kırıntıları, Hukukun Ana Mesele ve Müesseseleri diğer bazı mühim eserleridir. Bütün bu eserler, toplumda büyük alaka görmüş ve içlerindeki soylu fikirler yankı uyandırmıştır.
Mücadele İle Geçen Efsanevi Hayat
Büyük hukukçumuz Ali Fuat Başgil, 1893 tarihinde Samsun Çarşamba’da doğdu. İlkokulu Çarşamba’da, Ortaokulu İstanbul’da bitirdi. Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması sebebiyle lise tahsilini yarıda bırakarak yedek subay teğmen rütbesiyle askerlik görevine başladı. 4 yıl Kafkas Cephesi’nde savaştı. 1918’de Fransa’ya giderek lise tahsilini tamamladı. 1921 yılında Paris’te Hukuk Fakültesi’nde üniversite tahsiline başladı. “Boğazlar Meselesi” konulu tezi ile Doktor unvanını kazandı. Ayrıca Paris Siyasi Bilimler Yüksek Okulu ile Sorbon Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nin Felsefe Bölümü’nden diploma aldı.
Lahey Devletler Hukuku Akademisi’nin kurslarına katıldı. Burayı bitirip sertifikasını aldıktan sonra 1920’de Türkiye’ye döndü. Millî Eğitim Bakanlığı Yüksek Öğretim Kurumu’na Genel Müdür Yardımcısı olarak tayin edildi. 1930 yılında Ankara Hukuk Fakültesi’nde açılan imtihanı kazanarak Doçent oldu. Bir yıl sonra Profesörlüğe yükseldi. İstanbul Üniversitesi’nin kurulması üzerine Anayasa Hukuku derslerini okutmak üzere bu üniversiteye geldi. Bu görevi sırasında Mülkiye Mektebi’nde hocalık, İstanbul Yüksek İktisat ve Ticaret Mektebi’nde müdürlük yaptı.
Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti’ni Kurdu
1937’de Hatay Cumhuriyeti’nin Anayasası’nı hazırladı. 1939 yılında Ordinaryüs Profesör oldu. Türkiye’de ilk defa İş Hukuku derslerini ihdas etti, müfredat programını hazırladı ve hocalığını yaptı. 1938-1942 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı idi. 1947 yılında Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti’ni kurdu. 1952’de Pakistan’da, 1959’da Ürdün’de toplanan İslâm Kongrelerinde ve 1959’da Almanya’da toplanan Hukuk Kongresi’nde Türkiye’yi temsil etti.
27 Mayıs 1960 İhtilâli’nden sonra, Milli Birlik Komitesi tarafından, 147 öğretim üyesiyle birlikte üniversiteden uzaklaştırıldı. Daha sonra 147’lerin özel bir kanunla üniversiteye dönmelerine imkân sağlanmasına rağmen Başgil, konuyu bir haysiyet meselesi olarak kabul ettiğinden dönüş hakkını kullanmadı. 10 Nisan 1961 tarihinde emekliliğini istedi ve politikaya girdi. 17 Nisan 1967 tarihinde 74 yaşında iken vefat etti. Kabri, İstanbul’da Karacaahmet Mezarlığı’ndadır.
Milletin Vicdanına Tercüman Olan Kitap
Ali Fuad Başgil’in çok değerli eserleri vardır. Her biri önemli bir konuyu aydınlığa kavuşturmuştur. Merhum Ergun Göze, Ali Fuad Başgil’in Din ve Lâiklik isimli eseri hakkında “Türkiye’de hiçbir hukukî ve ilmî kitap Din ve Lâiklik kadar millet vicdanına tercüman olmamıştır.” demişti. Hocanın Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 100 Temel Eser arasına alınan Gençlerle Başbaşa eserinde, gençlere hayatta muvaffak olmanın yolları gösteriliyor. Bunun baş şartı olarak da “Ahlâkını güzelleştirmeye çalış, insan için en kıymetli hazine budur.” deniliyor. Sadece gençlerin değil büyüklerin de aslınca başucu olması gereken bir şah eser.
27 Mayıs İhtilâli ve Sebepleri’nde, Cumhuriyet tarihimizin çalkantılı bir dilimine dair ilk elden bir şahidin gözlemleri, analizleri, yazarın kendine has üslubu ile anlatılıyor. Ve Hatıralar… İbretle, hüzünle, sevgiyle okunan mühim hatırat… Başka değerli eserleri de bulunan Başgil, Türkiye’nin aydınlık yüzü, Müslüman Türk’ün vicdanı olan bir münevverdi. Başta hukukçularımıza olmak üzere herkese eserlerini tavsiye ediyorum. Başgil gibi rehberler anlaşılarak okunursa, inanıyorum ki ülkemizin birçok meselesi, çok daha rahat bir şekilde çözülebilir.
16 Ocak 2020 tarihinde Yeni Dünya Vakfı’nda, “Bâbıâli Enderun Sohbetleri” çerçevesinde gerçekleştirilen “Ali Fuad Başgil ve Gençlik” başlıklı toplantının hatibi Başgil’in kıymetli talebelerinden fikir ve siyaset adamı Rasim Cinisli idi. Kulaklara küpe olması gereken şu vecizelerdeki derinliğe bakar mısınız lütfen:
“Sebat et, genç dostum, sebat et! Damlaya damlaya göl olur. Ve aynı noktaya düşen damlacıklar, zamanla mermeri bile deler.”
“Daima olduğun gibi görün, göründüğün gibi ol. Olduğundan fazla görünmek isteyen, karşısındakilere kendisinin ahmaklığını göstermiş olur.”
“Ahlâkını güzelleştirmeğe daima çalış. Ahlâk güzelliği insan için en kıymetli bir servettir.”
Bu anlamı derin tiryaki sözler, mütefekkir hukukçumuz Ali Fuad Başgil’in ellerden düşmeyen Gençlerle Başbaşa isimli eserinden alınmış sadece üç güzel söz.
Yüksek karakter sahibi ilim, fikir ve devlet adamları aradan devirler geçse de unutulmaz. Çünkü onlar bağrından çıktıkları ve değerlerine saygılı oldukları milletin gönlünde taht kurmuş, toplumuna baht olmuş millî kahramanlardır. Bir sevgi halesi oluşturmuşlardır yüreklerde. İşte o mümtaz ilim, fikir ve siyaset adamlarından birisi de, şüphesiz Ord. Prof. Dr. Ali Fuad Başgil’dir.
Yüksek Parlak Fikirler
Başgil büyük bir hukuk adamı şüphesiz. Onun hukuka sevgi ve saygısı aşk mertebesindedir. Çünkü o insana saygıyı, dolayısıyla hukuka hürmeti merkez sayan bir inancın sağlam ve samimi bir mensubudur. Meselâ bir yazısında demokrasi kavgasını şu cümlelerde özetler:
“Biz bu memlekette mutlakiyet, otoriter meşrutiyet, liberal meşrutiyet ve otoriter cumhuriyet rejimlerini birbiri ardınca yaşadık. Bugün, klasik devlet rejimlerinde sonuncusunu, yani demokrasiyi tecrübe etmekteyiz. Dikkat edelim, bu tecrübede muvaffak olamazsak, geriye dönemeyeceğimize göre, tecrübe edilecek bir tek rejim kalıştır. Onu ben söylemeyeyim, siz düşününüz.”
Aslında bugün de hem siyasilerimize, hem askerlerimize, hem de hukukçularımıza ışık tutacak hayatî tavsiyelerdir Başgil’in sözleri. O bir yerde, “Bahtiyar o millettir ki, başında bilgi, namuslu ve feragat sahibi devlet adamları vardır.” demektedir. Büyük hukukçu, 1961 yılında yani kanlı 27 Mayıs İhtilali’nin hemen akabinde kaleme aldığı Demokrasi Yolunda kitabının önsözünde ‘demokrasi’yi şöyle tarif ediyor:
“Bu eserdeki yazılar ‘Demokrasi’ adı taşıyan cemiyet rejiminin alfabesidir. Bunu herkesin anlayabileceği bir ifade ile izaha çalıştım. Ve netice itibariyle şunu anlatmak istedim ki, demokrasi, her şeyden evvel, bir gönül işi ve bir içtimai terbiye meselesidir. Fertçe ve cemiyetçe bu terbiyeyi almamış memleketlerde bu rejimin yerleşip kök tutmasına imkân y oktur. Bu terbiye ise, aile yuvasından ve ilk mektepten başlar, fert ve devlet münasebetlerinde kemalini bulur.
Demokrasi terbiyesinin ahlâkî formülü şudur:
İyiliği ve adaleti sevecek, kötülükten ve zulümden nefret edeceksin. Yalnız nefret edip durmayacaksın, hem de onunla mücadele edeceksin: Muktedir isen elin, kolunla; değilsen sözlerin ve yazılarınla buna da muktedir değilsen kötülük ve zulüm yapanlardan yüz çevirip onlara selâm vermemek ve merhaba dememek suretiyle mücadele edeceksin... Bahtiyar o memlekettir ki, vatandaşları bu terbiye ile bezenmiştir.”
Başgil aslında bu sözleriyle hem yönetenlere hem de yönetilenlere demokrasi dersi vermektedir. Bu satırların yazıldığı günlerden neredeyse yarım yüzyıl geçti. Türkiye’de hâlâ demokrasi tartışmaları yapılabiliyorsa, bunun başlıca sebeplerinden birisi de Başgil gibi hukuk öncülerini, fazilet ve ahlâk abidelerini hakkıyla takip etmeyişimizden, eserlerine ve fikirlerine samimi bir şekilde yönelmeyişimizdendir.
Kanunsuzluğun bütün problemlerin anası olduğu düşüncesinde olan Başgil, “Ne yükselme ülküsü, ne rasyonel iş nizamı, ne de ilmî zekâ kanunsuzlukla asla birlikte bulunmaz. Çünkü kanunsuzluk; plansızlık ve programsızlıktır. Kanunsuzluk iptidaîliktir. Kanunsuzluk irticadır, haşin kuvvetlerin çarpıştığı devirlere dönmektir. Kanunsuzluk hüküm süren yerde emniyet ve güven yoktur.” diyerek herkesi ikaz etmekte ve kanunlara uymaya çağırmaktadır.
Amel Defteri Kapanmaz
Bütün eserleri Kubbealtı ve Yağmur Yayınları tarafından kültür hayatımıza kazandırılan Ali Fuad Başgil’in Bibliyografya’sını Arif Aşçı hazırlamıştı. Bu kıymetli eser, Kubbealtı Neşriyatı arasında 2000 yılında neşredilmişti. Esere, 26 sayfalık değerli bir takdim yazan Ergun Göze’nin son satırları, içimizde hüzünlü duygular uyandırıyor. Başgil Hocanın mümtaz ve merhum talebesi Ergun Göze, o ithaf yazısında şöyle diyordu:
“Herkes ebediyete gidecektir. ‘Ebediyete erken gitmek ile geç gitmek arasında fark yoktur.’ diyen Hoca haklıdır. Üstelik ebediyete er veya geç gitmek mühim değilken, gidiş şekli ve gidenlerin oraya götürdükleri büyük bir ehemmiyet arz eder. Nisan ayının bir gününde Hocamızı toprağa verirken bunları düşünüyorum. Üzüntüm millet içindi, Hocam için değil. Çünkü hayırlı eser bırakanların amel defterleri kapanmaz.”
“Millet hayatında ilerilik, inanç ve idealleri inkâr edip madde mâbuduna tapmakta değildir; bilâkis, inanç ve ideal oluşturmakta ve bu manevi kuvvetleri korumaktadır.” diyen büyük hukukçu ve düşünür Ali Fuad Başgil, Türk milletinin yetiştirdiği çok kıymetli bir âlim ve üniversitenin de iftihar vesilesidir. Bu efsane adamın maddi hayatı 17 Nisan 1967 tarihinde sona erdi ama ona olan büyük sevgi, her geçen gün artarak ve katlanarak devam ediyor.
Bir talep üzerine evinin bulunduğu sokağın adı “Ali Fuad Başgil Sokağı” olarak değiştirilmişti. Edirnekapı’dan Sultançiftliği’ne giden tramvay yolundaki bir durağa da adı verildi. Bu hamiyetli vatan evladının ismi, daha birçok caddeye, kültür merkezine, okula, hatta üniversiteye verilmelidir. Çünkü yeni Ali Fuad Başgillerin yetişebilmesi ve ülkemizin her manada gelişebilmesi, böyle âbide şahsiyetlere göstereceğimiz ilgiyle mümkün olabilecektir. Türkiye demokrasi hedefine doğru ilerlerken demokrat yürüyüşçülerin yolunu, ellerinde taşıdıkları ‘Başgil meşaleleri’ aydınlatmalıdır.
Mütefekkir Nurettin Topçu’nun Başgil’in Karacaahmet’teki mezartaşı için yazdığı kısa metin çok özlü ve manidardır: “Kırk yıl Türk milletine ilim ve irfan aşılayan, ilmi asarından, şahsı ilminden, kalbi âlemden büyük, Anadolu’nun asil evladı Ali Fuad Başgil burada Rabbi’nin eşiğine ulaştı. Ruhu için Fatiha istiyor.”
O gençlerimize çok güveniyor ve Türkiye’de en çok okunan kitaplardan Gençlerle Başbaşa isimli eserinde, “Üşenme, erteleme, vazgeçme.” diyor ve devam ediyordu: “Çalış, genç arkadaşım çalış! Namerde muhtaç olmak, ölmekten beterdir. Gençliğini eğlenmekle geçiren, ihtiyarlığını ağlamakla geçirir.”
Erdemli kişiliğiyle yüreklerimize, gönüllerimize ve hafızalarımıza yerleşen Ali Fuad Başgil’i rahmetle, şükranla ve minnet hisleriyle yâd ediyorum. Ruhu şad, kabri nur, mekânı cennet, menzili mübarek, makamı yüksek olsun inşallah. Ruhuna El-Fatiha.
Mehmet Nuri YARDIM
YazarGençlerimizin geleceğimizi imar ve inşa edecek insanlar olduklarını dikkate alarak size, nasıl bir gençlik ve nasıl bir gelecek meselesi üzerinde duracağım. Söze, Arif Nihat Asya’nın gençlere yüklediğ...
Yazar: Muhsin İlyas SUBAŞI
Bugünkü gençlik, umutsuzluğun girdabında dönüp durmaktadır.Gençlik, hayatın en kırılgan ve hassas dilimidir. Bu yaştakilerin genelde bir gözü arşta, bir gözü arzdadır. Arştan arza düşse de bunu kendin...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ
Bazı şahsiyetler vardır ki, yüzlerce isim arasından öne çıkar, size gülümser, kendilerini hatırlatırlar. O şahsın çehresi gözünüzün önünde beliriverir, sîmâsı ayan beyân olur. Yüreğinizde yer etmiştir...
Yazar: Mehmet Nuri YARDIM
“Derdi aşk olanın” çok olur derdiAşkla olgunlaşır, sevdanın merdiYürektir âşığın, mekânı, yurduDile gel ey gönül, dile gel heleBülbülün çilesi, güldendir derlerAşk aşksa gönülden, dökülür kirlerNâr il...
Şair: Celalettin KURT