Ailede Mahremiyet
Günümüzde en çok değerini kaybeden konulardan biridir mahremiyet. Toplumu ifsat eden, zihinleri bulandıran, hayatı zehir eden davranışların başında mahremiyete uyulmaması gelmektedir. Aile mahremiyeti, çok dikkat edilmesi gereken önemli bir konudur. Aile kurumu yıprandığı zaman bu, topluma yayılacaktır.
Özellikle aile içinde eşlere bu konuda büyük görevler düşmektedir. Eşler birbirlerinin sırlarını asla ifşa etmemelidir. Peygamber Efendimiz, konu ile ilgili olarak, Allah’ın en sevmediği işlerden birinin aile mahremiyetini ve sırlarını başkalarına anlatmak olduğunu söylemiştir.
Mahremiyet beden, bilgi ve mekân bakımından insanın dokunulmazlarına ait sınırlar ve kişiye özel alanlardır. Mahremiyet, kendi sınırını çiğnetmemek ve başkasının sınırını çiğnememektir. Mahremiyet insan bedeni için kullanıldığında insan vücudunda bakılması, dokunulması ve hakkında konuşulması haram olan özel bölgelerle ilgili dokunulmazlık halidir.
Başkalarının duymasının istenmediği özel bilgiler, sırlar, başkalarının görmesinin istenmediği belgeler ve eşyalarla ilgili dokunulmazlık hali bilgi mahremiyetinin gereğidir. Belli sınırlar içerisinde girilmesine izin verilen mekânlara izinsiz girmemek de mekân mahremiyetinin gereğidir.
Mahremiyet, beşerî hukukta “özel hayatın gizliliği” ifadesiyle belirtilir. Mahremiyet, insanın doğuştan sahip olduğu temel hak ve hürriyetlerdendir. Her insan saygındır, dokunulmazdır. İnsanın onur ve haysiyeti, şeref ve itibarı, özel hayatı dinin ve hukukun koruması altındadır.
İçinde bulunduğumuz iletişim ve teknoloji çağında en çok zarar gören değerlerden birisi de mahremiyettir. Kitle iletişim araçları ve sosyal medyanın mahremiyeti hiçe sayarak ölçüsüzce ve sınırsızca kullanımı kişisel, ailevî ve toplumsal bakımdan pek çok sorunla karşılaşılmasına sebep olmaktadır. Mahremiyet kendi özelini korumak ve insanlar arasındaki ilişkilerde sınırlara riayet etmek olduğu halde, günümüzde bazı insanlar özellikle sosyal medya aracılığıyla kendi özellerini kendi rızaları ile paylaşır hâle gelmişlerdir.
İslâm’da mahremiyetin temel dayanağı Kur’an ve sünnettir. Konuyla ilgili ayet ve hadislerle mahremiyetin sınırları çizilmiş ve bu sınırlara herkesin uyması istenmiş, mahremiyetin ihlali suç sayılmıştır. İslâm’da mahremiyete saygının temelini “…Birbirinizin gizli hâllerini araştırmayınız!...”[1] ayet-i kerimesi oluşturmaktadır.
Peygamber Efendimiz; “Bedeninin senin üzerinde hakkı var.”[2] buyururken insana bedeni üzerindeki sorumluluğunu hatırlatır. Ruhumuz gibi bedenimiz de bizlere emanettir, onu kem gözlerden ve kem sözlerden sakınmak gerekir. Beden mahremiyeti bilinci taşıyan bir insan, kendisinin ve diğer insanların sahip oldukları özel alan olduğunun farkına varır. Sosyal hayat içerisinde kendi özel alanını korur ve başkasının beden mahremiyetine saygı duyar. Yabancı kimselerle aramızda olması gereken sosyal mesafeyi gözetmek de beden mahremiyetinin gereklerindendir.
İslâm’da beden mahremiyetinin korunması için her iki cinse de gözlerini haram bakışlardan sakınmaları emredilmiş, farklı cinslerin farklı ortamlarda bedenlerinde örtülü olması gereken asgari miktar belirtilmiştir: “Mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar. Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar. Açıkta kalanlardan başka süslerini göstermesinler. Başörtülerini yakalarının üzerinden bağlasınlar.”[3]
Bedeni örtmek amacıyla giyilen kıyafetlerin çok dar ve içini gösterecek derecede ince olmaması gereklidir. Aynı cinsten olan insanların da birbirlerinin yanında bedenlerini sınırsızca açma özgürlükleri yoktur. Yani kadının kadın yanında, erkeğin de erkek yanında vücudunun özel bölgelerini gizlemesi gerekmektedir.
Mahremiyet eğitimi çocuğun gelişim düzeyine, yaşına ve algılamasına uygun olarak küçük yaşlardan itibaren verilmelidir. İki yaşından itibaren bedenin mahrem/özel bölgeleri öğretilmelidir. Çocuğa mahrem bölgelerin öğretilmesi, hem sınır ihlallerinde çocuğun rahatsız olmasına hem de başkalarının sınırlarına riayet etmesine yardımcı olacaktır.
Bu bölgelerin gerektiğinde anne babaya veya doktora gösterilebileceği, bunun dışında kapalı tutması ve başkalarının dokunmasına izin vermemesi, özel alan ihlallerinde haber vermesi gerektiği çocuğa öğretilmelidir.
Ebeveynlerin mahrem bölgeleri çocuğun yanında her zaman kapalı olmalıdır. Tuvalet eğitimi sürecinde çocuğa yalnız olması telkin edilmelidir. Çocuk kendi başına giyinip soyunmaya teşvik edilmeli, kendi başına banyo yapmayı öğreninceye kadar alt çamaşırı ile yıkanmalı, özel bölgelerini kendisinin temizlemesi istenmelidir.
İslâm’da beden mahremiyeti gibi mekân mahremiyetini korumak da emredilmiştir. Sosyal bir varlık olan insan, sürekli olarak başka insanlarla etkileşim içerisinde yaşar. Ancak hayatın kişiye özel olan kısmı başkaları tarafından bilinmemeli, duyulmamalı ve görünür hâlde olmamalıdır.
İnsan için ev, başkalarının serbestçe girip çıkamayacağı, içinde olanlardan başkalarının malumat sahibi olamayacağı, insanın güven ve emniyet içerisinde yaşayacağı mahrem bir mekândır. İzinsiz içeriye girilmemesi için evlerde kapılar, içerisi gözükmesin diye pencerelerde perdeler vardır.
Evin içerisinde bulunan odaların da mahremiyeti vardır. “Bir kimsenin izinsiz olarak başkasının evinin içine bakması helal değildir. Eğer bakarsa o eve girmiş demektir.”[4] buyuran Peygamber Efendimiz, yabancı bir evi gizlice gözetlemeyi ve kişilerin mahremiyetinin araştırılmasını da şiddetle yasaklamıştır.
İslâm, insanları küçük düşürmek amacıyla ya da pervasızca diğer insanların günahlarını ve ayıplarını toplum içinde sayıp dökmeye, aile mahremiyetlerine ve özel hayatlarına saygısızlık etmelerine izin vermemiştir. Aile fertlerinin kendi özellerini en yakınları da olsa başkalarına anlatmamaları, öncelikli olarak aile mahremiyetinin korunması açısından önemlidir.
Kur’an-ı Kerim, mahremiyetin eşler arasında kalması ve ifşa edilmemesi hususunda onları uyarmıştır. Ayette; “Kadınlar sizin için elbise, siz de onlar için elbisesiniz.” buyrulmaktadır. Yani Rabb’imiz, elbise insanı nasıl örter, sarıp sarmalar, ayıplarını kapatırsa siz de birbirinizin ihtiyaçlarını karşılar, kusurlarını örtersiniz buyurmaktadır.
Karı koca karşılıklı zaaf ve kusurlarını asla başkalarına duyurmaz, bir elbisenin ayıpları örttüğü gibi örter, ev yaşantılarını kendileri ile Allah arasında sır olarak korur. İnsan elbisesiyle ne kadar yakın ise karı koca da birbirleriyle çok yakındırlar ve öyle de olmalıdır. Onların dışındakiler ise aralarında olup bitenden haberdar olmamalıdırlar.
Aile sırlarına riayet etmeyenlerin kıyamet günündeki hâllerini Peygamberimiz şöyle ifade etmiştir: “Kıyamet gününde Allahu Teâlâ’ya göre en fena insan, karısıyla mahremiyetini paylaştıktan sonra onun sırrını ifşâ eden kimsedir.” Bir sırrı saklamak ne kadar güzelse onu ifşa edip başkalarına açmak da o kadar kötü ve çirkindir.
Kalpler sırların saklandığı yerlerdir. Dudaklar o yerin kilidi, diller de anahtarıdır. Şu halde her insan sırrının anahtarlarını saklamalıdır. Eşler, bu anahtarları güzel ve emin bir yerde saklamalı; yeri ve zamanı geldiğinde bu kilidi anahtarla açmalıdırlar.
Sır tutmak ve gizlemek eşler arasında çok fayda sağlar. Aradaki muhabbeti, sevgi ve saygıyı artırır. Tersi ise eşler arasında nifak tohumları eker, sevgi ve saygının azalmasına yol açar. Eşler arasında itibarın gitmemesi, saygınlığın her daim olması için sır saklamak çok önemli bir fiildir. Dünya mutluluğunu sağlarken ahirette de güzel yerlere kapı açan bir davranıştır.
İslâm, aile mahremiyeti için özel hükümlerde bulunmuştur ve eşlerin aralarındaki sırrı saklaması konusunda dikkatli olmalarını emretmiştir. Fakat günümüzde çeşit çeşit magazin haberleri ve sinemalarda hiçbir İslâmî ve insanî endişe taşımadan gösterilen ahlâk dışı filmler, hadis-i şerifin anlatılmasını bile yasakladığı nice mahrem hâlleri, utanmadan sıkılmadan gözler önüne sermektedir.
Bu da insanımızın iffet, hayâ ve namus duygularına âdeta zehir serpmektedir. Her türlü durumun toplum içinde yayılmasını sağlayarak Müslüman toplumun hassasiyetini kaybetmesine yol açmaktadır. Toplumun ve ailenin ahlaki çöküntüye uğramasına büyük katkı sağlamaktadır.
Sır olarak kendisine emanet edilen sözleri saklamak söz mahremiyeti gereğidir. Bir kimsenin başkasının duymasını istemediği konuşmaları bir başkasının gizlice öğrenmeye çalışması dinimize göre doğru değildir. İnsanların başkalarının öğrenmesini istemediği yazışmaları ve özel eşyaları, hatıra defterleri, özel fotoğraflar, cep telefonu vb. özel eşya ve bilgiler de mahremdir.
Kişinin izni olmadan bunların öğrenilmesi doğru değildir. Bir hadiste, “Kardeşinin yazılı metnine onun izni olmadan bakan kimse, ateşe bakmış gibidir.”[5] buyrularak özel eşyaların izinsiz teftiş edilmesi yasaklanmıştır.
Aile mutluluğu için eşler arasında aile mahremiyetini muhafaza etmek gereklidir. Yüce Rabb’imiz, eşlerin birbirlerinin kusurlarını örten ve birbirlerini koruyan birer örtü konumunda olduklarını bildirmektedir. Eşlerin aile içerisinde kalması gereken sırlarını, aile içinde geçen özel hâllerini ve konuşmalarını diğer insanlarla paylaşmaları uygun değildir. Rabb’im mahremiyetin her çeşidine riayet edebilmeyi ve her çeşit hak ihlalinden sakınabilmeyi nasip eylesin. Âmin...
[1] 49/Hucurât, 12.
[2] Müslim, Sıyâm, 182.
[3] 24/Nûr /30-31.
[4] Tirmizi, Salat, 148.
[5] Ebû Dâvûd, Salat, 23.
Sümeyye Büşra YILDIZ
Yazar"Hayâ imandandır." hadisiyle başlayalım söze.Edep ve hayâ, toplumsal hayatın en önemli değerlerindendir. İnsanların birbirlerine ve çevrelerine karşı saygılı, ahlaklı ve ölçülü davranmalarını sağlayan...
Yazar: Nilüfer Z. AKTAŞ
Rahmet, mağfiret ve kurtuluş mevsimi ramazanda ve oruç sayesinde insan farkında olmasa da nefis ve irade terbiyesine sahne olur. Oruç tutanların (tuttuğu orucun önemini bilmeyenler hariç) daha sabırlı...
Yazar: Sümeyye Büşra YILDIZ
“Münîr: Nurlandıran, aydınlatan” (s.a.v)Sevgili peygamberimizin mübarek isimlerinden bir ide “Münîr: Nurlandıran, aydınlatan” idi. Allahü Teâlâ, her şeyden evvel, yâni hiçbir şeyi yaratmadan önce, ken...
Yazar: Editör
Gazze’de yaşanan zulüm ve katliamı ne yazık ki tüm dünya seyrediyor. Filistin’de öteden beri devam edegelen ve özellikle de son günlerde Gazze’de gerçekleştirilen sivillere yönelik insanlık dışı katli...
Yazar: Sümeyye Büşra YILDIZ