Ölümü Hatırdan Çıkarmamak
Adamın birisi, hanımı ile hiç geçinemez. Evde her gün basit şeyler yüzünden tartışma olur. Adam, bu tartışmalardan bıkıp artık ayrılmak ister. Bunların münakaşaları yüzünden zamanla iki tarafın ailelerinin de araları açılır.
Bu şahıs, bir gün perişan bir hâlde, istişare etmek için tecrübe sahibi, ilim ehli, herkes tarafından sevilen ve sözüne güvenilen bir zata gidip durumu anlatır, hanımından boşanmak istediğini söyler.
O zat, ona; “Artık ayrılsan da fark eden bir şey olmaz. Şurada bir ay kadar ömrün kaldı, ne istiyorsan yap!” der. Bu sözü duyan adam şoke olur, rengi atar; yine perişan bir durumda çıkar gider.
Yakınlarda vefat edeceğini hiç kimselere de söyleyemez ama rastladığı tanıdıklarıyla helalleşmeye başlar. Eve gider, hanımına ağlamaklı:
"Hatun, gel; bunca zamandır seni üzdüm, sana iyi kocalık yapamadım, istediğini alamadım, hakkını gözetemedim, ne olur beni affet, bana hakkını helal et." der.
Hanımı; "Allah Allah, bu adama ne oldu da böyle şeyler yapıyor!" der, acır ona ve "Bey, asıl sen hakkını helal et; ben hep edepsizlik yaptım, seni çok üzdüm." der. İkisi de başlar ağlamaya.
Sonra adam, kavgalı olduğu kayınpederine gider. Onlarla da ağlayarak helalleşir. Adamın hanımı da kendi kayınvalidesine gidip aynı şekilde helalleşir. Artık evde her gün cennet hayatı yaşarlar ve birbirlerini hiç üzmezler.
Adam, geçen her günü bir bir sayar. Vakit yaklaştıkça bunun iyiliği artar, geceleri de ibadet eder. Bunun iyiliği artınca hanımının ve ailelerin de iyiliği artar.
Bir ay dolar. Ha bugün öleceğim ha yarın derken, bir türlü ölmez! "Kesin bir ay denmedi, bir ay kadar dendi; belki birkaç gün daha var." diye düşünür.
Birkaç gün daha bekler, yine ölmez. Sonra o zatın yanına gider:
“Efendim, ben ölmedim.” der. O zat da:
“Ne ölmesi?” deyince:
“Efendim, siz ‘Bir ay kadar ömrün kaldı.' demiştiniz, o bir ay doldu ama ben ölmedim.” der. O zat:
“Kardeşim, ben senin ne zaman öleceğini bilemem ama şunu biliyorum: Ölüm var, bir gün elbette öleceksin. Ölecek adam kavga niza ile hayatını zehir etmez. Şu andaki hayatından memnun musun?” der. Adam:
“Evet, hiç tartışmamız olmuyor.” der. O zat:
“Haydi, artık böyle devam edin.” der... O ailenin iki çocukları olur, gül gibi geçinip giderler.
İşte bütün mesele ölümü unutmamak. Ölümü unutunca ne oluyor, unutmayınca ne oluyor; bu açık bir örnek. Bütün sıkıntılar ölümü unutmaktan, hak ve hukuka riayet etmemekten yani dinimize uymamaktan ileri gelir.
Ayşe Gül PINAR
YazarMahremiyet, "haram" kelimesinden türemiş olup, yasaklılık durumunu ifade eder. İffet ise bu mahremiyetin korunmasıyla ilgilidir ve hem kadın hem de erkek için eşit sorumluluk taşır. Nur Suresi'nde, mü...
Yazar: Editör
Tanıdığım yaşlı bir teyze vardı. Önceleri sadece evinin nerede olduğunu bilir, kendisini de ara sıra görürdüm. Eşinin vefat ettiğini haber alınca taziye için ilk defa evine gittim. Sonra samimi olduk....
Yazar: Ayşe Gül PINAR
Adamın hastalığına çare bulamayan doktorlardan biri, kendisine evliya denilen bir ihtiyarın adresini vermişti. Söylenenlere göre, en ağır hastalar bile o zatın duasıyla iyileşebiliyormuş. Adam, verile...
Yazar: Ayşe Gül PINAR
Günümüzde en çok değerini kaybeden konulardan biridir mahremiyet. Toplumu ifsat eden, zihinleri bulandıran, hayatı zehir eden davranışların başında mahremiyete uyulmaması gelmektedir. Aile mahremiyeti...
Yazar: Sümeyye Büşra YILDIZ