Sırrı Baba’nın İzinde
Türk tasavvuf şiirinde esasen iki tane Sırrı Baba var… Daha doğrusu bendeniz sadece Üsküplü Sırrı Baba’dan haberdârdım, Ohrili bir öğrencime bu zâtın izini sürmesini ve şiirlerini tespit etmesini söylemiştim. Nereden bileyim, asıl ben Sırrı Baba’nın izindeymişim.
Evet, bu seyahatin kazançlarından biri de Bosna’da Oğlavak’ta sırlanmış olan Sırrı Baba’yı tanımaktır. Seyahatin bereketi bu olsa gerek… Belki kitaplarda okuyorsunuz, dikkatinizi çekmiyor; ama seyahatte kâşif dikkatine sahipsiniz. Gittiğiniz yerlerde bilinen isim bunlar; lâkin sizin için yeni, ter u taze. Geçenlerde ziyaret ettiğim bir Nakşî dergâhının duvarlarını nesih hatla süsleyen bir ilâhi vardî… İlk kıtası şöyle:
Allah bize lütfetti himmetine gark etti
Şükür el-hamdu-lillah lâ-ilâhe illâ’llah
Çünkü bizi yarattı Muhammed’in ümmeti
Verdi bize devleti şükür el-hamdu-lillah lâ-ilâhe illâ’llah
O gün bu ilâhiyi okumuş, not almıştım… Mahlâs kısmında Sırrî kaydını görünce, Üsküplü Sırrî mı diye sormuştum. Hayır, demişti oradaki görevli Hacı Ekrem, Foynitsa’lı. Sonra, merhûm Cemal Çehayiç’in Yugoslavya’daki sûfîliği anlattığı meşhûr eserinden Sırrı Baba’yı tetkik edince heyecanım artmıştı.
Şarkiyat’ın dergisinde de bir iki bilgiye ulaştığımda, buralara kadar gelmişken bir de Sırrı Baba’nın türbesini ziyaret etme arzusu oluşmuştu. 3 Fakat nasıl gidecektim? Bir fırsat olacak mıydı? Beklemediğim bir anda bu fırsat önüme çıktı… Hem de hiç beklenmedik bir anda. Niyet edince oluyor işte…
Şairi yaşadığı ve sırlandığı topraklarda ziyaret edebiliyorsunuz. Kaçuni’ye, hattat ve ciltçi Prof. Dr. Kazım Hacımeyliç’in kütüphanesindeki bazı yazmaları ve müzesini görmeye gideceğiz… Osmanlı mezarlıklarıyla alakalı bir projenin peşinde olan bir dostumun refakatinde Foynitsa’dan yola çıktık.
Dostum, buluşmanın Kaçuni de değil, Oğlavak’ta olacağını düşünerek bizi oraya kadar götürdü. Fakat orada Prof. Dr. Hacımeyliç’le değil, Sırrı Baba’nın ahfadından türbedar Abdullah Sikiriç’le karşılaştık. Yanlış gelmişiz… Böyle yanlışa can kurban! Bari gelmişken, şu türbeleri ziyaret edelim, şu mezar taşlarının bir fotoğrafını çekelim, dedik. İyi ki de demişiz…
Nasip dedik ya; işte gerçek nasip bu olsa gerek. Türbedar Abdullah Efendi, bir türbenin kapısını açarken, kitabeden Sırrı Baba ifadesini okudum… İşte o vakit, gelip görmek istediğim şairin huzurunda olduğumu fark ettim. Nasıl diyordu bir münâcatında?
Şeyh Sırrî rûz u şeb dergâhına eyler niyâz
Feth ola Cedîd Hisarı kılına anda namaz
Niyâzı şu şairin: Sırrî gece gündüz niyâz eder ki, Mustafa Gaybî’nin türbesinin bulunduğu şu Cedid Hisarı yeniden fetholunur, Müslümanların eline geçer de her dem orada namaz kılınır! Mustafa Gaybî… Cedid Hisarı. Bunlar ayrı ayrı yazı konusu, ama asıl olan şudur: Şeyhimiz, şairimiz Sırrî Baba, kelimenin tam anlamıyla alp-eren rûhlu bir bilgedir.
Duâsında, niyâzında fetih var. Bu bilinçli şair, Nakşî geleneği Bosna’da neşreden mümtaz simalardan biri… Tıpkı Tokâdî Hayrettin gibi, yeşilliğin, sıra servilerin arasında istirahat ediyor. Fakat çevresindeki mezar taşlarına hoyrat eller dokunmuş, o malûm savaşta çoğu adeta gazi olmuş.
Hiç hesap etmeden, bir yanlış anlama neticesinde uğradığımız bu mekân bize huzur veriyor. Nefes alıyor, nefes veriyoruz. Sonra, Kaçuni’de kitaplara dokunmak ve fırsat bulursak oradan da Vükeliçi köyüne, Sırrı Baba’nın mürşidi Hüseyin Bosnevî ve Sırrı Baba’nın uyandırdığı bir kandil olan Meylî Baba’ya gitmek için ayrılıyoruz.
Bilal KEMİKLİ
Yazar1.BeyitEy gönül hâk idi aslın sen yine hâk olagörDerd-i Hakk ile yanuban cümleden pâk olagör(Ey gönül! Senin aslın toprak idi, sen yine (aslına dönerek) toprak ol, Hak (Allah’a kavuşma) derdiyle yanar...
Yazar: Resul KESENCELİ
"Köprü kurmak¸ çeşmeler ve sebiller inşa etmek Vakıf Belki de bunların içerisinde en önemlisi¸ eğitime yaptığı hizmetlerdir. Nitekim onu¸ bendenizin de mezun olduğu İmam Hatip Lisesi'nin kuruluşun...
Yazar: Bilal KEMİKLİ
“Sâde” yazmak, “basit” yazmak değildir. Çoğu kimse sâde kelimesini basit kelimesiyle aynı anlamda kullanır. Oysa sâde, içinde derinlik barındıran bir kavram… Fakat basit, sathîdir; yüzeysel, üstünkörü...
Yazar: Bilal KEMİKLİ
Şumnu'dayım. Otel odamın penceresinden Şumnu Kalesi’ni seyrediyorum. Ağaçların arasında zor fark edilen kale bir tepecikte. Onun eteğinde, Bulgaristan'da nadir kalan eserlerimizden birisi var; Tombul ...
Yazar: Bilal KEMİKLİ