Türkçemizin ve Romanımızın Bayraktarı Cengiz Aytmatov
Bizim edebiyatımızda dünya çapında isim yapmış, aynı adı taşıyan iki büyük romancımız Cengiz Aytmatov ve Cengiz Dağcı’dır. Her ikisi de Türk edebiyatını en yüksek burçlarda dalgalandırmışlardır. İki yazarımızı da rahmetle anıyorum.
Eserleri dünyanın 130 diline çevrilen Cengiz Aytmatov, yaşarken de kıymeti bilinmiş bir ustaydı. 70. doğum yıldönümü münasebetiyle UNESCO’nun kararıyla dünyanın birçok bölgesinde hakkında kutlama toplantıları yapılmıştı. “Cengiz Aytmatov Yılı” dolayısıyla Türkiye’de de önemli faaliyetlere imza atılmıştı.
Cengiz Aytmatov, Asya’dan dünyaya, Türkistan bozkırlarının diliyle konuşan bir romancıydı. O’nu dünyanın en çok okunan yazarlardan birisi yapan sır, işlediği konular ve yakaladığı yerli, millî ve evrensel dildi. Cengiz Aytmatov, romanlarında yazılmamış şerefli bir tarihin lisanını keşfederek, sadece insanları ve tabiatı değil, insanın ve tabiatın hâllerini bu dille anlatıyordu.
Bugün de okuyucuyu çeken en mühim özelliği, onun bu özgün kurgusu ve üslûbudur. Bütün dünyada olduğu gibi her Türk de muhakkak ki ondan bir şeyler okumuş ve kendinden bir şeyler bulmuştur. Cemile gibi güzel bir aşk hikâyesini okuyup da duygulanmamak mümkün mü?
Yarım Asırlık Çağlayan
Cengiz Aytmatov, yıllardır bütün eserleriyle bir çağlayan gibi edebiyatseverlerin gönlüne akıp duruyor. Henüz yazılı geleneği bir yüzyılı bulmayan ve köklü edebiyat muhitlerinin bulunmadığı Kırgız Türkleri arasında kendisi bir ekol olan yazarın ortaya çıkışını edebiyat tarihçileri açıklayamıyor.
O, dünyanın en zengin sözlü gelenekleri ve en uzun destanı olan Manas’ı yaşatan halkının ve yeryüzünün en anaç tabiatıyla doğrudan şuurlu bir münasebet kurarak, oralara yaslanarak dünya edebiyatının ulu ırmaklarından birisi hâline geldi. Cengiz Aytmatov, edebiyatın zirvesidir.
Dünyada belki milyonlarca insan Kırgızistan’ı tanımıyor ama Cengiz Aytmatov’u biliyor, seviyor ve okuyor. Onun için “Cengiz Aytmatov Kırgızistanlı değil, Kırgızistan Cengiz Aytmatov’ludur.” deniliyor. Bugün bütün insanlığa mâl olmuş bu büyük yazarımız, sadece Kırgız Türklerinden değil bütün Türk dünyasının zengin atmosferinden istifade etmiştir. Çünkü onun eserlerinde dile gelen dünya, bütün Türklerin kolektif hayat sahalarının temel motifleridir. Bizim dünyamız, iklimimiz, kâinatımızdır.
Vatan Anlayışı
Cengiz Aytmatov, vatana büyük değer veren bir romancı. “Ben vatansız yaşayabilirim.” diyen kibir anıtlarının bugün düştüğü acınası hâlleri hep birlikte müşâhede ediyoruz. Esasen en büyük kılavuzumuz olan Kâinatın Efendisi Peygamberimiz, “Vatan sevgisi imandandır.” buyurarak bize büyük ve dosdoğru bir istikâmet veriyor.
Ancak kalbi pek, rûhu sağlam, beyni düzgün olanlar vatan sevgisini idrak edebilir. Bir de gönlü yüce olanlar… Vatan sevgisi insanoğlunu doruklara ulaştırır. Bir insanın memleketi, kasabası, köyü de aslında küçük vatanıdır. Aytmatov eserlerinde Kırgızların köy hayatını, doğup büyüdüğü yerleri anlatır.
Kırgız destanları, özellikle Manas Destanı, onun ilham kaynaklarından. Rus ve Kırgız dillerinde kaleme alınmış olan eserlerinin ortak konuları savaş ve aşktır Aytmatov’un. Bu iki konu yazarın eserlerinde yoğun olarak bulunur. Mesela Cemile, insanın başlıca özelliklerinden olan aşk kavramını mükemmel biçimde dile getirir. Fransızların ünlü şairi Aragon, Cemile için “Dünyanın en güzel aşk hikâyesidir.” demişti.
Aytmatov ile Mülâkat
27 Kasım 2000 tarihinde Cengiz Aytmatov ile İstanbul’da bir mülâkat yapmıştım. Yazarımızın o gün Eyüpsultan’da söylediği şu sözü hiç unutamıyorum: “Yazarlık takdir işidir.”
O, acıların, dramların, baskıların, soykırımların yazarıydı. Bozkırın olağanüstü bir dil yakalayan Kırgız romancısı... Sovyetler Birliği’nin dağılmasında, çözülmesinde ve yeni genç Cumhuriyetlerin ortaya çıkmasında Aytmatov ve diğer aydınların büyük katkısını göz ardı etmemek gerek.
O yoksulluğu ve esareti reddeden, birey olmayı ve hürriyeti öven romanlarıyla Sovyet İmparatorluğu’nun çatırdamasında, sonra da yıkılıp dağılmasında önemli hamlelerin sahibiydi. Ancak gücünü edebiyattan alıyordu, silahı romandı. İnsanın temel meselelerini, aşkını, hasretini, düşüncelerini kısacası insanı anlattı Aytmatov.
Kökü Dede Korkut’tu, Manas’tı. Düşünceleriyle, gelenekten geleceğe uzanıyordu. Her dem tazeydi ve yepyeni ufuklara açılıyordu. Çocukluğunda dinlediği masallar, gençliğinde hasret ve hüzünle eşlik ettiği şarkılar, ozanların yaktığı türküler ve şüphesiz sağlam inancı, dünya görüşünün temelini oluşturuyordu.
Sözlü birikime de yazılı kültüre de sahipti. İnsanların gönlünü kazandı romanlarıyla. Dünyanın dört bir tarafında okundu. Bugün de dünyanın en çok okunan başyazarlarından biridir. Aytmatov, yerli kanatlarla evrensel semalarda uçabilmenin örneğini verebilmiş nadir Türk yazarlarındandır. Asya’dan dünyaya, Türkistan bozkırlarının diliyle konuşan bir romancımızdır. Zaten okuyucuyu çeken de, onun bu özgün kurgusu ve akıcı üslûbudur.
Cengiz Aytmatov ile yaptığımız mülâkatta kendisine muhtelif konular hakkında sorular yöneltmiş ve cevaplar almıştım. Çocukluğu ve yetiştiği dönem ile ilgili bazı sözleri dikkatimi çekmişti. Şöyle diyordu büyük romancımız: “Babamın annesi yaz aylarında beni yaylaya götürürdü.
Bütün köylüler yaylaya giderdik. Muhteşem dağ manzaraları içinde kalır, tabiatla haşir neşir olurduk. Bu bana tabiî ilhamlar veriyordu. Hem o zamanlar televizyon yoktu, radyo yoktu. Benim televizyonum büyük annemdi. Çünkü bana her gün ama her gün çeşit çeşit masallar anlatırdı.
Sabahtan akşama kadar ondan masal dinlerdim. Benim bu masalları iyi dinleyip dinlemediğimi kontrol ettirmek için bana bu masalları tekrar ettirirdi. Ben de büyük annemden dinlediğim masalları yeniden ona anlatırdım. Bu masallar benim edebî altyapımı hazırladı, kültürümün zeminini oluşturdu, yazı dünyam için bir hazırlık oldu.”
“Babamı Evden Alıp Götürdüler”
“Babanızın Stalin Dönemi’nde öldürülmesinin yazı hayatına başlamanızda etkisi oldu mu?” sualime şu cevabı vermişti: “Babam Kırgızistan’da önde gelen komünist liderlerden ve devrimcilerindendi. Bu inançları uğruna savaştı ama buna karşılık baskıya uğradı ve kurşuna dizildi.
Stalin bu dönemde despotik bir yönetici olarak babam gibi birçok kişiyi yok etti. 9 yaşındaydım, babamı evden alıp götürdüler. Bir daha da geri dönmedi. Yıllar sonra toplu mezarlıkta bulduk. Gençlik yıllarımda yayımlanan makalelerim, öykülerim hep ikinci dünya savaşı yıllarında yaşadıklarım ve gördüklerimdi.”
Babasının öldürülmesinden sonra ailece dışlandıklarını anlatan Cengiz Aytmatov, “Bütün kapılar kapanmıştı bana. Bilim alanında kariyer yapmak engellendi. Kendimi ifade edebilecek yollar aradım. Bu da yazıydı.” demişti. Ve yazarımızın edebiyat dünyasına selâm verişi ve tutunması, böyle olmuştu.
Bu röportajın tamamını okumak isteyenler Romancılar Konuşuyor kitabımıza müracaat etmelidir. Mülâkatın sonunda ele aldığı konuları anlatırken “Küreselleşme”nin insanların başına açtığı gailelerden de bahsetmişti. Bu konuları anlamak, kavramak sonra da tahlil edip yazmak istediğini söylüyordu. Âdeta bugün katil Siyonist İsrail terör örgütünün Filistin topraklarında yaptığı soykırımı hissetmiş gibi “Dünyanın şu anda en büyük meselesi. Bundan daha büyük bir meselede olamaz. Ve bunun çözülmesi lâzım.” diyordu.
Kırgız Köyünden Dünyaya
Cengiz Aytmatov, 12 Aralık1928 tarihinde Kırgızistan’da Şeker köyünde doğdu. İlköğrenimini burada yaptı. İkinci Dünya Harbi sırasında kâtip oldu. Cumbul’da Baytar Okulu’na 1946’da girdi. Kırgızistan Tarım Enstitüsü’nden 1953’te mezun oldu. Deneme çiftliklerinde çalışan yazarın eserleri 1952 yılından itibaren yayımlanmaya başladı.
Moskova Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden mezun oldu. Bir süre Gorki Enstitüsü’nde staj gören Aytmatov, 1957 yılında Sovyet Yazarlar Birliği’nde üye kabul edildi. Birçok kurumdan ödüller aldı. Başlıca roman ve hikâyeleri şunlardır: Yüzyüze (1957), Cemile (1958), Selvi Boylum Al Yazmalım (1960), İlk Öğretmen (1961), Deve Gözü (1961), Toprak Ana (1962), Al Elma (1964),Gülsarı (1962), Beyaz Gemi (1970), Askerin Oğlu (1971), Erken Gelen Turnalar (1975), Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek (1977), Gün Uzar Yüzyıl Olur (1980), Dişi Kurdun Rüyaları 1987 Frankfurt Kitap Fuarı’nda “Yılın Kitabı” seçildi.
10 Haziran 2008 tarihinde vefât eden yazarımız Cengiz Aytmatov’u rahmetle anıyorum. Rûhu şad, kabri nur, mekânı cennet, menzili mübârek olsun inşallah.
Mehmet Nuri YARDIM
YazarBizler seferle emr olunmuş inanmışlarız. Bu sefere iyi hazırlandığımızda, ihlâsla, samîmiyetle ve usûlüne uygun hareket ettiğimizde seferin sonu Allah’ın izniyle zaferle neticelenir. Yeter ki biz, reh...
Yazar: Mehmet Nuri YARDIM
Bizim edebiyatımız sadece Türkiye’de vücût bulan büyük söz ve kelime hazinesinden ibâret değildir. Bu bereketli edebiyat, Balkanlar’dan Kırım’a, Kerkük’ten Azerbaycan’a, Özbekistan’dan Doğu Türkistan’...
Yazar: Mehmet Nuri YARDIM
Sensin bana can suyundan içiren,Sevdim seni annem gibi Türkiye’m.Sensin beni kanadıyla uçuran,Sevdim seni annem gibi Türkiye’m.Sütünle besledin Türkçe dilimi,Sevginle suladın gonca gülümü,Kokunu duyar...
Şair: Yusuf DURSUN
Bir ayı geçti. Dünyada yaşanan en büyük kötülüklerden birine şahit oluyoruz. Bu, İsrail terör örgütünün Gazze’deki ve Filistin bölgesindeki masum çocuklara, hastalara, yaşlı insanlara, kadınlara, bütü...
Yazar: Mehmet Nuri YARDIM