Vücûdun Âyet-i Rahmet Muhammed
Kapına geldiler ümmet Muhammed
Dilerler merhamet şefkat Muhammed
Nebîlerle velîler bâb-ı Hak’da
Seninle buldular kurbet Muhammed
Cihâna Hak Teâlâ kıldı ihsân
Vücudun âyet-i rahmet Muhammed
Sen oldun mahrem-i bezm-i İlâhî
Edip cânân ile sohbet Muhammed
Seninle oldu Hakk’ın sırrı zâhir
Sen oldun menba’-ı hikmet Muhammed
O bezme hâdim olmayınca Cibrîl
Sana kimdir eden hizmet Muhammed
Şeref-yâb oldu pâbûsunla eflâk
O yüzden buldular rif’at Muhammed
Sezâyî var niyâz et kapısında
Seni reddeylemez elbet Muhammed
Sezâî-i Gülşenî (1669-1737)
Niyâzî-i Mısrî’nin kendisine “Sezâî” mahlâsını verdiği şair, Gülşenî Tarîkatı’nın güzel gülü diye vasıflandırılırmış.
Şair, Hz. Muhammed (s.a.v.)’e ümmet olanların, yardım için kapısına gidip merhamet ve şefkat dileyeceklerini söylüyor. Çünkü Müslümanların gidebileceği başka hiçbir kapı yoktur.
Hz. Muhammed (s.a.v.)’in sadece kendi ümmetine değil, diğer peygamberlere de önder olduğunu söyleyen Sezâî, diğer peygamberlerin ve velîlerin de O’nun sâyesinde Allah'a yaklaşabileceklerine, Allah ile yakınlık kurabileceklerine işaret ediyor.
Üçüncü beyitte Allahu Teâlâ’nın, Peygamber Efendimiz’i yaratmasını insanlar için bir lütuf olarak gösteriyor. Çünkü O, tek başına bir rahmet âyetidir.
Dördüncü ve beşinci beyitlerde Hz. Muhammed (s.a.v.)’in Miraç’ta Allah ile olan konuşması hatırlatılıyor. Burada Allah, Rasûl’üne çeşitli sırları izhâr etmişti. Bu yüzden Hz. Muhammed (s.a.v.) hikmet kaynağıdır.
O bezme hâdim olmayınca Cibrîl
Sana kimdir eden hizmet Muhammed
beytinde Cebrâil’in Miraç’ta Allah’ın katına ulaşamadığı hatırlatılarak, arş-ı âlâya Hz. Muhammed (s.a.v.)’in tek başına gittiği ve buraya melekler dâhil, hiç kimsenin ulaşamadığı söyleniyor.
Şeref-yâb oldu pâbûsunla eflâk
O yüzden buldular rif’at Muhammed
beytinde hüsn-i ta’lîl san’atı vardır. Feleklerin yükseklik kazanması, yüksekte olmasına sebep olarak Hz. Muhammed (s.a.v.)’in oralara ayak basması gösteriliyor. Şair, bunca yüceliğe sahip bir Peygambere niyâz etmesi hâlinde reddolunmayacağı ümidiyle bitiriyor şiirini.
Şiir, aruzun Mefâîlün/ Mefâîlün/ Feûlün kalıbıyla yazılmış. Sezâyî halk edebiyatı şairleri arasında (Tekke şairi) olarak değerlendirilir; ancak o, na’tinde hece vezni yerine aruzu tercih etmiş. Şiirlerinde halk şiirinin sâde lisanını pek bulamadığımız şairin Dîvân edebiyatı kültürüyle beslendiği söylenebilir.
Şu şiirinde de Dîvân şiirinin ölçüsünü ve mazmunlarını bulabiliriz.
Derûnum âteş-i aşkına yandır yâ Resulallah
Dil-i teşnem mey-i vaslına kandır yâ Resulallah
İçenler câm-ı aşkın âb-ı Hızr’a iltifat etmez
Senin aşkın hayat-ı câvidândır yâ Rasûlallah
Firâkın ateşi bağrım yakıp eşkim revân etti
Dü çeşm-i intizarım dolu kandır yâ Rasûlallah
Sen ol şems-i hakîkatsin ki âlem cümle zerrâtın
Vücûdun bâis-i kevn ü mekândır yâ Rasûlallah
Sezâyî derdimendin âb-ı lûtfun ilticâ eyler
Bilir kim dergehin dârü’l-emândır yâ Rasûlallah
Sezâyî’nin şiirleri halk arasında, bilhassa tekkelerde benimsenip bestelenmiştir. Bugün de ilâhî formunda söylenen
Ey âşık-ı dildâde gel nûş edelim bâde
Bir bâde gerek ammâ kim içile me’vâde
matla’lı şiiri meşhurdur.
Vedat Ali TOK
YazarZâtî (1471-1546)Kâmetin ey bûstân-ı lâ-mekân pîrâyesiNûrdan bir servdir düşmez zemîne sâyesi Yûsuf’u gerçi görenler ellerini kesdilerGün yüzün gördü senin şakk oldu bedrin ayası Menzil-i tîr...
Yazar: Vedat Ali TOK
I/Yine başı dumanlı, kin yağıyor göklerdenDelik deşik sînesi, yarası var Gazze’ninBoyun bükmüş lâlesi, ak gülleri hazandaYedi rengin içinde, karası var Gazze’nin &n...
Şair: Celalettin KURT
Yahyâ Nazîm (1651-1727)Reh-i aşkında bî-sabr ü şekîbim yâ RasûlallahSeni her kim severse ben rakîbim yâ RasûlallahKabul eyle civâr-ı izzetinde çekmeyim gurbetBilirsin kendi şehrimde garîbim yâ Rasûlal...
Yazar: Vedat Ali TOK
Devlet ol başun ki şer’üni idendür reh-nümâHavf-ı a’dâdan ne gam ana ki sensin pîşvâİrmez ol ten sıhhate derdinle olmazsa marîzBulmaz ol baş devleti yolunda olmazsa fedâSidre-i ravzan havâss ervâhına ...
Yazar: Vedat Ali TOK