Hayreddin Tokâdî Yollarında
Bir gece Göynük‘te kaldıktan sonra, Akşemseddin Hazretleri’ni son bir kere daha ziyaret edip, son güllü dondurmalarımızı da yedikten sonra Göynük’ten ayrıldık. Her zamanki gibi nereye gideceğimize son dakikada karar vererek Bolu yoluna düştük.
Eskiden beri ziyaret etmeyi arzuladığımız Hayreddin Tokâdî Hazretleri’ne gitmek üzere, telefonumuzdaki yol bulma programını ayarladık. Yaklaşık 100 km sonra program bizi tozlu topraklı bir dağ yoluna çıkardı. Yolun bu şekilde olduğunu görünce, şoförlüğüm iyi olmadığı için geri dönmeye karar verdik.
Biz her ne kadar büyüklere giderken gönlümüzü temiz tutmak gerektiğini bilsek de her şeyin bir vakti saati olduğunu, vakti gelmeden hiçbir şeyin nasip olmayacağını da idrak edebiliyorduk. Açıkçası; “Demek ki zamanı gelmedi, mübarek de bizi kabul etmedi.” diye gönlümden geçmedi değil.
Vardır bunda da bir hikmet deyip sabırla vaktini beklemeye niyet ederek, bu sefer yol bulma programını Bolu merkezdeki öğretmenevine doğru ayarladık. Program bizi ana yoldan geri döndürmek için bir yan yola sevk etti. Telefondaki program bizi bir yere sevk ediyordu ama acaba ilâhî program nereye sevk edecekti? Asıl önemli olan buydu.
Tam ana yola döneceğimiz esnada “Hayreddin Tokâdî Türbesine Gider” diye dev bir tabelâ ile karşılaştık. Sevinerek tabelânın gösterdiği yola çevirdik direksiyonu. Bu yol demin girdiğimiz endişe ve huzursuzluk veren dağ yolu gibi değil, mübarek velînin kokusunu hissettiren yemyeşil, güzel, huzurlu bir yoldu. Üstelik önceki yol gibi ıssız da değil hareketliydi.
Yol Kesenlere Dikkat
İşte bu olay lisan-ı hâliyle bana dedik ki maneviyat yolunda, velilerin yolunda da bazı engeller vardır. Bu yolda gidenler gittikleri yola dikkat etmeli, bozuk yollara sapmadan, doğru yoldan ayrılmadan maksuduna ulaşmalıdır. Çünkü büyükler demişler ki maneviyat yolunun da saptırıcı yan yolları, paralel durakları olur.
Siz doğru yolunuzda giderken şeytan sizi o sapa yola saptırmaya çalışır. Amacı nedir? Amacı tehlikeli ve ıssız yere sizi sokmak ve zora düşürmektir. Velîlerin yolları ise her zaman güzel ve parlaktır. Halk ifadesi ile söyleyecek olursak her güzel şeyin bir de çakması çıkıyor.
Hâsılı yol kesenlere dikkat etmek gerekir. Musa (a.s.) Tur Dağına çıkıyor, buzağı heykeli yapan Samirî ortaya çıkıyor ve yol kesen oluyor… Âlemlere rahmet Efendimiz (s.a.v.) görevlendiriliyor, bir müddet sonra Müseyleme çıkıyor yol kesiyor.
Büyük bir zâtın yanında yetişen bir başka kişi dahi o yolun yol keseni olabiliyor. Etrafınıza bakın güzel şeyler yapanların bir de yol kesenini göreceksiniz. Velîlerin sözlerini çalan ve kendilerine evliya süsü veren yol kesicilere tasavvufta müteşeyyih deniliyor.
Güzel Yol
Allahu Teâlâ’ya hamd olsun, bizleri bu güzel yeşil yola kavuşturdu. Türbenin olduğu yer aynı zamanda ormanlık bir piknik alanı. Dünyanın en güzel gölgeleri burada sanki. O gölgelerde oturdukça ferahlığı, huzuru yaşıyorsunuz. Hazret’in üstü açık türbesine ulaştık. Her güzel velînin türbesinde olduğu gibi orada da huzur vardı.
Bizden biraz sonra nur yüzlü, beyaz sakallı âmâ bir ihtiyar bir başkasının koluna girerek mezarın başına geldi. Fazla yüksek olmayan, duyulacak bir sesle duâ ettiğini görünce onu daha iyi duymak için yanına gittim ve dualarına “âmin” dedim. Çok samîmî bir şekilde duâ ediyordu.
Duâda dikkatimi çeken birçok velîlerin ismini zikrettikten sonra duânın en son kısmında; “Ya Rabbi, Emin Acar Abimize de rahmet eyle.” dedi. Bu vesile ile Ankara’da Hacı Bayram-ı Velî civarında garibanlara yardım eden merhum Doktor Emin Acar Efendi’yi orada hatırlamış olduk. Ne güzel izler bırakmış olmalı ki bu nur yüzlü insanlar hâlâ onu hatırlayıp, yâd ediyorlar.
Bizler de gönlümüzden geçen duâlarımızı yaptık. Bütün insanlık için hasseten Müslümanlar için hayırlar niyaz ettik. Şu günler büyük bir katliama uğrayan Gazzeli kardeşlerimiz için de duâ ettik. Ne yazık ki elimizden başka da bir şey gelmiyordu.
Tasavvuf haşa çağımızın sorunlarına yüz çevirmek, mazlumların dertleri ile dertlenmemek asla değildir. Bütün velîler kendi çağlarının sorunları ile ilgilenmişler ve güçleri yettiği kadar bir yaraya merhem olmaya çalışmışlardır. Şayet öyle olmasa tasavvuf sadece velî kerametleri anlatılan bir gönül eğlendirme yolu olur. Mazlumların dertleri ile inleyen bir velî olan Alvarlı Efe Hazretleri ne güzel söylemiştir:
Lütfi kurban olsun bunlara her an,
Bu ümmete sahip gönder bu zaman,
Mazlumlar ederler amân el amân
Esrar-ı Tevhide bağışla bizi…
Halvetî Yolu
Bu güzel zâtı, yani Hayreddin Tokâdî Hazretleri’ni tanıyabilmek için internette kısa bir araştırma yaptım. Hakkındaki bilgileri okurken bile bir heyecan kapladı içimizi. Okuduklarımızı şöyle bir özetleyecek olursak şunları anlatabiliriz:
Hayreddin Tokâdî Hazretleri, Halvetiyye silsilesinin yirmi sekizinci halkasında yer alır. Mürşidi Çelebi Halife Cemaleddin-i Halvetî Hazretleri’ne Tokat’ta iken intisap eder. Hayreddin Tokâdî Hazretleri, İstanbul Koca Mustafa Paşa’daki “Sümbül Efendi” dergâhında bu zât tarafından yetiştirilmiş ve daha sonra şeyhi tarafından Bolu’ya vazifeli olarak gönderilmiştir.
Sünbül Sinan Hazretleri de yine aynı şekilde Cemaleddin Halveti tarafından bu tekkede yetiştirilmiştir. Burada bir parantez açalım; bu kısa araştırma esnasında özellikle bu geçtiğimiz sene sık sık ziyaret ettiğim ve çok feyiz aldığım Merkez Efendi Hazretleri de Sünbül Efendi’nin vefâtından sonra yerine postnişin olmuş ve Halvetî yolunu devam ettirmiş.
Biz bu gezimizde, eskiden beri gönlümüzde yer eden ve ziyaretini çok arzu ettiğimiz Şeyh Şa’bân-ı Velî’nin türbesini ziyaret etmek için Bolu’dan sonra Kastamonu’ya geçmeyi plânlamıştık. Bu plânlamayı yaparken her iki zâtın da Halvetî olduğunu ve birbirlerinin devamı olduklarını bilmiyorduk. Hayreddin-i Tokâdî Hazretleri’nin, Şeyh Şa’ban-ı Velî Hazretleri’ne 937 yılında hilâfet vererek Kastamonu’ya gönderdiğini bu vesile ile öğrenmiş olduk.
Aydın BAŞAR
YazarUnuttu insanlık unuttu çoktanHangi yana düşer yolu Gazze’ninKime dokunursan kan ve gözyaşıHer yer acı dolu, dolu Gazze’ninİbrahim ‘i kor ateşler sarıncaBir damla su alıp koşmuş karıncaYarın Hakkın div...
Şair: Hulusi TATAR
Ne zaman ki bir toplumda ilmin değeri azalmış ve âlimlerin kıymeti idrâk edilememişse, o toplumda ahlâkî bozulma baş göstermiştir. Toplumlar en yüksek seviyelerine ilme önem verdikleri dönemlerde eriş...
Yazar: Aydın BAŞAR
İnsan ne kadar büyük bir servete sahip olursa olsun, isteklerinin bittiğini söylemek mümkün değil. “Dünyada artık elde etmek istediğim bir nimet kalmadı, gönlümden geçen her şeyi yaptım.” diyenler bil...
Yazar: Enbiya YILDIRIM
Ecdadımızın velilere göstermiş olduğu sevgi ve hürmetin en güzel misallerinden birisi de Osmanlı padişahlarımızın velilerle olan münasebetleridir. Tarihî kayıtlar Osmanlı padişahlarımızın tasavvuf ehl...
Yazar: Aydın BAŞAR