Hoşgörülü Kedi
Minik bir kediyim ben. Peki, minik bir kedi olmam insanların neden üzüldüğünü ya da sevindiğini anlamama engel mi sanıyorsunuz?
Asla!
Aksine insanlara yakın olmam onları daha iyi anlamam için bana müthiş bir fayda sağlıyor. Şartlarım gayet elverişli yani...
Bir durum değerlendirmesi yaparak size bunu açıklayayım:
Çocuk annesinden pahalı bir oyuncak istedi.
Annesi “Bu oyuncağa ihtiyacın yok canım. Çok benzerinden evde var zaten.” dedi.
Çocuk ağlamaya başladı. Hatta bununla yetinmeyip alışveriş merkezinin ortasında kendini yerlere atmak suretiyle ufak çapta bir kriz geçirdi. Kriz geçirmenin ne demek olduğunu bilmediğimi zannetmeniz beni üzer. O sırada kafesimde rahat rahat uyurken minik sahibimin çığlıklarına uyandım. Ve inanın bu ilk değil! Bırakın kriz geçirmeyi de bileyim yani, değil mi ama!
Hatta size bir sır vereyim mi?
Bazen kelimeleri duymama da gerek kalmıyor. İnsanların surat ifadelerinden anlıyorum ne demeye çalıştıklarını. Yalnız işin enteresanı ne biliyor musunuz? İnsanlar birbirlerinin ne demeye çalıştıklarını anlayamıyorlar. Birbirlerini dinlemiyorlar hatta. Bakın, benim de anlayamadığım şey bu işte. Zor olanı nasıl başarıyorlar, gerçekten kedi aklım buna yetmiyor. Hay bin miyav!..
Neyse… Ne diyordum?
Haaaa. Çocuk kendini yerlere atınca annesi “Ağlaman bittiğinde bana haber ver lütfen, ilerideki bankta oturacağım.” deyip arkasını döndü ve yürümeye başladı. Beni de unuttu iyi mi! Annesinin kararlı olduğunu gören minik sahibim beni de alarak yürüyen annesinin peşinden koşmaya başladı. Annesi biraz ötede oturdu. Çocuğa hâlâ arkası dönüktü. Çocuk annesinin yanına oturdu. Kafesimin kapağını açıp beni kucağına aldı. Kendisine biraz miyavlayıp hoşgörülü davranmaya çalıştım. Üzgündü. İstediği olmamıştı. Ama haksızdı. Evde o kadar fazla oyuncak vardı ki ben bile bazen ufacık bir çocuğun neden bu kadar oyuncağı olduğunu anlayamıyordum...
Neyse... Sonuç olarak annesi oğlunu kucağına aldı ve iletişim kurabilmek için insanların neden birbirlerini dinlemeleri gerektiğini anlatmaya başladı. Haklıydı. Miyavlamadan anlaşamazdık. Gülümsemeden, karşımızdakini dinlemeden...
Bu arada önüme konan bir paket yaş mamaya dalmışım. Konuşulanların kalanına pek kulak veremedim. Nam namnam... İşte hoşgörü tam olarak bu arkadaşlar! Hoş gördüğünüz için teşekkür ederim...
Seda BAYRAK DURGUT
YazarBüyüdüm mü ne! Artık nineme eskisi kadar öfkelenmiyorum. Durmadan onu yap, bunu yapma. Onu öyle yaparsan daha iyi olur, der dururdu bana.O nasihat verdikçe öfkelenir, ben hiçbir şeyi doğru dürüst yapa...
Yazar: Sibel UNUR ÖZDEMİR
Yasin ile Burak, yaz tatillerinde güneşin batışına kadar süren top oyunları ve gecenin geç saatlerine kadar devam eden koşuşturmacalarla tanınırdı. Ancak bu yaz, onlar için oldukça farklı bir başlangı...
Yazar: Erbay KÜCET
Koluna baktı çocuk. Saati kaçırmamalıydı. Babasına döndü. Babası da sürekli saatini kontrol ediyordu. O gün yaşananları unutmamışlardı. Aradan yıllar geçmişti. Hayat devam etmişti. Hayat hep dev...
Yazar: Seda BAYRAK DURGUT
Uzun zamandır annesini izliyordu çocuk. Annesi, gözlüğünü yakına bakarken çıkarıp uzağa bakarken takıyordu. “Anne, niye uzağa bakarken gözlük takıyorsun?” diye dayanamayıp soruverdi bir gün. “Uzağı iy...
Yazar: Seda BAYRAK DURGUT