Yoksa O Bir Medyum muydu?
Büyüdüm mü ne! Artık nineme eskisi kadar öfkelenmiyorum. Durmadan onu yap, bunu yapma. Onu öyle yaparsan daha iyi olur, der dururdu bana.
O nasihat verdikçe öfkelenir, ben hiçbir şeyi doğru dürüst yapamıyor muyum diye endişelenirdim.
Verdiği öğütlerden hoşlanmazdım. Annemle babamın onun söylediklerine harfiyen uymalarına akıl sır erdiremezdim. Bu nasıl bir hoşgörü diye sorardım kendime. Düşününce, ninemin ailemizin büyüğü olduğunu, onun kalbini kırmamak için söylediklerini dinlediklerini sandım.
Ben ninemin dediklerini dinlemez, dinliyor gibi gözükür, işitsem de yapmazdım. Hatta bazen onun dediklerini özellikle tam tersini yapardım. Bu konuda annemi de babamı da dinlemezdim ama dinler gibi gözükürdüm üzülmesinler diye.
Nineme saygı duyardım. Onu çok severdim ancak nasihatlerinde ısrarcı davranması beni gerçekten öfkelendirirdi. Ben yaşayarak doğruyu da yanlışı da kendim görerek öğrenmek istiyordum. Öyle ya, ninem bir ömür boyu yanımda olamayacak, her konuda bana akıl veremeyecekti. Belki de bu yüzdendi davranışım.
Ne var ki zaman geçtikçe ninemin haklı olduğunu, verdiği nasihatlerin bir bir çıktığını görüyordum. Peki, o olacakları nasıl önceden görebiliyordu? Yoksa o bir medyum muydu?
Babamla konuştuğumuz bir akşam; insanlar yaş aldıkça yaşadıkları olaylar karşısında tecrübe sahibi olurlar, dedi. Şimdi anlıyordum ninemin her konu hakkında nasıl olup da doğru öğütler verebildiğini. Yeni yeni fark ediyordum bana karşı ne kadar da sabırlı, anlayışlı davrandığını.
Ben de ömrüm boyunca deneyim sahibi olacağım. Belki o zaman ben de ninem gibi torunlarıma öğütler vereceğim. Artık ninemin söylediklerine öfkelenmiyorum ve ona karşı olan davranışlarımdan dolayı çok utanıyorum.
Ninemi salonda yalnız görünce yanına gittim. Uzun uzun konuştuk. Onu dinlemediğim hatta bazı günler sabrını zorladığım için çok üzgün olduğumu söyleyerek özür diledim. Elini öptüm. Saçlarımı okşadı. Sarıldı bana.
“Daha çok küçüksün meleğim. Olur böyle şeyler. Bak sen de sonunda doğru olanı gördün. Yaşadığın sürece de iyiyi kötüyü, doğruyu yanlışı öğrenmeye devam edeceksin. Yeri gelecek sabredecek yeri gelecek hoş göreceksin.Bazen de görmezden geleceksin.” diyerek kucakladı beni.
Konuşmalarımızı annemle babam da duymuş. Gülümseyerek yanımıza geldiler. İkimizi de kucaklayıp öptüler.
İşte böyle arkadaşlar, yaşadıklarımı sizinle de paylaşmak istedim. Siz, siz olun benim gibi davranmayın sakın büyüklerinize. Sonradan çok üzülüyorsunuz. Ve itiraf ediyorum ninemden hoşgörülü, anlayışlı ve sabırlı olmasını öğrendiğim için çok mutluyum. Artık, hiçbir arkadaşımla tartışmıyorum, küsmüyorum, kimseye karşı ön yargılı davranmıyorum.
Bundan sonra ninemin söylediği her sözü, küpe yapıp kulağıma takacağım.
Sibel UNUR ÖZDEMİR
YazarAnkara’dan teyzemin kızı geldi. Bir an önce denizi görmek için sabırsızlanıyordu. Abim “Tamam o zaman Arzum, yarın Boğaz’da birtur yaparız.” deyince sevinçten havalara uçtu. Annem ve babam da abimin f...
Yazar: Sibel UNUR ÖZDEMİR
Depremin üzerinden beş koca gün geçmişti. Hale, yine televizyonun karşısına oturmuş depremin yıktığı binaları, enkazın altında kalan insanların kurtarılışını izliyordu. Farkında değildi ama gözlerinde...
Yazar: Sibel UNUR ÖZDEMİR
Hayata şiir yazan, umuda türkü yakanAydınlık yarınlara gülen gözlerle bakanMesleğine ilk aşkla bağlanan kutlu hakanSayenizde şanslıdır öğrenciler her zamanÖğretmen kimliğiniz, kutsaldır görevinizEğiti...
Yazar: Sibel UNUR ÖZDEMİR
Merhaba, benim adım Hazan. Eylül ayında doğduğum için annem ve babam ismimi “Hazan” koymuşlar. Hazan, sonbahar demek. Bir anlamı da güz. Anlayacağınız sonbahar çocuğuyum ben. Sarı ve kahve tonlarındak...
Yazar: Sibel UNUR ÖZDEMİR