Küreselleşen Dünyada Aile
Bu yazımda beni biraz karamsar bulabilirsiniz. Okuyucularımın da bildiği gibi, ben aile ve çocuk eğitimi konularını içeren yazıları ağırlıklı olarak yazıyorum. Bu yazımda da yine aileye yönelik bazı şeyler kaleme almak istiyorum.
Küreselleşen, giderek dijitalleşen dünyada artık bildiğimiz eski şeyler olmayacak gibi görünüyor. Bunu olumsuz anlamda düşünüyorum ve ifade ediyorum. Millî ve manevî değerler, aile ve bunun gibi toplumu bir arada tutan birçok değer ve kurum anlamsızlaştırılıyor.
Geleneksel aile maalesef anlamını yitiriyor. Daha doğrusu, olması gereken aile biçimi değersizleştiriliyor. Bugün evlilikler yaygınlığını korusa da boşanmalar da hızla artıyor. Boşanmaların birçok sebebi vardır. Bazen elbette boşanma, olması gereken bir sonuçtur. Ancak yeni yaşam tarzı ailesiz, evliliksiz bir aile şekli olarak görülüyor.
Bu ülkede, İstanbul Sözleşmesi’yle aile kurumu epeyce yıpratıldı. İstanbul Sözleşmesi’nin zararları konusunda birçok yazı yazdım. Olması gereken evliliklerin anlamı zayıflatılırken, aynı cinslerin evlilikleri bazı ülkelerde yasallaşıyor. Dahası ve acı olan, birçok medya kuruluşu bu sapık evlilikleri savunuyor.
Bazı ülkelerde, doğumların üçte ikisi evlilik dışı ilişkilerde gerçekleşiyor. Bu şekildeki birliktelikler özendiriliyor. Genetik alandaki faydalı gelişmeler, maalesef, olumsuz durumlar için de kullanılıyor. Sperm bankası çocukları tartışmaları ve uygulamaları, geleneksel aile yapısına dinamit olarak kullanılıyor.
Anne, baba, çocuk ilişkileri değişiyor. Tek başına yaşamlar artıyor. Hatta tek başına yaşama şekli özendiriliyor. Aile ve akrabalık bağları giderek zayıflıyor. Covid-19 salgınıyla, aile ve akrabalık bağları korkunç şekilde zayıfladı.
Akıl almaz bir şekilde değişim yaşanıyor. Aile bağları çözülüyor, mahremiyet ve aşk biçim değiştiriyor. Daha doğrusu, mahremiyetin bir anlamı kalmadı; aşk ise dilde kalıyor.
Kadın ve çocuk hakları deniliyor… Kadınların hakları savunuluyor yapısı altında aile zayıflatılıyor. Kadın hakları, çoğu kez, ayrılığın ve çözülmenin bir aracı olarak kullanılıyor.
Babalık ve baba olmanın önemi giderek zayıflıyor. Geleneksel ailenin rolü zayıflarken anne babanın görevi çocuk bakıcılarına, kreşlere ve öğretmenlere veriliyor. Çocuklar, neredeyse tamamen, aile dışında büyüyor. Buna karşılık yaşlı anne ve babalar da aile dışında, yurtlarda yaşıyor.
Acı olan bir durum da aile içinde, aile ortamında yaşanıyor. Ev içinde, aynı çatı altında yaşayan aile üyelerinin çoğu neredeyse iletişim kurmuyor. Sosyal medyada ve sosyal medya arkadaşları ile zaman geçiriliyor. Herkes kendi odasında telefon ve bilgisayar başında. Artık birlikte yemek yenmiyor. Aile toplantıları ve aile sohbetleri yapılmıyor.
Hasta ve yaşlı bakımları artık evlerde yapılmıyor. Özel kurumlara bu işler veriliyor. Anne, baba ve çocuk ilişkilerinin yerine bireycilik pompalanıyor. Evler otel gibi kullanılıyor.
Ücret azlığından dolayı evin tüm yetişkinleri çalışmak zorunda kalıyor. Bu ülkenin yöneticileri de biliyor ki asgari ücret ile geçinilemez. Mecburen ailenin tüm yetişkinleri çalışmak durumunda bırakılıyor. Bu da aileye verilebilecek en büyük zararlardandır.
Bu konuda yazılacak dağlar kadar olumsuzluk var. Ben konuya dikkat çekmek istedim. Yöneticilerimizin bu konuda çözüme yönelik adımlar atacağına inancım yok.
Kötü niyetlilerin planları varsa Rabb’imin de güzel planları vardır. Sonumuz hayrolsun.
Eşref BOLUKÇU
YazarKitabın adı: DevletYazar: EflatunYayınevi: Karatay YayınlarıYayın yeri ve yılı: Konya/2020Sayfa sayısı: 183Yaş aralığı: 14+İşlenen konular: yaşlılık, zenginlik, bilgelik, cesaret, adalet…İlkçağ filozo...
Yazar: Sait ÖZER
Saygı, insan kişiliğinin bir özelliğidir. Bu özellik, hem bireysel hem de sosyaldir. Bu yazımda, kişiler arası ilişkilerde saygı konusu üzerinde duracağım. Peki, bu özellik öğretilir mi; öğrenilir mi?...
Yazar: Eşref BOLUKÇU
Sultan Abdülmecid’in, Düzd-i Dil Kadınefendi’den dünyaya gelen kızıdır. 17 Ağustos 1843 tarihinde, bir Cuma gecesi saat 5’de Beylerbeyi Sarayı’nda doğmuştur. 1845 yılında, 3 yaşındayken validesini kay...
Yazar: Bengisu HAYAT
Hayatın olumsuz taraflarını daha çok mu görüyoruz? Gelmeyen yarının daha kötü olacağını mı düşünüyoruz? Henüz gelmeyen gelecek için her geçen gün daha çok mu kaygılanıyoruz. Ya da geçen geçmişe mi tak...
Yazar: Eşref BOLUKÇU