Esmâ-i Nebî: Mükerrem
Şanı Şerefi Yüce, Yüceltilmiş (s.a.v)
Peygamberimiz’in müberk isimlerinden bire de “Mükerrem” “Şanı şerefi yüce, yüceltilmiş”dir. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.), İslâm’ı yaymak için davetinin ilk aşamasında büyük çile ve zorluklara katlandı. Bu dönemde, zulüm ve şirk düzenine karşı mücadele eden cesur insanlar yetişti. Rabb’im onu her zaman en yüce bir konumda tuttu.
Onunun yüceliğini ilk idrak eden nesil, Allah’a tam teslimiyetleri ve yalnızca O’nun için mücadele etmeleriyle örnek oldular. İmanlarının dünyadaki en büyük güç olduğuna inandılar ve Allah’ın sözlerinin geçerli olması için mücadele ettiler. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)’i içtenlikle sevdiler ve dünya nimetleri yerine, Allah yolundaki zorlukları göze aldılar.
Bu süreçte, Hz. Hatice Validemizin öne çıkan özellikleri dikkat çekti: Akrabaları korumak, ihtiyaç sahiplerine yardım etmek, fakirlere destek olmak, misafirlere ikramda bulunmak ve yetimlerin haklarını gözetmek. Bu değerler, Peygamberimiz (s.a.v.)’den iyilik, doğruluk, güzellik ve adaleti öğrenme fırsatı sundu ve bu değerleri hayatlarına uygulamaları gerektiğini kavradılar.
11 yıl süren tebliğ sürecinin ardından, Allah Peygamberimiz’e İsrâ ve Mirâc olayını yaşattı. İsrâ, Peygamberimiz’in Mekke'den Kudüs’e gece yolculuğunu ifade ederken, Mirâc bu yolculuğun ardından semaya yükselmesini belirtir. Recep ayının 27. gecesi, Peygamberimiz (s.a.v.) Burak isimli binek hayvanıyla Kudüs’e götürülmüş, oradan yedi kat semaya yükselmiştir.
Bu yolculukta, önceki peygamberlerle görüşmüş ve Sidretü’l Müntehâ’ya ulaşmıştır. Mirâc, "yükselmek" anlamına gelir ve Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)'in semaya yükselmesini ifade eder. Bu yolculukta, Cebrail (a.s.) ile birlikte yedi kat semayı dolaşmıştır. Yolculuk sırasında Hz. Âdem, Hz. Yahya, Hz. İsa, Hz. Yusuf, Hz. İdris, Hz. Musa ve Hz. İbrahim gibi önceki peygamberlerle görüşmüştür.
Son olarak, Sidretü’l Müntehâ'ya ulaşmıştır. Burada, Peygamberimiz (s.a.v.) tek başına devam etmiş ve Cebrail (a.s.) bu noktaya giremeyeceğini belirtmiştir.Mirâc'ın bu aşamasında, Allah doğrudan Peygamberimiz (s.a.v.) ile konuşmuştur; arada vahiy meleği Cebrail (a.s.) bulunmamaktadır.
Bu, Allah’ın Peygamberimiz’e verdiği büyük bir ikramdır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Taif’e İslâm’ı anlatmaya gittiğinde kötü muamele görmüş ve hakarete uğramıştır. İsrâ ve Mirâc olayı, bu zor dönemin ardından gerçekleşmiştir. Bu ilahi lütuf, Peygamberimiz’in değerini ve davasının büyüklüğünü vurgulamaktadır. Allah’ın rızası, dünyadaki tüm değerlerden daha kıymetlidir. Ehl-i sünnet âlimlerine göre, bu olaylar hem bedenen hem de ruhen gerçekleşmiştir.
Editör
YazarHoşgörü, İslâm ahlakının temelini oluşturan bir erdemdir. Bu erdem; insanları yargılamadan, kırmadan ve aşağılamadan, affedici ve anlayışlı olmayı içerir. Hoşgörü, farklı inanç ve görüşleri kabullenme...
Yazar: Editör
Muhteris ellere bırakma biziEhl-i dile yârân eyle ya RabbiDünyada ukbâda hiç yakma biziHabîb’ine ihvan eyle ya RabbiGünahın hududu gökleri aştıŞeytan da insan da yolunu şaştıDünya çukurunda zulme bula...
Şair: Ekrem KAFTAN
Mahremiyet, en temel anlamıyla kişilerin özel alanlarını koruma hakkıdır. Bu kavram, ailede öğrenilir ve toplumda önemli bir yere sahiptir. Aile içinde ve dışında mahremiyeti zedeleyecek davranışlar y...
Yazar: Editör
El-Vâlî: Bütün Bir Varlığı Düzenleyen ve YönetenEl-Vâlî, bir sıfat olarak, "bir yerin yönetim ve tasarrufunu elinde bulunduran, canlı ve cansız bütün bir varlık âlemini düzenleyen ve yöneten" anlamlar...
Yazar: Editör