Dinimize Göre Komşuluk Ve Komşu Hakkı
Komşu¸ evi¸ işyeri¸ arazisi¸ köyü¸ şehri ve ülkesi bakımından yakın olanların her birine verilen addır. Komşunun kimler olduğu konusu ile ilgili olarak Hz. Ali şöyle demiştir: "Çevrede sesi işitilenler' komşudur." Hz. Âişe de¸ her taraftan kırk evin komşu olduğunu ve bunların komşuluk hakkına sahip bulunduklarını bildirmiştir. Ayrıca "komşu" tabiri¸ hiçbir ayırım yapılmadan¸ Müslüman-gayr-i müslim¸ âbid-fâsık¸ dost-düşman¸ yerli-misafir¸ iyi-kötü¸ yakın-uzak bütün komşuları içine alır.
Komşunun ve komşuluğun önemi
Ailemizden sonra en yakın sosyal çevremizi komşular meydana getirir. İyi veya kötü günlerimizde şartlar¸ en yakın çevre ile temas halinde bulunmayı gerektirir. Darlık zamanında yardımlaşma¸ normal zamanlarda ziyaretleşme¸ sır sayılabilen halleri gizleme¸ birbirinin halinden etkilenme¸ hatta komşunun mülkünü satın almada öncelik hakkına sahip olma (şuf'a) komşulukla ilgili bir dizi hak ve sorumlulukların kaynağını teşkil etmiştir. Kur'an-ı Kerim'de komşu ilişkisinden şöyle söz edilir: "Anaya¸ babaya¸ akrabaya¸ yetimlere¸ yoksullara¸ yakın komşuya¸ uzak komşuya¸ yanınızdaki arkadaşa¸ yolcuya ve mâliki bulunduğunuz kimselere iyilik edin". [1]
Hz. Peygamber bir hadislerinde şöyle buyurmuştur: "Cebrail (a.s) durmadan bana komşuya iyilik etmeyi tavsiye ederdi. Bu sıkı tavsiyeden¸ komşuyu komşuya mirasçı kılacağını zannettim." [2]
Bir Müslümanın başkalarına zarar vermemesi¸ herkese iyilik yapması en önemli ahlâkî görevlerindendir. Zira Rasülüllah (a.s)¸ "Müslüman¸ diğer Müslümanların onun elinden ve dilinden emin oldukları kişidir." buyurmuştur. Karşılıklı ilişkilerin sürekliliği sebebiyle güven konusunda komşu daha önceliklidir. Nitekim Allah elçisi başka bir hadiste bunu şöyle ifade buyurmuştur: "Şerrinden komşusu emin olamayan kişi gerçek mü'min olamaz¸ hatta cennete giremez." [3]
Mü'minin¸ kendi nail olduğu nimetlere diğer mü'min komşularının da nail olmasını istemesi; kendisi için istemediği şeyleri mü'min komşusu için de arzu etmemesi esastır. Bu prensipten hareket edilince komşu komşuyu rahatsız edemez. Burada¸ herkese uygulanabilen objektif bir ölçü sunulmuştur. Gürültü yaparak¸ üs kattan halı vb. şeyler silkeleyerek veya balkon¸ saçak vb. yapılarla komşunun arsasına taşarak zarar veren kimse¸ aynı davranış kendisine yapılsa razı olmayacaksa¸ kalbine ve vicdanına danışarak doğruyu bulabilecektir. Allah Rasulü bu ölçüyü Vabisa'ya hitap ederek şöyle açıklamıştır: "Ey Vabisa insanlar sana fetvâ verse bile bir de kalbine danış. İyi ve güzel olan şey (birr)¸ yaptığın zaman kalbini rahatlatan¸ günah ise kalbini rahatsız eden şeydir." [4]
Komşusunun¸ kendisinde ne gibi hakları bulunduğunu soran bir sahabeye Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle cevap vermiştir: "Hastalanırsa ziyaretine gidersin¸ vefat ederse cenazesini kaldırırsın¸ Senden borç isterse borç verirsin. Darda kalırsa yardım edersin. Başına bir felaket gelirse tesellî edersin. Evinin damını onunkinden yüksek tutmazsın ki¸ onun rüzgarını kesmeyesin¸ Ya ne pişirdiğini ona bildirmezsin¸ ya da pişirdiğinden ona da verirsin" [5]
Bu hadisin ışığında komşularımıza karşı yerine getirmemiz gereken görevlerimizi şu şekilde ifade edebiliriz:
Komşularımıza karşı tatlı sözlü¸ güler yüzlü olmalı¸ onlarla karşılaştığımızda selamlaşmayı¸ hal hatır sormayı¸ neş'e ve kederlerini paylaşmayı ihmal etmemeliyiz.
Sağlık ve hastalıklarında¸ üzüntü ve sevinçli anlarında¸ düğün ve bayramlarda kendilerini ziyaret etmek; onlardan biri vefat ederse yakınlarına taziyede bulunmak¸ sabır tavsiye etmek ve başsağlığı dilemek¸ kendilerine destek olmak¸ cenazenin kaldırılmasında yardımcı olmak; davetlerini kabul etmek; çocuklarını kendi çocuklarımız gibi sevmek¸ koruyup gözetmek de komşuluk görevlerindendir.
Peygamberimiz¸ "Allah'a ve âhiret gününe iman eden komşusuna iyilik etsin." ve "Allah katında dostların en iyisi arkadaşına¸ komşuların en iyisi de komşusuna en iyi davrananıdır." buyurmuştur. [6]
Komşularımıza ikramda bulunmak da ahlaki görevlerimizdendir. Rasülüllüh (a.s)¸ "Allah'a ve âhiret gününe iman eden komşusuna ikramda bulunsun." demiştir. Yine Hz. Peygamber¸ "Ya Ebâ Zerr! Çorba pişirdiğin zaman suyunu çoğalt ve komşularını da unutma." tavsiyesinde bulunmuş¸ ayrıca "Komşusu açken tok olarak yatan kimse bizden değildir." buyurmuştur. [7]
Fakir ve muhtaç komşuların yardımına koşmak¸ gerekirse onlara maddî yardımda bulunmak¸ ödünç para vermek¸ çalışabilecek durumda olanlara¸ geçimlerini sağlayacak bir iş sağlamak Müslümanın görevidir. Kimsesiz ve yaşlı komşularımızın¸ işlerini takip etmek¸ yapmak veya yaptırmak da çok güzel bir davranıştır.
Komşuda olup bitenleri araştırmamak¸ ayıp ve kusurlarını ortaya çıkarmamak¸ bize karşı hatalı söz ve davranışlarda bulunmuşlarsa¸ onları anlayışla karşılayıp bağışlamak kendilerine dünya ve âhiret işlerinde yol gösterici olmak da komşuluk görevleri arasındadır. Kur'an-ı Kerim'de birbirinin kusurunu araştırmak ve başkasının gizli kalmış yanlarını ortaya çıkarmaya çalışmak yasaklanmıştır. [8]
Komşularına kötülük yapmamak¸ zarar vermemek gerekir. Hz. Peygamber bunun önemini: "Şerrinden komşusu emin olamayan kişi iman etmiş olmaz."¸ "Allah'a ve ahiret gününe iman eden komşusuna eziyet etmesin." [9] buyurarak Müslümanlara komşu hakkının önemini belirtmiştir.
Komşuya ya maddî veya mânevî yoldan eziyet yapılabilir. Maddî kötülük¸ evine¸ bahçesine¸ malına¸ mülküne tecavüz etmek; onları bozmak¸ yıkmak¸ kirletmek¸ zorla ele geçirmek¸ kendisini dövmek ve hırpalamaktır. Mânevî kötülük ise¸ ırz ve namusuna tecavüz etmek¸ aile sırlarını çevreye yaymaktır. Özellikle komşusunun namusuna göz dikmek günahın katlanmasına sebep olur. Bir soru üzerine Hz. Peygamber¸ Allah'a ortak koşmak ve açlık tehlikesi ile çocuk öldürmekten sonra en büyük günahın¸ "komşusunun hanımı ile zina etmek" olduğunu haber vermiştir. Mikdad b. Esved (r.a) bu konuda Rasulülllah (a.s.)'ın şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Komşusunun karısıyla zina yapanın günahı¸ on kadınla zina yapan adamın günahından daha ağırdır." [10]
Abdullah b. Ömer'in anlattığına göre¸ Hz. Peygamber bir savaşa çıkmıştı. Yolda¸ "Bu gün¸ komşusuna eziyet eden kimse bize katılmasın." buyurdu. Adamın biri: "Ben komşumun duvarının dibine abdest bozmuştum." deyince¸ Rasulüllah¸ "Bu gün bize katılma." buyurdu.
Bütün bu ayet ve hadislerden de anlaşılacağı gibi¸ çevresindeki insanlarla iyi komşuluk münasebetleri kurmak her Müslümanın görevidir. Bu görevi yerine getirmeyen ve komşularını rahatsız eden insanlara da ne yazık ki her zaman rastlanmaktadır. Hz. Peygamber¸ kötü komşunun fenalıklarına karşı sabırlı olunmasını tavsiye etmiştir.
Kötü komşunun¸ nasıl çevresindeki insanlara zararı dokunuyorsa aksine iyi komşunun da dünya ve âhirette yakınlarına iyilik ve yardımı dokunacaktır. Hadîs-i şerifte¸ "Şüphesiz¸ Allah¸ sâlih Müslüman sebebiyle komşularından yüz evden belayı defeder." buyurulmuştur. [11]
Sonuç olarak diyebiliriz ki: İzahına çalıştığımız bu hususlar komşular arasında¸ dolayısıyla da toplumda huzuru sağlamanın en önemli yollarıdır. Tek hedefi insanların dünya ve âhiret mutluluğu olan dinimizin bu güzel tavsiyelerine uyduğumuzda barış ve kardeşlik içinde yaşamamak için başka bir sebebe ihtiyaç kalmaz.
Prof.Dr. Abdullah KAHRAMAN_______________________________________
[1] 4/Nis⸠34.
[2] Buhârî¸ "Edeb"¸ 28; Müslim¸ "Birr"¸ 140-141.
[3] Buhârî¸ "Edeb"¸ 29; Müslim¸ "İman"¸ 73.
[4] Ahmed b. Hanbel¸ I¸ 194.
[5] İbn Hacer¸ Fethü'l-Bârî¸ X¸ 460.
[6] Buhârî¸ "Edeb"¸ 31.
[7] Heysemî¸ Mecmeu'z-zevâid¸ VIII¸ 167.
[8] 49/Hucurât¸ 12.
[9] Buhârî¸ "İman"¸ 73.
[10] Buharî¸ "Edeb"¸ 20.
[11] Askalanî¸ Selamet Yolları¸ III¸ 298.
Abdullah KAHRAMAN
YazarEbû Hanîfe’nin açtığı fıkıh çığırından ve kurduğu fıkıh okulundan pek çok âlim ve hukukçu yetişmiştir. Bunlardan biri de, İmam Serahsî’dir. Esas adı, Ebû Bekr Muhammed b. Ebû Sehl Ahmed’dir. “Şemsü’l-...
Yazar: Abdullah KAHRAMAN
Muharrem Efendi, X/XVI. yüzyılda yaşamış saygın Osmanlı âlimlerinden birisidir. Asıl adı, Muharrem b. Ebi’l-Berakât Muhammed b. ‘Ârif b. Hasan’dır. 910/1504 tarihinde Zile’de doğmuştur. Bu sebeple dah...
Yazar: Abdullah KAHRAMAN
Yüce dinimiz İslâm’ın insanlığa getirdiği en temel değer insanı muhâtap alması, onu merkeze koyması ve insan şahsiyetini korumasıdır. Tîn Sûresi’nde insanın en güzel surette yaratıldığını ifade eden Y...
Yazar: Abdullah KAHRAMAN
İnsanlar yapıları gereği her zaman birbirleriyle iyi anlaşamaz ve yakın ilişki kuramazlar. Kendi aralarında meydana gelen çeşitli sebeplerle bazen de başkalarının arayı bozması sebebiyle birbirlerinde...
Yazar: Abdullah KAHRAMAN