Kitaplık: Tasavvuf Bize Ne Söyler?
Tasavvuf yolunda nefis mücâhedesini sürdürmekte olanlara mürîd ve mutasavvıf, bu mücâhedeyi tamamlayıp kemale ermiş olanlara sûfî denilmektedir. Sufiler, bid’atlerden ve nefsin kölesi olmaktan kaçınan, güzel örneğe bağlı ve ona uymaya hazır olan kişlerdir.
Sufilerin diğer ilim erbabından farklı ilk özellikleri, farzları yerine getirmekten ve haramlardan kaçınmaktan başka malayani denilen boş ve anlamsız meşguliyetleri terk etmek, maksadları ile aralarına giren her türlü alakadan sakınmaktır. Onların Allah’tan başka gaye ve maksadları yoktur.
Ömer Yılmazın kaleme aldığı “Tasavvuf Bize Ne Söyler” adlı eserinde tasavvuf erbabı sufiler konu edilmiş. Eserin ana omurgasını teşkil eden sufiler hakkında yazar şunları ifade etmiş: “Çalışmamızın esasını teşkil eden tasavvuf erbabının bir kısmı sınır boyunu takviye eden birer emniyet gücü, boş arazileri imara açan çiftçilerdir.
Yine sûfîlerin bir kısmı, zanaatkâr/sanatkâr, bir kısmı medreselerde müderris, orduda asker, devlet erkinde ihtiyaç duyulduğunda göreve tâlip yöneticilerdir. Onların azımsanmayacak bir bölümü ya edip, şâir, mûsikîşinâs, ya da en azından ağzından duâyı eksik etmeyen edepli, ahlâklı kişilerdir.”
Yine yazar eseri hakkında bizlerle şu bilgileri paylaşmakta: “Tasavvuf Bize Ne Söyler, isimli bu çalışma, hocam Prof. Dr. Ömer Yılmaz ile Mart-Haziran 2020 tarihleri arasında bir araya gelerek icra ettiğimiz röportajlardan, son aylarda Covid-19 nedeniyle internet görüşmeleri ile devam ettirdiğimiz yazışmalardan, süreli yayınlar ile eserlerine yapılan atıflardan meydana gelmiştir.
Söyleşimizin kitaplaşma sürecinde, konu bütünlüğünü korumak, metnin akıcılığını sağlamak nedeniyle yazışma ve alıntılarda yer yer ekleme ve çıkarmalar yapılarak bazı tasarruflara gidilmiştir.
Bilgiye erişimin kolaylaştığı bu çağda tasavvuf; sıhhatinden emin olunamayan, birçoğu zannî mâlûmâta dayanan, sosyal medya üzerinden hakkında ilmî eser okumamış kişilerin spekülatif, aforizmatik dezenformasyonlarıyla nevzuhûr, birçoğu mesnetsiz haberlere, söylemlere, kişilere mâruz kalmaktadır.
Bu çalışma bir söyleşi metni olmasına rağmen Ömer Yılmaz Hoca cevaplarını delilleriyle açıklamaya özen göstermiş ve daha verimli bir metnin oluşmasına olanak sağlamıştır. Yine hadîs ilminde olduğu gibi “tahammül’l-ilim” (bilgi elde etme) yöntemi olarak kabul görmüş “Kırâat ale’ş-şeyh” usûlü, yani talebelerin öğrendiklerini hocalarına arz etmek sûretiyle onay aldıkları bir yöntemle mevsûk hâle getirilmeye çalışılmıştır.”
Eser “Tasavvuf ve Din”, “Tasavvuf ve İnsan”, “Tasavvuf ve Ahlâk”, “Tasavvuf ve Felsefe”, “Tasavvuf ve Sosyal Hayat”, “Tasavvuf ve Tenkit,”, “Tasavvuf ve Tarîkat” olmak üzere yedi ana başlıktan meydana gelmiştir.
“Tasavvuf ve Din” başlığı taşıyan ilk bölümde tasavvufun doğuşu ve diğer İslâmî ilimlerle arasındaki ilişkiler ele alınmış, radikal gruplardan hareketle din-şiddet ilişkisine değinilmiş, tasavvufun bunları ıslah edebilmedeki rolü üzerinde durulmuştur.
İkinci bölümde; “Tasavvuf ve İnsan” başlığı altında geçmişten günümüze doğru modern insanın yaşamında karşılaştığı meselelerde tasavvufun rolü sorgulanmıştır.
Üçüncü bölümde “Tasavvuf ve Ahlâk” başlığı altında insânî değerlerle ahlâkî değerlerin örtüşmesi üzerinde durulmuş, sûfîlerin edeb, çalışma ahlâkı ve genel ahlâka dair insanın inşâsında önem arz eden “tahalluk” kavramları ele alınmıştır.
Dördüncü bölümde “Tasavvuf ve Felsefe” başlığı altında özellikle İbnü’l-Arabî ve onun “vahdet-i vücûd” düşüncesi ele alınmıştır.
Beşinci bölümde “Tasavvuf ve Sosyal Hayat” başlığı altında tasavvufun kurumsallaşmış hali tekkelerin toplum üzerindeki etkileri, evliyâ inancının sosyo-kültürel hayata yansımaları, tarîkatların İslâmlaşma sürecindeki etkileri ve sûfî geleneğin birlikte yaşama katkısı hakkında bilgi verilmiştir.
Altıncı bölümde “Tasavvuf ve Tenkit” başlığı altında tasavvufa içten ve dıştan yöneltilen eleştirilerin tartışmaların, ithamların, haklı-haksız eleştirilerin genel bir değerlendirmesi yapılmıştır.
Yedinci bölümde “Tasavvuf ve Tarîkat” başlığı altında tarîkatların tasavvuf tarihindeki yeri, tarîkat ve tekkelerin sosyal fonksiyonları, tekke ve sanat, tekke ve edebiyat, tekke ve mûsikî konuları ele alınmış.
Yusuf HALICI
YazarDoğu Karadeniz Bölgesinin kapısı konumundaki Ordu ili, doğa güzellikleri, bitki örtüsü, mavi ve yeşilin kucaklaştığı kıyıları, koy ve kumsalları, hemen kıyı şeridinden başlayan dağları, uçsuz bucaksız...
Yazar: Yusuf HALICI
Ayancık, Boyabat, Dikmen, Durağan, Erfelek, Gerze, Saraydüzü ve Türkeli olmak üzere Sinop ilimizin ilçe sayısı 8’dir.6000 yıllık geçmişe sahip olan Sinop, Karadeniz bölgesinin en güzel kentleri arasın...
Yazar: Yusuf HALICI
Sivas İç Anadolu'nun doğusunda yer alan, Anadolu'daki tarihi İpek Yolu güzergâhlarının kesiştiği bir yerde konumlanmış ve ünlü Kral Yolunun da geçtiği büyük bir ilimizdir. Sivas tarihi zenginlikleri, ...
Yazar: Yusuf HALICI
Kıbrıs bizim neyimiz olur? Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti diyoruz ama güzel ada Kıbrıs, bütünüyle düne kadar bizim değil miydi? Karadeniz’de Kırım Yarımadası, Akdeniz’de Kıbrıs Adası bizim ileri karako...
Yazar: Mehmet Nuri YARDIM