Kadı / Hâkim
Eskiden hukuk fakültesini birincilikle bitirenleri mükâfat olarak Medine'ye kadı/hâkim olarak tayin ederlermiş. Gönlü Rasûlullah aşkı ile dolu olan bir genç, bunu duyunca bütün gayretini sarf ederek hukuk fakültesini birincilikle bitirmeye karar vermiş. Gündüz okulda, gece evinde ders çalışıp gayret sarf etmiş ve başarmış. Bir de adak adamış: “Eğer okulumu birincilikle bitirip Medine’ye hâkim olursam yolda karşıma ilk çıkıp yardım isteyene cebimdeki en büyük parayı vereceğim.”
Neticede okulu birincilikle bitirip Medine’ye hâkim olmaya hak kazanır. Tayini yapılır ve yola çıkar. Şam'a gelince Emevi Camii’nde namazını kılıp Allah’a hamdeder ve tekrar yola koyulur. Bir an önce Medine'ye kavuşmak ister.
Camiden çıkarken gözleri dolar ve bir an Rasûlullah’a kavuşmuş gibi bir hâl zuhur eder. Ağlar bir halde camiden çıktığında bir meczup karşısına geçerek, “Şey’en lillah!/ Allah için bir şey ver." der. Cebinde ona vereceği bozuklukları araştırırken meczup, “Adağını unutma!” der. Hâkim irkilir, çok şaşırmıştır. “Bu da kim? Adağımı nereden biliyor?” diye düşünür ve en büyük para olan ‘beşibirliği’ uzatır. Uzatırken de “Allah ve Rasûlü için, canımı istesen veririm. Helâl olsun.” der.
Meczup, parayı alıp oradan uzaklaşır. Uzaklaşırken de anlaşılmayan birtakım şeyler söylemektedir. Yoluna devam eden hâkim, bir müddet sonra Medine'ye varır. İkametgâhına yerleşir. Fazla oyalanmadan ilk iş olarak abdestini tazeler ve Rasûlullah’ı ziyaret etmek üzere Ravza-ı Mutahhara’ya gider ve bir edep abidesi hâlinde salât-u selâm getirerek Ravza’ya girer.
Bir de ne görsün! Birisi ayaklarını Rasûlullah’a karşı uzatmış, huzûr-u Peygamberî’de upuzun yatıyor. Bu durum zoruna gider. Rasûl’e karşı yapılan bu saygısızlığı hoş görmez ve o zatı ikaz amacıyla ayaklarına dokunur. Yatan adam başını kaldırıp dik dik baktıktan sonra tekrar başını koyar ve uyumaya devam eder. Hâkim ikazında ısrar etmez; ziyaretini ifaya koyulur. Ziyaretini yapar, huzur içinde evine döner ve istirahate çekilir.
Uykuya daldıktan sonra bir rüya görür: Rüyasında, iki görevli gelip mahkemeden çağrılıyorsun, derler. Alıp mahkemeye götürürler. Mahkeme heyetinin karşısına çıkınca donup kalır. Çünkü heyetin başkanı Rasûlullah Efendimiz’dir. Sağında Ebû Bekir ve Ömer, solunda Osman ve Ali (r.a.) oturmaktadır. Sonra davacıya bakar ki biraz evvel Ravza’da yatan kişidir.
Rasûlullah (s.a.v.), “Hakkında şikâyet var, benim huzurumda şu kardeşini rahatsız etmişsin, doğru mu?” diye sorar. “Doğru yâ Rasûlallah! Ama ben onu incitmek için değil, huzurunuzda edebe mugayir bir hâlde olduğu için ikaz etmek istemiştim. Kötü bir niyetim yoktu.” der. Davacıya dönen Rasûlullah, “Davalıyı dinledin, ne diyorsun?” der. Adam, “Mademki niyeti iyi imiş, ben de onu affettim yâ Rasûlallah!” der. Rasûlullah bu sefer şâhitlere dönerek, “Şâhit misiniz yâ Eba Bekir, yâ Ömer, yâ Osman, yâ Ali?” deyip hepsini tek tek eliyle işaret ederek gösterir. Onlar da şâhitlik ederler. Genç hâkimle davacı, huzur-u Rasûlullah’ta kucaklaşıp helalleşirler.
Bu esnada çok heyecanlanan hâkim, uykudan uyanır. Abdestini alır, teheccüd namazını Mescid-i Nebevî’de kılar ve Ravza’ya varır. Bakar ki aynı kişi hâlâ orada, aynı şekilde yatıyor. Hâkim, hemen davranıp yatan adamın ayaklarını öpmeye başlar. Adam, başını kaldırır: “Yahu! Biraz evvel teptin, şimdi öpüyorsun; ne oldu, ne istiyorsun?” der. Hâkim, özür diler ve “Hakkını helâl et, efendim.” der. Adam, “Yahu! Seninle biraz evvel Rasûlullah’ın huzurunda barışmadık mı, kucaklaşmadık mı? Hem sana senelerden beri âşık olduğun Rasûlullah’ı ve dostlarını gösterdim, daha ne istiyorsun? Yoksa Şam’da verdiğin beşibirliği mi istiyorsun? Al!..” diyerek beşibirliği de verip ortadan kaybolur.
Ayşe Gül PINAR
YazarVakit ikindiye doğru geliyor. Pazardan alışveriş yapıyorum. Haftalık sebze ve meyve alımı... Çoğu ihtiyacı aldıktan sonra sıra meyvelerden elmaya geliyor. Çocuklara bir hafta yetecek kadar alıyorum. T...
Yazar: Ayşe Gül PINAR
Türkistan’dan fışkırdı, doğduğu yer Sayram’dırAllâh’tan milletime büyük lütûf, ikramdırHoca Ahmed Yesevî, o bir hikmet kaynağıİlk mutasavvıflardan, seyr ü sülûku tamdırYetişmiş dervişânı, kol kol Anad...
Şair: Bekir OĞUZBAŞARAN
İsrailoğulları zamanında balık avlayarak çoluk-çocuğunun geçimini sağlayan bir balıkçı vardı. Bir gün avlanırken ağına büyük bir balığın takıldığını gördü; çok sevindi. Hemen ağını çekerek onu yakalad...
Yazar: Ayşe Gül PINAR
Adamın hastalığına çare bulamayan doktorlardan biri, kendisine evliya denilen bir ihtiyarın adresini vermişti. Söylenenlere göre, en ağır hastalar bile o zatın duasıyla iyileşebiliyormuş. Adam, verile...
Yazar: Ayşe Gül PINAR