Ota Benga’nın Kara Öyküsü
1870’lerden itibaren Avrupa ve Amerika’da, sözde ‘uygar’ insanları eğlendirmek amacıyla fuarlar ve hayvanat bahçeleri gibi yerlerde kolonilerden getirilen farklı renkten ve ırktan insanlar teşhîr edilirdi. Buralara, “Human Zoo/İnsan Hayvanat Bahçesi” denilirdi.
İnsanlık Dışı Bir Uygulama
18-19. yüzyıl boyunca Paris, Londra, Hamburg, Berlin, Stuttgart, Anvers, Brüksel, Barselona, Milan, Marsilya, Varşova, Oslo, New York, Louisiana, Missouri gibi Batı’nın büyük şehirlerinde İnsanat Bahçeleri açıldı. Büyük fuar ve panayırlarda mini bir Sudan, Madagaskar, Kongo, Kamerun, Senegal, Etiyopya, Fas, Cezayir, Tunus vs. inşâ edildi.
Binlerce insan kaçırılarak ve köleleştirilerek, sanki bir botanik bahçesine dünyanın farklı bölgelerinden bitki getirir gibi evlerinden koparılıp Avrupa’ya getirildiler. Nadir hayvanlar gibi demir kafeslere konuldular, tel örgülerle çevrili bahçelere hapsedildiler.
“Vahşî insanlar, ilkeller, insana benzeyenler, insana en yakın vahşî örnek” şeklinde tasnif edildiler. Bahçe, fuar, sergi, gösteri vb. etkinlikler adı altında yüzyıllarca Batı’nın çeşitli şehirlerinde milyonlarca insana sunuldular. Kadın, erkek ve çocuklardan seçilen örnekler, tel kafeslerin ardındaki maymunlar, şempanzeler ya da goriller misali teşhir edildiler.
Beyaz Adam, katlettiği veya köle olarak çalıştırdığı yetmezmiş gibi Afrikalıları, Amerikan yerlilerini, Eskimoları ve Aborjinleri Avrupa şehirlerinde kurulan insan veya hayvanat bahçelerinde sergileyerek sömürmeyi sürdürdü.
İnsanat Bahçeleri, Beyaz Avrupalıların, diğer etnik gruplara mensûp insanları, kafeslerinde ziyâret edebilecekleri keyif verici yerlerdi. Bazılarında insanlar, özel olarak inşâ edilmiş egzotik köylerde sergileniyordu. Böylece otantik yaratıkları (!) doğal ortamlarında seyretme imkânı bahşediliyordu.
Medeni Batı’nın Vahşî Yüzü
Hazırlanan tanıtım afişlerinde, “İnsan ırkına en yakın türler!”, “Sakın yiyecek vermeyin, daha önce beslendiler.” gibi ırkçı ve aşağılayıcı ifadeler kullanılmıştı.
İnsanat Bahçeleri, beyazların siyahlara karşı ırkî, ahlâkî ve medenî üstünlüklerini ispatlamaya kalkıştıkları yerlerdi. Zira üstün ırk Beyazlardı; diğerleri ise “öteki”, altta kalan sınıftı. Beyazlar, Efendi, “Asil İnsan”, ötekilerse Köle, “Alt İnsan”dı. Ezilmeye, yok edilmeye ve bir hayvan gibi teşhir edilmeye mahkûmdu.
Beyaz Adam, hep buyurgan, dokunulmaz ve sorgulanmazdı. Yerli, Siyahî/Zenci ve diğerleri, onun lütfettiği kadar özgür ve serbestti. Onun çizdiği sınırlar ve haklar çerçevesinde hayat sahibiydi. Mutlak itaat sunma, boynunu ve boyunduruğu, Efendi Beyaz’ın eline ve postalına vermek şartıyla...
Bahçeler ayrıca, Beyazların, üçüncü dünya ülkelerine yaptıkları işgal ve sömürüyü; kendilerinin medenî, diğerlerinin vahşî ve gelişmemiş oldukları iddiasıyla meşrûlaştırmaya soyundukları bir tür propaganda alanlarıydı.
Akıbetler ve Ölümler
İnsanat Bahçeleri, sahiplerine milyonlarca dolar kazandırdı. Ne var ki, buralarda yaşamaya mahkûm edilen, daha önce köylerinden dışarı bile çıkmamış insanların birçoğu ise, salgın hastalıklarla boğuşurken can verdiler. Yeterince beslenememekten ve sıla hasretinden ölenler de oldu. Sadece tropik iklimlerde yaşayanların değil, Eskimoların da basit bir soğuk algınlığından hayatları sona erdi.
Bir İnuit ailesi 1880’de Hamburg ve Berlin’deki gösteriler sonrasında suçiçeğinden öldü. Bir grup Siyu yerlisi de verem, kızamık ve zatürre gibi hastalıklardan yaşamını kaybetti.
Ota Benga’nın Acı Hikâyesi
İşte o kurbanlardan biri de Kongolu Ota Benga idi. 1883 doğumlu, evli ve iki çocuk babası olan Ota Benga’nın ismi, kendi dilinde “dost” demekti. Boy ortalaması 150 santimetre olan yerli bir Mbuti Pigmesi’ydi.
1903’de Belçikalı yerleşimcilerin, Kral Leopold’un emriyle yaptıkları katliamlardan, ava çıktığı için kurtulmuştu. Fakat geri döndüğünde, köle ticareti yapan Halk Kuvvetleri (The Force Publique) isimli örgüt tarafından yakalandı.
Karısının ve çocuklarının, kabilesinin çoğuyla birlikte öldürüldüğünü gördü. 1904’te İnsanat Bahçesi’nde sergilenecek insanlar arayan misyoner köle tüccarı Samuel Phillps Verner tarafından satın alınarak Kongo’dan Amerika’ya götürüldü.
1906 yılında New York Bronx Hayvanat Bahçesi’ne getirildi. Goril, orangutan ve birkaç şempanzeyle birlikte “İnsanın Eski Ataları” etiketiyle sergilendi. Evrimin “alt ırkı”, “eksik halkası”, “düşük seviyeli insan” olarak tanıtılan bu zavallı adamı görmeye her gün 40 bin kişi geliyordu.
“Afrika'nın saf yamyamlarından biri” olarak lanse edilen Benga’yı görmek için 25 sent, dişlerini görmek isteyenler fazladan 5 sent ödüyorlardı.
Ziyaretçiler onunla devamlı sûrette dalga geçiyordu. Kucağında maymunla dolaşmaya ve orangutanla güreşmeye zorlanıyordu. Tutulduğu yer “Maymun Evi” olarak bilinen bölgeydi. Üstelik hayvanat bahçesi yöneticisi William Hornaday, ilgi çekmek için Ota Benga’yı kafes içerisindeki bir hayvan gibi tanıttı.
Diğer hayvanlarla aynı kafese konulan Benga, maruz kaldığı insanlık dışı muamelelere daha fazla dayanamayarak, 20 Mart 1916’da ziyaretçiden çaldığı bir tabancayla intihar etti. Hayatının kalan kısmı ve ölümüyle alâkalı başka bir rivâyet de şöyledir:
New York Bronx Hayvanat Bahçesi’nde çalışan özellikle siyahî görevlilerin ve insan hakları savunucularının artan baskıları neticesinde Benga serbest bırakıldı. Rahip Gordon’un denetimine verildi. Rahip, onu kilisesi tarafından desteklenen Howard Colored Yetimhanesi’ne yerleştirdi. Rahibin amacı, Benga’yı “medenîleştirmek” idi. Yani bir Batılı gibi giyinmesi, yemesi-içmesi, konuşması ve davranmasını sağlamaktı.
Basının peşini bırakmaması üzerine 1910’da Virginia’ya taşındı. Dişleri doldurularak sivrilikleri kapatıldı, Amerikan tarzı kıyafetler giydirildi. İngilizcesini biraz geliştirince konuşmaya ve okumaya başladı. Lynchburg’taki bir tütün fabrikasında işe girdi.
1914’de I. Dünya Savaşı patlak verince, o zamana kadar aklında olan Kongo’ya dönme hayalleri tamamen suya düştü. Yaşadığı acılara daha fazla dayanamadı ve çalıntı bir tabancayla kalbine ateş ederek 1916’da intihar etti.
Son Günah Bahçesi
Bilinen son İnsanat Bahçesi 1958 yılında Brüksel Fuarı’nda teşhir edildi. 20. yüzyılın ortalarında büyük tepkilere yol açması sonucunda bu insanlık dışı uygulamaya son verildi.
İnsanat Bahçeleri, Batı’nın ırkçı kodlarının, sadist rûhunun en karakteristik numûnelerinden biri olarak tarihe geçti. Hafızalardan silinmeyecek, utanç verici bir insanlık ayıbı olarak belleklere kazındı. Tek başına bu hadise bile koca bir ayıp ve günah olarak Batılılara yeter de artar.
Kaynaklar:
https://dangerousminds.net/comments/human_zoos_europes_dirty_racist_secret
https://face2faceafrica.com/article/today-history-congolese-pygmy-exhibited-bronx-zoo-commits-suicide
https://dunyalilar.org/human-zoos-insan-hayvanat-bahceleri.html/
https://www.dunyabizim.com/sinema/bati-medeniyetinin-ulastigi-zirve-insanat-bahceleri-h29423.html
https://www.nytimes.com/2015/05/31/nyregion/a-fresh-lens-on-the-notorious-episode-of-ota-benga.html
İsmail ÇOLAK
YazarOsmanlı edebiyatında; insanları iyiye, güzele ve doğruya, başka bir ifadeyle hayra yönlendirmek, topluma ve devlete yararlı, İslâmiyet’in erdemlerini şahsında yaşayan ve yaşatan iyi ahlâklı örnek ins...
Yazar: Mahmut KAPLAN
Sultan II. Mahmud’un, kızları içerisinde en uzun ömürlü olanıdır. 23 Mayıs 1826’da II. Mahmud’un ikbâli Zer-nigâr Hanım’dan dünyaya gelmiştir. “Doğruluğu gösteren” anlamına gelen ismini, babası II. Ma...
Yazar: İsmail ÇOLAK
Safiye Hüseyin, Osmanlı’nın ilk hasta bakıcılarındandı. Savaş sırasında Reşit Paşa Vapuru Hastanesinin baş hastabakıcısıydı.Burada, yüzlerce Mehmetçik’in yarasını bir anne şefkatiyle sarmıştı.Safiye H...
Yazar: İsmail ÇOLAK
Bundan 30 yıl kadar önce ülkemizde yaşayan insanların dinlerini öğrenmek istediklerinde mürâcaat edecekleri eserlerin sayısı oldukça azdı. Mevcût kitapların pek çoğu Arap dünyasından veya Pakistan’dan...
Yazar: Enbiya YILDIRIM