Hakîkat Ehli İle Bir An Bir Nefes
1.Beyit
Tâlibâ gel gir şu bezm ile müdâm ol bir nefes
Dilberi gör kâm alıp her emre râm ol bir nefes
(Tâlib olan gel ve bu meclise gir, her an bu meclisin havasını teneffüs et. Mecliste bulunan sevgiliyi gör muradına nâil ol, sevgiliye teslim ol her emrine tabi ol.)
Bu güzel maneviyat meclisini arzu eden talep eden, talip olan gönülden isteyene bu meclisin kapısı açıktır. Gelene arzu edene, isteyene gelme denilmez. Gelenler ise bu maneviyat meclisinin huzur dolu sükûnet derinliğini, feyz membâının içerisine girerler.
Girdiklerinde ise pîri görüp muratlarına ererler ve muratlarına nâil olurlar. Tâlip olarak geldikleri, isteyip arzu ettikleri için Pir Hazretleri’ne teslim olurlar, tâbi olurlar her emrine uyarak harfiyen yerine getirirler. İşte bu anda feyz kapıları açılır hakîkî dervişlik yoluna girmiş olurlar. Dervişlik hâl ile yaşayarak olur, söz ile şaşa ile gösteriş ile olmaz
Osman Hulûsi Efendi Hazretleri bir sohbet esnasında şöyle buyurmuştur: “Oğul bizim yolumuz görerek. Eğer ki dervişlik okuma ile olsaydı, piyasada birçok tasavvuf kitapları var, bir tasavvuf kitabı alır okurduk, derviş olurduk. Fakat öyle değil oğul, bizim yolumuz görerek.
Bir gün Hz. Ali (r.a.) Efendimizin hilâfeti zamanında, Hz. Ali (r.a.) Mescidi Nebevî’de sahabeyle beraber sohbet ederlerken, Hasan Basri (k.s.) mescidin kapısına gelmiş, fakat içeri girmeden geri dönmüş. Hz. Ali (r.a.) Efendimiz onun geldiğini hissetmiş, hemen peşinden çağırmış; ‘Ya Hasan bir şey mi vardı? Neden geri döndün.’ deyince, Hasan Basri (k.s.); ‘Ya Ali (r.a.) sohbetinizi bozmak istemedim demiş.
Hz. Ali (r.a.); ‘Ya Hasan ne için gelmiştin?’ deyince Hasan Basri (k.s.); ‘Ya Ali (r.a.) siz Rasûlullah’ın abdest aldığını gördünüz, lütfen siz de bir abdest alın, ben de sizden göreyim.’ demiştir. Bunun üzerine hemen bir kırba su getirdiler, Hz. Ali (r.a.) Efendimiz orada abdest aldı, o da gördü. Oğul bizim yolumuz görerek. Pirler vasıtasıyla görerek günümüze kadar geldi. Bozulmadan sahih ellerde kıyâmete kadar gidecek.”, diye buyurdular.
2.Beyit
Devrin unut devrine düşüp mugân dergâhının
Bir olup birle dolup birle tamâm ol bir nefes
(Dergâhta bulunan mürşid-i kâmilin devrine (hâl ve hareketine) uy, kendi devrini (önceki yaşayış şeklini) unut, her an O sevgili ile bir ol, birlikte ol, bir ile dolup tamamlan.)
Mürşid-i kâmilin sohbetinde söylenenleri kişinin kendi hayatına tatbik etmesi gerekir. Hâl, hareket ve yaşayış olarak pîrine benzemeye çalışması O’nun yaşadığı gibi yaşaması gerekir. Daha önceki zamanlarda yapmış olduğu alışkanlıklardan vaz geçmesi, boş iş ve sözlerden uzak durması elzemdir. Tüm güzel ve rahmânî işlerle meşgul olup avamî işlerden beri olması lâzımdır. Her an sevdiği ile birlikte olup hakîkî dostluğa, hakîkî ihvanlığa vâsıl olması gerekir.
Osman Hulûsi Efendi Hazretleri bir sohbette buyurmuştur ki; “Oğul, cemaatin faziletini, farkını şu durumdan mukayese edin: Bir tek başınıza yatsı namazını kılın, bir de cemaatle kılın aradaki farkı görürsünüz cemaatle kılınan namaz rahat ve faziletli olur.
Oğul, bir de bir kimseye yüz milyon lira versen ve desen ki; beni her gün hatırlayacaksın bu mümkün değil, fakat sen dersini çeksen de çekmesen de diğer arkadaşın, her gün dersini yaparken ‘Pîrime mensûp olan cümle ihvan kardeşlerimizin âhirete intikal edenlerinin rûhu tayyibelerine, hayatta bulunanların ise defter-i amaline hediye eyledim.’ diyerek sana hediye gönderir. Seni her gün hatırlar.”
3.Beyit
Ey vatandan gurbete düşmüş esîr-i derd ü gam
Şehrine gel râhat ile şâd-kâm ol bir nefes
(Hakîkî vatandan gurbete düşerek gamların ve dertlerin esiri olan, artık gerçek şehrine gel burada rahatla ve mutlu ol, huzura er.)
Rûhların esas vatanı bu dünya değil, rûhlar âlemidir: Asıl vatandan ayrılan rûhlar, dünyada iken gariptirler ve oraya dönmenin hasreti içinde yaşarlar. Vatan-ı asliye erişildiğinde ise hakîkat şehrine varıldığı için huzura erişilmiş olur. Bu sebeple tasavvuf büyükleri bu dünyayı gurbet olarak vasıflandırmışlardır.
Aslında bir yönüyle Hakk’ı arayış gurbet olmuştur. Gurbette insan nasıl mahzûn olursa bu dünyada da bu mahzunluk sürüp gitmektedir ancak gurbet hâli kurbet hâline (yakın olmak) dönüştüğünde yani Rabb’ine yakınlaştığında vahdete erdiğinde ayrı bir boyuta geçilir ki bu kurbiyet huzuru ve mutluluğu getirir.
Hakîkatte her an Cenab-ı Allah ile bir olmak gurbetten kurbet hâline geçmektir. Bu beyitte Hulûsi Efendi Hazretleri kurbiyet yani Cenab-ı Hakk’a yakın olmak ile gerçek huzur ve mutluluğa erişilebileceğini anlatmaktadır.
İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak Efendi Hazretleri (k.s.), bir sohbet esnasında murakabeye dalıp, yaklaşık yarım saat sonra başını kaldırarak, etrafındaki ihvanları tek tek gözden geçirerek, şöyle buyurmuşlardı: “Gardaşlarım, o gün bugün. El eleyiz. Sizler de ashab-ı Rasûlullah (s.a.v.)’ın sohbet faziletine nâil olan kimselersiniz. Bize de ihsân olarak Rasûlullah (s.a.v.)’a ve Allah (c.c.)’a kurbiyyet verildi.”
4.Beyit
Cânını sâgar gibi destine teslîm eyleyip
Dâmenin pîr-i meyin tut mest-i câm ol bir nefes
(Daima dergâhta Pirin eteğinden yapış, kendini bir kadeh gibi pîrinin eline teslim et. O’nun (himâyesinde) yön verdiği şekilde hareket yap, tabi ol.)
Pir Hazretleri’ne sımsıkı sarılıp söylemiş olduğu her şeyi yerine getir, öyle bir teslim ol, tıpkı bir kadehte bulunan içecek gibi temiz ve dingin olarak seni nasıl yönlendirirse ona göre şekil al. Pîre karşı teslimiyet hâli ile huzur ve sükûna kavuşabilesin.
Darende de sohbet yapılırken misafirler gelir. Seyyid Osman Hulûsi Efendi Hazretleri’nin huzurunda nât-ı şerif okunur. Misafirlerden bazıları kendilerinden geçip cezbeye tutulurlar. Sohbetten sonra Osman Hulûsi Efendi (k.s.)’ye derler ki; “Efendim, bu sözler nasıl bir söz, bunu nasıl yazdınız, ihvanınız bu sözleri duydukları hâlde onlarda en ufak bir hareket yok.
Biz nât-ı şerifinizi duyunca huzurunuzda kendimize hâkim olamadık ve cezbeye tutulduk.” Osman Hulûsi Efendi (k.s.) buyurdu ki; “Hoca Efendiler; derya, içindeki çeri çöpü dışarı atar, inciyi cevheri sinesinde saklar.” Bunun üzerine misafirler; “Peki Efendim, ihvanınız nasıl hareketsiz bir şekilde bu sözleri dinleyebiliyorlar.” dediklerinde Osman Hulûsi Efendi Hazretleri; “Bizim ihvanımız Yusuf’un yanında Züleyha gibidir. Burada Mısır kadını yoktur.” buyurdular.
5.Beyit
Her yanın âyînesi sensin Hulûsî şübhesiz
Kendine gel gayrıdan sırrın fehâm ol bir nefes
(Ey Hulûsi! Her yöne yansıyan, her tarafın aynası sensin (feyz senden yayılıyor), Bu hâlin sırlarını her zaman herkesten gizle, saklı tut.)
Tasavvufta sır çok önemlidir; yaşanan hâller, makamlar çok ayrı bir kıymete sahiptir. Öyle ki tüm feyz (maneviyat) her yöne buradan yayılır. Bu durumu söz ile anlatabilmek mümkün değildir, ancak bu durumu yaşayan ve kaleme alan bilebilir. Her şeyin en güzel, en derin ve en iyisi ise ancak Cenab-ı Allah’ın uhdesindedir. Allahualem burası sözün bittiği yerdir vesselâm…
Şu hatıra ile yazımızı tamamlayalım: Ankara’dan bir arkadaş Darende’ye Osman Hulûsi Efendi (k.s.)’yi ziyârete gider. Dönüşte Hazret bir çift çorap getirerek; “Bunu Hacı Bayram Camii’nin imamı Zekeriya Hoca’ya verirsin. Oğul Zekeriya Hoca ehli insaf bir kimsedir der.
Emâneti Ankara’ya götüren arkadaş Zekeriya Hoca’ya verir. “Bunu Darende’den Hacı Hulûsi Efendi (k.s.) gönderdi.” der. Zekeriya Hoca paketi açar, bakar ki bir çift çorap. Ağlayarak derki; “Başın gönderdiği ayağa nasıl giyilir. Vasiyet ediyorum, öldüğüm zaman bu çorabı göğsüme koysunlar.”, diye söyler.
Bu hatıra bir gurup arkadaş arasında konuşulurken içlerinden birisi yaşadığı durumu şöyle dile getirmiştir: “Rüyamda bir zata sordum. ‘Zamanın kutbu kimdir?’, dedim. O da bana; ‘Hacı Bayram Camii’nin İmamı Zekeriya Hoca’ya git, o sana söyler.’ dedi.
Sabah kalkınca doğru Zekeriya Hoca’nın yanına gittim. Rüyamı anlattım. Zekeriya Hoca bana; ‘Doğru Karacabey Hamamı’na git, orada zamanın kutbunu görürsün.’ dedi. Hemen Karacabey Hamamı’na gittim. Vardım ki Hacı Hulûsi Efendi Hazretleri orada, hemen elini öptüm, biat ettim.” İdrak ve irfan sahibi olmanın ne kadar önemli olduğu ise âşikârdır.
Resul KESENCELİ
YazarAyağımız kavi, başlarımız dik,Karanlığa karşı kıyam eyledik.Kadın erkek sefer marşı söyledik,Seksen milyon yürek çarptı beraber:Yâ Allah, bismillah, Allahu ekber!Tekbirle başlayan yiğit gecesi,Oldu ha...
Şair: Bestami YAZGAN
Güzel insanlar başağa benzer. Siz onlardan biri ile tanışırsınız, sonra onlar sizi diğer güzel insanlarla tanıştırır. Güzel insanlarla tanışıp bilişmenin sayısız faydaları vardır. Sizi gül bahçelerind...
Yazar: Aydın BAŞAR
BeyitSaâdetdir o yârın uğruna cânı nisâr etmekKabâhatdır ana cân vermeyip de i’tizâr etmek(O sevgilinin uğruna can vermek âşık için mutluluk kaynağıdır. O sevgiliye can vermek yerine özür beyân etmek ...
Yazar: Resul KESENCELİ
Ebrehe mutaassıp bir Hristiyan’dı. Bu dini yaymak için yoğun bir faaliyete geçti. Bu maksatla Sana’da, Arapça kaynaklarda Yunanca ekklessia kelimesinin Arap lisanıyla Kalis/Kulleys olarak geçen, kapıl...
Yazar: Resul KESENCELİ