Yamuk Elma
Vakit ikindiye doğru geliyor. Pazardan alışveriş yapıyorum. Haftalık sebze ve meyve alımı... Çoğu ihtiyacı aldıktan sonra sıra meyvelerden elmaya geliyor. Çocuklara bir hafta yetecek kadar alıyorum. Tabii ben de elmayı çok severim. Neyse… Elmaları poşete doldururken iyi ve güzel olanları seçiyorum. İyi ve güzel dediysem bazen şekil olarak yamuk elmalar var hani, bir de hafif yaralı elmalar; onları da iyi, güzel ve sağlam kabul edip poşete atıyorum.
Pazar yeri kalabalık. Yanımda bir kişi daha elma alıyor ve şekli en güzel olan elmaları özenle seçmeye çalışıyor. Dikkatimi çekti. Şekli yamuk bir elma eline denk geliyor, bir tarafı içe doğru çukur, bakıyor ve poşete atmadan geri bırakıyor. Hâlbuki elmanın bir çürüğü ve yarası yoktu. Sadece şekil olarak bir tarafı içe doğru çukurdu. Hüsnü zan ile bakıyorum o kişiye. Belki o elma küçük geldi ve daha büyüğünü almak istedi. Bilemiyorum. Burada niyet okumuyoruz.
Ben yetecek kadar elma aldım ve poşeti satıcıya uzatıyorum. Satıcı elma poşetini alıp tartıyor. "Abi bir tane daha atarsam otuz lira ediyor." dedi. "Tamam." dedim. Satıcı bir tane elma alıp poşete attı. Ben, "O elma yerine al, bunu koy; bir tarafı yamuk duruyor diye belki kimse almaz. Yazık günah, bunu da Allah yaratmış. Ben almazsam, başkası almazsa bize bu nimetleri verenin gücüne gitmez mi?" dedim.
Satıcı, o elmayı da elimden alıp poşete attı. "Madem öyle dedin, bu da hediyem olsun. İnsanlar çok seçici oluyor. Herkes sizin gibi düşünse keşke." dedi. "Estağfurullah, doğru olan da bu değil mi? Hepimizin böyle davranması gerekiyor." dedim. Satıcı tebessüm etti. Fazla vakti yoktu. Pazar yeri kalabalık çünkü. Ben de hemen oradan ayrıldım.
Pazardan ayrılırken düşündüm; her şeyin en iyisini ve en düzgününü almaya talibiz. Acaba biz ne kadar iyi ve düzgünüz? Herkes bu soruyu nefsine sorup kendini muhasebe etmeli. Elma meselesi hakkında veya buna benzer hadiseler karşısında ince düşünmeye çalıştığım için bazen “Ben mi çok abartıyorum?” diyorum kendime.
Belki bu konuyu yazmakla abartmış olabilirim, bilemiyorum. "Daha ciddi meseleler var yazılması gereken." diyebilirsiniz. Fakat ince ve detaylı düşünmeliyiz. Elma sadece bir örnekti. Hayatın çoğu kısmını bu örnek gibi düşünelim. İşte burası ciddiyet istiyor.
Elmaları alırken bir yandan bir ses; "Paranla alıyorsun, para kolay mı kazanılıyor? Elbette en iyisini, şekli düzgün olanı ve yarası olmayanı alacaksın. Aklını kullan." diyor. Bu sesi samimi bulmuyorum ve bana itici geliyor. Fakat nefs-i emmare o sese yönelmek istiyor. Çünkü bu ses, nefsin ta kendisi; o, kendisinde kusur bulmak istemiyor.
Diğer ses de; "Rabb’imin yarattığında kusur bulma. Sen kusursuz musun? İnce düşün. Elmanın şekli yamuk da olsa bu onu almana engel değil. Sen almazsan, başkası almazsa kim alacak? Rabb’im, ağacın eliyle topraktan sana nimet gönderiyor. O nimet pazarda eline denk geliyor. O an onu almazsan nimete bir hürmetsizlik yapmış olmaz mısın? Fıtratım; 'Nimette kusur bulma.' diyor." Doğru olanı bu yol kabul ediyorum. Bu ses daha samimi. Dinimiz de bizden bunu istiyor.
Neyse… Eve gelmiştim. Biraz dinlendikten sonra bir elma yiyeyim dedim. Elma poşetini mutfak masasının üzerine indirmiştim. Poşetten güzel bir elmaya elimi uzatıyorum. Nefsimiz hep iyisini istiyor ya. Elmayı alıp diğer tarafını çevirdiğimde bir de ne göreyim! O şekli yamuk elma...
Bir tarafı çok güzel duruyor. Bu, tesadüf olamaz herhalde. Nasıl denk geldi? Zaten kâinatta zerre kadar tesadüf olmadığını hepimiz biliyoruz, değil mi? Elmanın şekli yamuk ve bir tarafı da çukur fakat tadı mükemmel. Rabb’im, ne güzel yaratmışsın. Nefsime güzel ve ciddi bir nasihat; bazı güzellikleri kusurlarıyla birlikte kabul etmeliyiz. Hayatı ve kalbimizi güzelleştiren işte budur. Siz ne dersiniz?
Ayşe Gül PINAR
Yazarİnsanlar, doğası gereği mutluluğu ararlar ve bu mutluluğu genellikle toplum içinde bulurlar. Toplumda yaşayan herkesin mutlu olabilmesi için birlik içinde olması gerekir çünkü toplumun huzuru, bireyle...
Yazar: Editör
Bugünlerde en çok ihtiyaç duyduğumuz konuların başında bir ve beraber olmamız gerektiği gelmektedir. Yüce Rabb’imiz, Âl-i İmrân Sûresi’nin 103. âyetinde; “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın. ...
Yazar: Sümeyye Büşra YILDIZ
Adamın hastalığına çare bulamayan doktorlardan biri, kendisine evliya denilen bir ihtiyarın adresini vermişti. Söylenenlere göre, en ağır hastalar bile o zatın duasıyla iyileşebiliyormuş. Adam, verile...
Yazar: Ayşe Gül PINAR
Suriye Operasyonu’na katılan bir binbaşı anlatıyor:“Suriye'de operasyondayız. Bir çocuk koşa koşa yanıma geldi.Arkasından çağıran dedesi ve nenesine aldırmaksızın. Diz çöktüm, sıkıca sarıldım. Bir şey...
Yazar: Ayşe Gül PINAR