İslâm’da Çocuk Eğitimi
Yüce Allah Tahrim sûresi 66. âyet-i kerimede şöyle buyurmaktadır:
﴿يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا قُوا أَنْفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ عَلَيْهَا مَلَائِكَةٌ غِلَاظٌ شِدَادٌ لَا يَعْصُونَ اللَّهَ مَا أَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ﴾
“Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah'ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır.”[1]
Allahu Teâlâ bu âyet-i kerimede inananlara kendilerini ve aile efradını yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem azabından korumalarını emretmektedir. Nitekim cehennem azabının başında Zebânî adlı sert mizaçlı, Allah’ın emirlerine karşı gelmeyen ve emrolundukları her şeyi harfiyen yerine getiren melekler vardır.
İslâm âlimleri, aile ve çocukların cehennem ateşinden korunmasının ancak onlara İslâmî bir eğitim vermekle mümkün olacağını ifade etmektedirler.[2]
Hz. Ömer bu âyetle ilgili olarak; “Yâ Rasûlallah! Nefislerimizi koruruz fakat ailemizi nasıl koruyabiliriz?” demişti. Allah Rasûlü şöyle buyurdu:
"Allah'ın sizi nehyettiği şeylerden onları nehyeder ve Allah'ın size emrettiği şeyleri onlara emrederseniz. Bu şekilde onları korumuş olursunuz."[3]
Çocuklar, Yüce Allah’ın insana bir lütfu ve ihsânıdır. Anne babalara çocuklar emânet olarak verilmiştir. Bu kutsal emânetlere karşı anne babaların bir takım görev ve sorumlulukları vardır. Bu görev ve sorumlulukların bilinmesi ve en mükemmel bir şekilde yerine getirilmesi gerekir.
Anne babanın çocuklarına karşı görev ve sorumluluğu sadece onları yedirmek, içirmek ve giydirip eğitim için okula göndermekten ibaret değildir.
İnsan, beden ve ruhtan meydana gelen bir varlıktır. Yani Allahu Teâlâ insanı iki yönlü olarak yaratmıştır. İnsanın birinci yönü olan bedeni nasıl ki yemekle, içmekle, giyinmekle tatmin oluyorsa, ikinci yönü olan ruhu da fikirle, zikirle, ibâdetle tatmin olmaktadır.
İnsan nasıl ki çocuğunun bu dünya hayatında güzel bir meslek sahibi olabilmesi uğruna onun iyi bir eğitim alması için çaba ve gayret sarf ediyorsa aynı zamanda ruhunun eğitimi için de onun iyi bir eğitim almasına çalışılması gerekmektedir.
Zira insan, aldığı eğitim sonucu mühendis, avukat, doktor, öğretmen olabilir. Ancak sağlıklı ve yeterli bir dinî eğitim almamışsa dünya malı mülkü, makam ve mevkii için birçok yanlışlık, hata ve günah işlemesi söz konusu olabilir.
Çocuklar anne baba için bir imtihan vesilesidir. Nitekim Yüce Allah,
إِنَّمَاأَمْوَالُكُمْ وَأَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌ وَاللَّهُ عِنْدَهُ أَجْرٌ عَظِيمٌ
“Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihandır. Büyük mükâfat ise Allah'ın katındadır.”[4] buyurmak sûretiyle bu hakîkati dile getirmektedir.
Hz. Peygamber (s.a.v.) de çocuklardan sorumlu olduğumuzu şöyle belirtmektedir:
كُلُّكُمْ رَاعٍ، وَكُلُّكُمْ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ، اَلْإِمَامُ رَاعٍ وَمَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ، وَالرَّجُلُ رَاعٍ فِي أَهْلِهِ وَهُوَ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ، وَالْمَرْأَةُ رَاعِيَةٌ فِي بَيْتِ زَوْجِهَا وَمَسْئُولَةٌ عَنْ رَعِيَّتِهَا…
“Hepiniz çobansınız; hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Devlet reisi de bir çobandır ve idaresi altındaki kişilerden sorumludur. Erkek, ailesinin çobanıdır ve aile efradından sorumludur. Kadın, kocasının evinin çobanıdır. Evinden ve çocuklarından sorumludur...”[5]
Aile, çocuğun ilk eğitim yeridir. Anne babalar çocuklarına güzel örnek olmalıdırlar. Dolayısıyla hâl ve hareketlerine dikkat etmelidirler. Çünkü çocuklar, anne babadan gördüklerini aynen uygulamaktadırlar. Anne babanın sözleriyle davranışları birbiriyle çelişmemelidir. Ayrıca anne babalar çocuklarına karşı davranışlarında bir fikir birliği içinde olmaları gerekir. Yani biri çocuğun bir hareketine karşı sert davranırken diğeri şefkatle yaklaşmamalıdır.
Çocuklar geleceğimizin teminatıdırlar. Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızı iyi yetiştirmeliyiz. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.), çocuk terbiyesine çok önem vermiş ve bu konuda şöyle buyurmuştur:
أَكْرِمُوا أَوْلَادَكُمْ وَأَحْسِنُوا أَدَبَهُمْ
“Çocuklarınıza hoş muamelede bulunun ve onları güzel terbiye ediniz.”[6]
مَا نَحَلَ وَالِدٌ وَلَدًا مِنْ نَحْلٍ أَفْضَلَ مِنْ أَدَبٍ حَسَنٍ
“Hiçbir baba çocuğuna güzel terbiyeden daha üstün bir bağışta bulunmuş olamaz.”[7]
حَقُّ الْوَلَدِ عَلَى الْوَالِدِ أَنْ يُحَسِّنَ اِسْمَهُ وَيُحَسِّنَ أَدَبَهُ
"Çocuğun babası üzerindeki hakkı ona güzel bir isim vermek ve terbiyesini güzel yapmaktır."[8]
Anne baba, çocuğun dinî eğitimine de önem vermeli ve gerekli dinî bilgileri öğretmelidir.
Yüce Allah, Tâhâ Sûresi 132. âyet-i kerimede şöyle buyurmaktadır:
وَأْمُرْ أَهْلَكَ بِالصَّلَاةِ وَاصْطَبِرْ عَلَيْهَا لَا نَسْأَلُكَ رِزْقًا نَحْنُ نَرْزُقُكَ وَالْعَاقِبَةُ لِلتَّقْوَى
“Ailene namazı emret; kendin de ona sabırla devam et. Senden rızık istemiyoruz; (aksine) biz seni rızıklandırıyoruz. Güzel sonuç, takvâ iledir.”[9]
Ulü’l-azm peygamberlerden biri olan İbrahim (a.s.) Yüce Allah’a şöyle duâ eylemiştir:
رَبِّ اجْعَلْنِي مُقِيمَ الصَّلاَةِ وَمِنْ ذُرِّيَّتِي رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَاءَ
"Ey Rabb’im! Beni ve soyumdan gelecekleri, namazı devamlı kılanlardan eyle. Ey Rabb’imiz! Duâmı kabul eyle!"[10]
Allah Rasûlü Hz. Muhammed (s.a.v.) de
مُرُوا الصَّبِيَّ بِالصَّلَاةِ إِذَا بَلَغَ سَبْعَ سِنِينَ
“Çocuklarınıza yedi yaşına geldiklerinde namaz kılmalarını emredin.”[11] buyurmak sûretiyle çocuklara daha küçük yaşlardan itibâren dinî eğitimin verilmesi gerektiğine vurgu yapmıştır.
Çocuk eğitiminde şu hususlara dikkat edilmelidir:
Ebû Hureyre’den nakledildiğine göre bir gün Allah Rasûlü torunu Hasan’ı öpüp okşarken Akra b. Hâbis adındaki sahâbî yanına gelmişti. Peygamber Efendimiz’in torununu öpüp sevdiğini görünce; “Ey Allah’ın Rasûlü benim on çocuğum var, ben onlardan hiçbirini böyle öpmedim.” demişti. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.); “Merhamet etmeyene merhamet edilmez.”[12] buyurmuştur.
Hz. Enes’ten nakledildiğine göre, bir gün mescitte Hz. Peygamber (s.a.v.) ashabıyla otururlarken bir çocuk kapıdan koşarak babasına doğru gelir. Babası oğlunu kucaklayarak öper ve dizine oturtur. Biraz sonra aynı kişinin kız çocuğu da kapıdan koşarak babasının yanına gelir.
Adam kızını öpmeksizin önüne oturtur. Bu durumu gören Allah Rasûlü adama; “Böyle yaparak çocuklarınız aralarında eşit davranıyor musunuz?” buyurarak onu kınar.[13] Hz. Peygamber (s.a.v.) bir hadis-i şeriflerinde, “Allahu Teâlâ, bir öpücüğe varıncaya kadar her hususta çocuklar arasında adâletli davranmanızı sever.”[14] buyurmuştur.
Çocuklarımıza davranırken gerek maddî, gerekse manevî konularda eşit ve âdil olmalıyız. Zira çocuklar arasında kız erkek, büyük küçük ayrımı yaparak eşit ve âdil davranmamak, çocukların birbirine karşı öfke ve kin beslemelerine sebep olmaktadır.
Numan b. Beşir (r.a.) anlattığına göre, babası kendisine bir hurma bahçesini hibe etmek istemiş, Annesi Amra binti Ravaha da bu hibeye Rasûlullah’ı şahit kılmasını talep etmiştir. Bunun üzerine babası oğlunun elinden tutarak Rasûlullah’ın huzuruna çıkarlar. Numan b. Beşir’in babası Allah Rasûlü’ne;
“Ey Allah’ın Rasûlü! Ben bu oğluma filan yerdeki hurma bahçemi hibe etmek istiyorum.” der. Hz. Peygamber (s.a.v.);
“Başka çocukların da var mıdır?” diye sorar. Babası;
- Evet, vardır, deyince, Hz. Peygamber (s.a.v.);
“Onlara da böyle hibede bulundun mu?” diye sorar. Babası;
- Hayır, deyince, Hz. Peygamber (s.a.v.); “Allah’tan korkun, çocuklarınız husûsunda âdil olunuz.” buyurmuştur. Bunun üzerine sahâbî oğluna hibede bulunmaktan vaz geçer.[15]
Günümüzde maalesef bazı anne babalar çocukları arasında eşit ve âdil davranamadıkları için birçok problemin ortaya çıkmasına sebep olmaktadırlar. Zira ebeveyn ve çocuklar arasında bir takım problemler olduğu gibi çocuklar arasında da çeşitli dargınlık, haset, kin ve düşmanlıkların meydana gelmektedir. İşte bu kötülüklerin olmaması için anne babaların çocukları arasında eşit ve âdil davranmaya özen göstermeleri gerekmektedir. Şu husus asla unutulmamalıdır ki insan, bu dünyada kendisine emânet olarak verilen çocuklarına karşı görev ve sorumluluklarını yerine getirip getirmedikleri husûsunda sorguya çekileceklerdir.
İslâm’a göre çocukların helâl rızıkla beslenip büyütülmesi çok önemlidir. Zira Hz. Peygamber (s.a.v.) ve sahabe-i kiram çocuklarının iyi yetişmesi için helâl rızıkla besleme konusunda çok dikkat etmişler, âdeta tir tir titremişlerdir.
Bir defasında Hz. Peygamber (s.a.v.), küçük torunu Hasan’ın sadaka olarak getirilen hurmalardan bir tanesini alıp ağızına götürdüğünü görünce hemen elini uzatıp torununun ağızından o hurmayı çıkarmış ve; “Bize sadaka helâl değildir, bilmiyor musun?” buyurmuştur.[16]
Netice olarak diyebiliriz ki, çocuklar Yüce Allah’ın anne babalara bir lütfu ve ihsânıdır. Allahu Teâlâ onları bizlere emânet olarak vermiştir. Onlara karşı görev ve sorumluluklarımızı bilip en mükemmel bir şekilde yerine getirmeliyiz. Zira hesap gününde bu konuda Allah’ın huzurunda hesaba çekileceğiz.
Çocuklar geleceğimizin teminatıdır. Geleceğimizin aydınlık olmasını istiyorsak çocuklarımızı iyi yetiştirmeliyiz. Çocuk eğitimine önem veren milletlerin geleceği aydınlık olmuştur.
* NEVÜ İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi. msoysaldi@gmail.com
[1] et-Tahrim 66/6.
[2] Mehmet Soysaldı, Kur'ân-ı Kerîm’in Evrensel Mesajları, (Ankara: İlahiyat Yay., 2024), 209.
[3] Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'ân Dili, (İstanbul: Eser Neşriyat ve Dağıtım, 1982), 6/5112.
[4] et-Teğabün 64/15.
[5] Buhârî, “Cum`a”, 11, “İstikrâz”, 20, “İtk”, 17, 19, “Vesâyâ”, 9, “Nikâh”, 81, 90, “Ahkâm”, 1; Müslim, “İmâre”, 20; Ebû Dâvûd, “İmâre”, 1, 13; Tirmizî, “Cihâd”, 27.
[6] İbn Mâce, “Edeb”, 3.
[7] Tirmizî, “Birr ve sıla”, 33; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 4/77.
[8] Münâvî, Feyzü’l-kadîr, (Beyrut: 1972), 3/394; İbrahim Canan, Hadis Ansiklopedisi, 7/363.
[9] Taha 20/132.
[10] İbrahim, 14/40.
[11] Ebû Dâvûd, “Salât”, 26; Tirmizî, “Mevâkît”, 182.
[12] Buhârî, “Edeb”, 18; Müslim, “Fezâil”, 65; Ebû Dâvûd, “Edeb”, 145; Tirmizî, “Birr”, 12.
[13] İbrahim Canan, Peygamberimizin Sünnetinde Terbiye, (İstanbul: Tuğra Neşriyat, ts), 175.
[14] Münâvî, Feyzu’l-Kadir, 2/297.
[15] Müslim, “Hibat”, 13.
[16] Buhârî, “Zekât”, 60, “Cihâd”, 188; Müslim, “Zekât”, 161.
Mehmet SOYSALDI
Yazar1. Seher vaktinde güller açılıp bülbül figân eylerBu hâli anlara bâd-ı sabâ-yı câvidân eyler2. Gözün görmez velî yoksa o vech-i bî-nihânın kimO mahbûbun cemâlin kangı şeydir ki nihân eyler3. Gönül mih...
Yazar: Es-Seyyid Osman Hulusi Ateş Efendi
Eğitimi genel olarak “insanı terbiye etme sanatı” olarak tabir edebiliriz. Eğer insan bir eğitimden geçmezse hakîkî mânâda insan olması ve Hz. Âdem vasfıyla “adam” sırrına tam olarak ermesi mümkün olm...
Yazar: Süleyman DOĞAN
Darendeli Osman Hulûsi Efendi’nin Ağabeyi Ahmet Nûri Efendi’nin Kültürel MuhîtiAnadolu’nun yakın tarihinde ilmî gayretleri, vakıf hizmetleri ve gönüller ihyâ eden adımları ile derin izler bırakan isim...
Yazar: Fatih ÇINAR
Yüce Allah, İsrâ Sûresi 35. âyette şöyle buyurmaktadır: "Ölçtüğünüz zaman tastamam ölçün ve doğru terazi ile tartın. Bu, hem daha iyidir hem de neticesi bakımından daha güzeldir."İslâm dininde can, ak...
Yazar: Mehmet SOYSALDI