Âhiret İnancının İnsan Hayatına Etkisi
Yüce Allah Nisâ Sûresi 136. âyette şöyle buyurmaktadır:
"Ey imân edenler! Allah’a, peygamberine, peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba imân edin. Kim, Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve âhiret gününü inkâr ederse iyice sapıtmıştır."
İnsan, ölüm denen hakîkate, her saat, her gün, her hafta, her ay biraz daha yaklaşmaktadır. Zira her geçen zaman genç/yaşlı bütün insanların ömür sayfalarından bir yaprağı düşürmektedir. Böylece insan kaçınılmaz olan o sonuca doğru hızlı bir şekilde yol almaktadır. Nitekim bunun sayısız örneği, her gün gözümüzün önünde cereyan etmektedir.
İnsanın şu iki hakîkati asla aklından çıkarmaması/unutmaması gerekir. Birincisi, Allah’ın varlığı, birliği ve her yerde bizi görüp gözettiği, ikincisi ise herkesin mutlak sûrette yüzleşeceği ölüm hakîkatidir. Nitekim Yüce Allah “Her canlı ölümü tadacaktır.”[1] buyurmak sûretiyle her canlının ölüm denen hakîkatle bir gün karşılaşacağını ve hayatın son bulacağını ifâde etmektedir.
Nitekim bu dünyada sadece insanın ömrü sınırlı değildir. Üzerinde yaşanan dünya ve bütün kâinatın da bir ömrü vardır. Bir gün gelecek bütün bu âlemin de ömrü bitecek, mevcut olan mükemmel düzen bozulacak ve her şey yok olacaktır. İşte o gün, dünya ve kâinatın da sonu olacaktır. Bütün âlemin yaşayacağı bu dehşetli güne Kur'ân-ı Kerîm’de “kıyâmet günü” denilmektedir.
Bu kâinatta düzenin bozulması, insanların ve bütün canlıların ölmesi, kısacası kıyâmetin kopması her şeyin son bulması demek değildir. Kıyâmetin kopmasından sonra tekrar diriliş gerçekleşecek, yeni bir düzen kurulacak, yeni ve sonsuz bir hayat başlayacaktır. İşte gerçekleşmesi kesin olan bu yeni hayata “âhiret hayatı” denilmektedir.
Rûhun bedenden çıkması ile ölüm olayı gerçekleşir ve dünya hayatı sona erer. Beden toprağa defnedildikten sonra kabir hayatı başlar. Ölüm olayını gerçekleşmesinden kıyâmetin kopmasına kadar geçen zamana “berzah âlemi” denilmektedir. Kıyâmetin kopmasından belirli bir süre sonra Yüce Allah canlıları tekrar diriltecek ve böylece âhiret hayatı başlayacaktır.
Evvel kelimesinin zıddı olan âhiret kelimesi, İslâmî terminolojide ölümden sonra başlayacak olan sonsuz hayat için kullanılmaktadır. Canlıların yaşadığı ilk âleme dünya, son âleme ise âhiret denilmektedir. Ragıb İsfahânî’ye göre dünyaya “neş’e-i ûlâ” (ilk yaratma), âhirete ise “neş’e-i sâniye” (ikinci yaratma) denilmektedir.[2]
Dünya kelimesi Kur'ân-ı Kerîm’de 115 defa geçerken âhiret kelimesi de aynı sayıda 115 defa geçmektedir.[3] Bu da bize hem dünya hem de âhiret için çalışmak gerektiğini/dünya ve âhiretin dengeli bir şekilde yürütülmesi gerektiğini göstermektedir. Zira Yüce Allah, “Allah'ın sana ihsan ettiği nimetlerle ebedî âhiret yurdunu mâmur etmeye gayret göster, ama dünyadan da nasibini unutma!...”[4] buyurmaktadır.
Âhirete imân, birinci imân esası olan Allah’a imânın bir tamamlayıcısıdır. Zira Allah’ın varlığına ve birliğine imân eden kişinin, onun bildirdiği esaslara bütünüyle imân etmesi gerekir. Allahu Teâlâ Kur'ân-ı Kerîm’de âhiretin varlığını, mü’minlere hazırladığı mükâfatı ve kâfirlere hazırladığı cezâyı açıklamaktadır. O halde mü’minin de Allah’ın haber verdiği her şeyin doğruluğuna imân etmesi ve tasdik etmesi gerekir.
Bütün peygamberlerin dâvet ettiği inanç esaslarından biri de âhirete imândır. Son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.) de, âhiret hayatının varlığı üzerinde önemle durmuş ve insanları âhirete inanmaya ve âhiret için hazırlık yapmaya dâvet etmiştir. Nitekim kâinattaki mükemmel düzenin bozulup kıyâmetin kopmasından sora ikinci ve sonsuz olan âhiret hayatı başlayacaktır. İşte bu âhiret hayatına inanmak kurtuluşun temel şartlarından birdir.
Âhiret inancı, bütün ilâhî dinlerde mevcut olan temel inanç esaslarından biridir. Kur'ân-ı Kerîm’de insanlar, önce Allah’ın varlığı ve birliğine dâvet edilir. Daha sonra âhirete imâna dâvet edilir. Nitekim Kur'ân-ı Kerîm’in yaklaşık üçte biri âhiretle ilgili hususları açıklamaktadır. Mü’minlerin temel özelliklerinden biri âhirete imân olduğu gibi âhireti inkâr da kâfirlerin temel özelliklerinden biridir.
Âhiret inancı, insanın sırat-ı müstakim üzere yaşamasına vesile olur. Allah’a ve hesap gününe imânı kuvvetli olan insan, dünya ve âhiret endişesinden kurtulup Kur'ân-ı Kerîm’de hedef olarak gösterilen Allah’ın sevgisi ve rızâsına nâil olur. Çünkü dünya ve âhiretin sahibi Yüce Allah’tır. Elbette o dostlarına büyük lütuflarda bulunacaktır.
Nitekim bu hakîkati Yüce Allah Kur'ân-ı Kerîm’de şöyle belirtmektedir:
"Şüphesiz, Rabb’imiz Allah'tır deyip, sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara; ‘Korkmayın, üzülmeyin, size vâdolunan cennetle sevinin!’ derler. Biz, dünya hayatında da âhirette de sizin dostunuzuz. Orada, çok bağışlayıcı, çok merhametli olan Allah’tan bir ikrâm olarak sizin için canınızın çektiği her şey bulunacak, yine orada umduğunuz her şeyi elde edeceksiniz."[5]
İslâm dininde adâletin dünyada sağlanması için çok önemli kurallar getirilmiştir. Buna rağmen dünyada adâletin çoğu kez hakkaniyetle gerçekleşmesi mümkün olmaz. İşte ilâhî adâletin gerçekleşmesi için Yüce Allah âhiret hayatını takdir etmiştir. Âhiretin en önemli varlık sebeplerinden birinin ilâhî adâletin gerçekleşmesi olduğunu söyleyebiliriz.
O gün her insan dünyada yaptıklarının tam karşılığını alacaktır. Hiç kimseye zerre kadar haksızlık yapılmayacaktır.
فَمَنْ يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ خَيْرًا يَرَهُ وَمَنْ يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ شَرًّا يَرَهُ
“Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür.”[6]
فَالْيَوْمَ لَا تُظْلَمُ نَفْسٌ شَيْـٔاً وَلَا تُجْزَوْنَ اِلَّا مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
"Bugün hiç kimse en küçük bir haksızlığa uğratılmaz. Sadece yapıp ettiklerinizin karşılığını görürsünüz."[7]
وَوُضِعَ الْكِتَابُ فَتَرَى الْمُجْرِمِينَ مُشْفِقِينَ مِمَّا فِيهِ وَيَقُولُونَ يَا وَيْلَتَنَا مَالِ هَذَا الْكِتَابِ لَا يُغَادِرُ صَغِيرَةً وَلَا كَبِيرَةً إِلَّا أَحْصَاهَا وَوَجَدُوا مَا عَمِلُوا حَاضِرًا وَلَا يَظْلِمُ رَبُّكَ أَحَدًا
"Artık kitap (amel defteri) ortaya konmuştur; suçluların, onda yazılı olanlardan korkuya kapılmış olarak, ‘Vay halimize! Bu nasıl kitapmış! Küçük-büyük hiçbir şey bırakmaksızın hepsini sayıp dökmüş!’ dediklerini görürsün. Böylece yaptıklarını karşılarında bulmuşlardır. Rabbin hiç kimseye haksızlık etmez."[8]
Bütün imân esasları gibi âhirete imân da insan için çok önemlidir. Bu sebeple âhiret hayatı Kur'ân-ı Kerîm’de çok fazla zikredilmiştir. Kur'ân-ı Kerîm’de Yüce Allah, “وَإِنَّ السَّاعَةَ لَآتِيَةٌ” “Kıyâmet mutlaka gelecektir.”[9] buyurmak suretiyle kıyâmetin mutlaka kopacağını belirtmektedir. Kıyâmetin koptuğu anda, akıllara durgunluk veren kâinatın düzeni bozulacaktır. O gün öyle dehşetli bir gün olacaktır ki Kur'ân-ı Kerîm, o günü şöyle tasvir etmektedir:
يَوْمَ نَطْوِي السَّمَاء كَطَيِّ السِّجِلِّ لِلْكُتُبِ كَمَا بَدَأْنَا أَوَّلَ خَلْقٍ نُّعِيدُهُ وَعْدًا عَلَيْنَا إِنَّا كُنَّا فَاعِلِينَ
“O dehşetli gün, gökleri yazılı kâğıt tomarlarını dürer gibi düreriz. Yaratmaya başlamadan önceki hâle döndürürüz. Sözümüz sözdür; biz bunu mutlaka yaparız.”[10]
Kıyâmetin kopma anında olacak dehşetli olaylar birçok âyette şöyle anlatılmaktadır:
اِذَا السَّمَٓاءُ انْفَطَرَتْ وَاِذَا الْكَوَاكِبُ انْتَثَرَ وَاِذَا الْبِحَارُ فُجِّرَتْ وَاِذَا الْقُبُورُ بُعْثِرَ عَلِمَتْ نَفْسٌ مَا قَدَّمَتْ وَاَخَّرَ
“Gök yarıldığı zaman, yıldızlar saçıldığı zaman, denizler kaynayıp fışkırdığı zaman, kabirlerin içindekiler dışarı çıkarıldığı zaman herkes yaptığı ve yapmadığı şeyleri bilecektir.”[11]
الْقَارِعَةُ مَا الْقَارِعَةُ وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْقَارِعَةُ يَوْمَ يَكُونُ النَّاسُ كَالْفَرَاشِ الْمَبْثُوثِ وَتَكُونُ الْجِبَالُ كَالْعِهْنِ الْمَنفُوشِ
“Yürekleri hoplatan büyük felaket! Nedir o yürekleri hoplatan büyük felaket? Yürekleri hoplatan büyük felaketin ne olduğunu sen ne bileceksin? O gün insanlar, her biri bir tarafa uçuşan küçük kelebekler gibi olacaktır. Dağlar da atılmış renkli yünler gibi olacaktır.”[12]
Kıyâmetin kopmasıyla birlikte her şey yok olacak sadece şanı yüce olan Allah kalacaktır. O gün hiçbir kimse başkasına herhangi bir fayda sağlayamayacaktır. O gün emir ve bütün hüküm yetkisi Allah’a ait olacaktır. Nitekim bu hakîkatler Kur'ân-ı Kerîm’de şöyle ifâde edilmektedir:
كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍ وَيَبْقَى وَجْهُ رَبِّكَ ذُو الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ
"Yeryüzünde bulunanların hepsi fânidir. Azamet ve kerem sahibi rabbinin zâtı ise bâki kalır."[13]
يَوْمَ لَا تَمْلِكُ نَفْسٌ لِّنَفْسٍ شَيْئًا وَالْأَمْرُ يَوْمَئِذٍ لِلَّهِ
"O gün hiçbir kimse başkası için bir şey yapamaz. O gün iş Allah’a kalmıştır."[14]
يَوْمَ لَا يَنفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَ إِلَّا مَنْ أَتَى اللَّهَ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ
"O gün Allah’a temiz bir kalple gelenler dışında malın da çocukların da fayda vermeyeceği gündür."[15]
Âhiret inancının fert ve toplum hayatına büyük ve önemli etkileri vardır. Zira âhiret inancı, hem insan hayatına anlam katar hem de hayatın bir düzene girmesini sağlar. Âhiret inancının insan hayatına etkilerini şu şekilde açıklayabiliriz:
Netice olarak diyebiliriz ki, âhiret inancı bütün ilâhî dinlerde mevcut olduğu gibi Kur'ân-ı Kerîm’de de önemli bir inanç esası olarak belirtilmektedir. Mü’minler âhiretin varlığına yakînen/gözleriyle görüyormuşçasına inanırlar. Âhiret inancının fert ve toplum hayatına önemli etkileri vardır.
Âhiret inancı, insanın sırat-ı müstakim üzere yaşamasına vesîle olur. Allah’a ve âhirete imân, insanı dünya ve âhiret endişesinden kurtarır ve Allah sevgisine ve rızâsına kavuşturur. Âhirete yakînen inanan insanların oluşturduğu toplum da huzur ve barış toplumu hâline gelir.
[1] 3/Âl-i İmrân 185; 21/Enbiyâ 35; 29/Ankebût 57.
[2] Râğıb el-İsfehânî, Ebu’l-Kasım Hüseyin b. Muhammed, el-Müfredât fî Garîbi'l-Kur'ân, (Mısır: 1970), 13, 14.
[3] Mehmet Soysaldı, Eşsiz Mûcize Kur'ân-ı Kerîm, (Ankara: İlahiyat Yayınevi, 2023), 133-134.
[4] 28/Kasas 77.
[5] 41/Fussilet 30-32.
[6] 99/Zelzele 7-8.
[7] 36/Yasin 54.
[8] 18/Kehf 49.
[9] 15/Hicr 85.
[10] 21/Enbiya 104.
[11] 82/İnfitâr 1-5.
[12] 101/Kâri'a 1-5.
[13] 55/Rahmân 26-27.
[14] 82/İnfitâr 19.
[15] 26/Şuara 88-89.
Mehmet SOYSALDI
YazarKur’ân-ı Kerim’den ilk inen âyetler Alak sûresinin ilk beş âyetidir. Yüce Allah, bu âyetlerde şöyle buyurmaktadır: “Yaratan Rabb’inin adıyla oku! O, insanı bir aşılanmış yumurtadan yarattı. Oku! Rabb’...
Yazar: Mehmet SOYSALDI
Günümüzün Mehmetlerinden bir Mehmet’inFatih ve fetih rüyasıdır.Düşünmeden edemedim,Ben de Fatih olur muyum?Akşemseddin hocam olsa,İstanbul’u alır mıyım?İstanbul’un fatihi var,Bunu elbet biliyorum;Bu g...
Şair: Yusuf DURSUN
Allahu Teâlâ, Bakara Sûresi 177. âyette şöyle buyurmaktadır: “İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, âhiret gününe, meleklere, k...
Yazar: Mehmet SOYSALDI
Allahu Teâlâ, Muhammed sûresi 7. âyette şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı sâbit kılar.”Yüce Allah, bu âyet-i kerîmede “Allah’...
Yazar: Mehmet SOYSALDI