Dost ile Vuslat
1.Beyit
Dostdan gayrı ki yok dünyaca hiç vârım benim
Olmasın dünyâda andan özge bir yârım benim
(Benim dosttan başka dünyada hiç kimsem yok, dünyada ondan başka bir sevgilim/ sevdiğim olmasın.)
Öyle bir dost ki O'nun için her şey fedâ edilebilir, yalnızca O kadir-şinas'tır. Bu hakîkî dost kim olabilir? İşte bu dost ancak; Cenab-ı Allah (c.c.), Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ve Pîrân-ı İzâm olabilir. Bu vefâsız dünyada uğruna her şeyin terk edilebileceği bir sevgili ancak bunlardır.
Ancak bu hakîkî dostların/sevdiğinin uğruna her şey fedâ edilebilir. Hani insanoğlunun ve kâinatın yaratılma sebebidir ya, bu “Muhammedî nûr” gerçek dost da budur. Bu büyük dost ile kâinatın özüne varılabilir, hakîkî dostluk yakalanabilir. İşte dosta kavuşmaya güzel bir örnek.
Kavuşma/ Nur-u İlâhî
İmam-ı Gazalî Hazretleri 1111 yılının Cemaziyelevvel ayının 14. pazartesi günü büyük bir kısmını zikir¸ taat ve Kur'ân-ı Kerim okumakla geçirdiği gecenin sabah namazı vaktinde abdest tazeleyip namazını kıldı¸ sonra yanındakilerden kefen istedi. Kefeni öpüp yüzüne sürdü başına koydu.
"Ey benim Rabb’im¸ Mâlik’im! Emrin başım gözüm üzere olsun." dedi. Odasına girdi. İçeride her zamankinden çok kaldı. Dışarı çıkmadı. Bunun üzerine oradakilerden üç kişi içeri girince¸ İmam-ı Gazalî Hazretleri’nin kefenini giyip¸ yüzünü kıbleye dönüp¸ rûhunu teslim ettiğini gördüler. Başı ucunda şu beyitler yazılıydı:
Beni ölü gören ve ağlayan dostlarıma¸
Şöyle söyle¸ üzülen o din kardeşlerime:
Sanmayınız ki¸ sakın ben ölmüşüm gerçekten¸
Vallahi siz de kaçın buna ölüm demekten...
2.Beyit
Âşıkım gayrıya kılmaz bu gönlüm iltifat
Zahir olmaz kim derunumda yanan narım benim
(Âşığım, başkasına bu gönlüm yüzünü çevirip bakmaz, gönlümde yanan ateşim ise gizlidir, içten içe sevdiğim için yanar.)
O dünyadaki hiçbir şeyi görmez. Görmek istese bile o perdeden gözünü aralayıp dış dünyaya bakmaz. Çünkü her dâim dostu ile sevdiği ile beraberdir. Gözü gönlü sevdiğinden dostundan başkasını görmez, O'nun için yalnızca sevdiği vardır. Bu hususta güzel bir hatıra nakledelim.
Yusuf’un Yanında Züleyha Gibidir
Darende’de sohbet yapılırken farklı illerden misafirler geldi. Es-Seyyid Osman Hulûsi Efend'nin huzurunda nat-ı şerif okundu. Gelen misafirler kendilerinden geçip cezbeye tutuldular. Sohbetten sonra Osman Hulûsi Efendi (k.s.)’ye dediler ki; “Efendim, bu sözler nasıl bir söz, bunu nasıl yazdınız, ihvânınız bu sözleri duydukları hâlde onlarda en ufak bir hareket yok.
Biz nat-ı şerifinizi duyunca huzurunuzda kendimize hâkim olamadık ve cezbeye tutulduk.” Osman Hulûsi Efendi (ks) buyurdu ki; “Hoca Efendiler; derya, içindeki çörü çöpü dışarı atar inciyi cevheri sinesinde saklar.” Bunun üzerine misafirler dediler ki; “Peki Efendim, ihvânınız nasıl hareketsiz bir şekilde bu sözleri dinleyebiliyorlar.” Osman Hulûsi Efendi (k.s.); “Bizim ihvânımız Yusuf’un yanında Züleyha gibidir. Burada Mısır kadınları yoktur.” buyurdular.
Dosttan uzaklaşmanın ise elem verici sonucunu tarihî bir menkıbe ile ifade edelim.
4.Kılıçarslan
4.Kılıçarslan vücutça kuvvetli, yakışıklı, cesaretli, ata binmeyi seven, kılıç ve mızrak kullanmakta usta bir hükümdardır. Mevlâna Celalettin Rûmî Hazretleri’yle ise arası çok iyidir. Onu saraya davet eder, fikirlerini alır ve saygı gösterip sohbetlerine katılırdı. Fakat bir sohbet esnasında Mevlânâ Hazretleri’ne karşı hatalı bir cümle kullandı.
Türkmen şeyhlerinden Buzağı Baba/Baba Marendî’yi kendisine baba edindiğini söyleyince Mevlânâ Hazretleri de "Sen kendine baba buldun ise biz de bir evlat buluruz." deyip sohbeti terk etmiştir. Bundan sonra IV. Kılıçarslan bir boşluğa düşmüş, ne yapacağını bilememiş ve düşmanları tarafından hazırlanan tuzaktan kurtulamamış; yiğit, cesaretli ve kuvvetli olmasına rağmen öldürülmüştür. Bundan sonra Selçuklu Devleti çok zor anlar ve günler yaşamış, dağılmaya başlamıştır.
3.Beyit
Çâk edilse tîğ ile bu sîne-i mecrûh-nâk
Âşikâr olur gönül tahtında şehvârım benim
(Kılıç ile bu yaralı gönlüm deşilse, gönül tahtında şahlara yakışan sevgim açığa çıkar.)
Âşık olan gönül, parça parça edildiğinde oradaki aşk, hakîkî sevgi ortaya çıkacaktır. Yalnız bu beyitte bir nokta çok önemlidir. O da âşığın aslında ölmediği gerçek âşıkların ölmeyeceği yalnızca gerçek dostuna sevdiğine bir vuslatın gerçekleşeceğidir. Hakikatte âşık olan bu vuslat için vardır.
Şahlıktan Kulluğa
Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s.) bir sohbetlerinde buyurdular ki; “Oğul, Takiyüddin Efendi İran Şahı’nın (Kaçar Hanedanı’nın şehzâdesi) oğluymuş. Şah vefat edince Takiyüttin Efendi’ye; “Babanız vefât etti, Şahlık size isabet etti. Gelin Ülkenizin başına geçin.”, diye haber göndermişler.
O da cevap olarak; “Kul şaha şahlık yapamaz. Kul kullukta gerek. Ben şahlık yapamam başınızın çaresine bakın.” demiş, İran’a gitmemiş. Oğul doğru olanı yapmış, çünkü şahlıktan düşmek varda, kulluktan düşmek yok.” diye buyurdular. (Takiyüddin Efendi Darende’de kalacaktır, mezarı ise Hasan Gazi Tepesinde bulunmaktadır.)
4.Beyit
Etmişim bezl bu canı ol şahvârın yoluna
Andan özge olmasın fânîde dil-dârım benim
(O sevgilinin yoluna bu gönlü saçmışım, benim ondan başka ölümlü bu dünyada sevgilim olmasın.)
Âşık gönlünü sevdiğinin yoluna sermiştir. Bu sevgi öyle bir sevgidir ki, padişahlara yakışacak bir sevgidir. Bu sevginin temelinde muhabbet, samîmîyet ve teslîmiyet vardır.
Gerçekte tüm sırları bu üç kelimenin içerisinde gizlidir, sırlanmıştır. Muhabbet, teslîmiyet ve samîmîyetle aşılamayacak engel de yoktur. Şah-ı Nakşbend Hazretleri’nin talebesi anlatıyor: Şah-ı Nakşbend Hazretleri on beş günlüğüne seyahate gitmek diledi. Ayrıldığında bendeki muhabbet ve sevgisi arttı, Pirimi görmek istedim.
Geri dönmesini arzu ettim. Yanımdaki arkadaşım bu kadar gönülden dileme Şah-ı Nakşbend Hazretleri geri döner, zahmet veririz demesine rağmen arzumdan vazgeçmedim. Ertesi sabah gördüm ki geri dönmüşler. Bana "Sen önümüze muhabbet dağını set çektin. Biz o dağı nasıl aşıp gidelim." buyurdu. O gün dergâhta kalan Şah-ı Nakşbend Hazretleri ertesi gün seyahatlerine çıkmışlardır.
5.Beyit
Bu yıkılmış gönlümün arzusu andan gayrı yok
İstemez gayrı elinden çâre bîmârım benim
(Bu yıkılmış gönlümün dileği ondan başkası değildir, hastalığımın çaresini başkasının elinden istemem.)
Yıkılmış, incinmiş olan gönlün tedavisi de ancak O dost, O sevgilidir. İşte bu tabîb-i hâzık sevgilinin kendisidir. Başka bir çare hastayı iyileştirmez ancak çare sevgilinin kendisidir. Öyleyse kişinin her an sevdiğiyle birlikte olması O'nu hiçbir zaman unutmaması gerekir.
Sevdiğini Unutmamak
Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s.) buyurdular ki; “Oğul, zatın biri altı gün bir şey yememiş. Artık tahammül edecek hâli kalmayınca Cenab-ı Allah’a ilticâ etmiş. Oğul, insanoğlu altı gün açlığa tahammül edebilir. Altı günden sonra isyan başlar. Onun ilticâsı üzerine sırrına nidâ olunmuş ki; ‘Ey kulum bir süpürge bul, onunla sokakları süpür.’ O da hemen bir emânet süpürge almış, sokağı süpürmeye başlamış. Sokağı süpürürken yerde bir altın bulmuş. Süpürgeyi atmış, altını almış doğru, fırına koşmuş.
Oradan bir sıcak ekmek almış. Ekmeği bağrına basmış, bir viraneye girmiş, ekmeği yemek için. O anda ensesine bir tokat yemiş, bakmış ki, süpürgeyi emânet aldığı adam. ‘Süpürgeyi niçin getirmedin?’ demiş. Bunun üzerine Allah’a ilticâ etmiş; ‘Ya Rabbi bunun hikmeti nedir?’ Sırrına nidâ olunmuş ki; ‘Ey kulum sen sıcak ekmeği görünce, onu bağrına bastın, beni unuttun. Onun için bu tokat da ekmeğin katığı.’ diye buyurmuş. Oğul ekmeği verenle, tokadı vuranı bilmek lâzım, Cenab-ı Allah’ı unutmamak lâzım.” diye buyurdular.
6.Beyit
Kapısında olmağı ister Hulûsi kıtmiri
Gayrıya meylim sezâ mı çünkü hünkârım benim
(Hulûsi kapısında hizmet etmek ister, başkasına meylim uygun değildir, çünkü sevdiğim benim sultanımdır.)
Sultana bağlılık, teslîmiyet çok önemlidir. Padişahının yolundan bir an için bile olsa ayrılmayı bir tarafa bırak, bir başkasına meyil dahi etmek yolun edebine uygun değildir. Sâdık olmak, vefâlı olmak âşıklık nişânesidir. Hakîkî anlamda seven dostundan gayriye yüz çevirmez, yalnız o vardır, ondan gayrisi yoktur. O'nun yarım gülüşü iki âleme değer vesselâm...
Resul KESENCELİ
YazarGerek İslâm hukuku (fıkıh) gerekse tasavvuf, Müslümanların dünya ve âhirette mutlu olmaları için bazı kurallar koymuştur. Fıkıh, daha çok bedenin dış organlarına ait hükümlerle, tasavvuf da kalbe ait ...
Yazar: Yusuf HALICI
BeyitSaâdetdir o yârın uğruna cânı nisâr etmekKabâhatdır ana cân vermeyip de i’tizâr etmek(O sevgilinin uğruna can vermek âşık için mutluluk kaynağıdır. O sevgiliye can vermek yerine özür beyân etmek ...
Yazar: Resul KESENCELİ
Büyük Türk Hun devletine,Ne söylesem yine azdır,Kâbus gibi çöken Çin’e,Oğuz Kağan atamızdır!Bir kez emip, sütten bıkan,Maviş gözleriyle bakan,Kırk günlükken ava çıkan,Oğuz Kağan atamızdır!Temizlemiş c...
Şair: Halil GÖKKAYA
Yüce Allah, Haşr Sûresi 18-19. âyetlerde şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allah’a karşı gelmekten sakı...
Yazar: Mehmet SOYSALDI