Mahalle Baskısı
Evet, yanlış duymadınız: mahalle baskısı.
Olumsuz mu? Değil. Çok baskı yapsın bu söylem. Mahalle kültürüne vurgu yapalım altını çizerek. Baskının iki anlamı da güçlendirsin mahalleyi.
Gerek en çok satılan kitap kadar olumlu okunsun adı, gerekse baskı dediğimiz şey bu alanda hizmet görsün, anlatacağım hikâyedeki gibi.
Bu yazıyı kaleme almamda etkili olan Temel Hoca, şehrimizin kıymetli emekli öğretmenlerinden.
Tevafuk ki bir anısına şahitlik ettim. Öyle güzeldi ki anlatışı. Kendimi o mahallelerde, o sokaklarda hissettim.
Belki de benim yaşadığım sokakları da anımsattığı içindi, kim bilir…
Lise yıllarında sigaraya başlamış kendileri. Bir heves, bir heves, çiçeği burnunda. Sigarasını evde içemez, sokağa çıktığında hemen yakar fakat iki nefes bile çekemeden söndürür, sigarayı da ziyan edermiş.
Nedeni mi?
Mahalle baskısı işte. Sokağın bir sağından bazen solundan çıkan tanıdık, eş dost... Ona selam, buna kelam…
Bu kadar da olmalı mıydı ki? Babadan, anadan, ağabeyden önce Musa Emmi, Hasan Dayı, Zeynep Teyze görüp sual edermiş, ahvalini sorarmış gençlerin ve çocukların.
Gençliğin belki de en uçuk, gizli kapaklı yapılabilecek, aksiyon içerecek faaliyetleri veya yalın fiilleri bile mahalleliye takılırmış.
Mahalleden fersah fersah uzakta yapılabilecekler içinde mutlaka takılan engeller zinciri oluşurmuş.
Mahalle ve kontrol mekanizması.
Yanlış yapmak mı? Yapabilmek mi?
Düşünmek gerek sanırım oranı.
Gözetildiğini düşünen insan da kaçmaz mı olumsuzluklardan, günahtan?
Anne babaların çocuk yetiştirmeyi şimdiki kadar niye sorun etmedikleri ve çok çocuk sahibi olma korkusundan sıyrılışları aşikâr.
Kolektif çocuk yetiştirme. Ekip ruhu.
Bir mahalleyi bırakın, şimdi aynı kapıdan giren, yağmur damlalarının birbirine değmeden düşüşü gibi, asansörle inip çıkan insanlar… Birbirleriyle karşılaşmadan, görüşmeden girip çıkan nice ruhlar…
Yakın ilişkilerin askıya alındığı bir süreçte toplumsal yalnızlık… Çocukların yapayalnız ve desteksiz yetiştirilmesi… Meşguliyetlerin takibinde de çekilen sıkıntılar… Hele bir de çalışan mesaisi yoğun olan anne babalar ise...
Mahalle baskısı meğer ne de kolaylaştırırmış anne babanın işini… Anne baba çocuğuyla yüz göz olmadan ne işler halledermiş sokak. Gençler daha evlerine girmeden önsözleri okunur, giriş gelişmeler gözlemlenir ve sonuca ulaşılırmış.
Şimdikinin aksine mektepti sokak ve mahalleler. Tanınmayan komşu, akraba yoktu. Paylaşılmayan acı, sevinç, keder…
İnanç, adap, gelenek, saygı...
Bunların da ortak katkısıyla bana necilikten kurtulmuş, birbirinin derdiyle dertlenen bir toplum... “Bana değmeyen yılan bin yaşasın.” zihniyetinden uzak, ilgili, dinleyen, sorunlara çözüm arayan bir toplum...
Ve yalnız bırakılmayan, birlik ve beraberlik içinde yaşayan, ruh sağlığı düzgün insanlar...
Mahalleli olmak, akrabalı olmak, komşulu olmak… Daha ötesi, her şeyinde destek olacak birilerinin varlığını bulmak...
Olmalı ve devam etmeli… Çaba sarf edilmeli… En azından bir nebze sıcaklık yakalamak için eş dost arasında. Örülen duvarları kendi çapında aralamalı herkes.
Gelecek nesillerin başıboşluktan kurtulması, saygı çerçevesini daha iyi belirlemeleri ve tecrübe paylaşımı için mahalleli ve eş dost gerek. Yavrularımız için, toparlayalım yakınları; toparlanalım..
Hibe etmeyelim sokakların kör karanlıklarında bekleyen ıssızlıklara. Başlayalım bir yerden… Önce evden, sonra apartmandan, mahalleden.
Nilüfer Z. AKTAŞ
YazarKomşu; ev, iş yeri, arazi, köy, şehir, ülke bakımından yakın olan, yan yana veya çok yakın olanların birbirine göre aldıkları addır. Kimlerin komşu sayılıp sayılmayacağı hususundaki tespit örfe bırakı...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL
Dışarı açık kapılardır duyularımız. Göz, kulak, burun, dil ve ten. Maneviyat iklimi bu kapıları temiz tutmak, giren çıkanın kontrolüyle başlar.Bir tefekkür için açtığımız kapı olan göz, binlerce tefek...
Yazar: Nilüfer Z. AKTAŞ
“Nesillere sevda ile yol alır öğretmen!”“Bir ülke, bir şehir, bir mahalle, hatta bir apartman onlarca doktor, mühendis, öğretmen hâkim, hemşire çıkarabilir.Öğretmen olarak en büyük çabam; bunlardan ka...
Yazar: Nilüfer Z. AKTAŞ
Hoşgörülü olmak; başkalarının düşüncelerine, inançlarına ve davranışlarına saygı göstermek, farklılıklara karşı anlayışlı ve kabul edici bir tutum sergilemektir.Hoşgörülü insanlar; bakışları, duruşlar...
Yazar: Nilüfer Z. AKTAŞ