Komşuluk Hukuku
Komşu; ev, iş yeri, arazi, köy, şehir, ülke bakımından yakın olan, yan yana veya çok yakın olanların birbirine göre aldıkları addır. Kimlerin komşu sayılıp sayılmayacağı hususundaki tespit örfe bırakılmıştır. Bununla ilgili olarak Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Komşunun hakkı, buradan, buradan, buradan, buradan sağlı sollu, önlü arkalı kırk hanedir. (Yani kırk haneye kadar komşu sayılır.)” (Rudânî, Hadis Külliyatı, 4/317)
Aile fertlerinden sonra bir arada yaşadığımız en yakınlarımız komşularımızdır. Başımıza bir şey gelse önce komşumuz imdadımıza koşar. Peygamberimiz (s.a.v.); “Cebrail o derece sürekli komşuyu tavsiye etti ki komşunun komşuya mirasçı olacağını zannettim.” (Buharî, Edep, 28) buyurmuştur.
Başka bir hadis-i şerifte de şöyle buyrulmaktadır: “Kim Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsa komşusuna eziyet vermesin. Kim Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsa, misafirine ikram etsin. Kim Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsa, ya hayır söylesin ya da sussun.” (Buharî, Edep, 31).
Evimizde huzurla yaşamak istiyorsak komşularımızla iyi ilişkiler kurmak, onlara samimi davranmak, rahatsız edici tavırlardan sakınmak, komşunun rahatsız edici maksatsız ve küçük eziyetlerine de katlanmak gerekir. Komşular birbirine muhtaçtırlar. Komşuluğun önemine dair atalarımız; “Ev alma komşu al.”, ”Komşu komşunun külüne muhtaçtır.” demişlerdir.
İyi komşularımızla hayat daha da kolaylaşır, huzur ve güven içerisinde otururuz. Kötü komşu da verdiği rahatsızlıklarla sürekli canımızı sıkar ve huzurumuzu kaçırır. Geçimsiz komşusu sebebiyle evini satmak ve mahallesini değiştirmek zorunda kalanların sayısı az değildir. Hz. Peygamber’e, “Ey Allah’ın Rasûlü! Komşumun benim üzerimdeki hakları nelerdir?” diye sorulduğunda şöyle cevap verdi:
“Hastalandığı zaman onu ziyaret edeceksin. Öldüğünde cenazesinde bulunacak, onu mezarına varıncaya dek teşyi edeceksin. Senden borç istediği zaman verecek, ihtiyacı olduğunda ihtiyacını karşılayacaksın. Kendisine bir iyilik dokunduğunda onu kutlayacak, başına bir felaket geldiğinde de baş sağlığı dileyip teselli edeceksin. Ayrıca onun evinin havasını bozmamak ve rüzgârına engel olmamak için evini onunkinden yüksek yapmayacaksın. Bir de eğer ona bir şeyler vermeyeceksen yemeğinin kokusunu kendisine duyurmayacaksın.” (Kandehlevi, Hayatü’s-Sahabe, 3/38)
Bu hadis-i şerife göre, komşularımıza karşı görevlerimizi maddeler halinde şöyle özetleyebiliriz:
1- Komşularımızla iyi geçinmemiz ve onlara güzel söz söylememiz gerekir. Peygamberimiz, “Allah’a ve ahiret gününe inanan kimse, komşusuna iyi muamelede bulunsun (iyilik etsin).” buyuruyor. (Müslim, İman, 28)
2- Komşuları ziyaret etmek ve alakayı kesmemek gerekir. Bayramlarda, özel günlerinde düğünlerinde bulunarak tebrik etmeli, hastalandığında geçmiş olsun ziyareti yapmalı, cenazesi olduğunda taziye ziyareti yapmalı ve üç gün süreyle yemek ikram etmeliyiz.
3- Komşuya ikramda bulunmak ve zaman zaman hediyeleşmek gerekir. Çok küçük şeylerle de olsa komşularla hediyeleşmek, komşuluk bağını güçlendirir, birbirlerini sevindirip mutlu eder. Komşulara ikram yapmaya hangi komşudan başlanacağı konusunda sorulan bir soru üzerine Peygamberimiz, “Hangisinin kapısı sana daha yakınsa onu gözet.” buyurmuşlardır.
4- Komşulardan fakir ve muhtaç olanları gözetmek gerekir. Acil ihtiyaçlarının karşılanmasında yardımcı olmak, zekât, fitre ve sadakada önceliği ona vermek, iş bulmasına yardımcı olmak gerekir.
5- Komşunun ayıp ve kusurlarını araştırmamak, hatta varsa kusurlarını örtmek gerekir.
Ebu Bekir-i Sıddık, bir gün oğlu Abdurrahman’ın bir komşusuyla çekişmekte olduğunu gördü ve ona şunları söyledi: “Sakın komşularınla çekişme. Çünkü bütün insanlar gittiklerinde komşularınla baş başa kalacaksın.”
6- Komşularımızı rahatsız edici her türlü hareketten kaçınmalıyız. Peygamberimiz şöyle buyurdu: “Vallahi mü’min olamaz! Vallahi mü’min olamaz! Vallahi mü’min olamaz!” buyurdu. Kendisine: “Ey Allah’ın Rasûlü, kim mü’min olamaz?” denildi: “Zulüm ve şerrinden komşusu güven içerisinde olmayan kimse” (Buhari, Edep, 29) buyurdu.
Duvarı yükselterek güneşini engellemek, müzik sesi, gece elektrikli süpürge sesi gibi gürültülerle rahatsız etmek, yemek kokusu ile rahatsız etmek, evinin önünü kirletmek ve rahatsız edici her türlü davranış komşuluk hakkı ihlâlidir. Kendimize yapılmasını istemediğimiz bir şeyi komşumuza yapmamalıyız, empati yapmalıyız.
Günümüzde birçok dinî ve geleneksel değerimiz gibi komşuluk ilişkileri de oldukça zayıflamıştır. Büyükşehirlerde inşa edilen sitelerde 15-20 katlı bloklarda 70-80 dairede neredeyse bir köy nüfusu, sitede ise bir kasaba nüfusu yaşamakta; siteye taşınan, siteden taşınan ailelerden kimsenin haberi olmamaktadır.
Bir binada oturanların komşuluk ilişkileri asansörde karşılaşmaları hâlinde “günaydın, merhaba” demekten ibarettir. Bu durum, modern çağda bireyselleşen hayat tarzının bir sonucudur. Oturduğumuz apartmana taşınan biri artık komşumuz olmuştur. Gidip tanışmak, bir ihtiyacı olup olmadığını sormak insanî ve İslâmî bir görevdir. Apartmandan taşınan biriyle de helâlleşmek, gittiği yerde huzurlu bir şekilde yaşaması için dua etmek gerekir.
İnsanlar tanımadığı birinden çekinirler, tanıdıklarına da güvenmek isterler. Bu sebeple komşularla aramızda güven duygusunun oluşması için tanışmak ve bir beklenti içerisine girmeden medeni ilişkiler kurmak gerekir.
Emine Büşra YÜKSEL
YazarCanlı anlamına gelen hayvan, üç canlı türünden (insan, hayvan, bitkiler) biridir. Hayvanların, Dünya üzerinde bölgeye ve iklime göre on binlerce türü mevcuttur. Her işi bir hikmete binaen olan Allah’ı...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL
Kitabın adı: Edebiyat Yazıları 3 (Eğik Ehramlar)Yazar: Sezai KarakoçYayınevi: Diriliş YayınlarıYayın yeri ve yılı: İstanbul / 2015Sayfa sayısı: 78Yaş aralığı: 14+İşlenen konular: Yahya Kemal, Mehmet A...
Yazar: Sait ÖZER
Sismolog bir bilim adamından dinlemiştim: “Yeryüzü hareket ettikçe yer altında enerji birikiyor, biriken enerji yer kütlesinin kırılması ile tahliye oluyor. Yer kabuğunun kırılması ise depremlere yol ...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL
İnsanlar dünyaya ümmî olarak gelirler. Yani insanlar annelerinden doğduğunda bedenleri çıplak, beyinleri ve kalpleri saf, yalın, arı ve duru bir haldedir. İnsan, fıtratında yer alan hem iyiye hem de k...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL