Dövletmemet Âzâdî
Orta Asya, irfân kaynaklarımızın beşiğidir. Anadolu irfânını besleyen gür pınarların bulunduğu bu coğrafya asırlardır Müslüman Türk dünyasının mânevî hayatını beslemeye devam etmektedir. Yeni araştırma ve incelemeler yapıldıkça Orta Asya’nın irfân hayatımızdaki önemi bütün boyutlarıyla ortaya çıkmaya devam edecektir.
Aynı şekilde Ahmed-i Yesevî’den başlayarak tasavvuf şiirimizi besleyen en önemli kaynak bu coğrafyadır. Bu coğrafyanın önemli bölgelerinden biri de bugünkü Türkmenistan havzasıdır. Birçok âlim, ârif ve şaire yuva olan bu coğrafyanın yetiştirdiği baba-oğul iki önemli şahsiyet vardır: Dövletmemmet Âzâdî ve oğlu büyük şair Mahtumkulu…
Tarihçe sabittir ki 17-18. yüzyıllar Asya’daki bütün Türk boyları gibi Türkmenler de büyük zorluklar içerisindedir. Bu dönemde Orta Asya’daki Türk boylarının hemen hepsinin bağlı oldukları büyük bir devlet bulunmamaktadır. Küçük küçük hanlıklar hâlinde yönetilen halk bu hanların keyfî idareleri altında türlü sıkıntılarla boğuşmaktadır.
18. yüzyıla kadar göçebe bir hayat sürdüren Türkmenler artık yerleşik hayata geçmeye başlar. Türkmen birliğini sağlamada bu dönemde baba oğul iki ismin büyük hizmetler yaptığı görülür: Dövletmemmet Âzâdî ve oğlu Mahtumkulu. Baba oğul bilgin, ârif ve şair kimlikleriyle Türkmencenin edebî bir hüviyet kazanması yolunda önemli emek harcarlar.
“Kimdir Dövletmemmet Âzâdî?” sorusu bizi önemli çalışmalara yönlendirir. Türkiye’de aydınların Orta Asya ilgisi yeni değildir; ancak ilmî çalışmalar daha çok son zamanları göstermektedir. Bu da siyasî dalgalanmalar, yirminci yüzyıl emperyalist Sovyetler Birliği’nin dağılması, kaynakların önündeki türlü engellerin kaldırılması ile ilgilidir.
Âzâdî ile ilgili en önemli çalışma Soner Sağlam’ın, Âzâdî (Hayatı- Edebî Şahsiyeti- Eserleri) başlıklı doktora tezidir. Diğer önemli bir çalışma, Godarov’un Dövletmemet Azadı Eserler Yıgındısı başlıklı çalışmasıdır (2012). Bu çalışmalardan yararlanılarak bazı makaleler neşredildiğini ilave edelim. Bu yazı sözü edilen çalışmalardan derlenerek hazırlanmıştır.
Dövletmemmet Âzâdî, 1700 yılında doğmuş ve 60 yıl gibi kısa sayılacak bir ömürde tesiri uzun ömürlü önemli eserler bırakmış bir bilgin, şair ve mutasavvıftır. Sırası gelmişken en önemli eserinin oğlu Mahtumkulu olduğunu belirtmekte fayda var.
Âzâdî, ilk eğitimini köyündeki okulda Niyaz Salih Molla’dan aldı. Daha sonra Hive'de medrese eğitimi gördü. Arapça, Farsça ve Çağatay Türkçesini öğrendi. Âzâdî’nin asıl mesleği çiftçilik olmakla birlikte gördüğü eğitimin sonucu olarak köyünde müderrislik yaparak gençlere “dostluk, kardeşlik, birlik, beraberlik, yardımseverlik, halka hizmet etmenin önemi” gibi konuları anlatmıştır.
Âzâdî’nin, ahlâk yönünden de çok iyi bir insan olduğu anlaşılmaktadır. O, her fırsatta toplumun hayrına bir şeyler yapmaya çalışmış, türlü sıkıntıların baş gösterdiği günlerde Türkmen halkının yanında durmuş, dertleriyle dertlenmiş, zâlimlerin karşısında mücâdele etmiş, talebelerini de bu anlayışla yetiştirmiştir. Halkını sıkıntılardan kurtarmak için çareler aramış, önemini zaman içinde yitirmeyen fikirler ileri sürmüştür.
Aynı zamanda bir şair olan Âzâdî, Dîvân şiiri geleneği içinde mesnevîler kaleme almış, bu özelliğiyle de önemli bir yer edinmiştir. Şair, mesnevî yazmakla yetinmemiş rubâî ve gazeller de kaleme almıştır. Mesnevîlerinde millî birlik düşüncesi yanında tasavvuf düşüncesini gayet güzel işlemeyi başarmıştır. Âzâdî, Ahmed-i Yesevî, Nevâî, Câmî ve Nizâmî başta olmak üzere birçok şairi okumuş ve eserlerini kaleme almıştır.
Âzâdî’nin hem siyâsetnâme hem de nasîhatnâme özelliği taşıyan “Vagz-ı Azat” adlı eseri onun ilminin ve şairliğinin en değerli belgesidir. Daha çok mesnevî vadisinde yoğunlaşan şairin az sayıda rubâîleri, birkaç gazeli ve murabbaları vardır. Âzâdî’nin halk arasında “Garrı Molla”, “Sehrayı” ve “Abdal” gibi lakaplarla da anıldığı bilinmektedir.
Âzâdî, şiiri tasavvuf hakîkatlerini anlatmada bir araç olarak kullanmıştır. İşlediği belli başlı konular “şükür, nefs, tevbe, zikir, rızâ, kanâat, riyâ, sabır, ihsân, halvet, gönül” şeklinde ifade edilebilir.
Âzâdî’nin Vagz-ı Azat adlı mesnevîsi ahlâkî ve öğretici bir eserdir. Âzâdî, son beyitte mesnevîsine Vagz-ı Azad adını verdiğini söyler. Eserde cömertlik, hayırseverlik, yoksullara yardımcı olma, aile ilişkileri, tarım faaliyetleri gibi sosyal ve iktisâdî meseleler ele alındığı gibi padişah, devlet yöneticileri, ilim ve din adamlarının hangi vasıflara sahip olmaları gerektiğiyle ilgili görüş ve düşünceler de dile getirilmiştir.
Vagz-ı Azat (H.1167/1753-54), 2314 beyittir; klâsik mesnevî tertibine göre düzenlenmiş olan bu kitap şairin olgunluk döneminin eseridir. Konunun işlendiği asıl bölüm de dört bâba ayrılmıştır. Birinci Bâb’da; Türkmen boylarının tek bir devlet etrafında toplanması fikri ele alınmış, padişahın sahip olması gereken vasıflar dile getirilmiştir.
İkinci Bâb’da sadaka-i câriye cümlesinden olan Allah rızâsı için mescid, medrese, köprü, kuyu ve havuz (sulama işleri için) yaptıranların kazanacağı sevaplar üzerinde durularak kamu yararına eserler yapma teşvik edilir.
Üçüncü Bab’da, ilim adamlarının vasıfları ve nasıl davranmaları gerektiği üzerinde durularak ilmin önemi ve fazîleti anlatılmıştır.
Dördüncü Bab, dervişlere ve özelliklerine ayrılmıştır. Eserde, bu konulardan başka aile ilişkileri, çocuk eğitimi, öğretmen öğrenci ilişkileri, ziraat, sadaka ve zekât gibi konulara ayrılmıştır. Konuları işlerken Âzâdî birçok rivâyet ve kıssaya da yer vererek eserinin daha kolay okunmasını sağlamıştır.
Mesnevîsinin son kısmı olan Hâtime’de, eseri yazma sebebini açıklayan Âzâdî, okuyucudan neler beklediğini belirtir, kitabının adını ve yazılış tarihini verir: Hicrî 1167/(1753-54). Soner Sağlam bu eserin tamamını Türkiye Türkçesine aktarmıştır.
Şairin diğer önemli eserleri: Behiştnama adlı 483 beyitlik bir mesnevîdir. Konusu, âyet ve hadislerden yararlanılarak sekiz cennetin güzellikleri ve cennet ehlinin kimler olacağı ile ilgilidir. Hekayât, kabir ehli ve azabı, kıyâmet günü, şeytan, evliyâ kerâmeti, nisan yağmuru, ilim, çocuk okutmak ve namaz gibi konular işlenmiş olup 459 beyitlik bir mesnevîdir. Beş Namaz, Namazın fazîletlerinin ve öneminin anlatıldığı 315 beyitlik bir eserdir.
Şair, millî birliği vurgulamak için şöyle der:
Azaşur yol ehli rehbersiz ola
Dagıdur leşger ki serdarsız ola
Yolunu şaşırır yol ehli rehbersiz ola. Dağılır asker ki komutansız ola.
Göwre läş bolgaý, eger baş bolmasa,
Bitmez iş Hak lutpy ýoldaş bolmasa
Gövde leş olur eğer baş olmasa, iş bitmez Hak lütfu yoldaş olmasa.
Âzâdî’nin gönüle bakışı Yunus Emre’yi ve muakkıbı olan tasavvuf şairlerimizi andırır:
Käbe weýran etmeden müñ mertebe,
Bir köñül ýıkmak yamandır, eý dede
Kâbe’yi viran etmekten bin mertebe, bir gönül yıkmak kötüdür, ey dede.
…
Kim köñülleri ymarat etdi ol,
Öz günäsine keffarat etdi ol
Kim gönülleri imâret etti o, kendi günahına kefâret etti o.
Ýagnı kimse aç doýursa dünýäde,
Jennet ähli bolgaý ol kes, eý dede
Yani bir kişi aç doyursa dünyada, cennet ehli olur o kişi, ey dede.
Aç kişiden kim tagamın meng eder,
Haktagala pazlın andan meng eder
Aç kişiden kim yemeğini esirger, Hak Teâlâ da ondan yardımını esirger.
Âzâdî, padişahlara ve devlet adamlarına istişâre etmenin önemini hatırlatır, tek başlarına karar vermemelerini, etraflarına danışmalarını ve ortak akılla hareket etmelerini tavsiye eder; hadis-i şeriflerden örnekler verir:
Hak diýmiş pygambere ýarlar bile
Kıl geñeş her işde dildarlar bile,
Hak demiş Peygamber’e dostlar ile istişâre et her işte dildârlar ile.
Bu garıpdan isteýip bolsañ jogap,
Bigeñeş işlerde ýok haýr u sogap
Bu garipten isteyip alsan cevap, istişâresiz işlerde yok hayır ve sevap.
Bes, geñeş birle biten işler heman,
Bitmegeý ok, naýza birle bigüman
Elbet istişâre ile hemen biten işler, şüphesiz ok, mızrak ile bitmez.
Adâlet kavramına oldukça önem veren Âzâdî, âdil yönetimi ile meşhur Nûşirevân’ı örnek göstererek yöneticileri uyarır:
Ol ki Nowşirwan-ı-Adîl şâ idi,
Äleme uşbu söz hökm idi
O ki Nuşirevan-ı Adil Şah idi, âleme işte bu sözü hüküm idi:
Bir welayatda eger bir kıtga ýer
Galsa nämezrug u men tapsam habar
Ben haber alsam eğer bir vilâyette bir parça yer, ekilmemiş kalsa,
Men seni rısva kılıb, dardan asam,
Ybrat eýläp halk era başıñ kesem
Ben seni rüsvâ edip, dardan asam(idam edem), ibret eyleyip, halk içinde başını kesem.
Vefât eden anne baba için yapılması gerekeni Hz. Peygamber (s.a.v.)’den aktardığı bir kıssa ile dile getirir:
Ol sahabadan biri Peygamber’e
Arz kıldı bu sözi ol serwere
Sahâbeden biri Peygamber’e, arz etti bu sözü o servere
Tiydi bu älemden ötmişdur enem
İsterem aña tasadduklar kılam.
Dedi bu âlemden göçmüştür anam, isterim onun için sadaka vereyim.
Didi Pygamber: Tasadduk kıl suwı,
Howz düzetgil ýa-da gazdırgıl guýı
Dedi Peygamber suyu tasadduk et, havuz yaptır ya da kuyu kazdır.
Barça ihsandan ulug älem era,
Belki, suv bermek turar möminlere
Âlemde tüm ihsânlardan yüce olan, belki mü’minlere su vermektir.
Âzâdî, çevreye önem veren öğütleriyle de dikkat çeker; kişinin yaşadığı yeri yeşillendirmenin veya meyve ağaçları dikmenin sevabından ve öneminden bahseder:
Bir agaç, ýa bir semer, ýa gaýrı şeý,
Kim suwarsa, eýlese oları haý.
Bir ağaç, bir meyve ya da başka şey, kim sulayıp onlara bakarsa.
Baglagaý Hak ýedi dowzah işigin
Jennete dahıl kılar can u tenin
Hak, yedi cehennemin kapısını bağlar, cennete can ve tenini dâhil eder.
Nefis terbiyesi şairin üzerinde durduğu önemli hususlardan biridir:
İstär ersen bu mınajat lezzetin,
Bir yalınja kıl özüne nebs itin.
Bu münâcat lezzetini istersen bütün gücünle bu nefs itini engelle!
Günde bir iymege öwret ol segi,
Yogsa serkeşlik kylar, ey din begi.
Günde bir defa yemek yemeyi öğret, yoksa serkeşlik kılar ey velî!
Bes, mınajat birle tagat zowkunı,
Nefsin aç etgen tapar, bilgil munı
Elbet münâcat ile ibâdet zevkini nefsini aç koyan bulur, bil bunu.
KAYNAKÇA
ÇELİK, Cemile, “Türkmen Mutasavvıf Şâir Âzâdî’nin (ö. 1173/ 1760) Şiirlerinde “Nefs” Kavramı”
GELDİYEV, Gurbandurdı, “Hoca Ahmed Yesevi VE XVIII-XIX. Asır Türkmen Şiiri”, IJVUTS, C 4, Sayı 7, 2022.
SAĞLAM, Soner, Azadı (Hayatı,Edebi Şahsiyeti, Eserleri). Doktora Tezi. İzmir: Ege Üniv. İzmir 2011.
-----------------, “Azadı, Dövletmemmet", Yesevi Türk Edebiyatı İsimler sözlüğü, https://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/azadi-dovletmemmet (Erişim Tarihi: 09.02.2024)
-----------------, "Vagz-ı Azad". Türk Edebiyatı Eserler Sözlüğü, http://tees.yesevi.edu.tr/madde-detay/vagz-i-azad. [Erişim Tarihi: 08 Şubat 2024].
-----------------, "BEHİŞTNAMA". Türk Edebiyatı Eserler Sözlüğü, http://tees.yesevi.edu.tr/madde-detay/behistnama. [Erişim Tarihi: 09 Şubat 2024].
-----------------, “Mahtumkulu’nun Edebî Şahsiyetinin Oluşumunda Babası Dövletmemmet Azadı’nın Etkisi” Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi Sayı: 3/2 2014 s. 128-153, TÜRKİYE International Journal of Turkish Literature Culture Education Volume 3/2 2014 p. 128-153, TURKEY.
SARIYEV, Berdi, “Devletmehmet Azadi’nin Vaaz-ı Azat Eseri hakkındaki Görüşlerle İlgili Bazı Yorumlar” Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, C. 8. S. 4, Ankara 2011.
Mahmut KAPLAN
YazarEdebiyatımızda; asırlar öncesinden sesini günümüze ulaştırabilen şairlerin başında yer alan, tezkirelerde “Mevlânâ” sıfatıyla anılan Fuzûlî, zamanının gerektirdiği din ve fen ilimlerinin hepsinde âli...
Yazar: Mahmut KAPLAN
Klasik edebiyatımızın önemli kollarından biri hikemî şiirdir. Şairler belli bir hayat tecrübesine ulaşınca birikimlerini özlü mısra ve beyitlerle kaleme alırlar. Özellikle Nâbî’nin bir akım hâline get...
Yazar: Mahmut KAPLAN
İnsan sınırsız duygu ve isteklerle donatılmış bir varlık. Doymak bilmeyen bir iştah ve hırsla malûl. Hangi duygusunu gözden geçirse “Daha yok mu?” sorusuyla karşılaşır. Daha yok mu? Daha yok mu?...
Yazar: Mahmut KAPLAN
Yûsuf Hemedânî’nin tam ismi Ebû Yâkûp Yûsuf b. Eyüp b. Yûsuf b. Hüseyin b. Vehre el-Hemedânî el-Bûzencirdî’dir. 440/1049 tarihinde Hemedân’ın Bûzencird kasabasında doğan Hemedânî, tahsil hayatına erke...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE