Tarihî ve Kültürel Özellikleriyle Türkmenistan
Bir zamanlar Sovyet zulmü altında ezilen, değerlerinden ve değerlilerinden koparılan Türkmenistan, bağımsızlıkla birlikte Devlet Başkanı Saparmurat Niyazov (Türkmenbaşı) liderliğinde özüne dönmeye, yitiklerini kaybettikleri yerlerde aramaya başlamıştır.
Türkmenbaşı büyük bir gayret göstererek çok kısa bir zamanda Türkmenleri millî benliklerine kavuşturup kısa zamanda ayağa kalkmalarını sağlamıştır. Bununla da kalmamış; kısa zamanda sosyal, siyasal ve ekonomik olarak büyük bir kalkınma hamlesi gerçekleştirmiştir.
Ülkesini 20 yıldan fazla süre yöneten Türkmenbaşı, millî ve manevî değerlere çok kıymet veren bir devlet adamıydı. O, eski Sovyetler Birliği Dönemi’nden kalma ay ve gün isimlerini değiştirdi ve Türkçeleştirdi. Sovyet Dönemi’nde başkent Aşkabat’ın merkezinde yapılan Puşkin tiyatrosunu yıkarak yerine Türk ozanı Karacaoğlan’ın heykelini diktirdi.
İsimlerin Türkçeleşmesini isteyen Türkmenbaşı, 1999’da Daşhovuz vilâyetinin ismini “Dışoğuz” olarak değiştirdi. "Ruhname" adlı bir kitap yazarak milletine kaybettiği değerleri hatırlattı, onların özlerine dönmesini sağladı. Türkmenbaşı, ülkesine 10 bin kişinin aynı anda ibâdet edebileceği Orta Asya’nın en büyük camisini yaptı ve ibâdete açtı.
Türkmenistan Yer Altı ve Yer Üstü Kaynaklarıyla Bir Dünya Cennetidir
Yüz yıllardır medeniyetlerin kesişim noktası olan Türkmenistan, kadim Türk tarihinin önemli noktalarını barındıran bir ülkedir. Bu bağlamda Orta Asya'daki en eski vaha şehirlerinden biri olan Merv (Mari) Türk halkları ve toplulukları için önemli olduğu kadar İslâm dünyası için de çok önemlidir. Merv, tarihî İpek Yolu üzerinde bulunmaktadır.
Türkmenistan’ın tarihî Merv şehrinde kadim zamanlarda Hoca Yusuf Hemedanî, Büreyde es-Eslemî ile Hakem el-Gifarî gibi büyük sahabeler ve Harezmî gibi pek çok büyük âlimler yetişmiştir. Bu tarihî şehirde mimar Muhammed bin Atsız tarafından yapılmış Büyük Selçuklu Devleti'nin son parlak döneminin hükümdarı Sultan Sencer’in türbesi ile tamamen tuğladan inşâ edilen Kızlar Kalesi'ndeki tarihî eserler bulunmaktadır.
Türkmenistan'ın en önemli tarihî şehirlerinden biri de Daşoğuz'dur. Bu şehrin Rus Dönemi’ndeki ismi taş ve havuz kelimelerinin bir araya gelmesinden oluşan ve taştan yapılma havuz anlamına gelen Daşhowuz idi. Oysa Daşoğuz "Dış Oğuzlar" demekti. Bu ismin taşla ve havuzla hiçbir ilgisi yoktu. Fakat Ruslar Türkmenleri geçmişinden koparmak için böyle çirkin kelime oyunlarına tevessül etmişlerdir. Burası aynı zamanda Daşoğuz vilâyetinin başkentidir.
Birçok kadim medeniyetin merkezi olan Türkmenistan, sınırları içerisinde bulunan anıtlar, eski şehir kalıntıları, kaleler ve çeşitli su yapılarının izleri ile geçmişe ışık tutmaktadır. Bu tarihî eserlerden biri de antik Nisa Kalesi'dir.
Orta Asya'nın En Büyük Camii: Türkmenbaşı Ruhî Camii (Kıpçak Camii)
Türkmenistan uzun süre özlediği bağımsızlığına kavuştuktan sonra, yani 1991'den bu yana bütün ülkede yaptırılan cami ve mescit sayısı 300’ü aşmıştır. En meşhur ve görkemli camiler Kıpçak'taki Türkmenbaşı Ruhî Camii, Göktepe'deki Saparmurat Hacı Camii, başkent Aşkabat'taki Ertuğrul Gazi Camii ve tarihî Merv şehrindeki Kurbankulu Hacı Camii'dir.
Orta Asya'nın en büyük, dünyanın ise en büyük kubbeli camii olarak ün yapan Türkmenbaşı Ruhî Camii nam-ı diğer Kıpçak Camii, Aşkabat'a ortalama 10 kilometre uzaklıktaki Kıpçak köyündeki tarihî bir yarımadada 2002-2004 yılları arasında Devlet Başkanı Saparmurat Türkmenbaşı tarafından bir Fransız şirketi olan Bouygues'e yaptırılmıştır.
36 hektarlık meydanda inşâ edilen bu devasa cami 22 Ekim 2004 yılında ibâdete açılmıştır. Söz konusu bu görkemli ve geniş camide aynı anda 10.000 kişi namaz kılabiliyor.
Türkmenbaşı Ruhî Camii, Türkmenistan'a çok yakışıyor. Bu büyük mabedin Kıpçak Köyü'nde yapılmış olması Devlet Başkanı Saparmurat Niyazov'un 19 Şubat 1940 tarihinde bu köyde doğmuş olmasından dolayıdır. Bu köyün bir başka önemi de Niyazov'un kıymetli annesi Kurbansultan Ece'nin ve hemen hemen aile efrâdının, Aşkabat'ı yerle yeksan eden 1948 Depremi'nde (5 Ekim 1948 tarihinde) bu köyde vefât etmiş olmasıdır.
Türkmenistan'ın kurucu cumhurbaşkanı Saparmurat Niyazov (Türkmenbaşı) adına yaptırılan Türkmenbaşı Ruhî Camii'nin ana giriş kapısının haricinde kemerli girişleri ve çeşmeleri olan 7 girişi var. “Kıpçak Camii” ismi ile de anılan caminin, 91 metre yüksekliğindeki minareleri Türkmenistan’ın bağımsızlığını ilân ettiği 1991 senesini sembolize ediyor.
Minarelerin ve kubbelerin tepesi güneş ışığıyla renk değiştirebilen bir malzeme ile kaplıdır. Kubbe ve minarelerin her birinde Türkmen hilâli yer alıyor.
Orta Asya coğrafyasının sembol mabetlerinden biri olan bu büyük caminin merkez kubbesini kare plânında yerleştirilmiş 16 sütün taşıyor. Caminin duvarları beyaz mermerle kaplanmıştır. Zemini ise Türkmen halıcıları tarafından dokunmuş 215 metre karelik dev bir halı ile kaplıdır. Cami binasının altında 100 otobüs ve 400 arabalık bir otopark yeri vardır.
Kıpçak Köyü, dün olduğu gibi bugün de önemini korumaktadır. Zira Türkmenistan Devlet Başkanı Saparmurat Niyazov (Türkmenbaşı) bu büyük mâbedin yanına yaptırdığı türbeye önce anne, babası ve depremde ölen kardeşlerinin kabirlerini naklettirmiş, sonra da 21 Aralık 2006 tarihinde ölünce kendisinin nâşı buraya defnedilmiştir.
Karahanlılar Mimarisinin Zirve Noktası: Talhatan Baba Camii
Günümüzde eski Merv (Mari) kentinin 30 km. uzağında yer alan Talhatan Camii, Sultan Kalesi'nin yaklaşık olarak 38 km. kadar güneybatısında, Bayramali kasabasında yer almaktadır. Karahanlılar Dönemi’nin en önemli eserlerinden biri olan ve Türk-İslâm sanatına plân açısından temel oluşturan cami üzerinde herhangi bir kitâbe söz konusu değildir.
Ancak genel olarak 11. yüzyıla tarihlendirilen eserin tahminî olarak 1090’lı yıllarda inşâ edildiğine inanılmaktadır. Talhatan Baba Camii, 18 x 10 m. ölçülerinde bir alanı kaplamaktadır. Karahanlıların mirası olan bu cami Talkhatan Camii olarak da bilinir.
Kadim Talhatan Camii, geçmişteki Karahanlı mimarîsine ışık tutmaktadır. Bu yapının bulunduğu bölgede incelemeler ve hava fotoğrafları verileri ışığında alanda başka yapılara ait kalıntı ve izlerin bulunduğu görülmektedir. Caminin hemen önünde iki tane mezar sandukasına yer verilmiş olup bu sandukalar üzerinde herhangi bir kitâbe veya yazıt söz konusu değildir.
Bu mezar sandukalarının kime ait olduğu bilinmese de Selçuklu Dönemi’nde yaşamış olan Talhatan Baba ve onun medrese arkadaşına ait olduğu tahmin edilmektedir.
Yapı, gerek mimarî özellikleri gerekse tezyînâtıyla Ortaçağ’dan günümüze ulaşmış önemli bir eserdir. Yapı, kaynağını İslâmiyet öncesi ve sonrası, geleneksel İran ve Orta Asya dinî ve sivil mimarîsinden almış merkezî plânlı üç bölümlü cami geleneğiyle inşâ edilmiştir.
Bölgenin ve dönemin en çok kullanılan yapı malzemesi olan tuğladan inşâ edilen bu kadim cami, enine dikdörtgen bir formda ele alınmış olup mihrap önü kubbeli olarak tasarlanmıştır. Kubbe açıklığının örtemediği yan bölümler ise ikişer çapraz tonozla kapatılarak Osmanlı Dönemi’nde karşımıza çıkan enine genişleyen plân şemalarını hatırlatmaktadır.
Tuğladan inşâ edilen kubbe, tromplar üzerine oturtulmuştur. Duvarlar kil harcıyla birlikte çiftli tuğla gruplarıyla örülmüştür.
Talhatan Baba Camii, süsleme programı açısından dikkat çekicidir. Tezyînâtta daha çok tuğlanın çeşitli şekilde istiflenmesiyle oluşan düzenlemelere ağırlık verilmiştir. Yapının dış cephesi açılan nişlerle hareketlendirilmiştir. Dış cephe tuğla malzeme kullanılarak geometrik ve bitkisel bezemeyle işlenmiş olup ince bir işçilik gösterir.
Karahanlılar mimarîsinin zirve noktası kabul edilen Talhatan Baba Camii, Anadolu Türk mimarlığı açısından da önemli bir yere sahiptir. Camilerde mekân birliğini sağlamak amacıyla denenen kubbeli örneklerin temsilcisi olan söz konusu bu cami, Mimar Sinan’ın merkezî mekân anlayışıyla inşâ ettiği camilerin kaynağını oluşturması bakımından dikkate değerdir.
Bu vurguyu biz asırlar sonra Mimar Sinan'ın eserlerinde görmekteyiz ve zirve noktası da şüphesiz Selimiye Camii'dir. Bu nedenle cami mimarîsinin tarihteki üslup olarak seyrine bakıldığında bizi zirve noktaya getiren üslup Talhatan Baba Camii ile başlar.
Sultan Sencer Türbesi yahut "Dar'ül-Âhiret/Âhiret Evi"
Büyük Selçuklu Sultanlarından biri olan Sultan Sencer I. Melikşah'ın oğludur. 1086 yılında Sincar'da doğmuştur. Annesi cariye kökenli Taceddin Seferiyye Hatun'dur. Karısı Karahanlı hanedanından Türkân/Terken Hatun'dur. Çiftin evliliklerinden iki erkek, dört kız olmak üzere toplamda altı çocukları olmuştur.
Sultan Sencer, 20 yıl Horasan valiliği yaptıktan sonra sancılı bir sürecin akabinde 1118-1157 yılları arasında Büyük Selçuklu Devleti'ni 39 sene başarıyla yönetmiştir. Sultan Ahmed Sencer, 8 Mayıs 1157'de ölmüştür. Sultan Sencer'in ölümünden sonra Büyük Selçuklu Devleti yıkılmıştır. Türbesi tarihî Merv şehrindedir.
Daha önce de belirttiğimiz üzere Büyük Selçuklu Sultanı Sultan Sencer'in türbesi, tarihî Merv şehrinin 6 km. kadar batısında bulunan Bayramali yakınındaki Köhne (Eski) Merv şehri kalıntılarının merkezinde Sultan Kale (XI-XII. yüzyıl) ortasında yer almaktadır.
Türbe Sultan Sencer’in vefâtından bir süre önce Serahs Türkleri’nden Muhammed b. Atsız tarafından yapıldığı düşünülmektedir. Türbeye bizzat Sultan Sencer tarafından "Dar'ül-Âhiret/Âhiret Evi" adı verilmiştir. Türbe halk arasında "Devlethâne" olarak anılmaktadır.
Yapının içi kare plânlıdır. Üzeri tek büyük bir kubbeyle örtülmüştür. Her bir cephenin ortasında aynı yükseklikte sivri kemerli açıklık bulunur. Bunlardan iki tanesi kapı açıklığıyken, iki tanesi eyvan şeklindedir. Bu tarz plânlama Orta Asya'da İslâmî dönemde türbelerde kullanılmıştır.
Aslında merkezî mekân plân düzeninin bir çeşidi olan bu uygulamada bu açıklıklar ibâdet amacıyla ziyaretçilerin oturup duâ etmeleri için kullanılmaktadır. İçerisi kubbe eteğinde bulunan pencerelerle aydınlatılmıştır. Bu pencerelerin üzerinde köşelerde trompları birbirine bağlayan sivri kemerli bir niş bulunmaktadır.
Türbenin içinde duvar yüzeylerinde kalem işlerinden oluşan bir süsleme olduğu, kalan izlerden anlaşılmakla birlikte, bunlar genelde tahrip olmuştur. Sultan Sencer Türbesi'nin restorasyonu, Türkiye ve Türkmenistan hükümetlerinin destek ve katkısıyla 2005 yılı sonlarında tamamlanmıştır. Türbe günümüzde UNESCO Dünya Kültür Mirası listesindedir.
Türkmenistan'ın Kadim Şehri Serahs ve Serahs Kalesi
Türkmenistan'ın tarihî bir şehri olan Serahs, günümüzde üç ülkenin (İran, Afganistan ve Türkmenistan) sınırları içinde bulunan tarihî Horasan bölgesinin Güney Türkmenistan kesiminde yer alır. Eski adı Herîrûd olan Tecen Irmağının orta havzasında, bu ırmağın sağ tarafında kurulmuştur.
İpek Yolu üzerinde bulunması ve stratejik bir konumda yer almasından dolayı ilk çağlardan itibaren önemli bir yerleşim yeri olan Serahs, XI. yüzyılın başlarında Gazneli topraklarına katılmıştır. Serahs, en parlak çağını Selçuklu Devri’nde yaşamıştır.
Şehrin ilk defa ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu kesin olarak bilinmemekle beraber milâttan önce VI-IV. yüzyıllarda Persler tarafından kurulduğu tahmin edilmektedir.
1035’te Selçuklular Horasan’a göç ettiklerinde ilk yurt edindikleri yerlerden biri de Serahs ve çevresiydi. 1038’den sonra da bütünüyle Selçuklu hâkimiyetine geçerek, onların üçe ayrılan (Nişapur, Merv, Serahs) idare merkezlerinden biri hâline geldi.
Tarihte Sarahs şehri bilim merkezlerinden biri olmuştur. İlmin baş tâcı edildiği bu antik kentte, doğu (şark) bilimini ve kültürünü yücelten bilim adamları ve aydınlar (münevverler) yetişmiştir. Bunlardan bazıları; İbnü’t-Tayyib es-Serahsî, İslâm âlimlerinden Ahmed es-Serahsî, Lokman-ı Serahsî ve Abdurrahman ibn Muhammet Serahsî'dir. Bugün eski kentte, İç Kale'nin kalıntıları ile Ebû’l Fazl Türbesi’nden başka herhangi bir eser yoktur.
M.Nihat MALKOÇ
YazarGönül otağına gül konar kandil gecesi,Viran bağlar gülşene döner kandil gecesiHilâlin güzelliği gökyüzünü süslerkenYeryüzüne esenlik iner kandil gecesi.Pervâne pervaz vurup mâşukun şûlesineHakikî aşk ...
Şâir: Ahmet Sami BENLİ
Türkiye ile Azerbaycan'ı Özetleyen Güzel Bir Söz: "Bir Millet İki Devlet.”Zamanın Rusya Devlet Başkanı Mihail Sergeyeviç Gorbaçov'un SSCB'de gerçekleştirdiği glasnost ve perestroyka politikalarıyla ek...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ
Tanpınar'ın "Ne içindeyim zamanın, ne de büsbütün dışında." dediği zaman, aslında bizi her yönden bağlıyor. Çünkü zaman bir çeşit ömür ölçerlik vazifesi de yapıyor.Vakti ölçme ve tayin etme çok eskide...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ
Seyyid Osman Hulûsi Efendi'nin Gönül Coğrafyası1914 yılında, Malatya’nın Darende ilçesi Hacılar Şeyhli Mahallesinde dünyaya gelen Seyyid Osman Hulûsi Efendi âlim, mutasavvıf ve şairdir. Babası Şeyh Hâ...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ