Teknoloji Bizi Nereye Götürür
Teknolojinin hayatımıza girmesi ve ivme kazanması iki binli yılların başına dayanır. Ben de aynı şekilde meslek lisesinde bilgisayar bölümüne gitmem vesilesi ile bilgisayar teknolojisi ile tanıştım. Bu meslek içerisinde teknolojinin değişimi ve ilerlemesiyle alakalı gelişmeleri takip etmiş oldum. Üniversitede aynı şekilde teknolojiyi takip ettim ve bir süre teknoloji dergilerini, teknoloji kanallarını takip ettim. Ama bunun bir ucu bucağı yok ve uçsuz bucaksız bir okyanus gibi hayatımızın içinde.
Zaman geçtikçe teknolojinin bizi insanî olarak nereye götürdüğünü de sorgulamaya başladım. Yani bu âlemde sürekli teknoloji ile haşir neşir olmak bizi nereye götürür diye baktım. Elbette bizimle okuyan bazı arkadaşlarımız bu alanda kendilerini çok daha ileri götürerek, maddî anlamda çok güzel kazanımlar elde edenler oldu.
Ama bazı mesleklerin ilerleyebilmesi için yine kendi içinde bazı aşamaları geçmesi gerekiyor. Teknoloji hızlı bir şekilde ilerlerken bu akış içinde kendimize dönüp, kendimizi dinleme konusunda da eksik kaldığımızı gördüm. Bu durum günümüzde hâlâ devam ediyor.
Kitaplarını severek takip ettiğim Prof. Dr. Kemal Sayar’ın Yavaşla isimli bir kitabı var. Evet hayata karşı biraz yavaşlamamız lazım. Adımlarımızı biraz yavaş atarak hayatı tahayyül etmemiz ve tefekküre dalmamız lâzım. Teknolojinin bizim hayatımızı kolaylaştırdığı su götürmez bir gerçek. Ancak şöyle bir sorun var, biz mi teknolojiye hükmediyoruz yoksa teknoloji mi bize hükmediyor, bunun iyi kestirilmesi lazım.
Eskiden bazı işleri daha fazla zaman diliminde yaparlarmış, şimdilerde daha hızlı bir şekilde işler yapılıyor. İnsanlara bu dinlenme zamanı olarak dönecekken, daha fazla iş yapılması isteniyor. Bu defa zamanı daha fazla tüketme durumu ortaya çıkıyor.
Dolayısıyla günümüzün hastalığı hâline gelen tükenmişlik sendromu baş gösteriyor. Bununla beraber sabırsızlık, tahammülsüzlük gibi maddeleri de eklememiz mümkün. Her şeyi hızlı bir şekilde yaşadığımız için de çabuk yorulmuş oluyoruz aslında, yine her şeye hızlı ve çabuk ulaşmak istiyoruz.
Hayatımızda hayır denmesini istemiyoruz. Oysa hayatta her şeye sahip olamayız. Bu gerçeği de ıskalamış oluyoruz. Günümüzde yapay zekâ teknolojisinden konuşuluyor, meselâ bununla vefat etmiş şarkıcıların şarkıları onların sesiyle yorumlanıyor ve çeşitli konserlerde dile getiriliyor. Bunun yanında birçok alanda yapay zekâ destekli çalışmaların yapıldığını biliyoruz.
Bunun böyle kontrolsüz bir şekilde devam etmesi durumunda ilerde özgürlükler anlamında hayatımızı ciddî bir şekilde kısıtlayacağı ya da özgürlük alanımızı daraltıp bir süre sonra tehdit hâlini alacağını da görmek lâzım. Yine şarkı üzerinden gidersek telif hakkı gibi sorunların ciddî mânâda ortaya çıkacağı ayrı bir gerçek.
Aynı zamanda şarkıcının manevî anlamdaki hatırasına saygı konusunda ciddi sorunlar ortaya çıkabilir. Filmlerde robotların dünyayı yönetmeye çalışması maazallah gerçeğe dönebilir. Bazen bu filmler çok ütopik geliyordu ama yaşadığımız dünya içinde öyle olaylar oluyor ki artık bu da olursa şaşırmayız diye düşünüyoruz.
Özellikle çocukların erken yaşta teknoloji ile çok haşir neşir olması onların zihinsel olarak ve akademik olarak çok iyi bir noktaya gelmesine zemin hazırlamaz. Bir ara böyle bir konuşma içerisinde virüs salgını zamanında çocukların tablet ve telefonlara mahkûm kalmasının ilerde bazı olumsuz şeylere sebep olacağını dile getirdiğimde kimileri yanlış düşündüğümü savundular.
Umarım haksız çıkarım elbette. Ancak sürekli zihni meşgul eden ve üretime, hayal etme yetisine pek katkısı olmayan teknolojinin çok da abartılmaması gerektiğini düşünüyorum. Mesela bir grafikeri düşünelim, güzel görseller hazırlayarak güzel bir kitap kapağı ya da bir afiş tasarlamasını düşünürüz değil mi?
Sadece grafik ve animasyon programlarına hâkim olması onu iyi bir grafiker yapmaz. İyi bir hayal gücünün olması ve teknik bilgisini de harmanlaması ile iyi bir grafiker olabilir. Çünkü biz bugün yapay zekâ destekli programların olduğundan övünçle bahsederken, bu yapay zekânın da sonuçta bir programlamanın ürünü olarak ortaya çıktığını bilmemiz lâzım. Hayal edilmese, düşünülmese teknolojinin konuşturulması mümkün olmayacaktı.
Hayal kurabilmek, düşünebilmek ve bir şeyler üretebilmek için okumanın gizemli eline kendimizi bırakmamız gerekiyor. Teknolojik gelişmeleri elbette takip edebiliriz; öğrencilik hayatımızda, iş hayatımızda yardımcı olması için kullanabiliriz ama dediğim gibi insanî konularda bize hükmeden bir konumda olmamasına özen göstermemiz gerekiyor. Teknolojinin bizi nereye götürmesi gerektiğine yine biz karar verebiliriz!
Erol AFŞİN
YazarHayatın olağan akışı içinde insanlarla beraber yaşamak durumundayız. Beraber hareket eder, yaşantımız içinde kimi insanlarla hayatı paylaşırız. Onlarla sohbet eder, dertleşir; üzüntümüzü ve sevincimiz...
Yazar: Erol AFŞİN
İnsan, hayatı boyunca sürekli bir mücadele içinde. Bir yerlere varabilmek, bir şeylere ulaşabilmek için sürekli bir çabanın içinde. Tabiî dünyada yaşayabilmenin de kendine göre kuralları var. Dünyanın...
Yazar: Erol AFŞİN
Yeniçağa ad gerekCihana murat gerekBir yeni serhat gerek“Gök girsin kızıl çıksın”Yavuz Yunus huyuylaKutlu destan toyuylaDedem Korkut soyuyla“Gök girsin kızıl çıksın”Kösler vurulsun yamanDağları alsın ...
Şair: Celalettin KURT
Hayatımızda birçok olay gelişiyor, kimisine müdahil olabiliyoruz, kimisinde aciz kalıyoruz. Özellikle ülkemizde üç dört yıldır açıkça sıkıntısını çektiğimiz olaylar silsilesi yaşanıyor. Bütün bu olayl...
Yazar: Erol AFŞİN