Ramazan’da Nefis Muhasebesi
Müslüman her zaman nefsini hesaba çekendir. Özellikle Ramazan-ı Şerif nefis muhâsebesi yapmak için en uygun aydır. Bilindiği üzere on bir ayın sultanı bu ayda Peygamberimiz’e nâzil olmuştur. Yüce kitabımız Kur’ân-ı Kerim’in bin aydan hayırlı olan Kadir Gecesinde indirildiğini biliyoruz. Bu yüzden Ramazan Kur’ân ayıdır. Ramazan aynı zamanda sabır ayı olmanın yanında, rahmet, mağfiret ve kurtuluş ayıdır.
Tuttuğumuz oruçlarla nefsimizi maddî ve mânevî kirlerden temizliyoruz. Yaptığımız ibâdetlerin sevabı katlanıyor. Bu mübârek ayın bedenimize ve rûhumuza olumlu etkilerini saymakla bitiremeyiz. İbâdetlere karşı daha bir duyarlı oluyor, merhamet ve yardım etme duygularımız artıyor.
Oruç ibâdetinin bedenî olduğu kadar dinî, sosyal ve ahlâkî faydaları da vardır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.); “Mide hastalık evidir, perhiz ise ilaçların başıdır. Her hastalığın kaynağı dolu midelerdir”, “Oruç tutan sıhhat bulur.” Sözleriyle bu noktalara dikkatimizi çekmektedir. Oruç bir rûh eğitimi, nefis terbiyesi, her sene devam eden, ciddî bir eğitim ve terbiye zamanı; geceli gündüzlü devam eden rûh ve beden çalışmasıdır.
İnsanın en büyük hataları, yanılgıları, yenilgileri, ayıpları, kusurları, suçları nefisten kaynaklandığı için senede bir ay onu terbiye için özel bir eğitime ihtiyaç vardır. Ramazan ayı geldiğinde, Müslümanın kişiliğinde bir takım değişikliklerin olduğu gözlemlenmektedir.
Bütün bunlar, oruç ayının getirmiş olduğu mânevî havanın eseridir. Bu ay içerisinde görülen önemli bir sosyal olay da; diğer zamanlara nazaran işlenen suçların, içki tüketiminin, kumar ve benzeri alışkanlıkların önemli derecede azaldığıdır.
Oruçla ilgili olarak hadislerde bulunan ifadelere bakıldığında, orucun sayısız hikmet ve faydasının bulunduğunu görmekteyiz. Kısaca ifade edecek olursak, oruç ibâdetinin kazandırdıklarından birkaçı şunlardır:
Allah’ın rızası ve sevgisi kazanılmış olur. Oruç tutarak aç kalan Müslüman'da şefkat ve merhamet duyguları gelişir. Oruçlu; açlığa, susuzluğa ve sıkıntılara karşı dayanma gücünü kazanır. Orucun rûhumuza olduğu kadar bedenimize de faydaları vardır. Ahlâkımızı güzelleştirir. İnsana sahip olduğu nimetlerin değerini öğretir.
Ramazan ayının böylesine eşsiz özellik ve güzelliği şu hadisle de dikkatimize sunulur: "Eğer insanlar Ramazan'daki özelliğini tam olarak farkına varabilselerdi, bütün senenin Ramazan olmasını isterlerdi!.." Samîmî bir insan, Ramazan başında halis bir niyetle kendisine çekidüzen verir, geçmişindeki hataları, günahları artık bırakıp tam bir niyetle tevbe ederek Rabb'ine yönelirse, mazideki lekeleri silip süpürebilir.
Ramazan ayında daha çok okuduğumuz yüce kitabımızda bizlere verilen çok değerli öğütlerden bir bölüm sunmak istiyorum. Günlük okumalarımda dikkatimi çeken, nefsimize uyarı, kulağımıza altın küpe olacağını düşündüğüm İsra Sûresi’nin 22-39. âyetleri hayatımızın her anında bize yol gösterecek, yön verecektir.
“Allah (cc) ile birlikte başka bir tanrı edinme, yoksa kınanmış ve yalnızlığa itilmiş olarak kalırsın. Rabb’in, kendisinden başkasına asla ibâdet etmemenizi, anaya-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara ‘Öf!’ bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle. Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve de ki: ‘Rabbim! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı.’
Rabb’iniz, içinizde olanı en iyi bilendir. Eğer siz iyi kişiler olursanız, şunu bilin ki Allah tevbeye yönelenleri çok bağışlayandır. Akrabaya, yoksula ve yolda kalmış yolcuya haklarını ver, fakat saçıp savurma. Çünkü saçıp savuranlar şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabb’ine karşı çok nankörlük etmiştir.
Eğer Rabb’inden umduğun bir rahmeti istemek için onlardan yüz çevirecek olursan, o zaman onlara yumuşak bir söz söyle. Eli sıkı olma, büsbütün eli açık da olma. Sonra kınanır ve çaresiz kalırsın. Şüphesiz Rabb’in, dilediğine rızkı bol bol verir ve (dilediğine) kısar. Çünkü O, gerçekten kullarından haberdârdır ve onları görmektedir.
Yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Onları da, sizi de biz rızıklandırırız. Onları öldürmek gerçekten büyük bir günahtır. Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur. Haklı bir sebep olmadıkça, Allah’ın, öldürülmesini haram kıldığı cana kıymayın.
Kim haksız yere öldürülürse, biz onun velisine yetki vermişizdir. Ancak o da (kısas yoluyla) öldürmede meşru ölçüleri aşmasın. Çünkü kendisine yardım edilmiştir. Rüştüne erişinceye kadar, yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın, verdiğiniz sözü de yerine getirin.
Çünkü söz (veren sözünden) sorumludur. Ölçtüğünüzde ölçmeyi tam yapın, doğru terazi ile tartın. Bu daha hayırlı, sonuç bakımından daha güzeldir. Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.
Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü sen yeri asla yaramazsın, boyca da dağlara asla erişemezsin. Bütün bu sayılanların kötü olanları, Rabbinin katında sevimsiz şeylerdir. Bunlar, Rabb’inin sana vahyettiği bazı hikmetlerdir. Allah ile birlikte başka ilâh edinme. Sonra kınanmış ve Allah’ın rahmetinden kovulmuş olarak cehenneme atılırsın.”
Okuduğumuz âyetlerde tevhid inancına vurgu yapılarak Allah’ın birliğine inanmayanların acıklı hâli anlatılmakta, anne-babaya karşı görevlerimiz, iyi insan olma ve tevbenin önemi, yardım, israf, cimrilik, cömertlik ve Rabb’imizin Rezzâk sıfatına işaret edilmektedir. Tatlı dil ve yumuşak üslup ile güzel konuşmamızın önemi, çocuklarımızın rızık endişesiyle öldürülmemesine dikkat çekiliyor, zinaya yaklaşmayın denilerek gerekli uyarı yapılmaktadır.
İnsan canının çok değerli olduğu, Allah’ın verdiği canı ancak O’nun alacağı, yetim mallarının yenilmemesi, ölçü ve tartıda doğru olmamız, bilmediğimiz şeylerin peşine düşmememiz, kibirli olmamamız, kötü huyların sevimsiz şeyler olduğu vurgulanmakta ve bunların bizlere verilen hikmetler olduğu, bunlardan dersler çıkarmamız gerektiği söylenmektedir.
Dinin hedeflediği; temiz bir iman, iyi bir amel ve güzel bir huy değil mi? Ahlâkın ne kadar önemli olduğu âyetler ve hadislerde belirtilmiştir. Peygamberimiz (s.a.v.); “Ben güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim.”, “İyi amellerin en değerlisi güzel huydur.”, “Sizin imanca en faziletliniz ahlâkça en güzel olanlarınızdır.” buyurmuşlardır.
İnsanın en baş düşmanları şeytan ve nefsidir. Şeytana ve nefsine yenilmeyen her zaman kazançlıdır. İnsanın en mükemmel şekilde, şerefli bir varlık olarak yaratılmış olduğunu biliyoruz. Nefsine hâkim olan yüceliyor, nefsine esir olan aşağı derecelere düşüyor.
Meleklerde şehvetsiz akıl, hayvanlarda akılsız şehvet, insanlarda ise hem akıl hem de şehvet vardır. Aklı şehvetine galip gelenler meleklerden daha üstün olurken, şehveti aklına galip gelenler Kur’ân ifadesiyle “Belhüm edal” hayvanlardan daha aşağı durumlara düşüyorlar.
Ali ÖZKANLI
YazarHer insan kötü günleri için köşede bir şeylerinin olmasını arzular. Çok zengin olsa da bu düşüncesi değişmez. Bir gün sıkışabileceğini ve elindeki imkânları kaybedebileceğini veyahut da amansız bir ha...
Yazar: Enbiya YILDIRIM
Geleceğimiz olan çocuklarımızı en iyi tanıması gereken anne babalar ve öğretmenlerdir. Çocuğumuzun nasıl bir özelliğe sahip olup olmadığını davranışlarından anlıyoruz. Çocuklarımızı çok iyi tanımakla ...
Yazar: Ali ÖZKANLI
İslâm; din, can, mal, akıl ve nesil güvenliğinin korunmasına büyük önem vermiştir. Bu beş temel değerin korunması, insana saygının bir gereğidir. İşte bu beş maslahattan birisi yaşama hakk...
Yazar: Ramazan ALTINTAŞ
Öğretmen, mesleğini ve öğrencilerini sevmeli, onları incitmemeli. Öğretmen, çevresine örnek olmalı.  ...
Yazar: Ali ÖZKANLI