Üç Maymun
Daha önceki yazımda bahsettiğim gibi, Yunanistan’dan cennet vatanımıza İpsala Sınır Kapısı’ndan giriş yaptık. İstanbul’a dönmeden Edirne’ye gideceğiz. Muhteşem Selimiye’de namaz kılmak, meşhur yaprak ciğerinden yemek için biraz heyecanlandık doğrusu.
Zaten Edirne müzeleri, Meriç Nehri ve Köprüsü, Arastası ve daha birçok güzellikleriyle insanı kendine çeken bir şehir. Özellikle II. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi, ecdadı daha iyi tanımak ve tanıdıkça bir kez daha hayran olmak için mutlaka görülmesi gereken bir müze.
Cümlenin bildiği gibi, Selimiye Camii gelmiş geçmiş en büyük mimar ve bir o kadar da güzel insanlardan biri olan Mimar Sinan’ın “ustalık eserim” dediği bir şaheserdir. Kılanlar da bilir ki Selimiye Camii’nde namaz kılmanın verdiği haz bir başkadır.
Çocukluğum Fatih Camii’ne yakın bir çevrede geçti. Belki bu sebepten tarihî camilere ayrı bir muhabbettim oldu hep. Bu camilerde namaz kılmanın tadı bir başkadır ve her kıldığımda “Ecdaddan Allah razı olsun. İyi ki zamanında bu eserleri yapmışlar.” diye dua etmekten kendimi alamam.
Edirne’ye birkaç ay önce geldiğimde restorasyon çalışması nedeniyle caminin büyük bir kısmı kapalıydı. Bugünlerde çalışmalar hâlen devam ediyordu ama bu hâliyle bile yine aynı ihtişamı ve insanın gönlüne işleyen manayı hissetmemizi sağlıyordu.
1913 yılında Bulgar işgalinde Selimiye Camii’nde muhafaza edilen çok sayıda el yazması Kur’an-ı Kerim ve daha başka birçok eser yağmalanarak çalındı. Savaşın da bir ahlakı vardır ve bu ahlak masum halka ve çocuklara saldırmayı, mabetlerin bombalanmasını kabul etmez.
Ancak Selimiye Camii top atışına tutuldu ve caminin bazı yerlerinde hasar meydana geldi. Edirne tekrar alındığında, Bulgarların bu davranışlarını bütün dünya görsün diye, Atatürk, kubbesindeki top mermisinin açtığı hasarın onarılmamasını emretmiştir.
Şimdi Filistin’de İsrail tarafından bütün dünyanın gözü önünde camisinden hastanesine, okulundan bütün yerleşim yerlerine kadar bombalama ve soykırım devam ediyor. Şehid olanların sayısı 27 bini geçti. En az 17 bin çocuk öksüz ve yetim hatta ailesiz kaldı ve son gelen haberlere göre, kalanlar da İsrail askerlerinin gelen yardımları engellemesi yüzünden açlığa mahkûm edilmiş durumda.
Onlar bu zulmü yaparken medenî(!) Batı üç maymunu oynuyor. Mehmet Akif’in dediği gibi, “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar!” ve bu canavar mazlumları yok ederken, İslam ülkelerinin artık tam bir birlik hâline gelmesi gerekmiyor mu?
Raziye SAĞLAM
YazarGeçtiğimiz günlerde bir hafta sonu ablam ve iki kızıyla Yunanistan’a gittik. Yeni yerler görüp farklı kültürlerden insanları tanımak hep ilgimi çekmiştir. Arabayla ilk kez yurt dışına çıkmanın biraz h...
Yazar: Raziye SAĞLAM
Babalık ne zaman başlar, diye bir soru sorsam cevabınız ne olur? Kanımca, birçoğunuz çocuk doğduktan sonra babalık da başlar, der. Bu bakış açısı, günümüz için geçerli değildir. Babalık, evlenme karar...
Yazar: Eşref BOLUKÇU
Gönderdi Hudâ çün bize mihman ramazanıHoş tutmaya niyyet edelim biz dahı anı.Ramazan; biz kullar için yüce Yaradan’ın rahmet ettiği bir aydır. Ramazan, mağfiret ve istiğfar ayıdır. Açlık, susuzluk, di...
Yazar: H. İklil ABBASOĞLU
Sevgili çocuk dostlarım;Ülkemizi gezip görmek için gelen Japon bir aile, bizim çiftlikte misafir olarak kalıyor. Yanlarında “Masumi” adında Doberman cinsi bir de köpekleri var. En az 70 cm boyun...
Yazar: Raziye SAĞLAM