Esmâü’l-Hüsnâ: El-Kâdir
El-Kâdir: Tek Başına Dilediğini Yaratan
El-Kâdir, "gücü yetmek, bir şeyin ölçü ve mikdarını belirlemek, kıymetini bilmek" mânâsındaki kadr kökünden türemiş sıfat kalıbında bir isim olup, "kudret sahibi, her şeye gücü yeten" anlamına gelir. El-Kâdir olan Yüce Allah, istediği şeyi yaratır, istediğini yok eder, istediğini değiştirir ve istediğini de yeniden yaratır. Çünkü O, yaptıklarından sorumlu değildir.
Yüce Allah'ın el-Kâdir'le aynı mânâya gelen el-Kadîr ismi, dilediğini hikmetinin gerektirdiği şekilde -fazlalık ve eksiklik olmaksızın- yapan demektir. Bundan dolayı, Allah'tan başka hiçbir varlık el-Kadîr vasfıyla nitelendirilemez. Yüce Allah'ın en güzel isimleri arasında yer alan El-Kâdir ve el-Kadîr, tam bir kudret mânâsına delâlet eder.
Bunun karşıtı olan âcizlik, O'nun hakkında asla düşünülemez. Allah'tan başkası da bu vasıfla nitelendirilemez. Çünkü Allah'tan başkası, kudret ve iktidarda sonludur. Hiçbir şey O'na mânî olamaz; mutlak egemenlik ve mutlak tasarruf O'na aittir. Yoktan yaratmak, var olanı yok etmek, en uygun olanı kulları için yaratmak, O'nun engin kudretindendir. "Bir şeye ‘Ol!’ dediği zaman hemen olur."
Yüce Allah'ın kudreti kadîmdir, ezelîdir. Cenâb-ı Hak, Kur'ân-ı Kerim'de gücünü, farklı misaller vermek sûretiyle bizlere anlatır. Bunlardan birisi de yaratılışta cereyan eden mutlak gücün "yağmur-bitki" örneğiyle anlatılmasıdır. İnsana, yaratılış amacının darb-ı mesel yoluyla anlatılması, anlamada kolaylık içindir. İnsan da bayağı bir sudan yaratılmıştır.
Bir bitki gibi varlığını sürdürdükten sonra, ruhunu Allah'a teslim edecektir. Bütün bu işleri yaratan ve yöneten, mutlak kudret sahibi Allah'tır. İşte şu âyette, mutlak kudret ve iktidar sahibi olarak, Allah'ın muktedir vasfı tek başına gelmiştir: "Onlara dünya hayatının örneğini ver: (Dünya hayatı), gökten indirdiğimiz yağmur gibidir ki onun sebebiyle yeryüzünün bitkileri boy verip birbirine karışır. Fakat bütün bu canlılık, sonunda, rüzgârın savurduğu kuru bir çer çöpe döner. Allah, her şey üzerinde kudret sahibidir."
İnsan, irâdeli bir varlıktır. Yapılması mümkün olan iki şeyden birisini tercih etme mânâsına gelen irâde, tek başına bir fiili yerine getirmek için yeterli değildir. İrâdeden sonra bir de kudret gereklidir. Kudret, irâde sıfatına etki yapan bir başka sıfattır.
Bu bağlamda; muktedir olma, hem Allah için ve hem de insanlar için kullanılır. Kudret; Allah için kullanıldığı zaman, O'nun her türlü âcizlik ve noksanlıktan münezzeh olması; insan için kullanıldığı zaman, insanın muhdes/sonradan olma bir kudretle fiillerini gerçekleştireceği mânâsına gelir.
Allah'tan başka hiçbir varlık, mutlak kudret sahibi değildir. İnsan, nâkıs bir kudrete sahiptir. Kaldı ki insanda potansiyel olarak bulunan bu gücü de yaratan Allah'tır. Bundan dolayı insanlar hakkında kudret, kazanan ve bu hususta tekellüf gösteren mânâlarına kullanılmıştır.
Editör
YazarMuslih (s.a.v): Islah Edieci, Düzene KoyucuSevgili Peygamberimiz’in mübarek isimi şeriflerinden biri de “Muslih”tdir.Tarih, en kapsamlı ve en mükemmel ıslah faaliyetinin Hz. Muhammed (s.a.v.)’in gerçe...
Yazar: Editör
Namus için kükreyip, vatan için öldüler,Onlar Gelibolu’da en nadide güldüler,Kanlı sırttan aşağı, sürünerek geldiler,O gün yardıma koştu dağın aslanı, kurdu,“Çanakkale geçilmez” diyordu şanlı ordu.Bah...
Şair: Rabia BARIŞ
El-Müteâlî: İzzet, Şeref, Mertebe ve Hükümranlık Bakımından En Yüce, Aşkın OlanEl-Müteâlî; şan, şeref, kudret ve kuvvet sahibi olmak mânâsındaki alâ kökünden türemiş bir sıfat olup “izzet, şeref, mert...
Yazar: Editör
İkinci Akabe Biatı’na katılanlar içerisinden seçilen 12 temsilciden biri de Berâ bin Ma’rur’du. Hz. Berâ, Akabe’de Peygamberimiz’e biat ederken şu mealde bir konuşma yapmıştı:“Bizi Muhammed’le şerefle...
Yazar: N.Nida DURAN