Hamza Nigârî ve Hakîkat Çağrısı
Karabağ’dan Anadolu’ya Miras Mânevî Bir Nefes:
Hamza Nigârî Ve Hakîkat Çağrısı
Karabağ, insanlığa anlam arayışında rehber ve Hakk’a dâvet konusunda nice büyük ismin yetiştiği mümbit bir diyardır. Karabağ’da yetişen veya Karabağ velîlerinden ilhâm alarak Anadolu’ya gelip irşâd faaliyetinde bulunan birçok ismin varlığı da dikkat çekici bir husustur.
Nakşbendiyye Tarîkatı’na mensup olup İsmihân Sultan, Sahn-ı Semân, Vâlide Sultan Medreselerinde müderrislik, İstanbul, Mısır ve Edirne Kadılığı gibi önemli görevler îfâ eden Molla Şemseddîn Karabâğî (öl. 1010/1600)[1] ve babası gibi İstanbul ve Edirne Kadılığı vazifelerinin yanı sıra Nişancı Paşa-yı Cedîd, Hankâh, Haseki Sultan, Sahn-ı Semân, Üsküdar Vâlide Sultan, Vâlide-i Sultan Mehmed Han ve Selanik Medreselerinde müderrislik görevlerini îfâ eden oğlu Nuh Efendi (1050/1640),[2] Halvetiyye Tarikatı’nın müntesibi olmalarıyla birlikte Osmanlı’yı ve Anadolu insanını ilmî ve mânevî açılardan derinden etkileyen Karabağlı Tacahmedzâdeler âilesi,[3] yine Halvetiyye Tarîkatı’nın temsilcilerinden Dede Ömer Rûşenî (öl. 892/1487), onun talebelerinden İbrâhîm-i Gülşenî (öl. 940/1534) gibi birçok isim Karabağ ve Anadolu toprakları arasındaki bu etkileşimin temsilcilerinden bazılarıdır.[4]
Karabağ ile Anadolu arasındaki bu ilişkiyi, sıralanan bu isimler ve temsil ettikleri tarîkatlarla sınırlamak elbette mümkün değildir.[5] Her iki diyâr arasındaki girift ilişkiyi başka çalışmalara havale ederek, bu çalışmada, on dokuzuncu yüzyılda ilmî ve mânevî şahsiyeti ile Karabağ’dan Anadolu’ya gelerek irşâd faaliyetlerinde bulunan bir isimden, Seyyid Mîr Hamza Nigârî ve hakîkati arama dâvetinden bahsetmek istiyoruz.
Hamza Nigârî’nin Hayatı, Eserleri ve Hakîkat Arayışına Dâveti
“Âli a’lâ nesebem rindiyyü şeydâ hasebem/ Bende-yi-âli-abâ, Mîr Hamza adımdır”[6] beyti ile Seyyid olduğunu belirten Nigârî, Karabağ’ın Perküşad Kasabası’na bağlı Cicim Köyü’nde dünyaya gelmiştir.[7] Babası Emîr Paşa (öl. ?), annesi ise “Kız Hanım” olarak tanınan Hayrünnisâ (öl. ?) Hanım’dır.
Nigârî’nin anne babasıyla ilgili detaylı bilgi bulunmamaktadır.[8] Şemahi/Şamahı ve Şeki kasabalarında ilim tahsil eden Nigârî, Arapça ve Farsçada söz sahibi olduktan sonra Karapirim Köyü’nde bulunan Karakuş Mahmûd Efendi’nin (öl. ?) derslerine devam etmiştir.[9] Daha sonra Seki/Şeki kasabasındaki Şikest Abdullah Efendi’den (öl. ?) Mutavvel’e kadar ders okumuştur.[10]
Nigârî, zâhir ilimleri tahsilden sonra mâneviyata yönelir ve intisâp için zamanının meşhûr sûfîsi Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî’ye (ö.1242-43/1827) gitmeye karar verir. Bu amaçla Harput’a giden Nigârî, Bağdâdî’nin vefât ettiğini öğrenince onun halîfelerinden ve o gün için Sivas’ta halîfelik görevini yerine getiren İsmâîl-i Şirvânî’ye (öl. 1271/1853) intisâp eder.[11] Konya Mevlevî dergâhında ve Medine’de “Erbain” çıkartan Nigârî,[12] hac görevini yerine getirdikten sonra, Şam ve Kudüs’ü de ziyaret eder. Bu ziyaretlerden bir yıl sonra hilâfet alarak memleketi Bedre ve Berküşad’a döner.[13]
Nigârî, Erzurum, İstanbul, Harput, Amasya ve Merzifon gibi birçok yerde tarîkatını etkili bir şekilde yaymıştır.[14] Velûd bir müellif olan Nigârî, Türkçe ve Farsça Dîvân, Nigâr-nâme, Heşt-Behişt, Çay-nâme, Sâki-nâme, günümüze ulaşamayan ve Fütûhât-ı Mekkiyye şerhi olduğu belirtilen Tavzîhât adlı eserleri kaleme almıştır.[15] Nigârî, zorunlu ikâmete tâbî tutulduğu Harput’ta 17 Muharrem 1304/16 Ekim 1886 tarihinde vefât etmiş ve vasiyeti gereği naaşı sevenleri tarafından Amasya’ya götürülmüştür.[16]
Nigârî’nin hakîkati arama noktasında ilk çağrısı aşk başlığında olmuştur. Nigârî için aşk vazgeçilmez bir tecrübedir. Hatta aşk, onun nazarında kemâle ermenin ilk şartıdır. Ona göre aşk, kişinin ötelerin ötesine gidebilmesi için gerekli olan yegâne etkendir. Aşk yolunun gayretli bir temsilcisi olan Nigârî için üstâdı İsmâîl-i Şirvânî, “Mir Hamza, aşkı ilâhî ile mahv-i vücûd etmiştir. Ânın mürşidi aşktır” ifadesini kullanmıştır.[17]
Nigârî’nin vahdet tecrübesine dâveti de onun düşünce sisteminin ana başlıklarındandır. Nigârî, İbnü’l-Arabî’nin (öl. 638/1240) sistematize ettiği bu bakış açısını, hakîkat arayıcısının yolunu aydınlatan bir kandil olarak tarif eder. O, aşk ve vahdet telakkîsini harmanlayarak her iki tecrübenin hakîkate tutulan bir kandil oluşunu şu şekilde dile getirir: “Tâlibe gûşe-i vahdet gibi mekteb olmaz/ Perveriş eylemeğe aşk gibi âb olmaz.”[18]
Hamza Nigârî’nin hakîkate erme dâvetinin üçüncü sacayağı ehl-i beyt sevgisidir. Zaman zaman bu konuda aşırı ifadeler kullansa da Nigârî, ehl-i beyti sevmenin ve onların yolunu takip ederek vâsıl-ı ilallâh olmanın gerekliliği vurgusu ile eserlerini bezemiştir. Ona göre ehl-i beyti sevmek, kişiye Hakk’ın bir lütfu, onların yolunda can vermek kişinin övünç vesilesi olmalıdır:
“Nesl-i Muhammedi sevmek istemek/ Hakkın bize başka kerametidir
Sülâle-i tâhireye cân virmek/ Mîr Nigârî’nin siyâdetidir.”[19]
Alevî-Sünnî, Türk-Kürt ve diğer ayrımları sûnî ayrışmalar olarak gören Nigârî, hakîkatte bu tür ayrımların değil Hakk’a vâsıl olan ve olamayan ayrımının bir anlam ifade ettiğini belirtir. Nigârî’ye göre insan, kendini, Rabb’ini, dünya ve âhireti tanıyamadan hakîkat sırrına ulaşamaz: “Ammâ ki bu şart ile özün görmegil ey cân!/ Eltâf-ı Hudâ’dan ola tâ kim sana ihsân.”[20]
Dolayısıyla kişi aşk, vahdet ve ehl-i beyt sevgisi ile hakîkat perdelerini aralamalı, bunun için de bir yol göstericinin kapısını çalmalıdır: “Tutup dâmân-ı gamzen, hıdmet eyler merdüm-i çeşmim/ Tamâm olmak diler, kim kâmil olmaz merd-i bî-üstât.”[21]
Netice olarak ifade etmek gerekirse Seyyid Mîr Hamza Nigârî, hareketli yaşamı, kaleme aldığı eserleri ve yetiştirdiği talebeleri ile ancak marifet hissiyatının rehberliğinde hakîkat perdesinin aralanabileceği mesajını veren bir gönül eridir. Nefisle mücâdele, şeytanın vesveselerine yenilmeme, dünya ile imtihanda mağlup olmama ve Hakk’a teslimiyet gösterme gibi insanın anlam arayışının kilometre taşlarını sıralayan Nigârî, Hakk’ın tecellîlerine mazhar olmadan ve gönül sarayını zikir, ihlâs ve hikmet nurları ile mâmûr etmeden hakîkate ulaşılamayacağı kanaatindedir.
Nigârî, temsilcisi olduğu sûfî geleneğin gönül medeniyeti inşâ gayesine şiirleri, mücâdelesi, yolunu takip edenlere telkinleri ve hayat serüvenindeki seyri ile katkı sağlamış bir gönül insanıdır. Onun mesajları, teknoloji ve iletişimin hızına karşılık gün geçtikçe yalnızlaşan günümüz insanın için de canlılığını korumaktadır.
[1] Nev’izade Atai, Hadaiku’l-Hakaik fî tekmileti’ş-Şakaik, haz. Abdulkadir Özcan (İstanbul: Çağrı Yayınları, 1989), 2/440.
[2] Şeyhi Mehmed Efendi, Vekayiü'l-Fudala, haz. Abdülkadir Özcan (İstanbul: Çağrı Yayınları, 1989), 1/95. Her iki isimle ilgili bkz., Bilal Dedeyev, Yusuf Küçükdağ, “Osmanlı Devleti’nde Azerbaycanlı Bir Âlim: Molla Şemseddin Ahmed Karabaği”, Belleten 83, (2019), 71-94.
[3] Bilal Dedeyev, “Osmanlı Devleti’nde Karabağlı Tacahmedzadeler Ailesi”, XVIII. Türk Tarih Kongresi Bildirileri, haz. Semiha Nurdan, Muhammed Özler (Ankara: Türk Tarih Kurumu, ts), 7/75-84.
[4] Hüseyin Vassâf, Sefîne-i Evliyâ, haz. Mehmet Akkuş, Ali Yılmaz (İstanbul: Kitabevi Yayınları, 2006), 3/141; Molla Câmî, Nefahâtü’l-Üns Min Hadarâti’l-Kuds, ter. Mahmud Lâmiî Çelebi, sad. Abdulkadir Çiçek, (İstanbul: Huzur Yayınevi, 2016), 762.
[5] Abdulbaki Gölpınarlı, “Halvetîyye”, Türk Ansiklopedisi, (Ankara: Milli Eğitim Basımevi, 1978), 18/420; Zülfikar Nabiyev, Azerbaycan’da Tasavvufi Hareketler (Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2004), 309-94; İbrahim Yıldırım, “Azerbaycan’dan Amasya’ya Taşınan Türk Kültürü ve Şirvanlılar”, I. Amasya Araştırmaları Sempozyumu Bildirileri, ed. Yavuz Bayram (Amasya: Amasya Üniversitesi Yayınları, 2007), 1/270; Mahmut Ulu, IX/XV. Asır Osmanlı Toplumunda Halvetîlik ve Halvetîler (Konya: Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 2021), 122-195.
[6] Feridun Bey Köçerli, Azerbaycan Edebiyatı, (Bakü: Avrasiya Neşriyat, 1926), 58; İbnülemin, Son Asır Türk Şairleri (Ankara: MEB Yayınları, 1969-1971), 3/1208; Mehmet Tahir, Osmanlı Müellifleri, sad. A. Fikri Yavuz, İsmail Özen (İstanbul: Meral Yayınları, ts), 1/113; Eşlen Musayev, “Mir Hamza Nigârî Karabağî”, Tasavvuf İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi 6, (2001), 243.
[7] İbnülemin, Son Asır Türk Şairleri, 3/1208; Yaşar Kalafat, Balkanlardan Uluğ Türkistan’a Türk Halk İnançları II, (Ankara: Berikan Yayınevi, 2007), 122.
[8] Mehmet Arslan, “Karabağlı Nigârî ve Çaynâme Mesnevîsindeki Karabağ Tasviri”, Kızılırmak 1/4, (1992), 9; Mir Sa’di Ağa, Tarıyel Cahangir, “Hacı Mir Hamza Efendi”, Azerbaycan Millî Ansiklopedisi, (2001), 181.
[9] Kurtuluş Altunbaş, Seyyid Nigârî Divânı (Samsun: Cem Ofset, 2004), 1/XII.
[10] Turan Böcekçi, Amasya Evliyaları (Amasya: Lazer Ofset Matbaası, 2002), 71-72; Osman Fevzi Olcay, Amasya Ünlüleri, haz. Turan Böcekçi (Ankara: Amasya Belediyesi Kültür Yayınları, 2002), 44-45.
[11] Musayev, “Mir Hamza Nigârî Karabağî”, 243; Mustafa Kara, “Harput’ta Bir Derviş Şair: Nigârî”, Dünü ve Bugünüyle Harput Sempozyumu Bildirileri, ed. Fikret Karaman (Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Elazığ Şubesi, 2005), 180; Muzaffer Akkuş, Seyyid Hamza Nigârî Divânı (Niğde: Niğde Üniversitesi Yayınları 2002), 10.
[12] Yavuz Akpınar, Azerî Edebiyatı Araştırmaları (İstanbul: Dergâh Yayınları, 1994), 465.
[13] Musayev, “Mir Hamza Nigârî Karabağî”, s.243.
[14] İbnülemîn, Son Asır Türk Şairleri, 3/1209.
[15] Fatih Çınar, Aksiyon ve Aşk Mürşidi: Seyyid Mîr Hamza Nigârî Hayatı, Eserleri ve Tasavvufi Görüşleri (Konya: Kitap Dünyası: 2002), 38-50.
[16] Akkuş, Nigârî Divânı, 11.
[17] İbnülemin, Son Asır Türk Şairleri, 3/1210.
[18] Nigârî, Divân-ı Seyyid Nigârî, haz. Azmi Bilgin, Necdet Yılmaz (İstanbul: Kule yayınları, 2003), 305; Pervane Bayram, “Seyyid Nigârî’de İbnü’l-Arabî Tesiri ve Vahdet-i Vücud”, Doğu ve Batı: Ortak Manevî Değerler, Bilimsel-Kültürel İlişkiler [Profesör Aida İmanquliyeva’nın Doğumunun 70. Yılı Anısına Düzenlenen Uluslararası İbn Arabi Sempozyumu Makaleleri, (İstanbul: İnsan Yayınları, 2010), 245-266.
[19] Nigârî, Dîvân, 172; Fatih Çınar, “Seyyid Mir Hamza Nigarî’de Ehl-i Beyt Sevgisi”, II. Uluslararası Hamza Nigarî Sempozyumu Bildirileri, ed. Fariz Xəlilli, Metin Hakverdioğlu (Bakü: Amasya Üniversitesi Yayınları, 2017), 44-59.
[20] Nigârî, Sâkî-nâme, (Dîvân İçerisinde), haz. Azmi Bilgin, Necdet Yılmaz (İstanbul: Kule Yayınları, 2003), 275.
[21] Nigârî, Dîvân, 45.
Fatih ÇINAR
YazarKur’ân-ı Kerim, insanlığın hidâyeti ve kurtuluşu için indirilmiş son ilâhî kitaptır. İçerisinde insanlığı kurtuluşa eriştirecek mükemmel evrensel ilkeler mevcuttur. Getirdiği ilkeler sadece indiği dön...
Yazar: Yusuf HALICI
Ahmed Efendi, ismi Yozgatla özdeşleşmiş gönül erlerindendir. Yozgat ve çevresinde vesîle olduğu hizmetleri, yetiştirdiği talebeleri ve irşâd faaliyetleriyle gönüller fetheden Ahmed Efendi, Nakşbendî T...
Yazar: Fatih ÇINAR
17.yüzyılda, Anadolu’da, dildeki başarısı ve gönlünün zenginliği ile dikkat çeken birçok mâneviyât erinden bahsetmek mümkündür.[1] Onlardan biri, üstâdı Abdülehad Nûrî-i Sivâsî (öl. 1061/1651) ve onun...
Yazar: Fatih ÇINAR
Ak yıldızlar ağlar gibi dizildi,Günler Kara/bağlar gibi dizildi,Nice şehit dağlar gibi dizildi,Yere düşen çiçek çiçek candı oy!Dârü’l İslam ateşlerde yandı oy!Zalim fırtınalı, boralı şimdi;Canlar, can...
Şair: Bestami YAZGAN