Amelleri Makbul Kılan: İhlâs
Allahu Teâlâ, Hûd Sûresi 15-16. âyetlerde şöyle buyurmaktadır:
“Kim, (yalnız) dünya hayatını ve ziynetini istemekte ise, işlerinin karşılığını orada onlara tam olarak veririz ve orada onlar hiçbir zarara uğratılmazlar. İşte onlar, âhirette kendileri için ateşten başka hiçbir şeyleri olmayan kimselerdir; (dünyada) yaptıkları da boşa gitmiştir; yapmakta oldukları şeyler (zaten) bâtıldır.”
Bu âyetlerde yaptıkları işlerde dünya ve dünyalıkları isteyenlerin durumu açıklanmaktadır. Herkim yaptığı işler sonucunda dünya ve dünya nimetlerini isterse onlara istedikleri tam olarak verilir. Ancak âhirette onlara azaptan başka hiçbir sevap verilmeyecektir. Çünkü onlar, riyâ/gösteriş için amel ettiklerinden dolayı dünyada yaptıkları ameller boşa gitmiştir.
Yapılan amellerin Allah katında kabul edilmesi ve karşılığında sevap verilmesi için ihlâsla yapılması gerekir. İhlâs ise her şeyi sırf Allah rızâsını gözeterek yapmaktır.
Riyâ/gösteriş için yapılan amelleri ateşin odunu yakıp kül ettiği gibi yok eder. Sonunda da sahibini büyük bir azaba dûçâr eder. Nitekim Ebû Hüreyre’nin rivâyet etmiş olduğu bir hadîs-i şerif bu hususu çok güzel bir şekilde ortaya koymaktadır.
Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: “Allahu Teâlâ, kıyâmet günü halkın arasında hüküm verecektir ki, o ilâhî mahkemeye her ümmet toplu olarak gelirler. O mahkemeye ilk davet edilen şu üç kişi olacaktır: Kur'ân-ı Kerim hâfızı, Allah yolunda öldürülen mücâhit ve çok mal sahibi zengin.”
‘Kıyâmet günü ilim öğrenmiş, öğretmiş ve Kur’ân okumuş bir kişi huzura getirilir. Allahu Teâlâ, o kimseye şöyle sorar:
- Peygamberime gönderdiğim sana öğretilmedi mi?
- Evet ya Rabbi, öğretildi, deyince, Allahu Teâlâ şöyle buyurur:
- O hâlde, öğrendiğinle ne gibi bir amel işledin?
- Gece ve gündüz Kur'ân okudum. Allahu Teâlâ ona şöyle buyurur:
- Yalan söylüyorsun!
Melekler de:
- Yalan söylüyorsun, derler. Allahu Teâlâ:
- Sen, filan ne kadar güzel Kur'ân okuyor, denmesini istedin. Nitekim öyle de dendi.
Bundan sonra mal sahibi zengin bir kişi getirilir ve Allahu Teâlâ, ona sorar:
- Hiçbir kimseye muhtaç olmayacak kadar sana zenginlik vermedim mi?
- Evet, verdin Ya Rabbi, der. Allahu Teâlâ:
- Sana verdiğim malla ne yaptın?” buyurur.
- Ben akrabalarıma yardım ettim ve tasaddukta bulundum, der. Allahu Teâlâ:
- Yalan söylüyorsun, buyurur.
Sonra da melekler:
Daha sonra, Allah yolunda ölen mücâhit getirilir ve ona sorulur:
- Sen niçin öldürüldün?
- Senin yolunda cihat etmem emredildi, savaştım ve öldürüldüm, der. Allahu Teâlâ:
- Yalan söylüyorsun, buyurur.
Melekler de:
- Yalan söylüyorsun, derler. Allah azze ve celle ona der ki:
- Bilakis sen, filan ne kadar cesur, desinler diye savaştın! Nitekim öyle de dendi.
Ebû Hüreyre (r.a.) buyurdu ki:
- Bundan sonra Rasûlullah ellerini dizlerime koydu ve;
- Ey Ebâ Hüreyre! Bu üç zümre kıyâmet günü Allahu Teâlâ’nın ilk cehenneme atacağı kimselerdir, buyurdu.[1]
Benzer bir olay da Uhud Savaşı’nda olmuştur. Kuzman adındaki bir şahıs Müslümanların safında müşriklere karşı savaşırken sahâbîlerden biri ona işaret ederek:
- Ya Rasûlallah şu Kuzman’a bakın, nasıl yiğitçe müşriklerle savaşıyor, der. Hz. Peygamber (s.a.v.):
- O cehennemliktir,, buyurur. Sahâbe-i kirâm buna şaşırırlar.
Savaş sonunda Âsım b. Ömer b. Katâde, Uhud meydanında korkusuzca savaşan, aldığı bir kılıç darbesiyle yaralanıp yere düşen Kuzman’ın yanına yaklaşarak:
- Müjdeler olsun sana Ey Kuzman! Yiğitçe savaştın ve şimdide şehitlik makamını elde etme yoluna girdin, der. Kuzman ise ona:
- Ben ne şahâdeti elde etmek, ne Allah’ın dinini savunmak, ne de Muhammed’in şerefini kurtarmak için savaştım. Ben sadece kavmimin şan, şerefini ve Medine’nin hurmalıklarını savunmak için savaştım, der. Aldığı kılıç darbesine dayanamayıp yerden aldığı bir oku kalbine saplayarak orada intihar eder.[2]
İbn Katâde koşa koşa Hz. Peygamber Efendimiz’e gelir ve gördüğü bu dehşetli manzarayı anlatınca Sahâbe-i kirâm, Rasûlullah’ın “O cehennemliktir.” sözünün sebep ve hikmetini çok iyi anlamışlardır.
Yüce Allah, “Her kim Rabb’ine kavuşmayı umuyorsa, sâlih amel yapsın ve Rabb’ine ibâdette hiçbir şeyi ortak koşmasın.”[3] buyurarak her işte ihlâs ve samîmîyetle davranmayı emretmektedir.
İhlâs, yapılan amellerin Allah katında kabul edilmesinin en önemli şartıdır. Yaptığımız amellerin Allah katında kabul edilmesini istiyorsak, ihlâs ve samîmîyetle yapmalıyız. İhlâsla yapılan amel, çok küçük de olsa o Allah katında değerlidir. İnsanın Allah’ın rızâsını kazanmasına vesîle olur.
Allah’ın rızâsının nerede ve hangi amelde olduğunu bilemeyiz. Biz insanlara göre çok az ve değersiz gibi görülen bir ihlâslı amel, Allah katında çok değerli olabilir. Nitekim Lokman (a.s.) oğluna tavsiyede bulunurken, “Yavrucuğum! Yaptığın iş (iyilik veya kötülük), bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa ve bu, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, yine de Allah onu (senin karşına) getirir. Doğrusu Allah, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır.”[4] buyurmaktadır.
İnsan, yaptığı işi küçük diye önemsememezlik yapmamalıdır. Eğer ihlâsla yapılıyorsa o iş önemlidir ve değerlidir. Mutlaka hesap gününde karşısına getirilecek, eğer ihlâsla yapılmışsa sevabı/mükâfatı ona verilecektir. Şâyet riyâ/gösterişle yapılmışsa yine karşılığı verilecektir. Ancak bu sefer azap olarak karşılığını bulacaktır.
Netice olarak diyebiliriz ki, ihlâs, yapılan amellerin Allah katında kabul edilmesinin en önemli şartıdır. Ameller ancak ihlâs ve samimiyetle yapılırsa Allah katında kabul edilir. İnsan ihlâsının seviyesine göre yaptığı sâlih amellerden 10 katından başlayarak, 70 veya 700 kat veyahut daha fazla sevap alabilir. Riyâ/gösteriş için yapılan ameller ise belki dünyada insana bazı şeyler kazandırabilir, ancak âhirette rüzgârın önünde savrulan kül gibi yok olup gidecek ve sahibini azaba duçar edecektir.
Yüce Allah amellerimizi riyâ/gösterişten muhâfaza eylesin.
Ne mutlu ihlâs ve samimiyetle sâlih ameller işleyip de Rabb’inin rızâsına kavuşanlara.
[1] Müslim, “İmâre”, 152.
[2] İbn Hişam, es-Siretü’n-Nebeviyye, 3/93-94; Ayrıca bk., Buhârî, “Cihad”, 77.
[3] 18/Kehf, 110.
[4] 31/Lokmân, 16.
Mehmet SOYSALDI
YazarAllah Teâlâ, Tevbe Sûresi 105. âyette şöyle buyurmaktadır: “De ki, ‘(Yapacağınızı) yapın! Amelinizi Allah da Rasûl’ü de mü’minler de görecektir. Sonra görüleni ve görülmeyeni bilen Allah'a döndürülece...
Yazar: Mehmet SOYSALDI
Azerbaycan edebiyatının dünya çapında yetiştirdiği en büyük mesnevî şairi şüphesiz Nizamî’dir. Türk mesnevî edebiyatını derinden etkileyen Cemâleddin Ebu Muhammed İlyas bin Yusuf bin Zeki bin Müeyye...
Yazar: Mahmut KAPLAN
Günümüz Müslümanları kendi Müslümanlıklarını koruma endişesi yanında bir de çocuklarının Müslümanlığını koruma endişesi taşımaktadırlar. Hatta çocuklarına yönelik endişeleri kendi Müslümanlıklarını ku...
Yazar: Enbiya YILDIRIM
“Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır.”Allahu Teâlâ, Saff Sûresi 2-3. âyetlerde şöyle buyurmaktad...
Yazar: Mehmet SOYSALDI