Dağları Yıkan Duygu Kibir
Hayatın olağan akışı içinde insanlarla beraber yaşamak durumundayız. Beraber hareket eder, yaşantımız içinde kimi insanlarla hayatı paylaşırız. Onlarla sohbet eder, dertleşir; üzüntümüzü ve sevincimizi paylaşırız. Tamamen insani duygular içinde gelişen ve ilerleyen bir süreçtir bu… İnsani duygularımızın da bir ölçüsü olması gerekiyor aslında, mesela aşırı tevazu hali de bu defa başkaları tarafından suistimal edilebiliyor bu defa kişiyi ahmakmış gibi gösterebiliyor!
Duygularımızı doğru bir şekilde yönetmek çok önemli. Bir zamanlar kitabını okuduğum bir yazarın birkaç seminerine gitmiştim. Sürekli “ben” diyerek söze başlaması ve semineri içinde sürekli kendisinden bahsetmeye devam ederek övmesi bir süre sonra insanı sıkan bir duruma sürüklüyor.
Çünkü insanın sürekli kendini övmesi insani olarak kabul edilebilir bir şey değil. Evet çok iyi olabilir ama bunun kararını başkaları versin. İnsanın kendi kendini övmesi bir süre sonra dağlar dağı Erciyes’i de geçmesine sebep olabilir. Erciyes’e ulaşamasa bile tehlikeli kulvarlara doğru sürüklemiş olur kendini.
İnsani ilişkilerimiz içinde sadece kendimizi haklı görme gafletine maalesef çok düşüyoruz. İnsanların kendi menfaatini düşündüğü gibi karşısındakinin de menfaatini düşünse aslında birçok sorun yumağı kendiliğinden çözülecek. Hz. Peygamber (S.A.V.) aslında asırlar öncesinden demiyor mu, "Nefsimi elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, bir kişi hayırdan kendisi için istediğini, Müslüman kardeşi için de istemedikçe mükemmel bir şekilde iman etmiş olmaz."
Yıllar önce bir akademisyeni ziyaret etmiştim ve sonrasında birkaç hafta sonra yanıma uğra görüşelim dedi, hem yeni kitabım da gelir imzalamış olurum diye de ekledi. Yaklaşık bir ay sonra aradım, “Hocam ben Erol, nasılsınız?”, sinirli bir şekilde, “ne diyeceksen söyle Erol, işim var!” Bir şey yok hocam deyip kapattım. Ve bir daha asla aramadım.
Meşgul olabilirsiniz, işiniz de olabilir ama kimseye kaba konuşma hakkınız yok. Şu an müsait değilim, sonra görüşelim denilebilirdi. İlla kızıp karşı tarafın kalbini kırmaya gerek yok. Ki teklif de kendisinden gelmişti. Hayatımızın içinde böyle kendini sürekli yukarıda gören insanlar maalesef var. Okumuş olsalar bile nerede nasıl davranması gerektiğini bilmeyen kibir ve ego sahibi insanlarla muhakkak karşılaşıyoruz. Bunlar için en güzel cevap muhatap olmamak.
Hayatın olağan akışı içinde her türlü insanla muhatap oluyoruz elbette, ancak insani ilişkilerimizin doğru bir şekilde ilerleyebilmesi için de insanın kalbine dokunabilmek önemli. Kalbe dokunulmayan işlerde de pek fazla bir memnuniyet olmadığını söylemek lazım.
Mesela bir marangoz yaptığı dolabı güzel bir yüzle yapıp yerine monte ettiği zaman müşterisi de sonuçtan memnun kalacak, hem yaptıran hem de yapan usta yapılan iş sonucunda sevinecek. Bir taraf dolabına ulaşarak, bir taraf da yaptığı işten kazanç sağlayarak sevinmiş olacak.
Dolayısıyla insanların mutlu olması çok zor değil ama empati dediğimiz birbirimizi anlama kabiliyetini herkes kendine düşen oranda düşünmediğinden dolayı çatışmalar maalesef kaçınılmaz oluyor. İşte bütün bunların sonucunda kibir dediğimiz kendini her şeyin üstünde görme gafleti devreye giriyor ve sağlıksız bir iletişim modeli ortaya çıkıyor.
Bu dünyada hiçbir insan vazgeçilmez değildir, ancak herkes üstüne düşeni güzel bir şekilde yerine getirmekle mükelleftir. Bunu yapabilirsek her daim mutlu oluruz. Yoksa kimsenin bizim kara kaşımıza kara gözümüze meraklı olduğunu zannetmiyorum. İyi niyetten taviz verilirse maalesef bazı insanlar bunu kullanabiliyor. Bunu kullandıktan sonra artık ölçü kaçıyor ve iyi niyetli davranmak insana yük olabiliyor. Aslında merhamet, şefkat gibi duygular çok güzel ama yerinde kullanıldığı sürece.
Bütün duygular insanlar için, neyi nerede kullanmamız gerektiğine iyi karar vermek lazım. Küstah bir adamın yanında elbette gururlu bir şekilde durup yaptığı işin öneminden ve arkasında durmaktan vazgeçmemek lazım. Ama gayet tevazu içinde hayat yaşayan insanlar karşısında dağ gibi durup böbürlenmemin hiç kimseye faydası olmaz.
Erol AFŞİN
YazarHey ârifler hey âşıklarGel Muhammed’i bulalımEy dost yolunda sâdıklarGel Muhammed’i bulalımDoludur âleme nûruİki cihanın serveriKande ise anın nûruGel Muhammed’i bulalımMuhammed diridir ölmezTaze güld...
Yazar: Vedat Ali TOK
Yaşamımız boyunca türlü merhalelerden geçiyoruz. Dünya durdukça da bu düzen böyle gidecek. Yani çeşitli imtihanlara tâbî olacağız. İnanan insanlar olarak dünya hayatının bir imtihan dünyası olduğunu b...
Yazar: Erol AFŞİN
Allahu Teâlâ, Hûd Sûresi 15-16. âyetlerde şöyle buyurmaktadır: “Kim, (yalnız) dünya hayatını ve ziynetini istemekte ise, işlerinin karşılığını orada onlara tam olarak veririz ve orada onlar hiçbi...
Yazar: Mehmet SOYSALDI
Hayat birçok yönüyle akıp giden bir macera… Bir sürü olaylar silsilesi ile yoğrulan ve yine yaşam dediğimiz kavram içinde karşımıza nelerin çıkacağını bilmediğimiz bir denklem. Acısı ve tatlısıyla bir...
Yazar: Erol AFŞİN