Hiç Bilenlerle Bilmeyenler Bir Olur mu?
Bilmek; düşünce dünyasından en iyi bir şekilde beslenmektir. İnsan bildiğini yaşamaktan zevk alır. Sevdikleriyle bilgilerini paylaşma ihtiyacı hisseder. Bu yüzden sevip saydığı, kendine yakın hissettiği insanlarla konuşur, dertleşir ve yazışır.
İnsanoğlu Allah’ı hakkıyla bilmek, O’na şükretmek, O’nu zikretmek ve O’na ibâdet etmek ister. İbâdetler; Allah emrettiği yaratılış gayesi olduğu için, nimetlerin şükrünü yerine getirmek için, O’nun rıza ve hoşnutluğunu kazanmak için yapılır. En değerli olanı da Allah ibâdete en lâyık olduğu için yapmaktır.
Kendini bilen insan, Yaratan’ını bildiği gibi yaratılmışların en şereflisi olduğunu ve niçin yaratıldığını da bilir. Bu sebeple dünyaya gönderilen her insanın bu âlemde yerine getirmesi gereken ilk ve tek vazife sadece Rabb’ini tanımasıdır. Dünyada asıl görevmiş gibi peşinden koşulan diğer işler ise geçici, sönük menfaatler için boş ve faydasız bir şekilde çabalamadan başka bir şey değildir. İşte bütün bunlardan dolayı her şeyden önce Rabb’imizi tanımak zorunda olduğumuzun bilincinde olmamız gerekir.
“Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”[1] âyetinde de buyrulduğu üzere, ilim yönünden kendini yetiştirenle yetiştirmeyen bir değildir. İbâdet ve kulluk vazifelerimiz için önce ilim, sonra amel gelir. Bu sebeple ilim öğrenmek farzdır. Çünkü ilmî olmayan bir kişi ibâdetlerinde de eksik davranabilir.
Üzerimize düşen vazifelerimizden biri de İslâm’ı, Kur’ân’ı hem yaşantımızla hem de anlatarak insanlara tebliğ etmektir. Bunun için de kendimizi ilim yönünden en güzel şekilde yetiştirerek öğrendiklerimizi uygulamaya geçirmemiz gerekir. İlim öğrenen insan verimli toprağa benzer.
Verimli topraktan insanlar nasıl faydalanıyorsa ilimle yetişen bir kişi de insanlara öyle faydalı olabilir. İlim öğrenmeyen insan ise kaypak bir kayaya benzetilmiştir. Böyle kişilerin bırakın insanlığa kendisine bile faydası yoktur. “Allah sizden inananları ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltir.”[2]
Ebu Hureyre (r.a.)’dan rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kim Kur’ân ve sünnet ilmini öğrenmek için bir yola girerse Allah o kişiye cennetin yolunu kolaylaştırır.”[3]
İlmini gizleyenin, başkalarını bilgilendirmeyenin vay hâline… Demek ki ilmi sadece öğrenmekle kalmayıp, bildiklerimizi başkalarına anlatmakla da bir o kadar yükümlüyüz. Ebu Hureyre (r.a.)’dan Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “İnsanoğlu öldüğü zaman bütün amellerinin sevabı sona erer. Yalnız şu üç şey bunun dışındadır:
Bu üç kişinin defterine istifade edildiği süre sevap kaydedilir. Yüce Rabb’im bizi bu üç sınıf içinde yer alan kullarından eylesin. Yapacağımız şey çok kolay; ilmimizi artırıp insanlara öğreteceğiz. Bunun neticesinde alacağımız mükâfat ise çok büyüktür.
“Ey Rabb’im! İlmimi artır de.”[4] Hazreti Peygamber (s.a.v.)’in, “Allah'ım; faydasız bilgiden, alçalmayan gönülden, doymayan nefisten, kabul edilmeyen duadan sana sığınırım” hadisi gereğince bilginin faydalı olanına inanır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Ya öğrenen ol, ya öğreten ol veya onları seven ol, dördüncüsü olma helak olursun.” buyuruyor. Allah’ı tanıyıp sadece O’na kul olan, Rasûlullah (s.a.v.)’ı tanıyıp O’nu rehber edinen, İslâm’ı tanıyıp hayatını ona göre şekillendirenlerden olmamız duâsıyla. Rabb’im bizleri; öğrenen, anlayan, yaşayan, akleden, fikreden, zikreden ve şükreden kullarından eylesin. Âmîn…
[1] 39/Zümer, 9.
[2] 58/Mücadele, 11.
[3] Müslim, Zikr, 39.
[4] 20/Taha, 114.
Ali ÖZKANLI
Yazar1. Sâkî müdâm sunsa şarâb gam-ı firâk n’eyler n’eylerGönül olsa mest ü harâb gam-ı firâk n’eyler n’eyler2. Ara yerden ayrıla il zevke ere cân ile dilMatlabını bulsa gönül gam-ı fîrâk n’eyler n’eyler3....
Yazar: Es-Seyyid Osman Hulusi Ateş Efendi
Değerli eğitimciler ve sevgili anne-babalar. Geleceğimiz olan çocuklarımızın dünya ve âhiretini kurtarmak istiyorsak gelin elimizi taşın altına koyalım ve onları en güzel şekilde yetiştirelim.Güller u...
Yazar: Ali ÖZKANLI
BeyitGönül bir bahr-ı ummândır ana hadd ü pâyân olmazDerûnu dürr ü cevherdir ki pinhândır ayân olmaz(Gönül sonsuz, uçsuz bucaksız bir okyanustur. İçi türlü mücevherlerle dolu gizli bir hazinedir. Bu ...
Yazar: Resul KESENCELİ
Azerbaycan edebiyatının dünya çapında yetiştirdiği en büyük mesnevî şairi şüphesiz Nizamî’dir. Türk mesnevî edebiyatını derinden etkileyen Cemâleddin Ebu Muhammed İlyas bin Yusuf bin Zeki bin Müeyye...
Yazar: Mahmut KAPLAN