Hikaye: Hasta
Apartmana yeni taşınmıştım. Kış aylarıydı. Dondurucu soğuk olan o günlerde en büyük keyfim, birinci kattaki dairemde elime bir çay alıp karın yağışını ve sokağı seyretmekti.
Her sabah sokağa bakarken bir gün bir sokak çocuğunun apartmana rahatça girdiğini gördüm.
Apartmanın kapı kilit şifresini de bildiğini görünce, ters bir durum olup olmadığını anlamak için onu takip ettim.
Karşı komşum Necla Hanım’ın kapısını çalıp ellerinde çiçekler olduğu hâlde içeriye girdi.
Yarım saat sonra elinde kek, poğaça ve börek dolu bir çantayla dışarıya çıktığında, Necla Hanım, yüzü gözü kir toz içindeki çocuğun yanaklarını öpüp:
- Oğlum! Güzel gözlüm, yarın yine gel olur mu? Yoksa annen seni çok merak eder, deyip çocuğu yolcu ettiğinde şaşırmıştım. Yanına gidip neler olduğunu sordum.
Tanışalı çok olmuştu Necla Hanım’la. Ve oğlunun uzun yıllar önce öldüğünü biliyordum. Çocuğun kim olduğunu sordum.
- Hastalıklı bir çocuk. Benim annem, babam kim diye sessiz sessiz ağlıyordu bir gün sokakta. Hafızasını kaybettiğini anladım. Kimi kimsesi yok zaar. Ben de bir oyun edeyim, dedim. Oğlum... Kuzum... Senin annen benim deyince bir sevindi ki sormayın.
Her sabah gelir. Annesi gibi rol yaparım ona. Sonra ellerini sıcacık ısıtıp poğaça, börek verip gönderirim. Bizim beyin kızmayacağını bilsem, onunla da tanıştırıp evlatlık bile alırdım inanın. “Aman komşum, bu oyun aramızda kalsın!” dediğinde öyle takdir etmiştim ki komşumu içten içe...
Her sabah aynı çocuğun apartmandan girişine rastladım sonraki günlerde de. Hep ellerinde aynı çiçekleri görmüştüm.
Bir gün çokça çalmıştı Necla Hanım’ın kapısını. Açmayınca bir telaşlandı, üzüldü ki sormayın. Kapıyı açıp ne olduğunu sordum.
- Abi, bu dairede oturan abla sanırım hafızasını kaybetmiş. Bir gün bana sokakta rastladı. Beni oğlu sandı. Ben de her sabah o üzülmesin diye onu sevindirmek için gelirim buraya. Rol yaparım oğlu gibi. Kapıyı geç açtı da endişelendim. Bilseniz melek gibi kadındır. Çok endişeleniyorum onun için. Ağzımdan kaçırıp söyledim size. Lütfen bu oyundan bahsetmeyin ona, olur mu? Üzülsün istemem, deyince gözlerimden yaşların süzülmesine mani olamadım.
O an Necla Hanım kapıyı açınca, çocuk bana dönüp, parmağını dudağına götürüp "Şşştt, aramızda.” der gibi bir hareket yaptı.
İki merhametli insanın arkasından dakikalarca ağladım. İkisi de birbirini hasta sanıyor; biri yaşlılıktan, biri çocuk aklıyla hafızasını kaybetmiş sanıyor, ama birbirlerinin yaralarına ilaç oluyorlardı aslında. Ama hasta değil, insandılar. Gerçek birer insan… Bu oyunu hiç bozmadım. Hâlâ her sabah iki güzel insanı nemli gözlerle izliyorum.
Kendi acısını hisseden canlıdır. Ama başkasının acısını hisseden insandır.
Ayşe Gül PINAR
YazarAdamın hastalığına çare bulamayan doktorlardan biri, kendisine evliya denilen bir ihtiyarın adresini vermişti. Söylenenlere göre, en ağır hastalar bile o zatın duasıyla iyileşebiliyormuş. Adam, verile...
Yazar: Ayşe Gül PINAR
Muhteris ellere bırakma biziEhl-i dile yârân eyle ya RabbiDünyada ukbâda hiç yakma biziHabîbine ihvan eyle ya RabbiGünahın hududu gökleri aştıŞeytan da insan da yolunu şaştıDünya çukurunda zulme bulaş...
Şair: Ekrem KAFTAN
Eskiden hukuk fakültesini birincilikle bitirenleri mükâfat olarak Medine'ye kadı/hâkim olarak tayin ederlermiş. Gönlü Rasûlullah aşkı ile dolu olan bir genç, bunu duyunca bütün gayretini sarf ederek h...
Yazar: Ayşe Gül PINAR
Geçtiğimiz günlerde bir hafta sonu ablam ve iki kızıyla Yunanistan’a gittik. Yeni yerler görüp farklı kültürlerden insanları tanımak hep ilgimi çekmiştir. Arabayla ilk kez yurt dışına çıkmanın biraz h...
Yazar: Raziye SAĞLAM