Terzi Baba ve Gönül Dilinden Mesajları
Asıl adı Mehmed Vehbi olan ve ismi Erzincan ile özdeşleşen Terzi Baba, mesleği dolayısıyla bu sıfatla anılmıştır. Terzi Baba mesleğinden dolayı “Terzi Ağa”, boyunun uzun olmasından dolayı “Uzun Terzi” ve “Hayyât Vehbî” şeklinde de tanınmıştır. Erzincan ve civarında 19. yüzyılda ilmî ve irfânî kişiliğiyle etkili olan Terzi Baba, hayatın anlamını arayan ve tevhîd bilinciyle hayata yön vermek isteyen kimselere rehberlik etmiş bir sûfîdir.[1]
Terzi Baba: Hayatı ve Miftâhu’l-Kenz Adlı Eseri
Terzi Baba’nın doğum yeri ve tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Onun Erzincan’ın merkezine bağlı Sarıgöl Köyü’nde 1204/1788-1789 yılında dünyaya geldiği tahmin edilmektedir.[2] Mehmed Vehbî Efendi’nin babasının adı Fazlzâde Abdurrahman’dır. Üç erkek kardeşinden Fâzıl Abdülkerîm Feyzî’nin kabri Terzi Baba’nın kabri yanındadır. Erkek evladı olmayan Terzi Baba’nın nesli kız çocukları kanalıyla devam etmektedir.[3]
Çocukluğundan itibaren mânevî hassasiyetleri yüksek biri olarak yaşamını sürdüren Terzi Baba, ilk dönemlerde Kâdirî şeyhi Şirvânlızâde (ö. ?) isimli bir zâta intisap eder. Sonraki dönemlerinde Terzi Baba, Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî’nin halîfelerinden Abdullâh-ı Mekkî’ye intisap ederek Nakşbendî yoluna bende olur.[4]
Abdullâh-ı Mekkî’nin Erzincan’a geldiği bir süreçte onu ziyarete giden Terzi Baba’ya Mekkî’nin Bağdâdî’nin emâneti vermek için uygun kişiyi aradığı ve Terzi Baba’ya bu emâneti verdiği şeklinde bir intisap öyküsü anlatılır. Nakşbendî-Hâlidî hilâfeti alan Terzi Baba’nın, Erzincan, Erzurum, Gümüşhane, Bayburt ve Sivas başta olmak üzere birçok yerde şöhreti artar.[5] Terzi Baba, Erzincan’da meydana gelen kolera salgını sebebiyle 1848’de burada vefât eder ve kendi adıyla anılan şehir mezarlığına defnedilir.[6]
Terzi Baba, damatları Mustafa Fehmî ve Mehmed Rüşdü ile Süleyman Efendi (Leblebici Baba), Abdülbâkî Baba, Abdussamed Efendi ve İrşâdî Baba gibi birçok isme hilâfet vermiştir.[7] Terzi Baba ile ilgili en geniş malûmat damadı Fehmî Efendi’nin mürîdi Aşçı İbrâhîm Dede’nin Hatıralar’ında yer almaktadır.[8]
Terzi Baba’nın henüz ulaşılamayan Sıfat-ı Subûtiyye[9] ile Miftâh-ı Kenz adlı iki eseri bulunmaktadır. Kenzü’l-Miftâh, Miftâhü’l-Kenz ve Kenzü’l-Fütûh gibi değişik adlarla kaynaklarda yer alan Miftâh-ı Kenz, Terzi Baba’nın dinî tasavvufî görüşlerini yansıtan bir eserdir.[10]
İlk olarak 1264/1848’de İstanbul’da basılan esere halîfelerinden Hacı Hafız Mehmed Rüşdü Efendi tarafından 26 beyitlik Medhiyye-i Hayyât başlıklı bir manzûme eklenmiştir. Hece vezniyle kaleme alınan eser,[11] herkesin anlayabileceği sade açık bir dille kaleme alınmıştır. Eserde velî, fakr, zikir, râbıta, tecellî, zâhir ve bâtın ilmi, kerâmet, sâliklerin hâlleri ve letâif gibi birçok konu işlenmiştir.[12]
Terzi Baba’nın Gönül Dilinden Mesajlar
Terzi Baba, gönül dünyasını Hakk’ın tecellîlerine mazhar kılmak için öncelikle Hakk’ı yâd etmenin zorunluluğu (zikir) ve fakr hissiyatı üzerinde durur. O, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in “Zikirden evlâ amel yoktur.”[13] şeklinde bir hadîs-i şerîfi olduğunu söyler[14] ve “Bu zikrullâh size enfâ makâmâtın eder erfâ/ Kamû a’mâli sâlihden edîser şânınız evlâ” beytiyle zikrin kalbi Hakk’a döndürücü tesirine işaret eder.[15]
Zikre devam edildiği sürece Hakk’ın önce sıfatları sonrasında ise Zât’ından tecellîlerle gönülleri aydınlatacağını belirten Terzi Baba,[16] zikr-i dâimî sayesinde Hakk’ın, rızasını arayan kimseye maksadını lütfedeceğini de sözlerine ekler: “Eğer zikre devam olsa ider ruhları seyri/ Terakkîye gidîserdir verir maksadların Mevlâ.”[17]
Terzi Baba, zikrin gerçek mânâda kişide tesir meydana getirebilmesi için ise kişinin fakr saltanatına ulaşmasını gerekli görür. Ona göre Hz. Peygamber (s.a.v.) “Fakirlik övüncümdür.”[18] buyurmuştur ve bu sözleriyle O (s.a.v.) kişinin varlık iddiâsından sıyrılmasını kastetmiştir:
“Ki zira Rasûlullah buyurdu/ Ki bu el-fakru fahri’ni duyurdu
Murâd ola veyahut bu kelâmdan/ İbârettir vücûdu yokluğundan
Ki yani fakirlikten murâdı/ İdem derdi Hüdâ’ya itimâdı.”[19]
Terzi Baba, Hakk’ı arayan kimsenin zikirle O’nun tecellîlerine ulaşıp aşk bahrine dalmasını bu yoldaki ilerleyişinin alâmetleri olarak görür:
“Edüp zikri bulurlar ön mahabbet/Mahabbetten bulurlar sonra meveddet
Meveddetten tecellî oldu hâsıl/ Kim andan ışkı buldu oldu vâsıl
Bu sâlik ışk ile bulduysa vuslat/ Ferah bulup olurdu cânı rahat.”[20]
Görüldüğü gibi Terzi Baba, zikrin muhabbete, muhabbetin meveddete, meveddetin ise vuslata kapı araladığını belirtir ve âşıkların ancak bu yolculukla teskin olabileceklerini savunur.
“Sâliklerin Hâlleri” başlığı altında mânevî yolculuğunu gerçekleştiren Hak âşıklarının durumlarını detaylı bir şekilde zikreden Terzi Baba, ilk olarak onların bir mürşid-i kâmile varıp onun elinden Hakk’ı zikre başlamalarının gerekliliği üzerinde durur: “Gel ey sâlik zikir al sen şeyhten/ Sana talim edem iş bu tarikten.”[21]
Günahlardan tevbe edip rabıta ile şeyhin himmetini almayı mânevî seyr için olmazsa olmaz gören Terzi Baba,[22] tevbe, rabıta ve zikirle Hak yolcusunun havf ve recâ tecrübelerine ulaşıp çift kanatlı olarak mânevî sahada yol alacağını belirtir.[23]
Zikir ve istiğfara devam eden sâlikin havf ve recânın ardından kabz ve bast tecrübelerine varacağını söyleyen Terzi Baba,[24] kabz ve bast sayesinde sâlikin nice hâllere kavuşacağını, bazen Cemâl bazen Celâl tecellîlerine mazhar olacağını ve bunun da kalpte yokluk ile mümkün olacağını sözlerine ekler.[25]
Kalbin yokluğunun bir damlanın deryâya düşmesine, dalganın deryâya karışan bu bir damlayı sonrasında deryâdan çıkarmasına benzediğini belirten Terzi Baba, kalpteki yokluk sayesinde feyz-i ilâhînin oraya akmaya başlayacağını ve böyle bir kalbin fenâ tecrübesine kişiyi ulaştıracağını aktarır.[26] Şerîat-tarîkat ve hakîkatin Hak yolcusuna zemin olduğunu savunan Terzi Baba, sâlikin bu zeminde atacağı her adımla mârifet sırrına ulaşacağını söyler:
“Şerîat özüdür iş bu tarîkat/ Şerîatten zuhûr eder hakîkat
Şerîatten söyler âlim olanlar/ Tarîkatta gider ârif olanlar
Hakîkatten söyler kâmiller anla/ Mahabbet kıl bu üçe cism-i canla
Eğer bir kul bu üçü etse tahsîl/ Onun işi olur elbette tekmîl
O kulda çok zuhûr eder maârif/ Olur mü’min-i kâmil dahî ârif.”[27]
Netice olarak ifade etmek gerekirse Terzi Baba, gönül dünyasının hakîkat ve mârifet denizlerine dalarak oradan inciler toplayabilmesi için Hakk’ı yâd etmek (zikir), râbıta, meşâyihin himmeti, bağışlanma talebi (istiğfar), fakr, aşk, havf-recâ, kabz-bast, fenâ ve nihayet mârifet telakkisi ile mânevî seyre devam etmesini gerekli görür.[28]
Miftâh-ı Kenz’de Terzi Baba, Nakşbendiyye Tarîkatı’nın usûlü üzere seyrü sülûkü detaylı bir şekilde izah eder. Bununla birlikte o, eserinde Hakk’ın âlemle münâsebetine işaret eden Hakk’ın isim ve sıfatları üzerinde geniş bir şekilde durur.[29]
Terzi Baba, eserinin bir nevi akâid risâlesi olarak görülmesine sebep olacak bu adımıyla aslında şerîat, tarîkat, hakîkat ve mârifet aşamalarına dikkat çeker ve zâhir-bâtın bütünlüğü ile hayatın anlamını yakalamayı hakîkat yolcusuna telkin etmiş olur.[30]
[1] Bursalı Mehmed Tâhir Efendi, Osmanlı Müellifleri (İstanbul: Matbaa-i Âmire, 1333), 1/50; Mehmet Fatsa, Tasavvufta Mekkî Kolu (İstanbul: Mavi Yayınları, 2000), 103.
[2] Nurettin Albayrak, “Terzi Baba”, Sahâbeden Günümüze Allah Dostları (İstanbul: Şûle Yayınları,
1996), 9/96; Ünal Tuygun, Erzincan’ın Manevî Mimarları, (İstanbul: Kervan Yayınları, 2004), 70.
[3] Tahir Erdoğan Şahin, Anadolu’nun Tarihi Akışı İçerisinde Siyâsî, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Açıdan Erzincan Tarihi (Erzincan: Erzincan Hayra Hizmet ve Dayanışma Vakfı, 1985), 2/278.
[4] Aşçı İbrâhim Dede, Çok Yönlü Bir Sûfînin Gözüyle Son Dönem Osmanlı Hayâtı Aşçı Dede’nin Hatıraları, haz. Mustafa Koç-Eyüp Tanrıverdi (İstanbul: Kitabevi Yayıncılık, 2006), 1/456.
[5] Aşçı İbrâhim Dede, Aşçı Dede’nin Hatıraları, 1: 339-340; Hüseyin Vassâf, Sefîne-i evliyâ-yı ebrâr fî şerh-i esmâr-ı esrâr, (İstanbul: Süleymaniye Kütüphanesi, Yazma Bağışlar, nr.2305-2309), 2/183; Halil Baltacı-Ömer Aslan, “Erzincan’da Nakşî-Hâlidî Gelenek”, Batman Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dergisi 1/2, (2017), 82-92.
[6] Bursalı, Osmanlı Müellifleri, 1/343; Vassâf, Sefîne-i Evliyâ, 2/184; Nurettin Albayrak, “Terzi Baba”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (Ankara: TDV Yayınları, 2011), 40/521.
[7] Aşçı İbrâhim Dede, Aşçı Dede’nin Hatıraları, 1/341-344; Vehbi Yurt, Terzi Baba ve Erzincan (İki Küre) (İstanbul: Birun Yayınları, 2011), 60; Süleyman Uludağ, “Anadolu’da Halidilik”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, (İstanbul: TDV Yayınları, 1997), 15/297; Şaban Er, Erzincanlı Terzi Baba Hayyat Muhammed Vehbî Külliyâtı (İstanbul: Kutup Yıldız Yayınları, 2014), 75. Terzi Baba’nın yolu Sivas’ta Şeyh Şakir Efendi (ö. 1896), Törnüklü İbrahim Efendi (ö. 1911), oğlu Salih Efendi (ö. 1956) ve Âşık Ruhsâtî (ö. 1911) kanalı devam etmiştir. Doğan Kaya, “Terzi Baba’nın Sivas’taki Muakkipleri ve Âşık Ruhsati”, Akra Kültür Sanat Edebiyat ve Eğitim Bilimleri Dergisi 12, (2017), 235-253.
[8] Aşçı İbrâhim Dede, Aşçı Dede’nin Hatıraları, 1/339-354.
[9] Terzi Baba’nın bu eserini Bursalı ve Vassâf eserlerinde zikretmişlerdir. Bursalı, Osmanlı Müellifleri, 1/50; Vassâf, Sefîne-i Evliyâ, 2/184.
[10] Tuncay Karatepe, Şuayip Özdemir, “Erzincanlı Terzi Babanın “Miftâhu’l-Kenz” İsimli Eseri Bağlamında Ahlaki Erdemler”, Uluslararası Erzincan Sempozyumu Bildiriler, ed. Hüsrev Akın, (Erzincan: y.y, 2016), 1/1037-1044.
[11] Yakup Şafak, “Terzi Baba’nın Miftâhu’l-Kenzi’nin Aslı Mensûr mudur?”, Yedi İklim 5/42, (1993), 72-74.
[12] Nuran Çetin, “Terzi Baba’nın ‘Kenzü’l-Miftâh’ Adlı Eserinde Bazı Tasavvufî Kavramlara Yaklaşımı”, İlahiyat Tetkikleri Dergisi 49, (2018/1), 219-220.
[13] İbn Mace, “Edeb” 53; Tirmizi, “Daavat” 6.
[14] Terzi Baba, bu aktarımını şu beyitte dile getirir: “Ki zira hadîsinde buyurmuştur Resûlüllâh/ ,amel itmezki bir kimse bu zikirden evlâ.” Orhan Aktepe, Terzi Baba ve Miftâh-ı Kenz (Erzincan: Ermat Ofset, 2003), 49.
[15] Aktepe, Terzi Baba ve Miftâh-ı Kenz, 49.
[16] Terzi Baba bu hatırlatmasını şu beyitte yapar: “Ki Zira Hak tecellîler ider evvel sıfatlarından/ İdîser sonra Zât’ından esah olan budur nakla.” Aktepe, Terzi Baba ve Miftâh-ı Kenz, 49.
[17] Aktepe, Terzi Baba ve Miftâh-ı Kenz, 49; Çetin, “Terzi Baba’nın ‘Kenzü’l-Miftâh’ Adlı Eserinde Bazı Tasavvufî Kavramlara Yaklaşımı”, 220-221.
[18] Aclûnî, Keşfü’l-hafâ, 2/87.
[19] Aktepe, Terzi Baba ve Miftâh-ı Kenz, 31-32.
[20] Aktepe, Terzi Baba ve Miftâh-ı Kenz, 54-55.
[21] Aktepe, Terzi Baba ve Miftâh-ı Kenz, 89.
[22] Terzi Baba, bu görüşlerini şu beyitlerde dile getirir:
“Oku sen evvelâ estağfirullah/ Günahlardan rücu et ana her gâh
Biaz da rabıta kıl sen gönülden/ Şeyihten iste himmet cân u dilden.” Aktepe, Terzi Baba ve Miftâh-ı Kenz, 89.
[23] Aktepe, Terzi Baba ve Miftâh-ı Kenz, 89.
[24] Terzi Baba bu konuda şunları söyler: “Eğer zikre devam ederse sâlik/ İşit sonra neye erer masâlik
Zuhûr eder mürîdin dahî kabzı/ İçerden kesiliser cümle feyzi
İyi hâl terk-i edeple bozulur/ Yine istiğfar edince dirilir
Kesilir kabz olunca feyzi içerden/ Açulur bast olunca cân u dilden
Bu Kabz ile basıtda iki kanat/ Ânınla kesb eder rûh nice hâlât.” Aktepe, Terzi Baba ve Miftâh-ı Kenz, 90.
[25] Kabz ve bastın sâlike kazandıracağı bu halleri Terzi Baba şu şekilde ifade eder:
“Gehi hey’et gehi ism-i Celâl/ Gehi rikkat gehi lutf-i Cemâl
Dahi zâhir olur bu kalbe yokluk/ Ona bir görünür azlık ve çokluk.” Aktepe, Terzi Baba ve Miftâh-ı Kenz, 91.
[26] Terzi Baba, bu düşüncelerini şu mısralarda nazmen ifade eder:
“Eğer bir damla su deryaya düşerse/ Ânı dalga urup cümle karışırsa
Geri dalga çekilüp çıksa damla/ Âna benzer bu yokluk dahi olsa
Kezalik geru kalpde yokluk olsa/ Âna feyz-i ilâhî ahî olsa
Zuhûr ederdi bu kalbin fenâsı/ Fenâdan hâsıl olup kalp gınâsı.” Aktepe, Terzi Baba ve Miftâh-ı Kenz, 91.
[27] Aktepe, Terzi Baba ve Miftâh-ı Kenz, 92.
[28] Çetin, “Terzi Baba’nın ‘Kenzü’l-Miftâh’ Adlı Eserinde Bazı Tasavvufî Kavramlara Yaklaşımı”, 221-231.
[29] Ahmet Çelik, “Erzincan’ın Manevi Önderlerinden Terzi Baba’nın İtikadî Yöntemi”, Uluslararası Erzincan Sempozyumu Bildiriler, ed. Hüsrev Akın, (Erzincan: y.y, 2016), 1/891-899; Ahmet Çelik, Orhan Aktepe, “Miftahu’l-Kenz Bağlamında Terzi Baba’nın İtikadî Görüşleri ve Yöntemi”, Erzincan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 9/2, (2016), 141-152.
[30] Abdülkuddüs Bingöl, “Terzi Baba’nın Tasavvuf Anlayışı”, Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Edebiyat Bilimleri Araştırma Dergisi 17, (1989), 193-198.
Fatih ÇINAR
YazarŞemseddîn-i Sivâsî’nin Darende’de Açan Gülü:Somuncu Baba Ahfâdından Muhyiddîn-i Darendevîİslâm tarihindeki üç meşhur Şems’ten biri olarak kabul edilen Şemseddîn-i Sivâsî (öl. 1006/1597), Halvetiyye Ta...
Yazar: Fatih ÇINAR
18 ve 19. yüzyılın önde gelen isimlerinden olan Ahmed-i Kuddûsî, döneminin aşk ile yoğrulan sûfîlerinden kabul edilmiştir. Dîvân’ındaki şiirleri ve diğer eserlerinde dile getirdiği hakîkatlerle gönül ...
Yazar: Fatih ÇINAR
Karadenizli Olan Ve Karadeniz’de Faaliyet Yürüten Şemsiyye (Sivâsiyye) Meşâyihi Anadolu’da etkin olan önemli tarîkatlardan biri Halvetiyye’dir.[1] Dört ana şubesi ve birçok alt kolu ile Halvetiyye Tar...
Yazar: Fatih ÇINAR
Buhârâ, yedi Nakşbendî pîrine ev sahibi yapmasıyla meşhûrdur. Fakat öncelikle ifade edilmelidir ki bu şehirde cennetle müjdelenen on sahâbîden Ebû Ubeyde b. Cerrâh’ın makamı da bulunmaktadır. Ebû Ubey...
Yazar: Hamit DEMİR