Senin Gibi Zîbâ Görmedi Dünyâ
Devlet ol başun ki şer’üni idendür reh-nümâ
Havf-ı a’dâdan ne gam ana ki sensin pîşvâ
İrmez ol ten sıhhate derdinle olmazsa marîz
Bulmaz ol baş devleti yolunda olmazsa fedâ
Sidre-i ravzan havâss ervâhına dârü’s-selâm
Sâha-i türben zünûb emrâzına dârü’ş-şifâ
İrmedi bâğ-ı cemâlün gibi zîbâ gülşene
Ol hevâ ile cihânı seyr ider bâd-ı sabâ
Kendüni miskîn iderdün ümmetüne nush içün
Ağniyâ bilsün diyü ya’nî anâyımış gınâ
Der idin: “El-fakru fahrî” her dem ey Mahbûb-ı Hak
Şâh-ı kevneyn iken olmayıp muhibb-i mâsivâ
Diyicek düşmenlerün “yâ leytenî küntü türâb”
Senden umarlar şefâat evliyâ vü enbiyâ
Ümmet içre gerçi Şemsî har u zârdur cümleden
Lîk hiç kesmez cenâbundan ümîdin ol gedâ
Şemseddîn Sivasî (1520-1597)
Şiirin beyit beyit açıklaması şöyle:
“Hz. Muhammed (s.a.v.)’in şerâitinı tatbik ve takip eden huzur bulur. Onlarda düşman korkusu da olmaz; çünkü önderleri de Hz. Muhammed (s.a.v.)’dir.”
“Bir insan Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in aşkıyla, dâvâsıyla hasta olmadığı, Onun yoluna baş koymadığı müddetçe sıhhat bulamaz.” diyen şair, maraz/hastalık-sıhhat kelimelerini ustalıkla bir arada kullanmak suretiyle tezat sanatı yapıyor.
“Ey Muhammed (s.a.v.), Senin Ravza’nın Sidresi muhteremlerin ruhları için cennet değerindedir. Türbenin bulunduğu yer ise günah ile hastalanan rûhlara şifâ kapısıdır.”
İrmedi bâğ-ı cemâlün gibi zîbâ gülşene
Ol hevâ ile cihânı seyr ider bâd-ı sabâ
“Sabah rüzgârı Senin güzelliğinin bağına benzer bir bahçe bulamadı. Böyle bir yer bulabilmek için dünyayı dolaşır durur.” Burada hüsn-i talil sanatı yapılmıştır.
Aynı zamanda “bâd-ı sabâ”ya insana has özelliklerden “arama” fiili yüklendiği için teşhis sanatı yapılmıştır. Beyitte hevâ kelimesi hem hava hem de heves anlamıyla kullanılmıştır.
Sabah rüzgârının esmesini şair, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in Ravza’sını aramasına bağlıyor. Buradaki ifâde bize, Fuzûlî’nin:
Ravza-i kûyuna her dem durmayup eyler güzâr
Âşık olmuş gâliba ol serv-i hoş-reftâre su
beytini hatırlatıyor.
“Ey Muhammed (s.a.v.), Sen ümmetine nasihat için kendini miskin ederdin; yani, zenginler, zenginliğin ‘bağışlama’ olduğunu bilsinler diye…”
“Ey Allah’ın Habîbi, Sen ki iki cihan padişahı olmana rağmen dünya zenginliğine bel bağlamayıp, her zaman, ‘El-fakru fahrî.’ der idin.”
Hz. Muhammed (s.a.v.)’in dünya zenginliğine hiç önem vermediği malumdur. Fakat “El-fakru fahrî.” de uydurma olduğu ittifakla kabul edilen hadislerdendir. Anlamı: “Fakirliğimle övünürüm.” Mutasavvıf şairler bu sözü çokça iktibas ederler ve buradaki fakirliğin maddî değil, mânevî anlamda olduğunu savunurlar. Onlara göre fakirlik, varlıktan geçip, benliği Allah’ta yok etmek anlamını taşımaktadır.
“Ey Muhammed (s.a.v.), velîler ve nebîler senden şefâat bekleyecekler; düşmanların ise “Yâ leytenî küntü türâbâ.” diyecekler.
“Yâ leytenî küntü türâbâ” Nebe Sûresi’nin son âyetinden alınmış bir ibâredir. “Keşke ben, daha önce toprak olsaydım.” demektir. Âyetin meâli: “Biz yakın bir azap ile sizi uyardık. O gün, kişi önceden yaptıklarına bakacak ve inkârcı kişi, keşke toprak olsaydım, diyecektir.” Beyitte âyet iktibası yapılmıştır.
Şair son beyitte, bütün klâsik na’tlarda olduğu gibi, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’den şefâat talep etmektedir.
Vedat Ali TOK
YazarŞeyyâd Hamza (13. yüzyılın sonu?-14. yüzyılın ikinci yarısı?)Senün aşkun kamu derde devâdur yâ RasûlallahSenün katunda hâcetler revâdur yâ RasûlallahSenün nûrun gören gözler ne ay gözler ne yılduzlarN...
Yazar: Vedat Ali TOK
N’ola tâcım gibi başımda götürsem dâimKadem-i pâkini ol Hazret-i Şâh-i RusûlünGül-i gülzâr-ı nübüvvet o kadem sahibidirBahtîyâ durma yüzün sür kademine o gülün1.Sultan Ahmed Han (1590-1617)“Bahtî” ve ...
Yazar: Vedat Ali TOK
"İnsan ara bul irfan ara bulDerman ara bul bîmâre gönlüm"Osman Hulûsi Efendi bu beytinde diyor ki; insan, yaratılışı itibarıyla çeşitli şeylere muhtaç dünyaya gelir ve bu ihtiyaçları bir ömür boyu dev...
Yazar: Vedat Ali TOK
Senin emrine mahkûm cümlesidir taht-ı hükmündeKamu mahlûk u âlem ins ü cân arz u semâ yâ Rab(Ey Rabb’im! Bu dünyadaki yer, gök, insan ve cinler, yaratılmış olan bütün varlıklar Senin hükmün altındadır...
Yazar: Vedat Ali TOK