İsrail’in Filistin’i İşgali ve Medeni Dünyanın Donan Vicdanı
İslam’ın üç kutsal mabedinden biridir Mescid-i Aksa. Tüm Müslümanların onur ve izzeti mukaddes değerlerine sahip çıktığı oranda izzet ve şeref bulacaktır. Tarih boyunca İslâm’ın haremine yönelik nice saldırılar olmuştur. Düşmanın hasmı ve hıncı ne kadar çok olursa olsun Müslümanlar samimiyet ve güçleriyle her türlü saldırıyı geri püskürtmenin çabasına bürünmüştür.
Hz. Ömer’in Kudüs’e asliyetine büründürmesi, Salahaddin-i Eyyûbî’nin Mescid-i Aksa’yı özgürlüğüne kavuşturması, Sultan Baybars’ın yeniden işgale yeltenen güçleri Filistin’de dize getirmesi, Osmanlı’nın Harem-i Şerif’in onurunu asırlar boyunca payidar kılması Müslümanların tarih yolculuğundaki azimli ve kararlı tavırlarının bir yansımasıdır.
Müslümanlar açısından Kudüs candır, aşktır, hayattır, varlık sebebi ve anlam haritasıdır. Kudüs’ün esaretin her Müslümanın yüreğini dağlayan ve gönlünü paramparça kılan bir azaptır. Kudüs özgürlüğüne kavuşmadıkça hiçbir Müslümanın kendini rahatta ve emin bir ortamda hissetme şansı yoktur.
Osmanlı Devletinin varlığına kastedildikten, Filistin sahipsiz bırakıldıktan, Mescid-i Aksa esarete mahkûm kılındıktan sonra bir asırdır Filistin’de acı, gözyaşı, şiddet ve vahşet hiç bitmedi. İslam coğrafyasının her biri sömürgecilik sarmalında boğuşup kurtuluş mücadelesi verirken, güç odaklarına karşı onurlu direnişleriyle bağımsızlıklarını kazanırken, kendi özgür ve serbest devletine kavuşmanın derdine düşerken, tam esaretten kurtulduk diyecekleri sırada sömürgecilik sonrasında ve bağımsızlıklarını kazandırtan sonra İslam ülkelerini bu kez yeni sömürgecilik dalgası sarmaladı.
Yerli işbirlikçilerle güdümlü devletler kuruldu. İslam dünyasında istihbarat teşkilatlar cirit atmaya başladı. Savaş meydanlarında bağımsızlıklarını kazanan Müslüman ülkelerde müstemleke güçler güdümlü hükumetler kurdu. Müslüman halkların kendi kaderlerini kendilerini belirleme imkânına fırsat verilmedi.
Devletin başına gelenler genelde sömürge döneminde özel olarak eğitilen yerli işbirlikçiler oldu. Çizilen yapay sınırlarla İslâm ülkeleri birbiriyle çatışır konuma getirildi. İslâm coğrafyasında uygulanan mikro milliyetçi politikalar, etnik çatışmalar, kışkırtılan mezhep kavgaları, körüklenen aşiret çatışmalarıyla İslâm âlemi yeniden şiddet sarmalına dönüştürüldü.
İslâm ülkelerinin başına getirilen batının kula rejimleri, batıdan ve batılı değerlerden beslenen yerli işbirlikçileri, halktan kopuk politikalar, halka rağmen uygulamalar, gerçekleştirilen askeri darbeler, uygulanan yolsuzluk politikaları, gerçekleştirilemeyen sağlıklı ekonomik gelişmeleri, iktisadi kalkınma programından yoksunlukları, insan haklarından mahrumiyetleri, İslâmî değerlerden uzak kalmaları nedeniyle kâğıt üzerinde bağımsız ama gerçekte güdümlü devletler teşekkül etti.
Finansörleri küresel güç baronları olan bu devletler kendilerinden beklenen politikaları uygulamaya mahkum oldular. Müslüman halklar biribiriyle kardeş olmanın çabasını güderken başlarındaki yöneticiler halka inat İslâm coğrafyasından kopuk siyaset izlediler. O nedenle birbirlerinin sorunlarına kör ve sağır kesildiler.
İslâm ülkelerinin içerisinde bulundukları bu perişan durumlar İslâm düşmanlarının Harem-i Şerif’i talan etmelerine yol açtı. Parçalanan, ayrışan, birbiriyle çatışan, birbirinden kopuk yaşayan Müslümanların bu acınası halleri herbirinin bir bir kontrol edilmesini sağladı.
SSCB’nin işgaliyle Afganistan’ın işgali, İran-Irak savaşıyla yıllardır devam eden kardeş kavgası, Körfez savaşıyla Irak’ın parçalanması, BM’in gözü önünde ve batılı devletlerin kışkırtmasıyla Sırpların gerçekleştirdikleri Bosna’nın soykırıma tabi tutulması, 11 Eylül saldırıları bahanesiyle Afganistan’ın ateş çemberine dönüştürülmesi, Somali’nin ölüm kalım savaşına dönüştürülmesi, Yemen’in tarumar kılınması, Libya’nın ikiye bölünme çabası, Mısır ve Sudan’ın darbelerle güçsüz bırakılması, yapay düzeyde üretilen terör örgütleriyle Suriye’nin parçalanması, Ermenilerin kışkırtılarak 30 yıldır Karabağ’ı işgal etmeleri, Keşmir Müslümanlarının bitmeyen dramı, Myammar’da Müslümanların Budist katliamına maruz bırakılması, Akdeniz’in savaş sarmalına dönüştürülmesi yaşanan onlarca sorunun sadece birkaçıdır.
Yaşanan sorunların en acısı Filistin’in varlığına son verme operasyonlarıdır. Osmanlı’nın Filistin’i bırakmasından sonra Filistin’in yüzü hiç gülmedi. Neredeyse bir asırdır Filistin kan ağlıyor. Filistin’in bir avuç onurlu ve şerefli çocukları ölüm kalım mücadelesi veriyor.
Bir asırdır vatanları ellerinden alınmak istendi. Evleri başlarına yıkıldı. Toprakları işgal edildi. En temel insani haklarına müsaade edilmedi. Mülteci kamplarında yaşam savaşı vermek zorunda kaldılar. Filistin’in asil evlatları bölünmeye, parçalanmaya, ayrı kulvarlara savrulmaya, birbirine düşürülmeye, kardeşi kardeşe kırdırılmaya çalışıldı.
Daha acısı ise Filistin’in bu abide çocuklarına terörist muamelesi yapıldı. Vatanlarına sahip çıkmaya, devletlerini kaybetmemeye, bayraklarını dalgalandırmaya, topraklarını düşmana kaptırmamaya, namuslarını korumaya, yuvalarına sahip çıkmaya, öz yurdunda yaşamaya çaba gösteren Filistin’in bu onurlu direnişçileri şiddet baronları gibi gösterilmeye çalışıldı.
İşgalci, ayrılıkçı, terörist İsrail güçleri yavuz hırsız edasıyla Yahudi yerleşimcilerini Filistin topraklarında konuşlandırmaya çalıştı. Askeri ve sivil güçleriyle Filistin’i abluka altına almaya çalıştı. Tarih boyunca İsrail hiç yalnız olmadı. En büyük destekçisi ABD, İngiltere ve diğer batılı güçler oldu.
Siyonist Yahudiler gözü kara politikalarıyla dünyayı kana buladılar, her türlü şiddeti mazlum halklara reva gördüler. Her türlü zalimliği yaparken kendilerini mazlum edasına büründürerek dünya halklarını manipüle ettiler. Mazlumları şiddet odağı gibi göstererek mazlum halklara yönelik her türlü müspet yaklaşımların önünü almaya çalıştılar.
Müslüman kanına susayan, İslâm coğrafyasını şiddet sarmalına büründüren, bölgeyi savaş arenasına dönüştüren küresel etaptaki güç odakları İsrail’i şımartıp semirttiler. En acısı ise Müslüman ülkelerdeki hükumetlerin Filistin davasına kör ve sağır kalıp ihanet etmeleridir.
7 Ekim 2023 tarihinden itibaren Gazze’de yaşananlar tarihin en utanç manzaraları oldu. Çıkış kapısı aralayan, Filistin halkına uygulanan ambargoyu delmeye çalışan, özgürlüklerine susayan, dış dünyaya açılmak isteyen, devletlerini kurmak isteyen, işgal edilen topraklarından işgalcileri çıkaramaya çalışan bir avuç HAMAS güçleri militan olarak görülmeye başlandı.
HAMAS’ın İsrail’i yönelik başlattığı roket atışlar İsrail’in daha da çıldırmasına yol açtı. Dünya medyası HAMAS’ı bir kaşık suda boğdu. Mazlumları haksız duruma düşürüp zalimlere arka çıktı. Onlarca yıldır Filistin’de katliam yapan İsrail güçleri artık soykırımlarını alenen ve dünyanın gözü önünde gerçekleştirir oldu.
Hiçbir Filistinliye tahammül edemez oldu. Avlamak istedikleri ve tahammül edemedikleri aslında Filistinli değil tüm Müslümanlardı. Değerlerimize küfrettiler, topraklarımızı talan ettiler, imkânlarımızı ortadan kaldırdılar, biz Müslümanları birbirimize düşürdüler. Karadan ve havadan gerçekleşen İsrail saldırıları Filistinli kadınları can evinden vurdu.
Kundaktaki bebekler katledildi. Öpmeye ve koklamaya doyamadıkları yavruları toprağa düştü. Eli öpülesi savunması ve garip amcalar, teyzeler, yaşlılar, ihtiyar Filistinliler katledildi. Çocuk katili İsrail, hamile kadınların, genç kızların, savunmasız ve çaresiz anaların katliamını gerçekleştirdi.
Savaşlarda bile dokunulamayan hastaneler, mabetler, okullar, pazarlar, sivil kuruluşlar vuruldu. Şehit edilen Filistinlilerin sayısı belirsiz, yıkılan Gazze’deki evlerin barkların ne kadar olduğu bilinmez, kımıldayan ne varsa ve hayat emaresi nerede görülüyorsa gözü dönmüş İsrail nişancıları Gazze’de ölüm yağdırır oldu.
Tam bir cinnet hali yaşanıyor, Filistin can çekişiyor, Gazze dünyadan soyutlanıyor. Su şebekeleri kesildi, Gazze susuz bırakıldı. Gazze halkının bir lokma ekmeğe ulaşması imkânsız hale getirildi. İnsani yardım kuruluşlarına müsaade edilmedi. Kanadı kırık Filistin’in masum kuşları katliama maruz bırakıldı.
Hastaneler yıkıldı, hastalara ilaç sevkiyatı durduruldu, ambülans şoförünün en hazin duruşu ve gözyaşlarını döküşü yürekleri dağladı. Doktorların çaresizliği, hastalarına dokunamadan irtihal ettiklerini görüşleri onları kahreder hale getirdi.
Filistin’in suçu neydi?
Anne olmak mı?
Baba olup yavrularını hayata bağlamak mı?
Müslüman olup iman eri gibi davranmak mı?
İslâm’a gönül verip Mescid-i Aksa’ya ulaşmak mı?
Neydi Filistinlinin suçu?
Neydi onların bu amansız felakete maruz kalmalarının sebebi?
Özgürlük savaşçıları olmaları mı?
İnsan haklarına sahip çıkmak için mücadele vermeleri mi?
Topraklarını savunmak ne zaman suç oldu?
Evlerini yıkmak isteyen yahudi yerleşimcilerine karşı koymak mı?
Neydi Filistinlinin suçu?
Yavrularına sıcak bir yuva kurmak mı?
Eşlerinin namusunu korumak mı?
İslâm’ın haremine ulaşan kanlı elleri kırmak mı?
Filistinli kardeşim masumsun, özgürsün, yiğitsin, kahramansın, cansın, hayatsın, umutsun, kardeşimsin, muzaffersin, kazanansın. Zaferin kutlu olsun. Şehadet şerbetini içtin. İslam’ın şanlı bayrağını burca dikmeye çalıştın. Biz Müslümanların onuru için savaştın. Hayatta kaç kişi kaldın? Bilmiyorum ama sen zalimi kudurttun.
Sen cümle cihana uyanın artık mesajını verdin. HAMAS’ın bir avuç mücahit ruhlu Filistin sevdasına baş koyan yenilmez kahramanları! Siz birimiz de hayatta olsak Mescid-i Aksa’yı vermeyeceğiz yaban ellere dediniz. Sivilleri korumak, masum halklara sahip çıkmak, inancından dolayı korumasız yahudiye saldırı düzenlememek sizin hassasiyetinizdir bilirim. Sizleri çıldırtıp hedefinizi şaşırtmasınlar. Haklı davanızdan sizlere geri adım attırmasınlar.
Filistinli kardeşim! Asıl suçlu sizlere seyirci kalan biz acınası Müslümanlardır. Biliyorum sizleri asıl kahreden İslâm dünyasının sessizliği, vurdumduymazlığı ve çaresizliğidir. Müslüman halkların yürekleri sizinle. Ama yöneticilerinin eylemsizliği onları da şaşırtmaktadır.
Devlet aklıyla hareket edip dünya kamuoyunda sizlerin hakkını savunacak, müdahil bir konuma gelip zulmü durduracak, sizlere her türlü imkân sunacak devlet güçlerine, devlet güçlerinin ortak harekâtına, Müslüman halkların sesine kulak verecek idarecilerinin işbirliği yapmasına tüm dünya Müslümanları uğraşıp didinmekte.
Zafer yakındır. Mescid-i Aksa Müslümanlarındır. Filistin elbette en yakın zamanda özgürlüğüne kavuşacaktır. Biz Müslümanların herbirisi siyasilerinden bu müdahil tavrı beklerken bizlerin de İsrail mallarını almamak, İsrail patentli ürünleri kullanmamak, dünyanın ekmeğine yağ sürmemek, hakkı tutup ayağa kaldırmak, hakkı haykırmak, mazlumun sesi olmak, haklı davanın yılmaz bekçileri haline gelmek, Filistin davasına öksüz bırakmaka, yüreğimizi Mescid-i Aksa’ya sevk etmek gibi ulvi, esaslı ve anlamlı görevlerimiz bulunmaktadır. Filistin halkının onuruna sahip çıkmak, Filistinli çocukları yaşatmak, Filistinli gençlere sahip çıkmak, Filistin’in savunmasız halkına destek olmak, Fislistin’e varıp onlarla birlikte saf tutmak hepimizin asli görevidir.
ABD ve Avrupa devletlerinin İsrail’in safında yer almaları, BM’in uygulanmakta olan soykırıma sesiz kalması, yerli işbirlikçilerin Filistin’e tahammül edemeyişi ne Filistinliyi nde dünya Müslümanlarını çaresiz bırakacaktır. Onlardan büyük ALLAH vardır. Allah mazlumların yardımcısı, destekçisi ve sahibidir.
Filistinli gibi dünya Müslümanları da seferden sorumludur. Zafer Allah’tandır. Allah zalimlere asla fırsat vermeyecektir. Ağlama Filistin az kaldı. Sabahın aydınlığına en yakın zaman gecenin zifiri karanlığıdır. Küfür her zamanki gibi şimdi de tek millet olduğunu gösterdi. Zalimlerin ne denli acımasız olduğu bir kez daha anlaşıldı. Zaman birlik vakti. Bu dem aklı gereğince kullanma ve yerli yerince davranma demi. İstikbal ve istiklal Müslümanların olacaktır amenna!
Kadir ÖZKÖSE
YazarDünyanın merkezi Asya’ya doğru kayarken, Türk dünyasına olan ilgi her geçen gün daha da artmaktadır. Türk Devletleri Teşkilatı’nın kurulmasıyla birlikte, Kafkaslardan Anadolu’ya kadar bütün Orta Asya ...
Yazar: Kemal DEMİR
Rabbini çok hatırlaEmrine uy sabırlaİsyan etme kahırlaBirgün her çile biter,Üzülme, Allah yeterYolda batsa da dikenYol alır zahmet çekenMevlâ yardımcın ikenNe gam gerek ne kederÜzülme, Allah yeterAğır...
Yazar: Mahmut NACAR
Peygamberine ihānet eden kavimKurulduğun güne lânet eder takvimDünyāda tek şeriat devleti sensinDünyāda tek kavmiyet devleti sensinİnandığın tahrif edilmiş kitaptırŞeytan elçisi yahudiye hitaptırBunla...
Şair: Bekir OĞUZBAŞARAN
Gönül coğrafyamızın önde gelen şehirlerinden biri de Üsküp’dür. Üsküp bir Osmanlı şehridir. Camisiyle, kubbesiyle, minaresiyle, dergâhıyla mâneviyatı yüksek bir şehirdir. Çarşısı ve pazarıyla bereketl...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE