Kestane
Dedem köyden gelirken kestane ve ceviz getirmişti. Kestaneler iri ve renkleri parlaktı. Dedeme sordum:
- Dedeciğim, bu kestaneleri nereden topladınız?
- Tarlalarımızın kenarlarında ve ormanlık alanlarda büyük kestane ağaçları var Beyzanur. Sonbaharda olgunlaşmaya başlarlar. Esen sert rüzgârlar onların dallarından ayrılıp yere dökülmelerine sebep oluyor. Ağaçların diplerine gidip yere düşenleri toplarız. Birazını satar birazını da yeriz. Köyümüzün geçim kaynaklarından biri de kestanedir.
Biz sohbet ederken annem bir bıçak yardımı ile kestaneleri tam ortalarından yanlamasına hafifçe çizdi. Neden böyle yaptığını sorduğumda annem:
- Fırında pişireceğim. Patlamamaları ve piştiklerinde kolayca ayıklanmaları için çiziyorum. Biz de çocukken kestane toplamaya giderdik. Topladığımız kestaneyi eve gelince cibe yapardık.
Cibe kelimesini anlamamıştım. Yine sordum:
- Cibe ne demek?
- Kül içine gömülerek pişirilmiş kestane demek.
Dedem gülümsedi. Annem kestaneleri fırına verdi. Aradan bir saat geçmeden pişmiş kestane kokusu evi sardı. Çaylarımız eşliğinde kestaneleri ayıklayıp yerken halının üstüne kestane kabukları düşürdüğümüzü fark etmedik. Bir ara dedem;
- Evi de gübürledik, dedi.
Dedemin bu sözüne güldüm. Bu akşam duyduğum bana yabancı gelen ikinci kelime gübür idi.
- Dede, gübür ne demek?
- Halk ağzında çöp, süprüntü demek Beyzanur… Türkçe kökenli bir kelimedir torunum. Sırası gelmişken size bir uyarıda bulunacağım. Ben de gün içinde sizlerden birçok yabancı kelime duydum. Bazılarını anladım, bazılarını anlamayıp sordum. Duyduğum kelimeler yabancı kökenli idi. Cafe, fitness, depozito, yes, amplem, aktüel, animasyon, antre vs. Bu ve buna benzer kelimelerin Türkçesi var iken neden dilimize bu kadar yer etmişler diye düşündüm. Dil bir milletin hazinesidir. Dilimizi koruyalım. Her kelimesine sahip çıkalım. Yabancı kelimeleri kullanmamaya özen gösterelim. Bu konuda ailelere ve siz yazarlara büyük görevler düşmekte.
Yazar olma hayalleri kuran ben, bugün iki kelime öğrenmiştim. Bu çok heyecan vericiydi. Ayrıca dilimizi koruyacağıma dair dedeme söz verdim.
Emine Yılmaz DERECİ
YazarOnu ilk görüşümde sevmiştim. O anı şimdi hatırlıyorum da babamın elinde, yeşil bir kafesin içinde eve gelmişti. Tüneğin üstünde hareketsiz duruyordu.Sarı tüyleri hafif kabarıktı. Minik siyah gözleriyl...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
Otobüs yolculuğundan sıkılan Mehmet annesine arada bir;-Anne köyde yavru kediler, köpekler var dimi?-Olmaz mı?Evcil hayvanların hepsi var.On beş yıldır köyüne uğramamış olan Meryem Hanım, oğluna kısa ...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
Köye geleli hemen hemen bir ay olmuş. Günlerimiz dolu dolu geçiyor. Dedemle sık sık ormanın içinde yürüyüşler yapıyoruz. Dedemlerin önceden ekip biçtiği tarlaları geziyoruz. Şimdi bu tarlalar ekilip b...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
Eğitim, bireyleri yetiştirmek ve geliştirmek, toplum içinde yer alabilmelerine, bilgi beceri elde edebilmelerine, kişiliklerini geliştirebilmelerine yardım etmektir. Eğitim değerleri öğretir, inançlar...
Yazar: Erdal KARASU