Allah’ın Sevgi ve Rızâsına Erişme Yolu
Allahu Teâlâ, Âl-i İmrân Sûresi 31. âyette şöyle buyurmaktadır:
“(Rasûl’üm!) De ki: ‘Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.”
İbn Münzir’in (öl. 318/930 [?]) Hasan-ı Basrî’den (öl. 110/728) rivâyet ettiğine göre, bu âyet, bazı Müslümanların, “Ey Muhammed yemin olsun ki, biz Allah’ı çok seviyoruz.” demeleri üzerine nâzil olmuştur.[1] Başka rivâyetlere göre ise Mekke Müşriklerinin, “Biz, Allah’ı sevdiğimiz için…”, “Bizi Allah'a yaklaştırsınlar diye putlara tapıyoruz.”[2] demeleri, Ehl-i Kitap’tan Yahudi ve Hıristiyanların, “Biz Allah’ın oğulları ve sevgilileriyiz.”[3] demeleri ve Allah’ı çok sevdiklerini iddia etmeleri, Necran’dan gelen bir Hıristiyan topluluğun da, “Biz Allah’ı çok seviyoruz.” demeleri üzerine onlara cevap olarak inmiştir.[4]
“Eğer Allah’ı çok sevdiğiniz hususundaki iddianız doğru ise Son Peygamber Hz. Muhammed’e ittibâ ediniz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah, çok bağışlayan ve esirgeyendir.” buyurulmuştur.
“Sevgi”nin pek çok dilde farklı farklı tarifleri yapılmıştır. Fakat genel kabul gören tanımı; nefsin bir şeye meyletmesidir. İbn Arafe (öl. 803/1401), Araplara göre sevginin, bir şeye yönelerek onu istemek olduğunu söyler. Ezherî (öl. 905/1499) ise sevgiyi, “kulun Allah ve Rasûl’ünü sevmesi, onlara itâat etmesi ve emirlerini tutmasıdır. Allah’ın kullarını sevmesi ise, günahlarını bağışlamak sûretiyle onlara nimetler bahşetmesidir.” şeklinde tanımlamaktadır.[5]
Allahu Teâlâ, insanı en güzel bir sûrette[6] eşref-i mahlûkât olarak yaratmış, ona sayısız nimetler vererek[7] yeryüzünde kendisine halîfe olarak tayin etmiştir.[8]
Her şeyi yoktan var eden ve bütün yaratıklarına rızık veren Yüce Allah’tır. Yeryüzünde Allah’ın halîfesi olan inanan bir insanın bu dünyada ulaşmak istediği en yüce gayesi, Allahu Teâlâ’nın rızâsıdır. Allah’ın rızâsı yarattıklarının rızâsından daha önemlidir.
Allah râzı olduktan sonra bütün dünya sizden râzı olmasa hiçbir önemi yoktur. Bizleri eşref-i mahlûkât olarak yaratıp sayısız nimetlerle lütuflandırdığı için Allah’ı çok sevmeliyiz ve ona itâat ederek rızâsını kazanmaya gayret etmeliyiz.
O hâlde Allah’ın sevgisine ve rızâsına nasıl kavuşulur? İşte tefsirini yaptığımız yukarıda zikretmiş olduğumuz âyet-i kerîmede Yüce Allah, kendi sevgisine ve rızâsına giden yolu bizlere açıklamaktadır. Âyet-i kerîmede ifade edildiği üzere Allah’ın sevgisine ve rızâsına giden yol, Son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.)’e tâbi olmaktan geçmektedir.
Zira Hz. Peygamber (s.a.v.), biz insanlara Allah’ın sevgisine ve rızâsına kavuşma yolunu hayatında tatbik ederek ve güzel örnek model olarak göstermiştir.
Âyette Peygamber (s.a.v.)’e ittibâ etmek emredildiğine göre, Peygamber (s.a.v.)’e ittibâ etmek ne demektir ve nasıl olur? Burada önce onu açıklamak gerekmektedir.
Peygamber (s.a.v.)’e İttibâ Etmek
İttibâ kelimesi, Arapça “te-bi-a” fiil kökünden iftiâl kalıbına aktarılarak türetilmiş bir fiilin mastarı olup “tâbi olmak/uymak, peşinden ve izinden gitmek” gibi anlamlara gelmektedir.[9] Peygamber (s.a.v.)’e ittibâ etmek; onun Allah’tan vahiy yoluyla alıp tebliğ ettiği din ile ilgili emirlerini yerine getirmek, yasakladığı şeylerden uzak durmak demektir.[10]
Daha açık bir ifadeyle Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sünnetine uymak, onun gösterdiği yoldan gitmek ve izini takip etmek, verdiği hükmü kabul edip uygulamak sûretiyle Peygamber (s.a.v.)’e itâat etmek demektir. Zira Kur'ân-ı Kerim’de tam 50 âyet-i kerîmede Yüce Allah gönderdiği son elçisi Hz. Muhammed (s.a.v.)’e itâat etmeyi emretmektedir.
Peygamber (s.a.v.)’e itâati kendine itâatle denk tutmaktadır.[11] Peygamber (s.a.v.)’in sünnetine uymayan, emirlerini yerine getirmeyen, yasaklarından sakınmayan ve verdiği hükmü kabul etmeyenlerin Allah’a itâat etme ve Allah’ı sevme iddiaları doğru değildir.
Zira Yüce Allah, “Hayır, Rabb’ine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam mânâsıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar.”[12] buyurmaktadır.
Nitekim Varrak adlı şâirin dediği gibi;
Allah’ı sevdiğini söylüyorsun fakat ona isyan ediyorsun,
Yemin olsun ki bu doğru olmayan bir iddiadır.
Eğer sevgi iddian doğru olsaydı ona itâat ederdin,
Çünkü seven sevdiğine itâat eder.[13]
Sehl b. Abdillah et-Tüsterî (öl. 283/896) ise kulun Allah’ı sevmesini şöyle açıklamaktadır:
“Allahu Teâlâ’yı sevmenin alâmeti, Kur'ân-ı Kerim’i sevmektir. Kur'ân-ı Kerim’i sevmenin alâmeti Peygamber (s.a.v.)’i sevmektir. Peygamber (s.a.v.)’i sevmenin alâmeti, sünnete uymaktır. Sünnete uymanın alâmeti, âhireti sevmektir. Âhireti sevmenin alâmeti, dünya sevgisini kalpten çıkarmak, dünyaya buğz etmektir. Dünyaya buğz etmenin alâmeti de, kendisini âhirete götürecek kadar mal ile yetinmek ve âhirete hazırlanmaktır.”[14]
Peygamber (s.a.v.)’e İttibâ İnsana Neler Kazandırır?
Peygamber (s.a.v.)’e ittibâ etmek/uymak, insana iki önemli kazanç sağlar. Bunlar:
Peygamber (s.a.v.)’e tâbi olmak, insana Allah sevgisini kazandırır. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.), Allah’ın sevgisine ve rızâsına erişebilmek için nasıl bir hayat yaşanması gerektiğini bizzat yaşayarak göstermiştir. Bu konuda ümmetine güzel bir örnek model olmuştur.
Peygamber (s.a.v.)’e ittibâ etmek, günahların bağışlanmasını sağlar. Allahu Teâlâ günahlarını bağışladığı kulunun cezâsını kaldırır. Onu cehennem azabından âzâd eyler.
Netice olarak diyebiliriz ki, inanan insanın bu dünyada ulaşmak istediği en yüce gayesi, Allah’ın sevgisine ve rızâsına kavuşmaktır. Çünkü Allahu Teâlâ insanı en güzel bir sûrette eşref-i mahlûkât olarak yaratmış, ona sayısız nimetler vermiş ve onu yeryüzünde kendisine halîfe tayin etmiştir.
Allah’ın sevgisi ve rızâsına erişmek ise ancak Hz. Peygamber (s.a.v.)’e ittibâ etmek/uymakla mümkün olur. Peygamber (s.a.v.)’e ittibâ etmek ise onun sünnetini kabul edip hayatta tatbik etmeyi, emirlerini yerine getirmeyi, yasaklarından sakınarak verdiği hükmü kabul etmeyi gerektirir. Peygamber (s.a.v.)’in sünnetini kabul etmeyen onun din ile ilgili emirlerine uymayan ve verdiği hükme râzı olup hayatında uygulamayan kişi, Allah’ı sevdiği ve ona itâat ettiği iddiasında doğru değildir.
Ne mutlu mü’minlere en güzel örnek olarak gönderilen Son Peygamber (s.a.v.)’e ittibâ ederek Rabb’inin sevgisine ve rızâsına kavuşanlara!
* NEVÜ İlahiyat Fakültesi Temel İslâm Bilimleri bölüm başkanı. msoysaldi@gmail.com
[1] Taberî, Câmiu’l-beyân an Te’vîli ayi’l-Kur'ân, (Kahire: Hicr, 1422/2001), 5/324-325; İbn Kesîr, Tefsiru’l-Kur'âni’l-Azîm, (Kahire: el-Faruku’l-hadise li’t-tıbâa ve’n-neşr, 1421/2000), 3/46; Kurtubî, el-Câmi li ahkâmi’l-Kur'ân, (Beyrut: Dâru ihyai’t-türâsi’l-Arabî, 1405/1985), 4/60; Vehbe Zuhaylî, et-Tefsiru’l-Münîr, (Dımeşk: Dâru’l-fikr, 1411/1991), 3/206.
[2] 39/Zümer, 3.
[3] 5/Mâide, 18.
[4] Taberî, Câmiu’l-beyân an Te’vili ayi’l-Kur'ân, 5/326; Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb, (Beyrut: Dâru’l-fikr, 1401/1981), 8/18.
[5] Kurtubî, el-Câmi li ahkâmi’l-Kur'ân, 4/60; Zuhaylî, et-Tefsiru’l-Münîr, 3/206.
[6] 95/Tîn 4.
[7] 14/İbrâhîm, 34; 16/Nahl, 18.
[8] 2/Bakara, 30.
[9] İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, “te-bi-a” Md.; İbn Fâris, Mu’cemu Makâyisi’l-Luga, “te-bi-a” Md.
[10] Zuhaylî, et-Tefsiru’l-münîr, 3/207.
[11] 4/Nisâ, 80.
[12] 4/Nisâ, 65.
[13] Zuhaylî, et-Tefsiru’l-münîr, 3/208.
[14] Kurtubî, el-Câmi li ahkâmi’l-Kur'ân, 4/61; Zuhaylî, et-Tefsiru’l-münîr, 3/208.
Mehmet SOYSALDI
YazarYüce Allah Nisâ Sûresi 136. âyette şöyle buyurmaktadır:"Ey imân edenler! Allah’a, peygamberine, peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba imân edin. Kim, Allah’ı, meleklerini, kitapl...
Yazar: Mehmet SOYSALDI
Yüce Allah, İsrâ Sûresi 35. âyette şöyle buyurmaktadır: "Ölçtüğünüz zaman tastamam ölçün ve doğru terazi ile tartın. Bu, hem daha iyidir hem de neticesi bakımından daha güzeldir."İslâm dininde can, ak...
Yazar: Mehmet SOYSALDI
Yüce Allah, Hûd Sûresi 112. âyette şöyle buyurmaktadır: “Seninle beraber tövbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Aşırı da gitmeyin. Çünkü O, sizin yaptıklarınızı çok iyi görendir....
Yazar: Mehmet SOYSALDI
İhtiyar dünyāmızın en bâkir kıt'asıdırSömüreni kovmamak, en büyük hatâsıdırAç gözlü Avrupa, sömürmekten usanmadıAmerika, emperyalizmin öteki adıEmperyalist, ona yalnız İncil ve Haç verdiYer altı/üstü ...
Şair: Bekir OĞUZBAŞARAN