Hazreti Enes Diyor ki
Tarihin en büyük Hicreti gerçekleşiyordu. Peygamberimiz (s.a.v.) ile Hazreti Ebu Bekir (r.a.) Mekke’den yola çıkmışlar, günler süren yolculuktan sonra Medine’ye ulaşmışlardı. Medine’ye ulaştıklarında şehir halkı onları büyük bir coşku ile karşıladı.
Şarkılar söyleniyor, defler çalınıyordu.
Kadınlar şiir söylüyor, şarkı okuyordu.
Çocuklar ve bütün halk sevinçli ve coşkundu. Şu şarkı nağme nağme yayılıyordu insanların dilinden. Tarih boyunca yayılacaktı.
Talea'lbedrualeynâ
MinSeniyyâti'lVedâ
Vecebe'ş şükrü aleynâ
Mâdeâlillahidâ'
Eyyühe'lmeb'ûsüfînâ
Ci'tebi'lemri'l muta
Ci'teşerrafte'lMedîne
Merhabânyâ hayra dâ
Türkçesi de şöyleydi bu şarkının:
Ay doğdu üzerimize
Veda tepesinden
Şükür gerekti bizlere
Allah'a davetinden
Ey bizden seçilen elçi
Yüce bir davetle geldin
Sen bu şehre şeref verdin
Ey sevgili, hoş geldin
Medine’nin eski adı Yesrib’di. Peygamberimiz (s.a.v.)’in hicreti sebebiyle Yesrib şehri Medînetü’r-Rasûl, kısaca Medine adını aldı. Dinin yaşandığı yer, medeniyet yeri demekti bu.
Peygamberimiz Medine’ye gelmişti. On üç yıllık Mekke Devri son bulmuştu. Medine Devri başlıyordu gayrı.
Hicret’ten sonra ilk günlerde herkes Hazreti Peygamber (s.a.v.)’e bir hediye getiriyordu. Gönüllerinden kopan ne varsa Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e sunuyordu.
Çocuklar içinde Enes de vardı. O da sevincinden koşuyor, coşuyordu. Çocuk Enes’in annesi fakirdi. Rasûl’e hediye diye ne versin? Hiçbir şeyi yoktu. O da oğlu Enes’i Hazreti Peygamber (s.a.v.)’e hediye etti. Oğlunu elinden tutup Peygamberimiz’in yanına getirdi. Dedi ki:
“Ey Rasûl! Bu benim oğlumdur. Başka hediye edecek bir şeyim yoktur. Oğlum hediyemdir Sana.”
Hazreti Peygamber (s.a.v.) bu işten çok memnun kaldı. O masum Enes’i yanına aldı. O zaman Enes 9-10 yaşlarında idi.
Enes’in çocukluğu ve gençliği yüce Peygamberimiz’in yanında geçmişti. Hazreti Peygamber (s.a.v.), yanında yetişen Enes’e çok iyi davranıyordu. Bu durum Enes’i çok sevindiriyordu. Her geçen gün O’nu biraz daha fazla seviyordu Enes.
Hazreti Peygamber (s.a.v.)’in kendisine nasıl davrandığını şöyle anlatmaktadır Enes:
“Allah Rasûlü’ne 9-10 yıl hizmet ettim. Bir kere bana ‘öf’ demedi. Yaptığım bir iş hakkında hiçbir zaman ‘niçin böyle yaptın?’ demedi. Yapmadığım iş hakkında ise ‘Şöyle yapsaydın ya!’ demedi
Beceremediğim işler hakkında, “Beceremedin, ne kötü yaptın!” dediğini duymadım.
On yıl boyunca bir kere zorlanacağım bir iş vermedi. Bir işi beceremeyip zayi ettiğimde bana kızmadı, beni kınamadı.
Hatta ailesinden biri bir hususta beni kınamak istediğinde onları engellerdi. Şöyle derdi:
“Onu bırakın! Eğer öyle yapması takdir edilseydi mutlaka yapardı.”
Hazreti Enes 103 yıl manevî mutluluk içinde yaşadı.
Mustafa AKGÜN
YazarYusuf her sene bahar günlerinde Çanakkale Şehitliği’ni ziyarete geliyordu. Fatihalar okuyup dualar ediyordu.Bu sefer Yusuf oğlu Can ve yeğeni Cemil’i de Çanakkale Şehitliği’ne ziyarete getirmişti.&nbs...
Yazar: Mustafa AKGÜN
Yapılan bir iyiliğe karşı duyduğumuz memnuniyeti ve gönül borcumuzu teşekkür kelimesiyle ifade ederiz. Teşekkür “şükretme” sözcüğünden alınmıştır.Hamd ve şükür kulluk borcu, teşekkür ise insanlık borc...
Yazar: Naciye BEYZA
Eve dönüş saatleriydi. Belediye Otobüsü oldukça sıkışıktı. Otobüsteki yolculardan biri bir ihtiyardı. Elinde birkaç poşet vardı. Ayakta durmak için bile zor yer bulmuştu. Öğrenci Sinan, ihtiyarın o ha...
Yazar: Mustafa AKGÜN
Çiğdem okul dönüşünde yemeğini yedi. Üstünü değiştirdi. Sonra evlerinin avlusuna çıktı. Çöp kovasını ve süpürgeyi aldı. Avluyu süpürmeye başladı. Süpürdüğü çöpleri sokaktaki belediyenin çöp aracına bo...
Yazar: Mustafa AKGÜN