Evlilikleri Kolaylaştırın, Zorlaştırmayın!
İslâm’da Evliliğin Hükmü
İslâm’da evlilik “nikah” akdiyle yapılır. Nikâh, evliliğe karar vermiş on sekiz yaşından büyük; sağlıklı, fizyolojik, psikolojik, biyolojik açılardan evlenme liyâkat ve ehliyetine sahip kadın ve erkek iki Müslümanın alenî olarak şahitler huzurunda yaptıkları ve hukûkî bağlayıcılığı olan medenî sözleşmenin adına denir.
İslâm’da evlilik Kur’ân, Sünnet ve icmâ ile sâbittir. Kur’ân-ı Kerim’de geçen bir âyette, “İçinizden bekâr olanları evlendiriniz.”[1]; bir başka âyette de, “Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de onun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.”[2] buyurulmaktadır.
Hz. Peygamber (s.a.v.)’den gelen birçok rivâyette evliliğe teşvik vardır. Bu rivâyetlerden birisinde, “Evlenin, çoğalın! Çünkü ben (kıyamet gününde) diğer ümmetlere karşı sizin (çokluğunuzla) iftihar edeceğim!”[3] buyrulurken, şu rivâyetlerde de, “Ey gençler! Sizden evlenmeye güç yetirenler evlensin.”[4]; “Nikâh benim sünnetimdir. Benim sünnetimi uygulamayan benden değildir. Evleniniz. Çünkü ben diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla iftihar ederim.”[5] buyrulmaktadır.
Görüldüğü gibi âyet ve hadislerde evlilik teşvik edilmektedir. Bütün semâvî dinlerde olduğu gibi İslâm dini de aile kurmaya büyük önem vermiştir. Bu konuda anne ve babalara, akrabalara, konu-komşuya, eş, dost, arkadaş, hatta kamudan sorumlu herkese sorumluluklar yüklemiştir.
Her anne-baba, eş ve dostlar, evlilik çağına gelmiş kız ya da erkek gençlerimiz için geleneksel aracılık müessesesi durumunda olan rehberlik görevini doğru bir şekilde yerine getirmelidirler. Kur’ân’da Müslümanlar iyilik ve takvâda yardımlaşmaya davet edilir.[6]
Evlilikler de iyilik ve takvâ kapsamı içerisine girer. İyilik hareketi sadece yoksullara dönük maddî açıdan yardımda bulunmak değil, aynı zamanda aileden yoksun olan gençlere de aile kurmaları konusunda önderlik yapmak, maddî-mânevî anlamda yardımda bulunmak mânâsına da gelir. Evlenmenin esas hedefi, mutlu bir aile yuvası kurarak birlikte huzur içinde yaşamak, neslin devamını sağlamak ve iyi bir toplumsal düzen kurmaktır. Çünkü aile, toplumun çekirdeğidir.
Günümüzde Evliliği Geciktirme Sebepleri
Yaşadığımız dönemde evlilik yaşları çok yükselmiş durumdadır. Bunun sebepleri olarak; meslek, iş ve kariyer yapma gibi mâzeretler ileri sürülmektedir. Son zamanlardaki ekonomik sebeplerle geçim sıkıntısına düşme korkusu da buna eklenebilir.
Eğer bu mâzeretler haklı kabul edilecek olursa, yaklaşık evlilik yaşı 30-35 bandına dayanır. Bu yaşlarda hayatlarını birleştiren erişkinlerin kurdukları aile düzenini sürdürmeleri zorlaşabilir. Eğer evliliğe dinî açıdan değil de salt dünyevî/biyolojik ihtiyaçlar açısından bakılıyorsa ya da evlilik sadece evi paylaşan iki yabancı birey gibi düşünülüyorsa, böyle yuvaların ayakta kalması tartışma götürür.
Hele hele bir de bu yaşlara gelmiş yetişkinlerde dinî şahsiyet teşekkül etmemişse, “enâniyet” canavarı azıyı gemiye almışsa böyle eşler arasında rekâbet tavan yapar ve aile birliği bozulur. Onun için evlilik yaşları ertelenmemelidir.
Gençlerin evlendirilmesinde anne-babalara büyük görevler düşmektedir. Maalesef kız ya da erkek annesi ya da babasının bitmez-tükenmez ihtirasları ve evliliği ağırlaştırıcı kriterleri, çoğu defa yuvaların kurulmasını imkânsız hâle getirmektedir.
Bunun başında bütçeyi zorlayacak şekilde mehir, ev eşyası, müstakil ev, hatta araba istekleri büyük rol oynamaktadır. Çevremizde nice aileler biliriz ki, tam düğün arifesinde eften-püften sebeplerle yüzüğü atabilmektedirler. Sanki huzur; altında, gümüşte ve ev eşyasındadır! Hâlbuki bunların hiçbiri huzuru sağlayan şart değil, araçlardır.
Onun için Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) evlilik kriterleri arasında “dindar, güzel ahlâk sahibi”[7] kız ya da erkeklerin tercih edilmesi gerektiğini söylemişlerdir. Çünkü zenginlik ve güzellik bugün var, yarın olmayabilir ama ahlâk ve dindarlık, ömür boyu varlığını devam ettirir; insana âhiretini de kazandırır. Ailede huzur ve mutluluk da bundadır.
Günümüzde evliliği zorlaştıran sebepler arasında, gençlerin birbirlerini tercih etmeleri değil, anne ve babaların damat ya da gelin adayını kendi kriterlerine göre tercih etmeleri bulunmaktadır. Bu doğru değildir. Elbette velînin izni mûteber olmakla birlikte evlenecek gençlerin hür kararları da önemlidir.
Eş seçimi konusunda anne ve babalar evlatlarına rehberlik ve yol göstericiliğin dışında baskı yapmamalıdırlar. Bazen gençler anne ve babalarının bu durumlarını bildikleri için onları kırmama adına evliliklerini erteleyebilmektedirler veya isteksizce boyun eğmektedirler.
Anne ve babaların evlilikte bir başka hatası, mirasın başka ailelere gitmemesi veya varlıklı biriyle dünür olma arzusundan dolayı evlatlarını istemedikleri kişilerle evlilik yapmaya zorlamalarıdır. Bundan dolayı da gençler evlenmekten uzak durabilmektedirler.
Özellikle gençlerin evliliği erteleme konuları arasında “şiddete” maruz kalırım korkusu da sayılabilir. İslâm’da eşler arasında haklar ve ödevler vardır. Evlilik, insanın insana kulluğu değildir. Çünkü ailede riyâset, erkeğin fizikî üstünlüğü değil, İslâmî rehberliği ve sorumluluğudur.
Bu sebeple kurulacak ailede işler; istişâre, sevgi, sadâkat ve güven temelinde sürdürülmelidir. Şiddet, bir insanlık suçu ve ilkelliktir. Kadın olsun erkek olsun herkes, eşine karşı her türlü şiddet unsurundan uzak durmalı, saygı ve sadâkat gibi değerlere bağlı bir hayat yaşanmalıdır.
Dolayısıyla, evlilik öncesi, eş adaylarına evlilik eğitimi verilmelidir. Bu eğitim mutlaka dinî bir eğitimle desteklenmelidir. Gençler de “şiddet” görme korkusunu zihinlerinden söküp atmalıdırlar. “Kötü örnek, örnek olmaz.” ilkesinden hareket edilmelidir. “Ya şiddet görürsem.” hayal ve faraziyeleriyle hareket edilmemelidir.
İslâm dini elbette boşanmayı hoş görmez, ama aile düzeni yürümüyorsa, evliliğe ruhsat olduğu gibi boşanmaya da ruhsat vardır. Bu konularda mutlaka toplumun hakem kişileri devreye girmeli, evliliklerini erteleyen gençlerimizi iknâ etmelidirler.
Diğer taraftan bir kesim bilinçli bir şekilde nikâh müessesini ortadan kaldırmak ve birlikte yaşam adı altında aile ve toplum yapımızı bozma konularında propaganda yapmaktadırlar. Evliliği sadece “cinsellik” olarak görme yanlışlığı kadar, cinsel özgürlük ve toplumu cinsiyetsizleştirme konusu da çok yanlıştır.
Bunların hepsi, gençleri evlilikten uzaklaştırmaya, aile yapımızı dinamitlemeye yönelik tuzaklardır. Bu konuda hem eğitim kurumlarında hem sosyal medyada tedbir alınmalı ve hem de yasal açıdan yeni düzenlemeler yapılmalıdır. Gençlerimizi evlilikten alıkoymaya dönük her türlü sinsi ve açık faaliyetlere karşı ahlâkî, kültürel, sosyal ve yasal imkânlar âcilen devreye sokulmalıdır.
Sonuç olarak, Yüce Allah bütün varlıkları çift olarak yarattığı gibi insanı da çift olarak yaratmıştır. Evlilik fıtrî bir ihtiyaçtır. Neslin devamı, ahlâkî değerlerin hayat bulması ve toplumun ayakta kalması için elzem olan bir müessesedir. Milletler tarihî sürekliliklerini korumak için her açıdan evlenmek isteyen gençleri desteklemek adına maddî, mânevî ve her türlü sosyal imkânları seferber etmişlerdir.
Bugün bazı gençlerimizin ekonomik, meslek elde etme ve kariyer yapma gibi sebeplerden dolayı evliliklerini ertelediklerini görüyoruz. Gençlerimizde gelecek korkusunu ortadan kaldırmak için başta devlet kurumları olmak üzere sivil toplum kuruluşlarına büyük görevler düşmektedir.
Bunların başında mutlaka evlilikler teşvik edilmeli, ihtiyaç sahibi gençlerimiz karşılıksız iktisâdî fonlarla desteklenmelidir. Ayrıca aile yapımızı bozmaya dönük yasal olmayan evlilik dışı veya fıtrat dışı girişimlerin önüne geçilmelidir. Unutmayalım ki aile bizim varlık sebebimizdir. Bizler geleceğimizi ya ailede kazanacağız ya da ailede kaybedeceğiz.
[1] 24/Nûr, 32.
[2] 30/Rûm, 21.
[3] Abdurrezzâk, el-Musannef, VI, 173;
[4] Buhârî, Nikâh, 3.
[5] İbn Mâce, Nikâh 1.
[6] Bkz. 5/Maide, 2.
[7] Bkz. Buhârî, Nikâh, 123; Müslim, Radâ, 53.
Ramazan ALTINTAŞ
YazarAhlak kavramı; “seciye, tabiat, huy” gibi anlamlara gelir. Ahlakın konusu, iyi ve kötü insan davranışlarıdır. Allah her insanı iyi ve kötüyü algılayacak bir kâbiliyette yaratmıştır. Dinî b...
Yazar: Ramazan ALTINTAŞ
Arapça bir kelime olan “kalb”, sözlükte, insanın yolunu ve elbisesini değiştirmesi gibi, bir şeyi bulunduğu hâlden bir başka hâle çevirmesi mânâsına gelir.[1] İnsan aklının değiştiriciliği gibi ...
Yazar: Ramazan ALTINTAŞ
Âlemlerin Rabbi olan Yüce Allah, yeryüzünü maddî-mânevî anlamda imar etme ve yönetme ehliyetiyle insanı ‘halîfe’ makamına getirirken, ruhlar âleminde verdikleri söze sâdık kalmalarını hatırlatıcı peyg...
Yazar: Ramazan ALTINTAŞ
Bu makalemizde tezkiye kavramı ve bu kavramın mâhiyeti üzerinde duracağız. Sözlükte tezkiye; “, temizlemek, geliştirmek, feyizlendirip büyütmek, arıtmak, temize çıkarmak” gibi anlamlara gelir.[1] Dinî...
Yazar: Ramazan ALTINTAŞ