Kahraman Bir Sima; Ebû Müslim Horasanî
Ebû Müslim Horasanî; çocukluk ve ilk gençlik yıllarını, Emevî karşıtı siyasî ve sosyal faaliyetlerin merkezi konumundaki Kûfe’de geçirmiştir. Başarılı, zeki, cesaretli, atılgan, kendine güvenen, istikrarlı ve çalışkan bir kişiliğe sahipti. Ezberi ve hitabeti güçlüydü.
Az konuşuyor fakat konuştuğu zaman insanları etkiliyordu. Sağlam bir mantığa, işlek bir muhakemeye ve gözlem gücüne sahipti. Ailesinden ayrı olması, başkalarının yanında büyümesi, acılarını ve özlemlerini bastırabilen güçlü bir mizaca sahip olması onu daha küçük yaşlarda olgunlaştırmıştı.
Abbasî devlet kurucuları Ebû Müslim’in zekâsına hayran kalmışlardı. Mekke’de İmam Muhammed b. Ali ile bir araya gelince ona karşılaştıkları Ebû Müslim’den söz ettiler. Muhammed b. Ali ile böyle bir konuşma üzerine tanışan Ebû Müslim, Abbasî davetinin öncüleriyle ilk kez bir araya gelmiş oldu (741–742).
Fakat Muhammed b. Ali, çok kısa bir süre sonra öldü. Yerine oğlu İmam İbrahim geçti ve Ebû Müslim bu kez onun yanına götürüldü. İmam İbrahim bu zeki, cesur, ışıltılı ve isabetli kararlar verebilen genci kendi davalarına kazandırdıktan ve iyice yetiştirdikten sonra Emevîlere karşı ciddi bir hareket düzenlemek üzere 745’te Horasan’a gönderdi.
Ebû Müslim Horasanî’nin Cesareti ve Dehası
Ebû Müslim bölgeye vardığında, Huzâa Kabilesine mensup Arapların oturduğu Merv’e bağlı bir köye yerleşti. Kendisini Emevîlerle mücadeleye adayan Ebû Müslim, iki yıl kadar Horasan’ın çeşitli beldelerini dolaşarak isyancıları örgütledi. Konuşmalar yaptı. Emevîler eliyle gerçekleşen haksızlıkları ve zulümleri anlattı. Çeşitli şehirlere temsilciler göndererek daveti yaygınlaştırmaya gayret etti.
747 ilkbaharında tekrar Merv civarına döndü ve bölgedeki taraftarlara haber gönderdi. Öyle anlaşılıyor ki Ebû Müslim, çok iyi bir organize ile Horasan’ın önemli merkezlerine propagandacılar göndererek, hareketin bir an önce gerçekleştirilmesi yolunda önemli adımlar atmıştı.
O, propagandacılara, karşıtlarının kendilerine saldırmaları hâlinde, kendilerini korumalarını da emretmekteydi. Bir müddet Merv’in Fanin köyünde kalan Ebû Müslim, Ramazan ayının ilk haftası içerisinde Süleyman b. Kesir’in köyü olan Sefizenc’e gitti.
Ebû Müslim, imamın açıktan propagandayı emreden mektubunu ona verdi. Propagandacılarını halkın arasına gönderen ve açıktan daveti başlatan Ebû Müslim’in etrafında onlarca köy halkı kenetlenmeye başladı. Ramazan’ın bitmesine birkaç gün kala, İmam İbrahim tarafından gönderilen iki siyah bayrak dikilerek, ateş yakmak suretiyle etraftaki köylere haber verildi.
Daveti kabul eden herkes süratle siyah giysilere büründü. Siyah bayrakların açılmasından sonra propagandacılar, daveti kabul edenlerle birlikte Ebû Müslim’in yanına gittiler. Bölgedeki Emevî valisi, bu gelişmeler karşısında Arap kabilelerini birleştirmek için boşuna çaba gösteriyordu.
Çok hızlı ve akıllıca hareket eden Ebû Müslim birbiri ardı sıra Merverrûz, Herat, Nesâ, Ebîverd, Belh gibi şehirleri ele geçirdi. Yemanî kabilelerin lideri Ali b. Kirmanî ile anlaştıktan sonra 15 Ocak 748’de Horasan eyaletinin merkezi Merv’i zaptedince Emevî Valisi sırasıyla Serahs, Tûs ve Nişabur’a çekilmek zorunda kaldı. Vali Nasr, Kumis’e kaçtı.
Artık Horasan’daki Emevî kuvvetleri tam anlamıyla çökmüştü. Ebû Müslim, karargâhını Nasr’ın terk ettiği Nişabur’a nakletti. Orduları onun emriyle iki kol hâlinde batıya doğru ilerlerken Ebû Müslim Horasan’da vali olarak kaldı.
Ebû Müslim, Horasan’da bozulan dengeleri ve kaybolan asayişi temin etmek için çalışmaya devam etti. Emevî hanedanının yıkılarak Abbasîlerin yönetimi devralması Horasan’daki karışıklıkların ortadan kalkmasına yetmiyordu. Nişabur’da Zerdüşt inancının yeniden canlandırılmasını isteyen Bih-âferid b. Mâhfervedîn, Mecûsî ruhban sınıfına karşı büyük bir saldırıya geçti.
Mecûsîler hem kendi dinlerine hem de İslâm’a zararlı olan bu kişinin bertaraf edilmesi için Ebû Müslim’den yardım istediler. Ebû Müslim’in gönderdiği birlikler bu isyan hareketini de bastırdı.
Ebû Müslim tarafından bu ayaklanmayı bastırması için görevlendirilen Ziyad b. Salih, Temmuz 751’de Talas nehri sahilinde Çin ordusunu mağlup etti. Ebû Müslim aynı yıl civardaki şehirlere ya da başkaldırmaya yeltenen küçük grupların üstüne birlikler göndererek bölgeye tam anlamıyla hâkim oldu.
İlginçtir ki Abbasî ailesi bile Ebû Müslim’in bu başarılarından çekinmeye başlamıştı. Hatta ilk Abbasî sultanı Ebu’l Abbas’ın gizli tahrikleri sonunda bölgenin ileri gelen komutanlarından Ziyad b. Salih ile Sibâ b. Numan ona karşı isyan ettiler. Ancak Ebû Müslim bu isyanları da kolaylıkla bastırmayı bildi.
Hazin Bir Son; Ebû Müslim Horasanî’nin Katledilmesi
Emevîleri yıkarak yönetimi Ebû Müslim’in teşkilatçılığı, askerî zaferleri ve siyasal başarısı sayesinde ele geçiren Abbasîler, onun büyük bir güç ve saygınlık kazanmasından rahatsız oldular. Ebu’l Abbas’ın kardeşi ve halefi olan, hastalık derecesinde kuşkucu bir kişilik taşıyan Ebû Cafer el-Mansur, Ebû Müslim’i yok etmeyi teklif ettiğinde bu istek ağabeyi tarafından geri çevrilmişti.
754 yılında Ebû Cafer ile Ebû Müslim birlikte hacca gittiler. Bu esnada araları iyice bozuldu. Fakat hacdan dönerken Ebu’l Abbas’ın vefat haberi geldi. Ebû Cafer yönetime geçince, Suriye valisi olan amcası Abdullah b. Ali, halifeliğin kendi hakkı olduğunu ileri sürerek ayaklandı.
Ebû Cafer, bu zorlu işi hâlletmesi için pek istekli olmayan Ebû Müslim’i görevlendirdi. Ebû Müslim, haftalarca süren çabalardan sonra, ustaca bir strateji güderek kendisininkinden çok büyük olan isyan ordusunu Nusaybin yakınlarında mağlup etti ve Ebû Cafer’i büyük bir sıkıntıdan kurtarmış oldu.
Abdullah b. Ali isyanının bastırılması Mansur’u bir süreliğine rahatlatmış olsa da Ebû Müslim’in saygınlığının ve ününün daha da artması onu kaygılandırıyordu. Daha önce de değindiğimiz gibi Mansur, iktidarın kendi ailesine geçmesinden beri Ebû Müslim’in bertaraf edilmesini istiyordu.
Yenilip kaçan Abdullah b. Ali’nin hazine ve mallarının Ebû Müslim’in eline geçmesi Mansur’u iyice telaşlandırmıştı. Ebû Cafer el-Mansur, fazla zaman kaybetmeden Ebû Müslim’e bir elçi gönderdi. Elçi, Mansur adına onu tebrik ettikten sonra hazinelerin merkeze gönderilmesini istedi.
Ebû Müslim çok öfkelendi, tepki gösterdi. Ebû Müslim’in Horasan’a dönerek bir isyan çıkarmasından kaygılanan Mansur, onun merkeze yakın bir yerde oturmasını temin etmek amacıyla Suriye ve Mısır valiliklerini ona verdiğini bildirdi. Dımaşk’ta kalmasını emretti.
Ebû Müslim, Abbasî Sultanı’nın bu emrini dinlemedi ve ordusunu toplayıp Horasan’a yöneldi. Mansur, bunun üzerine, arkasından gönderdiği bir heyetle hizmetlerinden ötürü ona şükranlarını bildirdi ve onu başkente davet etti. Ebû Müslim bu teklifi de reddetti. İyice telaşa kapılan Mansur, bu kez ailesinin ileri gelenlerini ricacı olarak ona gönderdi.
Kendisi de Bağdat’tan önceki başkent olan Enbar’dan Medain’e geçti. Gönderilen son heyet onu ikna etmeyi başardı. Başta sultan olmak üzere bütün devlet erkânı Ebû Müslim’i karşılamaya çıktılar. Mansur, sıcak davranıp büyük bir ilgi göstererek Ebû Müslim’in şüphelerini bertaraf etmeye çalıştı.
Ebû Müslim’in yanında gelen 3 bin kişi yakın bir bölgede karargâh kurmuştu. 12 Şubat 755’te Mansur’un Ebû Müslim’le sohbet ettiği bir sırada daha önceden saraya yerleştirilen çok sayıda silahlı adam saklandıkları yerden çıkarak Ebû Müslim’e saldırdı. Ebû Müslim orada katledildi. Mansur, Ebû Müslim’in cesedini Dicle’ye attırdı. Askerlerini ikna etmek için hediyeler verdi ve bir konuşma yaparak Ebû Müslim’i itaatsizliği nedeniyle öldürttüğünü söyledi.
Sonuç
İyi bir eğitim gören Ebû Müslim Horasanî; ketum, soğukkanlı, gerektiğinde acımasız, akıllı ve ileri görüşlü bir devlet adamı olarak öne çıkmıştı. Merv’de ve Nişabur’da camiler yaptırmış, şehirlerin surlarını tamir ettirmiştir. Horasan, Özbekistan, Türkmenistan Dağıstan ve Anadolu’da cesareti, fedakârlığı, siyaseti başarısı dilden dile anlatılmıştır.
Öyle ki Emevî Devleti’nin mevali politikasını sona erdiren kahraman olarak nitelendirilmiş hangi Irk tan olursa olsun İslâm’la şereflenen her ferdin haklarının aynı olması ve ırkların üstünlük anlayışına son verilmesi hususunda Emevîlere ciddi anlamda darbe vurmuştur.
Böylece pek çok coğrafya da İslâm’ın yayılmasını hızlandırırken huzur ve adalet anlayışı ile mesrur bir yaşantı ortaya çıkmıştır. Ebû Müslim Horasanî’nin kahramanca mücâdelesi ise gönüllerde derin bir iz bırakmıştır.
Bibliyografya
Resul KESENCELİ
YazarAhlat, Doğu Anadolu Bölgesinin, Yukarı Murat -Van Bölümü’nde, Süphan ve Nemrut Dağları arasında bulunan plato üzerinde kurulmuş, Bitlis iline bağlı, 34.000 nüfuslu bir ilçe merkezidir. Doğa ve tarihî ...
Yazar: Resul KESENCELİ
Dilde tekbirle yürür nice kahraman nefer,Hudutlar ötesine başladı kutlu sefer.Rüzgârları biçerken kır atların yelesi,Hilâli selamlıyor sanki Çimpe Kalesi.Yaslandık Rumeli'nin asırlık çınarına,Kurduk o...
Şâir: Ahmet Sami BENLİ
- “Balkan” kelimesi nereden geliyor, “Balkanlar” deyince aklımıza hangi coğrafya gelir? “Balkan” kelimesi bu coğrafyaya uzun bir tarihî zaman aralığında göç eden Türklerin armağanıdır. “Balkanlar...
Yazar: Şerif Hamideddin TEKTAŞ
Helal lokma yedim, mayam bozulmaz;Serapa bir iman bendedir bende.Gönül coğrafyama sınır çizilmez,Şühedaya meydan bendedir bende.Mostar Köprüsü’nde kadim bir taşım,Tarihlere sorma, bilinmez yaşım.Neler...
Şair: Yusuf DURSUN