Edebiyatımızın Rumeli’deki İzleri
Balkanlar’da bizim sesimiz bizim nefesimiz vardır. Hâlâ o dağlarda Osmanlı akıncılarının sesi yankılanır, Tuna’da ve diğer nehirlerde Türk denizcilerinin “Vira Bismillah”ını duyarsınız biraz kulak kabartırsanız. Biz Balkanlar’a daha çok “Rumeli” deriz.
Rumeli topraklarının Türkiye’dekinden farkı yoktur. Üsküp ile Bursa kardeş şehirlerdir. İki şehrin sadece mimarîsi birbirine çok benzer. Türküleri de kardeştir, şarkıları da eştir. Atasözleri, ninniler, maniler ve ağıtları, aynı ortak hicrânın terennümüdür.
Bir Rumeli mersiyesi önce bizim yüreğimizi yakar. Bosna’da Sırplar katliam yaparken Anadolu gözyaşı döküyordu. O acıların yaşandığı sırada Türkiye ile birlikte Türk dünyası da nemli gözlerini sildi. İslâm âleminin içine kahır çöktü. Çünkü orada çoluk çocuk, genç ihtiyar katledilenler öz be öz bizim kardeşlerimizdi. Tıpkı Kırım’da, Doğu Türkistan’da, Suriye’de, Yemen’de, Arakan’da olduğu gibi…
Yahya Kemâl’in Hissiyatı
Yeni Türk edebiyatını baştan sona incelersek Balkan hicranıyla, Rumeli sevgisiyle yazılmış yüzlerce şiire rastlar, nice nesre tesadüf ederiz. Peki, bu sıradan bir hadise midir? Hayır! Çünkü biz o güzelim topraklardan ayrılmış olsak bile gönlümüzdeki yeri bakidir.
Mesela Aziz Şairimiz Yahya Kemâl Beyatlı bir “Evlâd-ı Fâtihân”dır. Fethedilmiş toprakların çocuğudur. Bu bakımdan doğup büyüdüğü yerleri unutmaz. Hatıralarında çocukluğunu, dindar annesini ve o mübarek iklimi anlatır. Okul ders kitaplarında geçen “Akıncı” şiiri de aslında bir Balkan güzellemesidir. Hepimizin içinde derin hülyalar, tatlı rüyalar uyandıran şiiri mümkünse çocuklarımıza ezberletebilsek ne güzel olur. İşte o destansı “Akıncı” şiiri:
Bin atlı, akınlarda çocuklar gibi şendik;
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik!
Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı: İlerle!
Bir yaz günü geçtik Tuna’dan kaafilerle…
Şimşek gibi bir semte atıldık yedi koldan,
Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan.
Bir gün doludizgin boşanan atlarımızla
Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla…
Cennette bugün gülleri açmış görürüz de
Hâlâ o kızıl hâtıra titrer gözümüzde!
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik,
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik!
Bu şiirde bizim cesaretimiz, yiğitliğimiz, gözü karalığımız, pervasızlığımız, fetih aşkımız, cennet sevdamız ve bütünüyle irfanımız, medeniyetimiz vardır. Keşke Balkanlar’da ve Türkiye’de Rumeli sevdasıyla yazılmış bütün şiirler, denemeler, hikâyeler ve diğer cümle metinler toplansa, birkaç ciltlik bir antoloji hazırlansa…
Rumeli’nin İçli Sesi
Balkanlar’da Türk edebiyatına en çok hizmet edenlerin başında Osman Baymak gelir. Genç yaşta ebedî âleme göç eden Osman Baymak ile iyi bir dostluğumuz vardı. Rumeli’nin billur sesi, Balkanlar’ın sıcak nefesiydi. Bir Evlâd-ı Fâtihân’dı Osman Baymak! Türkiye ile Kosova arasında bir gönül köprüsü kurmuştu.
İstanbul’a her gelişinde çalıştığım Türkiye gazetesine uğrardı. Konuşur, söyleşirdik. Sadece Kosova’daki hemşerileriyle ilgilenmiyordu. Bütün Müslüman Türk dünyası ilgi alanına giriyordu. Azerbaycan’dan Kırım’a, Kerkük’ten Üsküp’e kadar gönül coğrafyamızın tamamıyla alakadardı.
O da ebedî âleme doğru sefere çıktı. Cenazesi 14 Eylül Cuma günü Terzimahalle Camii’nden kaldırılarak Prizren Şehir Mezarlığı’nda toprağa verildi. Zafer Karatay, sosyal medya hesabından şu duyuruyu yaptı: “Balkanlar’ın Türkçe sesi sustu; Osman Baymak Kosova’nın Prizren şehrinde 64 yaşında vefat etti. Şair, yazar, gazeteci yayıncı, Türkçe ve Türk Dünyası sevdalısı bir aydın idi. Allah rahmet etsin.”
Prizren’de 13 Mayıs 1954 tarihinde doğan Baymak, eğitim hayatını burada ve Priştine şehrinde tamamladı. Yazı hayatına şiirle başladı. Daha sonra hikâye, deneme, tenkit ve araştırma yazıları yazdı, röportajlar yaptı. 1994 yılından itibaren Bay kültür ve sanat dergisini, İnci Çocuk ile Dost Gençlik dergilerini yayımladı. Balkan adlı haftalık siyasî gazeteyi çıkardı ve yazı işleri müdürlüğünü yaptı.
Sadece bu değerli neşriyatla yetinmedi merhum edibimiz. ‘Bay’, soyadının yarısıydı ama faaliyetlerinin tamamıydı, merkeziydi. Kısa adı BAY olan Balkan Yazarları Derneği’ni kurmuştu ve başkanlığını yapıyordu. Ayrıca Bay Yayınları’nın da başındaydı.
Yıllarca Uluslararası Balkan Türk Kültür ve Sanat şölenlerini düzenledi. Ödüller verdi. Hizmetleri dolayısıyla kendisine de mükâfat verildi. Azerbaycan’ın Bakü Asya Üniversitesi tarafından fahri doktora unvanı takdim edildi. Kosova ve Balkan Türk edebiyatının gelişmesi ve yaşatılması adına eserler verdi, Kırımnâme-Kırımdan Gelirim adlı şiir kitabı yayımlandı. İstanbul’da çok seveni vardı ama rahmetli Kemal Çapraz en yakın dostlarındandı.
Kaleme aldığı eserler ve hazırladığı antolojiler pek çok. Hiç olmazsa bir kaçının kaydını, rahmete vesile olsun diye düşelim: Beş Parmak, Şarkılar Seni Arar, Unutma, Selam Dur Geçmişe, Yaşarlar Dize Dize, Rumeli Sizi Unutmaz, Ceviz Ağacı, Bir Yürek, Rumeli Şairlerinden İstanbul’a Şiirler, Tarih Boyunca Avrupa Kavşağı Kosova, Yüreğim Kördüğüm, Balkan Kadın Şairleri Şiir Antolojisi, Balkanlar Türk Kültürü ve Edebiyatı, Türk Dünyası Şiiri Antolojisi, Kosova Türk Şiiri Antolojisi, Kosova Türk Çocuk Öyküsü Antolojisi.
Vefalıydı Osman Baymak, kadirşinastı. Dostlarını arar bulurdu. Gazeteden ayrıldıktan sonra beni de çalıştığım Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı’nda ziyaret etmişti. O gün, yani 5 Nisan 2007 tarihinde Köprülü Medresesi’nde hücremizde bir hayli sohbet etmiştik.
Yeni çıkan Geçmişten Günümüze Rumeli Türküleri kitabını da “Sayın Mehmet Nuri Yardım’a Rumeli türküleriyle merhaba...” diyerek lütfedip imzalamıştı. Kitabın başında “Rumeli türküleri, Rumeli insanının yüreğindeki duygularını simgeler. Seven bir yüreğin; tatlısıyla, acısıyla, direnişiyle, dostluğuyla, özlemiyle, öfkesiyle, çilesiyle kabına sığmaz...
Sığmayınca döker kendini türküye... Çünkü söz ve ezgiden oluşan birer halk edebiyatı ürünüdür türküler...” diyordu. “Alişimin Kaşları Kare”, “Bülbüller Ötüyor Seher Vaktidir”, “Buna Er Meydanı Derler”, “Dağlar Dağlar Viran Dağlar”, “Debreli Hasan”, “Gine de Şahlanıyor Aman”, “İndim Yârin Bahçesine”, “Ramize’m”, “Tuna Nehri Akmam Diyor”, “Yağma Yağmur”, “Vardar Ovası” ve “Pencereden Kar Geliyor” gibi sevilen türküleri derlemiş, bir araya getirmişti.
Aziz dost Zafer Karatay, merhumun Kırımnâme adlı eserinde geçen “Bahçesaray Mezarlığında” şiirini de paylaşmıştı köşesinde. Kırım sevdalısı şairimiz burada muhayyel ölümünü anlatıyordu: “Solgun otların arasında yüzümü görürüm/Yalnızlığımı mezar taşlarının sessizliğinde/Şiirimin dizesinde Kırım'ın çığlığı/Bir çocuğun yüzündeki hüzün gözyaşları/Kararan yüreğim Karadeniz kasırgasında/Sabrım Yunus’un sevdalarına yaslanmış/Atalarımın yattığı kurak toprağında sessiz duamdır/Bahçesaray mezarlığında bin kez ölürüm...”
Bir kitabının adı Rumeli Sizi Unutmaz idi. Peki ya biz, ya biz seni unutabilir miyiz sanıyorsun? Osman Baymak! İnan, seni Balkanlar da, Kafkaslar da, Kırım da, Rumeli ve Türkiye de hiç bir zaman unutmayacak, hatıranı eben cet, ilelebet yaşatacaktır. Allah’ın rahmeti ve mağfireti üzerine olsun. Ruhun şad, kabrin nur, mekânın cennet, makamın âli, menzilin mübarek olsun.
O Topraklar Bizimdi
Osman Baymak gibi Balkanlar’da vücuda getirilmiş olan Türk ve İslâm edebiyatına dikkatlerin daha çok çekilmesi gerekiyor. Zira o topraklarda yaşayanlar, bizim uçbeylerimizdir. Engin denizlerdeki deniz fenerleridir. Avrupa’da iyilik dünyamızın, yüce inancımızın temsilcileridir.
İnşallah son yıllarda Balkanlar’daki Osmanlı izlerini keşfe çıkan kültür sanat mensupları sadece mimari mirasımıza sahip çıkmakla yetinmeyecek, sözlü ve yazılı edebiyatımızın birikimlerini de bütünüyle gün ışığına çıkaracaklardır. Türkiye, şükürler olsun son yıllarda dünyada en çok dikkat edilen, sözü geçen, itibarı artan ve hatta denge unsuru olan bir büyük ülke seviyesine yükselmiştir.
Yeryüzündeki bütün mazlumlara sahip çıkan Türkiye’nin sivil toplum kuruluşları, aydınları ve edebiyatçıları inşallah Balkanlar’daki edebiyat birikimine de esaslı biçimde sahip çıkacaklardır.
Mehmet Nuri YARDIM
YazarMilletlerin kültür hayatında büyük yazarlar, romancılar ve şairler kolay yetişmiyor. Peyami Safa, edebiyat tarihçilerimizin büyük çoğunluğuna göre Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatının en büyük romancıs...
Yazar: Mehmet Nuri YARDIM
Doğrusu sade, kolay ve rahat gibi görülen başlığımızın bu kadar geniş kapsamlı, çetrefilli ve girift olabileceğini hiç düşünememiştim. Zira şair ve yazarlarımızı araştırdığımda, şunu gördüm ki pek çok...
Yazar: Mehmet Nuri YARDIM
Yeryüzünde bütün insanlık ve Müslümanlık çok büyük bir imtihan veriyor. Kudüs bu çetin sınavda merkez noktada. Zulmü alkışlayanlar bir yanda, haksızlığa direnenler öte tarafta. Türkiye, emperyalist ül...
Yazar: Mehmet Nuri YARDIM
Kıbrıs bizim neyimiz olur? Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti diyoruz ama güzel ada Kıbrıs, bütünüyle düne kadar bizim değil miydi? Karadeniz’de Kırım Yarımadası, Akdeniz’de Kıbrıs Adası bizim ileri karako...
Yazar: Mehmet Nuri YARDIM