Karagöz ve Hacivat
Hacivat, Karagöz’ün kapısını çalar ve seslenir.
Hacivat: Huuu… Karagöz’üm neredesin?
Karagöz pencereden bakar ve Hacivat’ı görür.
Karagöz: Bu havada nerede olacağım Hacı Cav Cav? Sıcaktan bir o yana bir bu yana bayılıp duruyorum. Uyuyakalmışım. Karagöz, Karagöz, diye bağırınca uykumun en güzel yerinde uyandım. Ne de güzel bir rüya görüyordum.
Hacivat: Gündüz vakti ne uykusu bu böyle? Gece beşik mi salladın?
Karagöz: Dalga mı geçiyorsun sen benimle? Beşikte bebeğim mi var benim?
Hacivat: Öyle demek istemedim Karagöz’üm. Demek rüya görüyordun. Anlat bakalım ne görüyordun düşünde?
Karagöz: Tatile gitmişiz. Deniz, kum, güneş…
Hacivat: Kalbimi okudun demek. Ben de tatili konuşalım diye gelmiştim. Aşağıya gel de anlatayım.
Karagöz: Tamam, geliyorum.
Karagöz aşağıya gelir. Hacivat’ın karşısındaki yerini alır.
Karagöz: Anlat bakalım Hacı Cav Cav, seni dinliyorum.
Hacivat: Tatile gitmek için turları araştırdım. Bize uygun bir tur buldum.
Karagöz: Ne kuru? Döviz kuru mu? Sen de para çok tabii dolar da alırsın euro da. Bak cep delik, cepken delik. Her gün her şeye zam geliyor.
Hacivat: Sen, beni yanlış anladın Karagöz’üm kur değil tur, tur. Seyahate gideceğiz.
Karagöz: Serhat da mı gelecek? O gelirse ben gelmem.
Hacivat: Serhat gelmeyecek ama gelse ne olur? Siz iki eski dost değil misiniz?
Karagöz: Küsüm ben ona.
Hacivat: Kocaman adamlarsınız, küslük yakışıyor mu size? El sıkışıp barışın artık.
Karagöz: Sen bu işe karışma Hacı Cav Cav. Gelip özür dilerse belki. Çıkar bakalım ağzındaki baklayı.
Hacivat: Ağzımda bakla falan yok benim.
Karagöz: Konuşmak için beni tatlı uykumdan uyandırdın ya… Onu diyorum.
Hacivat: Ha öyle desene. Tatil mevsimi geldi.
Karagöz: Ne katil mi geldi? Serhat katil mi olmuş? Ben katilden çok korkarım. Saklanmam gerek. Nereye saklansam acaba?
Hacivat: Dur Karagöz’üm heyecanlanma. Katil falan yok. Tatil geldi, dedim. Hani rüyanda görüyordun ya… Kum, güneş, deniz. Gidip yakından görelim, denize girelim, güneşlenelim.
Karagöz: Sen benimle dalga mı geçiyorsun Hacı Cav Cav?
Hacivat: Yooo… İki aile gidersek iyi vakit geçirir, bol bol eğleniriz.
Karagöz: Tatil beldelerinin fiyatlarından haberin yok galiba. Ben emekli maaşımla ayın sonunu zor getiriyorum. Tatili ancak rüyamda görüyorum. Tabii senin tuzun kuru. Dedenden miras kaldı. Paraya para demiyorsun artık. Bir de karşıma geçmiş…
Hacivat: Dur Karagöz’üm, daha beni dinlemedin ki… Her şeyi düşündüm. Eğer kabul edersen misafirim olacaksınız.
Karagöz: Nasıl yani? Yemeğe mi davet ediyorsun bizi?
Hacivat: Hayır Karagöz’üm tatile.
Karagöz: Sen ciddisin.
Hacivat: Tabii ciddiyim Karagöz’üm. Sen, benim en iyi dostum değil misin? Ailecek sizi bir tatile götürmüşüm çok mu?
Karagöz: Şey… Kem küm… Ne diyeceğimi bilemedim şimdi. Beni mahcup ettin be Hacı Cav Cav.
Hacivat: Bir şartım var ama…
Karagöz: Hııı…
Hacivat: Serhat burada. Senden özür dileyecek. Sen de bir büyüklük gösterirsin değil mi?
Karagöz: Tamam, tamam. Zaten küslük mendil kuruyana kadar sürermiş.
Hacivat, Serhat’a seslenir. Serhat gelir, Karagöz’den özür diler. Barışırlar. Serhat izin isteyerek yanlarından ayrılır.
Hacivat: Ha şöyle, şimdi içim rahat etti. Zira iki eski dostun küs kalmasına gönlüm razı olmuyordu.
Karagöz: Yine yaptın yapacağını be Hacı Cav Cav. Varayım evdekilere haber vereyim de tatile gitmek için hazırlansınlar.
Hacivat, Karagöz’ün arkasından sevgiyle bakar.
Hacivat: Sen ne iyi bir dostsun Karagöz’üm.
Perde kararır.
Sibel UNUR ÖZDEMİR
YazarKitap fuarının son günüydü. Sevilen Yazar Bartu Soyalan kitaplarını imzalıyordu. Standa gelmesinin üzerinden yaklaşık iki saat geçmişti. Nihayet imza için bekleyen kuyruk bitmiş, o da rahat bir nefes ...
Yazar: Sibel UNUR ÖZDEMİR
Ankara’dan teyzemin kızı geldi. Bir an önce denizi görmek için sabırsızlanıyordu. Abim “Tamam o zaman Arzum, yarın Boğaz’da birtur yaparız.” deyince sevinçten havalara uçtu. Annem ve babam da abimin f...
Yazar: Sibel UNUR ÖZDEMİR
Sevgili çocuk dostlarım;Hafize Teyze bu sene tarlaya havuçla lahana ektirdi ve bakımını Ömer’le Zeliş’e verdi. Bu çocuklar henüz küçükler ama en güzel lahana ve havuçları yetiştirebilmek için çok çalı...
Yazar: Raziye SAĞLAM
Ferda, anne ve babasının tartışma seslerini duymamak için kulaklarını kapattı. Bu sıralar ne kadar çok kavga ediyorlardı. Yoksa artık birbirlerini sevmiyorlar mıydı? Boşanacaklar mıydı? Ya öyle bir şe...
Yazar: Sibel UNUR ÖZDEMİR