Özbekistan İzlenimleri
08-13 Haziran 2023 tarihlerinde iki arkadaşımla birlikte Özbekistan’a hareket ettik. Türkiye saatiyle 18.25’te İstanbul’dan Taşkent’e hareket eden Türk Hava Yolları uçağımız dört buçuk saatlik bir uçuştan sonra Özbekistan’ın başkenti Taşkent’te bulunan İslâm Kerimov Devlet Hava alanına teker koydu.
Pasaport kontrolü esnasında “Özbekistan Fukarâları” yazısı dikkatimi çekti. Burada “fukarâlar” kelimesi “vatandaşlar” mânâsına geliyormuş. Bizim pasaport kontrol yerimizin ise farklı bir yer olduğu söylendi. Nihâyetinde pasaport kontrolünden geçtik, valizlerimizi alıp dışarı çıktık.
Üç ayrı grup bizi karşılamaya gelmiş. Onlara bu hizmetlerinden dolayı çok teşekkür edip içlerinden daha önce görüştüğümüz dostlarımızın araçlarıyla Türkiye Büyükelçiliği’nin misafirhânesine gittik. Gece saat 03:00 olmuştu. Özbekistan bizden iki buçuk saat ileride. Bunu da not etmek gerekir.
Sabah ilk işimiz Özbekistan Davlat Jahon Tillari Universiteti içinde yer alan bir dil lisesini ziyaret etmek oldu. Taşkent’in en başarılı liseleri arasında yer aldığı ifade edildi. Bu lisede Taşkent’te oturan Türk ailelerinin çocukları da vardı. Okulun müdîresi Maksude Hanım bizleri lisenin öğretmenleriyle tanıştırdı. Çok yakın alaka gösterdiler.
Özbekçeyi bilmesek de konuşmalar, bize hiç yabancı gelmedi. Kelimelerin çoğunu anlıyorduk. İçlerinde Türkçeyi güzel konuşan öğretmenler de vardı. Türkçe konuşmayı, nereden, nasıl öğrendiklerini sorduğumuzda Türk dizilerinden öğrendiklerini söylediler. Bize Türk dizilerinin isimlerini söylediler ve bu dizilerde oynayan karakterlerden bahsettiler.
Okulun sınıflarında her milletten öğrenci vardı, kız öğrencilerden başı açık olan da başı kapalı olan da vardı. Özbekistan’da İslâm Kerimov yönetiminden sonra işbaşına gelen Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev’in bizde Merhum Turgut Özal’ın yaptığı gibi liberal bir politika izlediği söylendi. Bu da doğrusu bizi çok sevindirdi.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden Cumhurbaşkanlığına seçildikten sonra göreve başlama törenine Özbekistan Cumhurbaşkanı da katılmıştı. Öğretmenlerden birisi o gün bütün Özbekistan halkının sokaklara döküldüğünü ve bu mutlu günü bayram olarak kutladıklarını anlattı.
Hele Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın sağına Özbekistan Cumhurbaşkanı Mirziyoyev’i, soluna İlham Aliyev’i alarak her ikisine de “dostum, kardaşım” diye hitap etmesi Özbekistan Müslümanlarının Türkiye’ye olan sevgisini daha çok artırmış. Önümüzdeki günlerde Özbekistan’da Cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Şehirlerdeki bilboardlarda iki Cumhurbaşkanının resimleri sürekli gösterilmekte, bundan da Özbekistan halkı büyük mutluluk duymaktadır.
Taşkent şehrinin yolları çok geniş. Taşkent 26 Nisan 1966'da meydana gelen 8 büyüklüğündeki depremle yıkılınca yeni Taşkent yapılmış. Yemyeşil bir Taşkent var, karşımızda. Özbekistanlı kardeşlerimiz sımsıcak. Türkiye’den geldiğimizi anlayınca çok yakın alaka ve sevgi gösteriyorlar, mutlaka “kardaş” kelimesini kullanıyorlar. Aynı yakınlığı ziyaret ettiğimiz üniversitelerde ve katıldığımız düğünlerde de gördük.
Meselâ Uzbek State University of Physical Culture and Sports Üniversitesi bunlardan birisidir. Spor dallarını içeren çok büyük bir üniversite. Neredeyse bütün spor dallarıyla ilgili bu üniversitenin bünyesinde fakülte açmışlar. Meselâ sporcuların sağlığıyla ilgili Tıp Fakültesi bunlardan birisidir.
Üniversitenin rektörünü boks antrenmanı yaparken buluyoruz. Spor dalları simülasyon merkezlerinde öğrencilere öğretiliyor. Bu anlamda Özbekistan spor, müzik, tiyatro, resim, bale vb. alanlarda çok ileri düzeyde. Fakültelerin duvarları uluslararası spor müsâbakalarında ödül almış öğrencilerin resimleriyle süslü.
Taşkent’te Türk Okullarımız da var. İçerisinde ilkokul, ortaokul ve lise yer alıyor, öğretmenler Türkiye’den. Ayrıca Taşkent’te dil bakımından hiçbir zorluk çekmezsiniz. Zaten kullandıkları kelimelerin çoğu Türkçe. Hatta yemek türlerinin isimlerinin ayrıntısına varıncaya kadar.
Misafire ikram etmeyi seven bir millet. Yemekleri daha çok et ağırlıklı. Tabii ki Özbek pilavının türlerini de unutmamak gerekir. Sabah kahvaltılarında samsa isimli bir börek yiyorlar. Samsa, içi etle doldurulan hamurun tandırda pişirilmesiyle elde ediliyor.
Samsa böreği, çok açık bir çay ve bol salata eşliğinde misafirlere ikram ediliyor. Özbekistan insanı çok fazla tatlı yemiyor. Gittiğimiz lokantalarda tatlı göremedik. Özellikle Türkiye’den girişimcilerin lokantalar açtıklarına da şahit olduk. Bu lokantalarda daha çok Türkiye yemekleri hazırlanıyor.
Özbekistanlı kardeşlerimizin muhabbeti, konuştukları dillerine de yansıyor. Yahşı, “çok güzel” mânâsına geliyor. Rahmet, “teşekkür ederim”; merhamet ise, “hoş geldiniz” demek. “Genç” denilince yaşlı, “yaşlı” denilince de genç anlaşılıyor.
Bu kelimeler çarşı-pazarlarda daha çok kullanılıyor. Pazarlarda satıcıların ekseriyetinin kadınlar olması dikkat çekiyor. Pazarda satılan ekmek türleri de albenili. Ekmeklere estetik bir şekil vermişler. Yaz mevsiminin bütün meyve ve sebzeleri yetişiyor. Bir de yemek pazarı var ki, görmeye değer. Sıcaklık bu arada 40-45 derece. Bizim ağustos ayını andırıyor. Tarlalarda çoktan buğday ve diğer tarım ürünleri biçilmiş.
Benim Taşkent’te en çok görmek istediğim Hz. Osman’ın Kûfe’ye gönderdiği Kur’an nüshasından çoğaltılan Mushaf-ı Şerif’ti. Onlar bu Mushaf’ı doğrudan Hz. Osman’ın gönderdiği bunun da alâmeti olarak üzerinde Hz. Osman’ın kanının bulunduğu nüsha olduğunu iddia ediyorlar.
Bu Mushaf-ı Şerif, Taşkent’te dinî idareye ait kütüphanede sergilenmektedir. Çok şükür merak ettiğim bu nüshayı da görmek nasip oldu. Bu Mushaf’ın kopyalarından birisi Uluslararası İslâm Akademisi bünyesinde sergileniyor. Ruslar Özbekistan’ı işgal ettiklerinde bu Mushaf’ı Petersburg’a götürmüşler. Sonra da Özbek Müslümanlarının gayretleriyle bu Mushaf, uzun bir tren yolculuğundan sonra Taşkent’e yeniden getirilmiş.
Tabiî ki Ruslar bu nüshanın bir kopyasını da almışlar. Trenle Mushaf Taşkent’e getirilirken bütün Türk boyları istasyonlarda hacı karşılar gibi bu Mushaf’ı karşılama törenleri yapmışlar. Bundan başka Taşkent’te görülmeye değer birçok yer var. Zengi Ata, Cuma, Tilya Şeyh Camileri, Kükeltaş, Kâsımıyye, Barakhan Medreseleri gibi çok sayıda tarihî eser yer almaktadır. Bunlardan bazılarını ziyaret ettik. Medreselerin kimisi faal, kimisinin içerisinde de turistik eşyalar satılıyor.
Taşkent’te Uluslararası İslâm Akademisi var. Bu akademinin içerisinde İmam Mâtürîdî Araştırma Merkezi de yer almaktadır. Gerek akademide ve gerekse merkezde yetkililerle yaptığımız görüşmelerde, “Birlikte ne yapabiliriz?” sorusunun cevabını aradık. Güzel sonuçlara vardık. Bu akademi yetkilileri yakında Selçuk Üniversitesi’ni ziyaret edecekler. Türkiye’de tek Mâtürîdî Araştırmaları Merkezi Selçuk Üniversitesi’nde bulunuyor.
Taşkent’te hocalarımız İmam Mâtürîdî’nin Kitâbu’t-Tevhid ve Te’vilatü’l-Kur’ân isimli eserlerini Özbekçeye tercüme etmişler. Yoğun çalışmalar içerisinde olduklarını görmemiz bizleri sevindirdi. İnşallah bu topraklar uzun bir fetret döneminden sonra tekrar eski ihtişamlı günlerine kavuşur. Bu arada Taşkent’te yaşayan iki hattat hocamızı da ziyaret ettik. Onlardan da çok şeyler öğrendik.
Özbekistan’a gelişimizin dördüncü günü üniversitede öğretim görevlisi olan Furkatî Bey özel aracıyla bizi Semerkant’a götürdü. Sabah saat 05:00’te Taşkent’ten çıkıyoruz ve saat 09:00 sularında Semerkant’a ulaşıyoruz. Tam bir açık hava müzesi Semerkant. Sanki tarihi, ortaçağ İslâm dünyasına sarıyoruz.
Ziyaretlerimize, Uluğ Bey Rasathanesi’ni, Danyal Peygamber makamını ve sahâbeden Kusem b. el-Abbas Hazretleri’nin kabrini ziyaretle başlıyoruz. Peygamberimiz (s.a.v.)’in amcasının oğlu olan Kusem, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in cenâzesi yıkanırken hazır bulunmuş, cesedi sağa sola çevirmiş, Rasûlullah’ı kabrine yerleştirmiş ve kabirden en son o çıkmıştır. Kusem, Rasûl-i Ekrem (s.a.v.)’e en son dokunan sahâbe olarak bilinir. Said b. Osman’la birlikte Semerkant Seferi’ne katılır. Orada şehit düşer. (v. 56/675). Türbesi Şâh-ı Zinde mezarlığının içindedir.
Bize mihmandarlık yapan Nureddin isimli emekli bir emniyet müdürü dinlenmek için bizi malikânesine götürdü. Böylece bir Özbek evini de görmüş olduk. Orada çay içip meyve yedikten sonra bir lokantaya geçiyoruz. Yine yemeklerimiz, salata türleri ve etli yemeklerden oluşuyor.
Hızlı bir şekilde Timur’un görkemli mezarını, itikattan imamımız olan İmam Mâtürîdî Hazretleri’nin türbesini ziyaret ediyoruz. Kur’ân tilâvetinde bulunup duâ ediyoruz. Buradan Registan Meydanı’na geçiyoruz. Bu meydanda Uluğ Bey Medresesi, Tillakari Medresesi ve Şirdor Medreseleri yer alıyor. Gezdiğimiz ve ziyaret ettiğimiz tarihî mekânlarda hep Avrupalı turistleri görüyoruz. Müslüman ülkelerden gelen ziyaretçiler yok gibi.
Bu gezimizde sadece Özbekistan’ın iki şehrini ziyaret edebildik. Tam olarak da gezdiğimiz söylenemez. Buraları gezmek için özel olarak zaman ayırmak gerekmektedir. Semerkant’a mutlaka Buhârâ’yı ve Hive’yi de eklemek gerekmektedir. Çünkü bizim köklerimiz bu topraklardadır.
İmam Mâtürîdî’den Hakîm es-Semerkandî’ye, Ebu’l-Muîn en-Nesefî’den Ebu’l-Berakât en-Nesefî’ye, İmam-ı Buharî’den İmam-ı Tirmizî’ye, Şah-ı Nakşbend Hazretleri’nden altın silsilenin bütün fertlerine, İbn Sînâ’ya varıncaya kadar İslâmî ilimlerin her alanında kurucu âlimlerimiz bu topraklarda medfûn.
Halk arasında şöyle bir söz vardır. İslâm Mekke’de doğdu, Buhârâ’da yorumlandı, bu yorum Buhârâ’dan Bursa’ya oradan da Bosna’ya gitti. Çok isâbetli bir görüş. Bugün Ehl-i Sünnet ve’l-Cemâat zihniyetinin itikatta Mâtürîdî, amelde Hanefî yorumunun kökleri bu topraklardan beslendi. Bugün de bizim İslâm yorumumuz bu yorumdur.
Aşırı yorum çevrelerinin arttığı bir dönemde bu geleneksel İslâm yorumuna dünya Müslümanlarının büyük ihtiyacı vardır. Özbekistan, Kırgızistan ve Kazakistan gibi ülkelerde İslâm’ın bu yorum biçimine devletlerin de destek verdiğini duyuyoruz. Bu İslâm yorumunun temel ilkelerinden olan “Ehl-i kıble tekfir edilemez.” inancı umarım bizi birleştiren temel bir motto olacaktır.
Ülkemizde de Hanefi-Mâtürîdî İslâm yorumu hâkimdir. Esas olan bu yorumu bilimsel anlamda da tevârüs edebilmektir. İnşallah bu temennîmizi İlahiyat/İslâmî İlimler Fakülteleri yerine getirecektir. Tekrar bu güzel ülkeyi görmek ümidiyle, tadı damağımızda kalarak ayrılıyoruz.
Ramazan ALTINTAŞ
YazarMalazgirt’te Alparslan’dan el aldım,Fatih’imden Yeni Çağ’a yol aldım.Çanakkale Cephesi’nden “gel” aldım,Gözümde tütüyor şerefli mazi,Ölürsem şehidim, kalırsam gazi.Yiğitler yenilmez zor savaşında,Yüre...
Şair: Bestami YAZGAN
Yüce Allah’a kulluk eden bir mü’min mutlak manada başka yerlerden medet umamaz ve yardım isteyemez. Beş vakit namazlarında, “Yalnız sana kulluk eder yalnız senden yardım dileriz.”[1] diyerek Allahu Te...
Yazar: Aydın BAŞAR
Ebrehe mutaassıp bir Hristiyan’dı. Bu dini yaymak için yoğun bir faaliyete geçti. Bu maksatla Sana’da, Arapça kaynaklarda Yunanca ekklessia kelimesinin Arap lisanıyla Kalis/Kulleys olarak geçen, kapıl...
Yazar: Resul KESENCELİ
Somuncu Baba Dergisi yazarlarından hadis profesörü Enbiya Yıldırım Hoca’mızın Somuncu Baba’nın Kırk Hadis Şerhi adlı kitabının basımı tamamlanarak okuyucuların istifadesini sunuldu.Kırk hadis geleneği...
Yazar: Yusuf HALICI