Değerler Eğitimi
Çocuklarda güçlü bir kişilik oluşumu, sağlıklı bir ruh yapısının inşası, dinî ve millî aidiyet duygusunun gelişimi değerler eğitimi ile mümkün olmaktadır. Hayatın anlamlandırılması ve gerçekçi bir gelecek vizyonu da değerler eğitimi ile sağlanır. Değerler eğitiminin verilmesinde, bireyin fıtratındaki iyi hasletlerin beslenmesi ve kötü meyillerin kontrol edilmesi kalıcı etkiler bırakan bir yöntemdir.
Beşerî ilişkilerde, karar alma aşamasında, düşünce ve davranış geliştirmede tercih edilen değerlerin önem ve önceliği belirleyicidir. O hâlde değerler eğitimine çocuk konuşmaya ve çevresini tanımaya başladığı dönemde başlamak gerekir.
Değerler eğitimi bağlamında yapılan telkinleri çocuk fazla anlamlandıramamış olsa da onu temel bir kural olarak belleğine yerleştirir. Erken yaşlarda somutlaştırma yöntemiyle algılayan çocukta on yaşından sonra soyut algılama da gelişmeye başlar ve kendisine telkin edilen değerlerin mahiyetini ve amacını bundan sonra daha iyi idrak eder.
İslâmî değerleri; iman ve ibadete dair hususlar, ahlâka dair hususlar ve adab-ı muaşerete dair hususlar olmak üzere üç kısımda ele alabiliriz:
a) İman ve ibadete dair hususlar: Amentüye dâhil bütün inanç esaslarının severek kesin bir inançla benimsenmesi ve Allah’a kulluk amacıyla yapılan bütün fiiller bu kapsamdadır. En çok sevilmeye layık olan, Allah ve Rasûl’üdür. Allah’ın emir ve nehiylerinin de severek benimsenmesi, ibadetlerin içtenlikle yerine getirilmesi gerekir.
Birey, iman ve ibadet esaslarını benimsemekle kendisini güvenceye aldığını, dünya ve ahiret huzuruna ereceğini ve olgun bir mü’min olacağını bilir.
b) Ahlâka dair hususlar: Ahlâk denilince akla ilk önce bireyin övgüye medar olan davranışları gelse de daha geniş anlamda ahlâk, iman ve ibadetle kazanılan bütün erdemleri, dinin ve aklın güzel gördüğü (maruf) her şeyi ifade eder. Dinin temel amaçları (mekasıdu’ş-şeria) olan aklı, nefsi, nesli, malı ve dini muhafaza ilkeleri de erdemli toplumu inşa etme amacını gözetmektedir.
Birey, ahlâkî değerleri benimsediğinde ve hayatına tatbik ettiğinde, diğer canlı varlıklardan farklı ve değerli olduğu bilincine ulaşır.
c) Adab-ı muaşeret: Adab-ı muaşeret, bireyin beşerî ilişkilerde uyması gereken edep kurallarıdır. Bu kurallar, hem muhtemel iletişim kazalarını, hak ihlallerini ve çeşitli problemleri önler hem de davranış sahibini olgun ve saygın bir fert haline getirir.
Adab-ı muaşeret, bireyin ailede, ikili ilişkilerde, toplumsal hayatta, hatta kamu kurumlarında ölçülü, dengeli ve isabetli davranışlar sergilemesi için geliştirilmiş temel prensiplerdir. Bu prensiplerin çoğu, yazılı olmamakla birlikte, toplum ve vicdan tarafından kabul edilmiştir. Birey, adab-ı muaşerete göre hareket ettiğinde beşerî ilişkilerde fazla sorun yaşamayacağını ve itibar kazanacağını bilir.
Genel olarak prensiplerine işaret ettiğimiz bu değerler, çocuğa ailede, okulda ve kamusal alanlarda ve hayatın akışı içerisinde örnek gösterme, örnek olma, telkin, tavsiye ve ödüllendirme, kötü davranışlardan men etme, kınama, mahrum bırakma ve cezalandırma yöntemleriyle öğretilir.
Bazen bedel ödeyerek kazanılan tecrübeler de etkili bir öğretici işlevi görür. Böylece çocuk, hangi davranışın övgüye layık olduğunu ve hangi davranışın ayıplandığını bilir. Bireyin kamusal alanda iyi davranışlar sergileyen, fırsat bulunca da kötülük yapmaktan çekinmeyen ikiyüzlü bir kişiliğe sahip olmaması için onu dinî ve ahlâkî değerlere baskı ile değil de onları içselleştirerek kendi iradesiyle uymasını sağlayacak şekilde eğitmek gerekir. Değerler eğitiminde de amaç, değerlerin içselleştirilmesi olmalıdır.
İslâm, ahlâkı iyi bir insan ve iyi bir Müslüman olmanın esası saymasına rağmen ahlâk dışı davranışların İslâm toplumunda yaygın olarak görülmesi, değerler eğitiminin doğru yöntemlerle verilmediğini göstermektedir. İman edip ibadet esaslarını yerine getiren bir Müslüman’ın kul haklarına riayet hususunda sorumsuzca davranması, büyük bir çelişki olmasının yanı sıra önemli bir bilinç eksikliğine işaret etmektedir. Bu durum gayrimüslimler nezdinde Müslüman imajını da önemli ölçüde zedelemektedir.
Beşerî ilişkilerde saygı, yerine göre sevgi davranışı da öncelikle davranış sahibine itibar kazandıran değerlerdendir. Zararsız olan her insan (Müslüman ya da gayrimüslim), Allah’ın kulu ve mükemmel bir eseri olması itibarıyla saygıya layıktır. Allah, şeytana Hz. Âdem’e secde etmesini emretmekle aslında insan türüne saygı göstermesini istemişti.
Buna göre insanın canına ve şahsiyetine kastedenler ve hakkını gasbedenler son tahlilde şeytanca bir iş yapmış olmaktadır. “Mü’minler kardeştir.” fehvasına göre de Müslümanlara, arkadaşlarımıza, dostlarımıza, aile fertlerimize sevgi, şefkat ve merhametle yaklaşmamız gerekir.
Doğruluğu ve muhtemel sonuçları hakkında emin olmadığımız durumlarda ise empati yapmak kanaatimizce isabetli sonuçlara yol açacaktır. Böylece başımıza gelmesini ve bize yapılmasını istemediğimiz kötü davranışları bilerek ya da dikkatsizce başkasına yapmaktan kendimizi korumuş oluruz.
Sonuç olarak değerler eğitimi iyi insan ve iyi Müslüman olma eğitimidir. İyi insan olarak bilinmek her insanın, iyi Müslüman olmak da her Müslüman’ın arzusudur. Kimse kötü bir sıfatla anılmaktan hoşlanmaz. Bu durumda değerler eğitiminin kimler tarafından ne şekilde verileceği önem arz etmektedir.
Emine Büşra YÜKSEL
YazarKitabın adı: Sevgi Filozofu Yunus EmreYazar: Gülizi ÖzenResimleyen: Enis TemizelYayınevi: Eğlenceli BilgiYayın yeri ve yılı: İstanbul/2020Sayfa sayısı: 165Yaş aralığı: 14+İşlenen konular: sevgi, iyili...
Yazar: Sait ÖZER
Millet; aynı inanç ve kültür etrafında toplanmış, aynı ülkü ve ideal peşinden giden ve aynı dili konuşan halk kitlelerine denir. Sıradan halk kitleleri; ortak dil, din, vatan, tarih, gelenek ve kültür...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL
Mâcid; Soyu Yüce Kendi Yüce Muhammed (S.A.V.)Peygamberimiz (s.a.v.)’in her hâli yüce ve şerefli bir hayatla geçmiştir. O'nun varlık âlemine gelmesindeki yüceliği ve soyu hakkında hadis-i şeriflerde ve...
Yazar: Editör
Kardeşlik; beşerî ilişkilerde kan bağı ve duygusal bağ ile kurulan bir yakınlığı ifade eder. İnsanlar, ya bir anne ve babadan olmaları hasebiyle kan kardeşidir ya da inanç ve gönül bağı sebebiyle meca...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL