Hikâye: Çalışan Kazanır
Her yıl olduğu gibi, eylül ayının yarısı gelince yaz tatili bitmiş ve okullar açılmıştı. Mustafa beşinci sınıfa başlamıştı. Dört yıl ne kadar da hızlı geçmişti. Birinci sınıfa başladığı ilk günler; o tedirginlik, o heyecan hâlâ hatırındaydı. Okula alışana kadar epeyce zorlanmıştı.
İlk günlerde annesini eve göndermemişti; “Sen okulun bahçesinde bekle, eve gitme.” demişti annesine. Her teneffüste koşarak annesinin yanına gelir, derste neler yaptıklarını anlatır, zil çalınca koşarak sınıfına giderdi. Annesini bahçede görünce yeni bir güç ve enerji kazanıyordu.
Artık ilkokulun son sınıf öğrencisi oldukları için okulda onlardan üst sınıf yoktu. Bu nedenle Mustafa ve arkadaşları koridorda, bahçede abi tavırlarıyla geziyorlardı.
Bir gün öğretmenleri Nurten Hanım sınıfta bir duyuru yaptı:
- Çocuklar, okulumuzu bilgi yarışmasında temsil edecek üç öğrencinin seçimi için sınav yapılacak. Sınava bütün beşinci sınıf öğrencileri katılacak. Bir hafta süreniz var, iyi çalışın!
Mustafa bir hafta boyunca çalıştı, hem de sıkı bir şekilde. Kazanacak üç kişiden biri olmak istiyordu. Onun, derslerine gayretli bir şekilde çalışması annesini ve babasını da mutlu ediyordu.
Nihayet sınav günü gelip çatmıştı. Mustafa sınavdan çıktığında sevinçliydi, çünkü soruların hepsini yanıtlamıştı. Birkaç gün sonra sonuçlar açıklandığında okulu temsil edecek üç öğrenciden biri de Mustafa olmuştu. Sevincine diyecek yoktu Mustafa’nın.
Öğretmen onu kürsüye çağırdı, yüzünü öptü, övücü sözler söyledi. Sınıftan yalnızca o kazandığı için aynı zamanda sınıfını da temsil edecekti. Öğrencilerinden birinin sınavı kazanması öğretmeni de sevindirmişti.
Mustafa sabah kalkar kalkmaz elini yüzünü sabunla yıkadı. Babası işe erken gittiği için sabahları onu göremiyordu. Annesiyle beraber kahvaltı yaptıktan sonra dişlerini fırçaladı. Aynada dikkatle kendini inceledi. Hiçbir yana yatmayan dik saçları gözüne hoş görünmemişti.
“Ne yapıp edip bu saçları yatırmalıyım.” diye düşündü. Saçına kolonya döküyor, tarıyor, yatmadığını görünce biraz daha döküyordu. Avuç avuç kolonya döktü başına. Nerdeyse şişenin yarısını boşaltmıştı ama saçını yana yatırmayı da başarmıştı.
Aynanın yanında duran kremden sürdü yüzüne. Annesinin yaptığı gibi, parmaklarını kullanarak kremi yüzüne yedirdi. Bir çırpıda ayakkabısını da boyadı. Annesinin ütülediği gri pantolonu giydi. Siyah önlüğünü iyice fırçaladı. Çantasını aldı, çıkarken annesine seslendi. Mutfakta bulaşık yıkayan annesi Mustafa’nın yanına geldi:
- Ooo küçük bey süslenmiş, taranmış...
- Saçımı yana yatırmaya uğraştım da...
- Bak ne güzel olmuş, özenirsen oluyormuş demek ki...
Her geçen yıl kıyafetine ve görünümüne daha çok özen gösteriyordu Mustafa. Giysileri hep temiz ve ütülüydü. Diş fırçalamayı, saç taramayı ihmal etmiyordu.
Okullar arasında yapılacak bilgi yarışmasına sıkı bir şekilde hazırlanıyordu Mustafa. Öğretmen Nurten Hanım da çok yardımcı oluyordu. Nihayet yarışma günü gelip çatmıştı.
Yarışmaya katılan beş ilkokulu temsil edecek öğrenciler salondaki yerlerini almışlardı. Salonda müthiş bir uğultu vardı. Öğretmenler sessizliği sağlamak için oldukça fazla çaba harcıyorlardı.
Grubun sözcüsü Mustafa olmuştu. Sorular hep bildikleri yerlerden çıkmış, bütün soruları bilip birinci olmuşlardı. Salonda müthiş bir tezahürat vardı. Okul arkadaşları, Mustafa, Ertan ve Fatih’i omuzlarına almışlardı. Öğretmenler, öğrenciler, herkes onları tebrik ediyordu.
Mustafa’nın başarısı annesini ve babasını da çok mutlu etmişti. Onu sevindiren, gururlandıran hatta biraz da şımartan sözler söylediler.
Haziran ayıyla birlikte okulun son günleri gelmişti. Mustafa açısından bu yıl hepsinden güzel olmuştu.
Karne günü geldiğinde sınıftaki herkesin gözü yaşlıydı. Başta öğretmenleri Nurten Hanım’ın. Bütün öğrencilerini öpüyor, bu arada gözyaşlarına hâkim olamıyordu. Kolay değil, beş yıl birlikte olmuşlardı. Öğrencilerine emek vermiş; hem eğitmiş, hem öğretmiş, birbirinden güzel bu çiçekleri özenle yetiştirmişti. Onlardan ayrılmak kolay değildi.
Mustafa, sınıftan çıkmadan önce son kez öğretmeninin elini öptü. Nurten Hanım da onun yüzünü öptü, başını okşadı, ağlamamak için gayret ederek konuştu:
- Mustafacığım, beni unutmazsın inşallah. Ara sıra gel...
- Gelirim öğretmenim. Siz de beni unutmayın...
- Öğretmenler öğrencilerini unutmazlar evladım. Hele seni hiç unutmam.
- Bende çok emeğiniz var öğretmenim...
- Ben görevimi yaptım evladım. Allah yolunu açık etsin. Her zaman başarılı olacağına inanıyorum. Yeter ki çalışmayı bırakma...
Sırrı ER
YazarSevgili çocuklar;Günler, haftalar, aylar ve yıllar bir ırmak gibi akıp gidiyor. İnsanoğlu zamanı durduramıyor. Ölümsüzlük iksirini kimse bulamadı bu güne değin. Âlemleri yaratan Allah her canlıya bir ...
Yazar: Sırrı ER
İnsanın sağlıklı gelişimi ve eğitimi için sevgiye ihtiyacı vardır.Nasıl ki yeme-içme ve hava insanın fiziksel varlığını sürdürebilmesi için lazımsa aynı şekilde manevî yani ruhî varlığının devamı için...
Yazar: Editör
Sevgili çocuklar; Eskiden bir zamanlar tarihî olaylarla ilgilenmek zenginler arasında moda hâline gelmiş. Bu yüzden bazı zenginler, köşklerinin duvarlarına, tarihteki önemli olayları tasvir eden ...
Yazar: Sırrı ER
Saygı ve sevgi insanlar arasındaki iletişimin temelini oluşturmaktadır.İnsan; toplum içinde yaşayan sosyal bir bireydir. Toplum içinde yaşamımızın huzurlu bir şekilde devam edebilmesi için toplum kura...
Yazar: Naciye BEYZA