Eğitimci-Yazar Ali Özkanlı İle Birlik ve Beraberlik Ruhu Konulu Röportaj
- Allah’ın birliği inancına dayanan dinimiz, tam anlamıyla bir kardeşlik ve birlik dini olduğuna göre, birlik beraberlik konusunda neler söylemek istersiniz hocam?
Son yıllarda hem İslâm ümmeti olarak hem de millet varlığımızla yine imtihan çemberinden geçiyoruz. Gücümüzü zayıflatmak, kardeşi kardeşe kırdırmak isteyenler, fitne, terör ve ihânet silahıyla üzerimize geliyor. İslâm coğrafyasının dört bir köşesinde açılan ateş çukurlarının içine ülkemiz de çekilmeye çalışılıyor.
Türlü hile ve desiselerle, plan ve tuzaklarla varlık ve bekâmız, istiklâl ve istikbâlimiz hedef alınıyor. Birliğimiz ve dirliğimiz tehdit edilerek aslında İslâm ümmetinin umutları tüketilmek isteniyor.
Necip milletimiz, bugün oynanan bütün karanlık oyunları ferâset ve basîretiyle elbet bozacaktır. Zorlukları elbirliğiyle bir kez daha aşacak ve ihâneti püskürtecektir. Bu kahraman milleti hedef alanlar iyi bilmelidir ki; bizim en muazzez değerlerimizin başında vatanımız gelir.
Biz, gerektiğinde aç ve susuz yaşarız, fakat hürriyet ve bağımsızlığımızdan, izzet ve onurumuzdan aslâ taviz vermeyiz. Mukaddesatımız uğrunda bedenimizi siper ederiz, ama bir karış vatan toprağından bile vazgeçmeyiz. Bu yüce millet, geçmişten günümüze kadar savaşı değil barışı, tefrikayı değil birlikte yaşamayı tercih etmiştir.
Bizim temel şiârımız, her daim zâlimin karşısında, mazlûmun yanında yer almaktır; hakkı ve haklıyı savunmaktır; kimsesizin, mağdurun, mültecinin, garibin ümidi olmaktır; çaresize çare sunmaktır.
İslâm’ın fetih anlayışı gereği bizim yüce ideallerimiz vardır. Bu ideal, değerleri sömürmek değil, yüceltmektir. İnsanlığa huzur, barış ve medeniyet takdim etmektir. Yeryüzünde kötülüğe engel olup iyiliği hâkim kılmak için çalışmaktır. Kadınıyla erkeğiyle, çocuğuyla yaşlısıyla, kahraman güvenlik güçlerimizle milletimizin her ferdinin bugün verdiği şanlı mücâdele, işte bu yüce ruh ve idealin bir tezâhürüdür.
Millet olarak Rabbimizin karşısında, tarih önünde insanlık adına her birimize görev ve sorumluluklar düşüyor. Bizi birbirimize düşürmek isteyenlere inat, gönüllerimizi iman kardeşliğiyle sımsıkı kenetlemeye devam edelim. Terörü, fitne ve fesadı körüklemeye yönelik oyunlara karşı uyanık olalım.
Birlik ve beraberlik rûhunun en güzel örnekleri olarak 15 Temmuz Şanlı Direnişi ve Asrın Felâketi olarak nitelendirilen 6 Şubat Depremi’ni söyleyebiliriz. Bu felâkette; devletimiz insanların yanında oldu. Milletimiz AFAD, Kızılay, Diyânet, gönüllü kuruluşlar, sivil toplum örgütleri, vakıflar, dernekler tek yürek oldular.
El ve gönül birliğiyle yardım seferberliği başlattılar. Kardeşlerinin yardımına koştular. Para ve eşyâ yardımlarıyla deprem yaşanan şehirlere akın ettiler. Devletimiz; çadırlar, konteynerler, geçici ve kalıcı evlerle mağdurun yanında olarak birlik ve beraberlik rûhunu diri tuttu.
Yüce Rabb’imiz Âl-i İmrân suresinin 103. ayetinde şöyle buyuruyor: “Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz, birbirinize düşmandınız da O, kalplerinizi birleştirmişti. O’nun nimeti sayesinde kardeş olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de, O, sizi oradan kurtarmıştı. Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.”
Millet olarak büyük bâdirelerden, ağır imtihanlardan geçtik. Daha dün Çanakkale’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da vicdanı paslanmış, insafını ve insanlığını kaybetmiş güçler, bizi tarih sahnesinden silmek amacıyla üzerimize geldi. Zaman oldu tarihimizin en büyük ihânetlerine mâruz kaldık.
Bu zor günlerde bizi muzaffer eyleyen muazzam bir gücümüz vardı; bu güç, Allah’a olan sarsılmaz imanımızdı. Vatana, ezana, bayrağa ve bağımsızlığa olan aşkımız, şehitlik ve gâzilik sevdamızdı...
- Birlik ve beraberlik konusunda; ilim, irfan sahibi, gönüller sultanı Osman Hulûsi Ateş Efendi Hazretleri’nin şiirleriyle gönülleri aydınlattığını biliyoruz. Bu konuyla ilgili neler söylemek istersiniz?
2008 yılından bu yana Somuncu Baba dergisinde yazan biri olarak Hulûsi Efendi Hazretleri’nin şiirlerini ve hutbelerini okuyor ve faydalanıyoruz. Gerek kitaplarımızda, gerek tv, radyo programlarımızda gerekse yazdığımız gazete, dergi ve sitelerde zamanla yüreklere şifâ olacak sözlerini dile getiriyoruz.
Osman Hulûsi Efendi Hazretleri; halk edebiyatı alanında yazdığı gibi dîvân edebiyatı alanında da güzel örnekler vermiştir. Yirminci asrın şairi olmasına rağmen dîvân şairi gibi aruz vezniyle, dîvân edebiyatı nazım türünde şiirleri var. Şiirleri Fuzûlî ve Şeyh Gâlib’in izlerini görüyoruz.
Yine Mevlânâ Celâledîn-i Rûmî, Yûnus Emre, Aziz Mahmûd-ı Hüdâyî, Erzurumlu İbrâhim Hakkı Hazretleri’nin eserlerine benzer şiirler de yazmış. Osman Hulûsi Efendi Hazretleri’nin, şiirlerinde birlik ve beraberlik konusuna yer verdiğini biliyoruz.
“İkilik birlik oldu/Gönüller dirlik oldu/Aşk oldu enîsimiz/Dost oldu celîsimiz.”
“Hayâlini enîs edinmiş idi/Gam u derdin celîs edinmiş idi.” Şeyhi’nin bu şiirinde de dostun, dostluğun anlamı verilmiş. Gerçekte insan Bezm-i Elest’te Rabb’ine söz vermesinin sırrı dostun dosta söz vermesidir. Çünkü Allah’ın nûru âdemî yaratılışta toprağa can olmuştur.
Can içre can budur. ‘Ete kemiğe büründüm Yûnus diye göründüm.’ sırrı da budur.” Nesîmî’nin ve Hallâcı Mansur’un “Ene’l-Hakk” demesi de budur. İkilikten birliğe geçişte hakîkat sırrını taşıyamamış gönül taşkınlığı ile “Ben Hakk’ım” demiştir. Aslında öz de ikilik yoktur. Birliğe giden yolda mâsivâyı aradan kaldırmaktır gaye. Enîsimiz de Celîsimiz de seyri sülûk yolunda gayemiz olan kâmil insan olup Hak ile bir olmaktır.
Allahu Teâlâ Hazretleri birdir ve tektir. Canlı cansız bütün yaratıklar farklı özellikler gösterse de hepsi yaratıcıya işaret eder. Bu bakımdan çoklukta aslında birlik vardır. Osman Hulûsi Efendi gördüğü her şeyde Allah’ın varlığını ve birliğini hissettiğini, gönlünün ikilikten kurtulup dirliğe, düzene erdiğini vurguluyor.
Bu noktaya Allah aşkı ile geldiğini en yüce sevgiye ulaşarak her an murâkabesi altında olduğunu hissettiğini, bir an bile aklından çıkarmadığını dile getiriyor. Çünkü seven, sevdiğini hiçbir zaman aklından çıkarmaz. Her şeye O’nun nûruyla bakıyor, her varlıkta O’nu müşâhede ediyor. Böylece mânevî sevgiliye olan aşkı onun ayrılmaz dostu, celîsi, hem-demi oluyor.
“Birlik yoludur bendeye esbâb-ı tevekkül. Maksûda yeter bend ile erbâb-ı tevekkül”
Allah yolunda birlik olmanın yolu sebepler dâiresinde yürümek. Yürümek şerîattır aslında. Baş gözünün gördüğü zâhiri sebeplerdir. Asıl olan ise emmâreyi geçip levvâmede çok durmadan mütmain olmaktır. Sonra Hakkın sır kapısına dayanan kâmil insan ki erbâb olur her hâli dostuna tevekküldür.
Rıza ve tevekkül yüce bir makamdır. Kul, Allah’ı gerçek mânâda bütün varlığıyla birlediğini bilmek, yaşamak, hissetmek, her varlıkta O’nun birliğini görmek istiyorsa tevekkül sahibi olmalı, bütün tedbirleri aldıktan sonra gönlünü bunlara bağlamayıp sadece Allah’a bağlamalıdır. O zaman tevekkül, birliğe ulaşma sebebidir. Erbâb-ı tevekkül (olduğunu iddia eden)e (gönlünü Allah’a) bend (etmesi) maksûd(una ermesi) için yeter.
- Osman Hulûsi Ateş Efendi’nin hutbelerinde geçmişe, günümüze ve geleceğe yönelik önemli mesajlar verdiğini de biliyoruz. Bu konuyla ilgili neler söylemek istersiniz?
Bir gönül insanı olarak toplumun bütününü kucaklayan, birlik be beraberlik rûhuna uygun hutbeleri var. Hutbelerinde insanların içine düştüğü tehlikeyi ve ne hale geldiğine dikkat çekerek şöyle söylüyor. “Allah korusun birbirimizi yiyecek hâle geldik. Peygamberimiz; ‘Haksız yere bir damla kan dökülürse Allah’ın arşı titrer.’ buyuruyor. Birbirimizin ev ve yuvasını, ocağını söndürmeye çalışıyoruz. Buna ne Allah, ne de vicdan razı olur.
Artık uyanalım, necip ve aziz milletimizin, cennet vatanımızın, rahat ve huzur içinde yaşamasına birlik ve beraberlikle çalışalım. Hiç bir kötü hareketimizle, onları rencide edecek halde bulunmayalım. Kötülüklere son verelim, lânetlenmiş ve ihtiraslı münâfıkların kötü niyetli bölücü sözüne ve tahrîkine kulak asmayalım.
Muhakkak bilelim ki, bu gibi insanların istediği bu İslâmî dayanışmayı bozmak, aramıza nifak sokmak, alçak emellerine nâil olmak için birbirimize düşürerek, kardeşlik bağlarımızı kopararak elinden geleni yapmaya çalıştığı nefret edilen arzularıdır. Sözün özü gayemiz dâimâ memleketin zararına değil, yararına olmalıdır. Allah cümlemize hayırlar ihsan buyursun.”
Hulûsi Efendi Hazretleri; toplum içinde yaşayan insanların mutluluğa kavuşması, ancak birlik ve beraberlik içinde kaynaşmak ve bütünleşmekle mümkün olduğuna parmak basarak, “Yalnız başına bir damla, bir hiç mesâbesindedir. Damlaların meydana getirdiği deniz ise, çok güçlüdür.
Yalnız başına bir tuğla hiçbir şey ifade etmez, tuğlaların yan yana getirilmesinden oluşan binâ, çok şey ifade eder. Yalnız başına bir insan, fazla bir şey yapamaz. İnsanların birleşmesinden hâsıl olan topluluk, çok şeyi başarabilir. Bunun için dinimiz; birliği ve kardeşliği, huzur ve âhengi gerçekleştirecek her davranışı benimsemiş, güzel görmüş ve emretmiştir.
Bunun aksine kardeşliği ve birliği bozacak her hareketi yasaklamış ve engellemiştir. ‘Allah’ın rahmet eli birlik ve topluluk üzerinedir.’ diyen Sevgili Peygamberimiz, diğer hadislerinde kardeşlik şuuru içerisinde birbirimizi sevmeyi, cennete girme sebebi olarak haber vermiştir.
Dinimizin her Müslüman’a zorunlu olarak yüklediği ibâdetlerde bu birlik ve kardeşlik rûhunu bulmak mümkündür. Herhangi bir rütbe ve sosyal sınıf farkının gözetilmediği camilerde, Cuma, bayram ve diğer vakit namazlarında aynı safa dizilerek, gönül gönüle, âdeta bir ruh hâlinde ibâdet eden, yine tam bir eşitlik içerisinde oruç tutmakla, sabır ve irade gücünü tazeleyen mü’minler, birlik ve kardeşliğin güzel bir örneğini vermektedirler.”
- Birlik ve beraberlik konusunu şiirler üzerinden anlatacak olursak hangi örnekleri verebiliriz?
Bizler, din ve mukaddesat uğrunda doğusuyla, batısıyla, kuzeyiyle, güneyiyle binlerce evladımızı şehit vererek bu toprakları beraberce vatan kıldık. Aynı secdede Allah’a kul olmakla, aynı kıblede istikâmet bulmakla, birbirimize olan muhabbetle, birlik ve beraberlik rûhuyla bütün zorlukların üstesinden geldik. Bunu İstiklal Marşı Şairimiz Mehmet Akif Ersoy birlik şiirinde ne güzel dile getiriyor:
Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz.
Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz;
Düşer mi tek taşı sandın harîm-i nâmûsun,
Meğerki harbe giden son nefer şehîd olsun.
Şu karşımızdaki mahşer kudursa, çıldırsa,
Denizler ordu, bulutlar donanma yağdırsa,
Bu altımızdaki yerden bütün yanardağlar
Taşıp da kaplasa âfâkı bir kızıl sarsa,
Değil mi cephemizin sînesinde îmân bir;
Sevinme bir, acı bir, gâye aynı, vicdân bir;
Değil mi ortada bir sîne çarpıyor, yılmaz,
Cihan yıkılsa emîn ol bu cephe sarsılmaz!
Âşık Veysel Şatıroğlu; birlik konusunda anlamlı satırlarıyla bu rûhu ne güzel anlatıyor:
Allah birdir Peygamber Hak
Rabbi’l-âlemîn mutlak
Senlik benlik nedir bırak
Söyleyim geldi sırası
Veysel sapma sağa sola
Sen Allah’tan birlik dile
İkilikten gelir belâ
Dâvâ insanlık dâvâsı
Orhan Seyfi Orhon birlik şiirinde birliği adeta gönlümüze nakşediyor;
İkilik yok, birlik var;
Yalnız bunda dirlik var;
Yalnız bundadır felâh;
Lâilâheillallah!
- Hocam son olarak neler söylemek istersiniz?
Öncelikle bana bu imkânı verdiğiniz için çok teşekkür ediyorum. Gönlümüzden çıkanların hayırlara vesîle olmasını Rabb’imden niyaz ediyorum. Rabb’imiz! İstiklâl ve istikbâlimiz, birlik ve beraberliğimiz uğrunda mücâdele eden kahraman ordumuzdan, güvenlik güçlerimizden râzı olsun. Rabb’im kolaylık versin. Şehitlerimize rahmet, gâzilerimize sağlık ve âfiyet diliyorum.
Allah’ım! Birliğimize, dirliğimize göz dikenlere, izzetimize, şerefimize kast edenlere fırsat vermesin! Türk İslâm âlemini her türlü dış ve iç düşmanlardan, münâfıklardan, hâinlerden muhâfaza eylesin! Rabb’imiz! Terör ve vahşetten, kan ve gözyaşından, fitne, fesat ve bozgunculuktan beslenenlere karşı milletçe tek vücut olmayı nasip eylesin!
Asırlardır İslâm’ın sancaktarlığını yapan, adının gök kubbede yankılanması için çabalayan bu aziz milleti mahcup etmesin! Rabb’im, azmimizi, muhabbetimizi, birlik ve beraberliğimizi zedeleyecek her türlü söz ve eylemden uzak durmamızı nasip eylesin. Âmîn...
* * *
Ali Özkanlı kimdir?
1956 yılında Kayseri’de dünyaya geldi. İlk, orta, lise ve yükseköğrenimini Kayseri’de tamamladı. 1978 yılında Kayseri Eğitim Enstitüsü’nden mezun oldu. 1979 yılında öğretmenlik hayatına başladı.
Yurdumuzun değişik bölgelerinde Ordu Merkez Gökömer Köyü Hacılar Mahallesi İlkokulu, Kayseri Pınarbaşı İnliören Köyü İlkokulu, Diyarbakır Silvan Otluk Köyü İlkokulu, Ankara Çubuk Mutluköy İlkokulu, Kayseri Melikgazi Mustafa Yazar İlköğretim Okulu, Aydınlıkevler İlkokulu ve Burhan Dinçbal İlköğretim okullarında 15 yıl sınıf öğretmenliği, 10 yıl Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi öğretmenliği yaptı. 2004 yılında emekli oldu. Evli, iki çocuk babası olup dört torun sahibidir.
Yazar; söyleşi, imza günleri, tv, radyo ve şiir programlarıyla çalışmalarına devam etmektedir. Gazete, dergi ve sitelerde aile, eğitim, kültür, sanat ve edebiyat yazıları yazmaktadır. 1986 yılında “Yılın Öğretmeni”, 2012 yılında “Yılın Radyo Programcısı”, 2015 yılında “Yılın Şairi” ve 2017 yılında “Yılın Eğitimcisi” seçildi. Çalışmalarından dolayı değişik kurum ve kuruluşlarca 100’den fazla plaket, madalya ve belge ile ödüllendirildi. 13 kitabı yayımlandı. Değişik bestekârlar tarafından 52 şiiri bestelendi.
Şerif Hamideddin TEKTAŞ
Yazarİslâm’ın Kadına Bakışı Üzerine Prof. Dr. Ramazan Altıntaş ile Bir Mülâkat- Değerli Hocam, İslâm gelişiyle birlikte kadınlara ne gibi haklar vermiştir, örnekler vererek açıklayabilir misiniz?Teşe...
Yazar: Şerif Hamideddin TEKTAŞ
O dağın ötesindeGüzel bir şehir saklıO sevda ülkesindeKalır gidenin aklıOrda gezmiş diye yârGül gibi kokan diyârGidenler çok bahtiyârDönenler ağlamaklıTutsun diye eliniÇeker insan seliniŞehrin nazlı g...
Yazar: Mahmut NACAR
Prof. Dr. Mahmut Kaplan ile Röportaj: “Edebiyatımızda Ölüm ve Kabir Kitabeleri” Ölüm, insanoğlunun hayat kadar önem taşıyan bir gerçeğidir. İnsanın kendisini güzel ve etkili bir biçimde ifadesi olan s...
Yazar: Şerif Hamideddin TEKTAŞ
- İsterseniz öncelikle Selçukluların Malazgirt’e hazırlık sürecinden başlayalım. Anadolu’yu vatan yapan o süreç nasıl başladı ve Selçuklular Malazgirt önlerine nasıl geldiler?Malumunuz, Anadolu kapıla...
Yazar: Şerif Hamideddin TEKTAŞ