Nûr’un Gölgesi Düşmez
Zâtî (1471-1546)
Kâmetin ey bûstân-ı lâ-mekân pîrâyesi
Nûrdan bir servdir düşmez zemîne sâyesi
Yûsuf’u gerçi görenler ellerini kesdiler
Gün yüzün gördü senin şakk oldu bedrin ayası
Menzil-i tîr-i duâ-veş mâverâ-yı nüh-sipihr
Kadrinin arş-ı muallâdan muallâ pâyesi
Evvel ü âhir nazîrin yok senin zâtındurur
Hatm-i cümle enbiyâ kevn ü mekânın mâyesi
Der görenler sen meh-i bedrin münevver hüsnünü
Süt yerine nûr emzirmiş meğer kim dâyesi
Âhiret bâzârına vardıkda eyler fâ’ide
Nakd-i aşkındır anun kim serverâ sermâyesi
Bâğ-ı cennetde ümîdim bu Hudâ’dan Zâtî’yi
Cümle mü’minlerle sen serverin ide hem-sâyesi
Zâtî, 16. yüzyılın üstad şairlerindendir. Türk edebiyatında gazel yazma rekoru onun elindedir. Yukarıdaki şiiri de gazel şeklinde yazılmış bir na’ttir.
Şair, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in gölgesinin yere düşmediğine işarette bulunuyor. O, nurdan bir servi olduğu için, Onun gölgesi de yere düşmez, diyor. Hz. Muhammed (s.a.v.)’in vücûdunun nurdan yaratıldığı için gölgesinin de yere düşmediği şairler tarafından en çok işlenen konulardan biridir.
Süleyman Çelebi:
Nûr idi baştan ayağa gölgesi
Bu i’yândır nûrun olmaz gölgesi
Cem Sultan:
Başdan ayağa nûr idi zât-ı hamîdesi
Düşmezse ta’n mı yere zilâli Muhammed’in
(Bestekâr) Itrî:
Sâyesi düşmez yere bir böyle nahl-i Tûr’sun
Mihr-i âlem-gîrsin başdan ayağa nûrsun
gibi beyitleriyle hemen hepsi de aynı konuya temas etmişlerdir.
Yûsuf’u gerçi görenler ellerini kesdiler
Gün yüzün gördü senin şakk oldu bedrin ayası
Beyitte Hz. Yûsuf’un güzelliğine telmihte bulunuluyor. Ancak Hz. Muhammed (s.a.v.)’in, Hz. Yûsuf’tan daha güzel olduğu savunuluyor. Şiirde, Kur’ân-ı Kerim’de, “kıssaların en güzeli” diye adlandırılan Yûsuf ile Züleyha arasında geçen, bir hâdise hatırlatılıyor. Züleyha, Hz. Yûsuf’a âşıktır.
Dünya güzeli Yûsuf ise ona karşı aynı hisleri taşımaz. Kadınlar, Züleyha’nın Yûsuf’a olan tutkunluğunda aşırıya gittiğini söylerler. Züleyha da bu kadınları bir gün evine dâvet eder. Hizmet görmesi için de Hz. Yûsuf’u görevlendirir. Misafirlerine meyve ikram eder Züleyha. Bu arada Yûsuf’u görürler kadınlar. Kıssaya göre, meyvelerini soymak yerine şaşkınlıktan ve hayranlıktan ellerini doğrarlar.
Şair de diyor ki, “Yûsuf’un güzelliğini gören kadınlar ellerini kestiler; fakat senin güneş gibi olan yüzünü gören Ay iki parçaya ayrıldı.” Zâtî, burada kelimeleri ustaca kullanıyor. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in yüzünü “gün” kelimesi ile güneşe benzetiyor. Bilindiği gibi Ay, nurunu, ışığını Güneş’ten alır. Güneş çıktığında Ay’ın hükmü kalmaz. Ay’ın ikiye ayrılması Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in mucizelerinden biridir.
Bir bakıma güzellik açısından da mukayese yapan şair, güzellikte Hz.Yûsuf Ay ise Hz. Muhammed (s.a.v.) Güneş’tir demek istiyor. Zâtî’nin bu beyitte “ayası” kelimesi ile okuyucuya “Ay” çağrışımı da yaptırarak tevriye sanatı yaptığı dikkatlerden kaçmıyor.
Hangi açıdan bakılırsa bakılsın, bu beyit Türk edebiyatında sanat, anlam, ifade gibi özellikleriyle müstesna bir yere sahiptir.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi Hz. Yûsuf’un güzelliği dillere destandır. Dîvân edebiyatı şairleri ise şiirlerinde bu güzelliğin, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in güzelliği yanında zayıf kaldığını belirtmek isterler; Hz. Yûsuf’u âdeta kıskanırlar. Bunun için de meselâ Bâkî gibi:
Seni Yûsuf’la güzellikte sorarlarsa bana
Yûsuf’u görmedim ammâ seni ra’nâ bilirim gibi, bir kaçamak ifade ile ya da Garîbî
Düşmüş olsaydı cihâna bedr-i hüsnün pertevi
Olmaz idi Yûsuf Mısr bâzârında zî-bahâ
ve Hakanî gibi:
Arz-ı hüsn etse o mahdûm-ı Halîl
Yûsuf’un anmaz idi İsrail
Hz. Muhammed (s.a.v.)’in Hz. Yûsuf’tan daha güzel olduğunu iddia eden şairlerle karşılaşırız.
Zâtî:
Evvel ü âhir nazîrin yok senin zâtındurur
Hatm-i cümle enbiyâ kevn ü mekânın mâyesi
beytinde Hz. Muhammed (s.a.v.)’in bir benzerinin daha olmadığına, en son peygamber olmasına rağmen, ruhunun ilk önce yaratıldığına, Ondan önce ve sonra Onun değerinde birinin gelmediğine, gelmeyeceğine ve dünyanın O’nun yüzü suyu hürmetine yaratıldığına telmihte bulunuyor.
Beşinci beyitte şair Hz. Muhammed (s.a.v.) için şöyle diyor: “Sen ay yüzlünün parlak güzelliğini görenler, ‘Herhâlde bunu emziren süt yerine nur emzirmiş.’ der.”
Sonraki beyitte Zâtî, Müslümanlar için cennet sermâyesinin ancak Hz. Muhammed (s.a.v.)’e duyulacak aşk olduğunu, Müslümanların bu aşk sâyesinde fayda bulacaklarına inanıyor.
Şair na’tını, Allah’tan bir dilekte bulunarak bitiriyor. Kendisinin de bütün Müslümanlarla beraber Hz. Muhammed (s.a.v.)’in şefâatine nâil olarak; Onun sancağı altında gölgelenmeyi ümit ediyor.
Zâtî, yaşadığı asırda ve kendisinden sonraki asırlarda örnek alınmış bir şairdir. Çağdaşı şairler, şiirlerinin ne merhalede olduğunu ondan öğrenirlerdi. Zâtî’nin kundura dükkânı, genç şairler için bir mektep vazifesi görmüştür. Bunun gençlere faydasının yanında Zâtî’nin sanatının gelişmesinde de büyük bir rol oynadığı söylenebilir. Zira farklı insanların şiirleriyle tanışan Zâtî’nin şiirlerinde, bu değişik hayal zenginliği dikkatlerden kaçmıyor. Şairin bu na’tındaki söyleyiş özelliği, âhenk ve akıcılık bu durumun ürünü diye düşünebiliriz.
Zâtî’nin Hz. Muhammed (s.a.v.) için söylediği na’tlarında da klasik kaidelere uyma ve mecburiyetten dolayı yazma gibi bir hava göremeyiz. Na’tları da diğer şiirleri gibi yer yer sanatlı, özentili ve güçlüdür. Hatta onun diğer şiirlerinde bile Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hayatından, mucizelerinden bahseden telmihlere rastlayabiliriz. Dîvânından rastgele seçtiğimiz şu birkaç beyitte olduğu gibi:
Çeşmeler akıttı engüşt-i müjemden ey perî
Su gibi gösterdi aşkın mu’ciz-i Peygamberi
Sünnet-i Peygamberi tutmakta gâyet çâpük ol
Mu’teberdir Zâtîyâ rahş-ı revânın yügrüğü
Meğer kim dün gice kadre irişdi dil bu gîsûda
Makâmı Kâbe Kavseyn oldu bugün ol dü ebrûda
Dostum sen içtinâb etmek neden ahbâbdan
Fahr-i âlem hîç yüz döndürmedi ashâbdan
Vedat Ali TOK
YazarYûnus Emre (?-1320)Canım kurbân olsun senin yolunaAdı güzel kendü güzel MuhammedŞefâat eyle bu kemter kuluna Adı güzel kendü güzel Muhammed Mü’min olanların çokdur cefâsıÂhiretde olur zevk ü sefâ...
Yazar: Vedat Ali TOK
Niyâzî-i Mısrî (1618-1694)Yine dil na’tini söyler MuhammedDil ü cân mülkünü söyler MuhammedNe kâdirim seni medhetmeye benKemâl-i medhi Hak söyler MuhammedSen ol sultân-ı kevneynsin ki mahlûkSenin medh...
Yazar: Vedat Ali TOK
Seyrânî (1800-1866)Zülfün gibi âh aklı perîşânım efendimKurban tenine bende olan cânım efendimDîvâneyim aşkınla değil elde irademUslanmağa yok elde bir imkânım efendimHer derde devâ olmağa var sende l...
Yazar: Vedat Ali TOK
O dağın ötesindeGüzel bir şehir saklıO sevda ülkesindeKalır gidenin aklıOrda gezmiş diye yârGül gibi kokan diyârGidenler çok bahtiyârDönenler ağlamaklıTutsun diye eliniÇeker insan seliniŞehrin nazlı g...
Yazar: Mahmut NACAR