Çiçeklerin Dili Bizim Naif Bir Geleneğimizin Eseridir
Edebiyatımız ve şiir gülşenimiz renk renk açan çiçeklerimizle süslüdür. Edebiyat bahçesinin en güzel ve en görkemli çiçeği mutlaka güldür. O da Sevgili Peygamberimizin remzi, onun sembolü olduğu için en çok rağbet edilen çiçeklerden biri olmuştur. Sonra lâle, sümbül, nergis, yasemin, reyhan ve karanfil en çok ismi geçen, şiire konu olan çiçeklerdir.
Dîvân şiirimizde; sevgilinin yüzü gül, sînesi yasemin, sürmeli gözü nergis, ağzı gonca ve anber, kokulu kıvırcık saçı sümbül gibi tasvir edilmiştir. Bahar ve sevgilinin güzelliği tasvir edilirken, çiçekler sembol olarak kullanılmıştır.
Anadolu coğrafyası bin bir çeşit kır çiçeği ile doludur. Ancak şiirimizde ismi zikredilen çiçek sayısı çok da fazla değildir. Çünkü Türk sanatı, dış dünyadaki ayrıntıyı en aza indiren ve bu en az üzerinde derinleşmeye çalışan, özetleyen bir sanattır.
Dîvân-ı Hulûsî-i Dârendevî'de gül, 240 defa, sümbül 16 defa, lâle 12 defa, nergis 6 defa ve karanfil 1 defa geçmiştir.
Güzel koku intişarını âlemlerin rahmet Peygamberi olan iki cihan serveri Hz. Muhammed (s.a.v.) ile bulmuştur. Güzel kokulu çiçeklerin başında gül gelir. Gül rengi, şekli ve kokusu bakımından da çeşitli benzetmelere konu teşkil etmiştir. Bunun başında her yönüyle benzetilişi gelmektedir.
Yunus Emre'nin; “Çiçek eydür ey derviş gül Muhammed teridir" mısralarındaki terennümü Es-seyyid Osman Hulûsi Efendi Divanında; Sen ki gülden bûyini aldın meğer Peygamber'in/Mazhar oldu ânın bu devlet-i uzmâ neden?” beyitlerinde bülbüle hitap ederken, gülün kokusunun Peygamberimizin terinden aldığına inanılır.
Halk arasındaki "Gül koklamak sevaptır." sözü de daha çok bu çiçeğin Hz. Peygamberin sembolü olmasından kaynaklanmaktadır. Gül koklandığında veya gül suyu ikram edildiğinde salâtü selâm getirilmesi, bu inanışın Müslümanlar arasında köklü bir geleneğe sahip olduğunu gösterir.
Mevlid törenlerinde gül suyu serpmek bunun için yapılmış olan sanat eseri gülâbdanların ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Tasavvufi sembolizmde gül, ilâhi güzelliği ifade ettiği gibi, Allah'ın mahbubu Hz. Muhammed’i de temsil eder.
Osmanlılar devrinde süs bitkisi olarak İstanbul'da ancak lâle, sümbül ve zerrin gibi soğanlı bitkilerle, karanfil, gül ve menekşeye değer veriliyordu. Sümbül, Dîvân şiirinde sık rastlanan çiçek adlarından biridir. Şekli ve kokusu itibariyle sevgilinin saçına benzer.
Lâlenin Arapça yazılışı; Allah'ın büyüklük, ululuk, azamet ve saygınlık anlamlarını içeren sıfatlarının hepsini kapsayan "Celâl" isminin harflerine benzemekte ve Allah kelimesindeki elif ve lâm harfleri lâle kelimesinde de bulunup her ikisinin ebced hesabı 66 sayısını vermektedir. Yine lâle kelimesindeki Arapça 3 harf lamelif, lâm ve he ile Osmanlı Devleti'nin amblemi olan hilâl kelimesi yazılmaktadır.
Çiçeklerin dili bizim naif bir geleneğimizin eseri olarak mahalle kültürümüze kadar tesir etmiştir. Osmanlı Dönemi’ndeki gelenek ve göreneklerimizden biri de ince bir düşüncenin tezahürü olarak pencere önüne konan çiçeğin rengiyle, mahalle sakinine verilen mesajdır.
Meselâ pencere önüne konan sarı renkli çiçek “Bu evde hasta var, evin önünde hatta bu sokakta gürültü yapmayın.” anlamını taşırdı. O mahalleden geçenler buna göre davranırdı. Bizim bu kültürel değerlerimizi ve çevre ile olan güzel irtibatımızı devam ettirmemiz gerekir. Selam ile...
Editör
Yazarİnsanlar, doğası gereği mutluluğu ararlar ve bu mutluluğu genellikle toplum içinde bulurlar. Toplumda yaşayan herkesin mutlu olabilmesi için birlik içinde olması gerekir çünkü toplumun huzuru, bireyle...
Yazar: Editör
Sevgili okurlar, Allah ve Peygamber sevgisi, imanımızın temelidir hatta belki de imanımızın kendisidir. Allah’ı ve Peygamberimizi sevmeden gerçek anlamda inandığımızı söylemek zor olur. Peygamber sevg...
Yazar: Editör
İslâm, toplumun düzenli ve sağlıklı işleyebilmesi için ortak sorumluluklar ve haklara riayet edilmesi gerektiğini öğretir. Bu anlayış, günlük alışverişlerden toplumsal yönetim gibi hayati meselelere k...
Yazar: Editör
Lale derLal'e'derMevsim ondanRenk ondanBaharın sunduğu renklerin insana hissettirdiği huzur, ömre sunulan nadide zamanlardır. Sarı laleler, beyaz papatyalar, kırmızı güller gönül bahçemizde de yankı b...
Yazar: Nilüfer Z. AKTAŞ