Esmâü’l-Hüsnâ: El-Muhyî
El-Muhyî, Yüce Allah’ın güzel isimleri arasında yer alır; hayatla ilgisi bulunan, varlıkta hayatı yaratan, can veren mânâsına gelir. Muhyî, yoktan bir şeyi îcâd etmek, yaratmaktır. Eğer var kılınan şey can vermek ise, o zaman îcâd işini yapan kimsenin bu eylemine ihyâ/diriltme denilir. İşte bu diriltme eylemini yapan ve yaratan yegâne güç ve kudret sahibi, Yüce Allah’tır. O’ndan başka dirilten yoktur.
Hayat, imtihan için yaratılmıştır; imtihan yeri ise âhiret değil, dünyadır. Çünkü dünya, teklifler yurdu, âhiret ise ödül ve cezâ yeridir. Her ikisinin de bu dünyada olması amaca daha uygun görünmektedir. Hayat, ölümden önce olduğu halde âyette sonra gelmesi bize, eşyada aslolanın yokluk olduğunu, varlık ve hayatın sonradan verildiğini hatırlatmaktadır. Bir Müslüman için, dünya hayatı hayırlı faaliyetler alanıdır.
Tasavvufî hayatta, Cenâb-ı Hakk’ın el-Muhyî ismi farklı bir şekilde yorumlanır. Nefis terbiye ve tezkiyesinin bu isimle çok yakın bir alakası vardır. Tasavvufta, mânevî dirilişin önündeki en büyük engel, nefs-i emmâredir. Kalbi süflî yöne çeken “nefs-i emmâre”, bizzat her türlü kötülüğün barınağı ve yerilen ahlâkın kaynağıdır.
Bu sebeple nefs-i emmâre, terbiye yoluyla, değişik aşamalardan geçirilerek zararsız hâle getirilir. Bu temrinlerde, istiğfar ve zikre devam edilmekle birlikte, yenilen lokmaların helâl olmasına da dikkat edilir. Nefis terbiyesinin ikinci aşamasını nefs-i levvâme oluşturur.
Bu aşamaya gelen nefis, kalbin nûru ile aydınlanır; kötülük ve karanlığa doğru yönelimin baş gösterdiği her durumda kendi öz varlığını kınamaya başlar, günahlardan tevbe etmeyi telkin eder. Nefs-i mutmainne mertebesinde ise artık nefsin kalbin nûru ile aydınlanması tamam olmuş, yerilen niteliklerden sıyrılmış ve övülen ahlâk ile ahlâklanma aşamasına gelmiş olur.
Nefis terbiyesi ve tezkiyesi neticesinde nefs-i emmâre kontrol altına alındıktan sonra kalp, Allah’ın el-Muhyî isminin bir tecellisi olan ilâhî ışıkla aydınlanınca, kalbin gözü, her şeyi Allah’ın ışığıyla görmeye başlar. Kehf Sûresi’nin 65. âyetinde anlatıldığı gibi, nefis terbiyesi sayesinde kemâl derecesini yakalamış olan kimseye Rabb’in katından “ilm-i ledün” verilir.
Bu, dış tesirlerden âzâde olarak, kalbin derinliklerine yerleştirilen bir ilimdir. Bu ilim, Allah’ın kuluna bir ilhâmı ve öğretisidir. Allah’ın “ledünnünde” olan “indinde” olandan daha yakın ve daha özeldir. İşte, eğer insan Allah’ın buyruklarına samimi bir şekilde tutunur ve Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sünnetine uygun bir yaşam tarzını tercih ederse, o kimseye kitap ve sünneti anlama gücü verilir. Gerçek ledünni ilim de budur.
Sonuç olarak; Yüce Allah’ın el-Muhyî ismi, varlık alanında kendisini farklı şekillerde gösterir. Yerine göre, binlerce nutfeden seçtiği birisine can verir, toprağa atılan bir tohumu diriltir, ölüm uykusundan dilediği kimseyi uyandırır. Bununla birlikte, O, nice bedenleri ruhla, nice ruhları gaybî yardımlarıyla diriltir.
İnsan, Allah’ı ne kadar çok zikrederse, kalbi diri olur, Allah’ı zikirden ne kadar kaçarsa, kalbi ölür. Onun için insan, varlığın başlangıç ve sonucunu iyi düşünmelidir. İrfan dünyamızın mânevî yıldızı Yûnus Emre’nin dediği gibi: ‘Ârifler ölmez, ölenler hayvan imiş.’ Bu sebeple, Yüce Allah onları âriflerin gönlünde kıyâmet sabahına kadar yaşatır. O hâlde, daima iman üzere olmak ve o şekilde Allah’a kavuşmak O’nun ihya isminden hisselenmek mânâsına gelir.
Editör
YazarHoşgörü, İslâm ahlakının temelini oluşturan bir erdemdir. Bu erdem; insanları yargılamadan, kırmadan ve aşağılamadan, affedici ve anlayışlı olmayı içerir. Hoşgörü, farklı inanç ve görüşleri kabullenme...
Yazar: Editör
Mübarek: Uğurlu, Hayırlı, Bereketli (s.a.v.)Peygamberimiz’in bir ismi de “Mübarek”ti. Yani; uğurlu, hayırlı, bereketli idi. Gerek peygamberlikten önce gerek sonra bereketini bütün âlem görmüştür.Hz. H...
Yazar: Editör
Mahremiyet, "haram" kelimesinden türemiş olup, yasaklılık durumunu ifade eder. İffet ise bu mahremiyetin korunmasıyla ilgilidir ve hem kadın hem de erkek için eşit sorumluluk taşır. Nur Suresi'nde, mü...
Yazar: Editör
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)'in isimlerinden bir de “Kerîm/Kerem ve ikram sahibi” idi. O; ikramda, paylaşmada, elindekini başkalarına vermekte, bağışlamada merhamette hâsılı her güzellikte en cömert...
Yazar: Editör